FATİH OKTAY

Çin’de 1994 yılı öncesinde, Türkiye’de 1980 öncesindeki gibi bir sabit kur uygulaması ve buna paralel olarak devletin koyduğu kurallar çerçevesinde işleyen bir de serbest döviz piyasası bulunuyordu. 1994 yılında ülkede o sırada serbest piyasa ABD doları kuru olan 8.7 Yuan üzerinden kontrollü dalgalanma sistemine geçildi. Bu sistemde kurlar piyasada belirleniyor, ancak günlük değişim yüzde 0.3 düzeyini aşamıyordu. Bu yapı içinde RMB yavaş yavaş değer kazanmaya başladı; 1997 yılına gelindiğinde, 1 dolar 8.3 Yuan değerine düşmüştü. Düzenli olarak dış ticaret fazlası verildiğinden ülkeye sürekli net döviz akışı oluyor, bu da RMB’nin değerlenmesine yol açıyordu. Bu durum devam ederse ihracat olumsuz etkileneceğinden ülke yönetimi RMB’nin daha fazla değerlenmesine izin vermedi ve 2005 yılına kadar kur bu değerde kaldı. Başta ABD, diğer ülkelerin baskısıyla 2005 sonrasında merkez bankası RMB’nin kontrollü bir şekilde değerlenmesine izin verdi. Küresel kriz nedeniyle 2008’de RMB kuru yine sabit bir değerde sabitlendi, ancak 2010 yılında tekrar kontrollü değerlenme politikasına geçildi.

KONTROLLÜ DALGALANMA SİSTEMİ

Çin nasıl oluyor da, döviz kurlarını böyle hassas bir şekilde kontrol edebiliyor?

Gün içi oynamaları sınırlayan kontrollü dalgalanma sistemi buna yardımcı oluyor. Ancak bu sistemde piyasa kuru arz ve talebi eşitlemeyebileceği için merkez bankasının da piyasaya girmesi, ülke parası değerleniyorsa piyasadan döviz fazlasını alması, değer kaybediyorsa piyasanın ihtiyaç duyduğu dövizi satması gerekiyor. Ülke parası değer kaybediyorsa merkez bankasının müdahale gücü döviz rezervleri ile sınırlı, ancak Çin’de olduğu gibi ülke parası değerleniyorsa böyle katı bir sınırın olmaması işi kolaylaştırıyor. Çin’in 2014 yılında 4 trilyon ABD dolarına ulaşan döviz rezervlerinin kaynağı bu döviz alımlarıydı.

SERMAYE HAREKETİ KONTROLLERİ

Çin’de merkez bankasının işini kolaylaştıran bir etken de sermaye hareketi kontrolleri. Bu kontroller yakın bir zamana kadar Çin’de yerleşiklerin ülke dışında döviz varlıkları edinmeleri ve daha önemlisi yabancıların RMB edinmeleri ve ülke finansal piyasalarına yatırım yapmalarını katı bir şekilde kısıtlıyordu. 2000’li yıllarda önce ülkede yerleşiklerin döviz edinmesi, ardından yabancıların RMB edinmesi ve ülke finansal piyasalarına yatırım yapılması ile ilgili kısıtlamalar giderek gevşetildiyse de Çin, sıcak paraya hâlâ kapalı.

Bu durumda RMB-döviz işlemleri büyük ölçüde dış ticaret kaynaklı, spekülatif işlem olanakları kısıtlı; bu da merkez bankasının işini kolaylaştırıyor. Çin’in yabancı kaynaklara kapıyı kapatabilmesine, çok yüksek düzeydeki ulusal tasarrufları olanak sağlıyor, gelişmekte olan birçok diğer ülkenin aksine, ülke ulusal tasarrufları yatırım için gerekli kaynakları aşıyor ve dış ticaret fazlası yoluyla başka ülkelere akıyor, dolayısıyla yabancı kaynağa muhtaç kalınmıyor.

Ancak bu dikensiz bir yol değil.

Ülke merkez bankasının RMB’nin değerlenmesini önlemek için aldığı dövizlerin bedelini yerli para ile ödemesi gerekiyor. Bu, önlem alınmazsa, para arzında, kredi hacminde genişlemeye yol açıyor ve enflasyon tehlikesi yaratıyor. Enflasyon ekonominin işleyişi ve toplumsal düzen açısından başlı başına bir zararlı olmanın yanında, ülkede malların fiyatlarının artmasıyla ihracat gücünü de olumsuz etkiliyor ve bunun korunması için ülke parasının daha da fazla değer kaybetmesi ihtiyacını doğuruyor. Bu sarmala girmemek için merkez bankasının döviz karşılığında piyasaya verdiği paranın emilmesi gerekiyor. Çin’de bu, döviz alımlarının yüksek düzeylere ulaştığı dönemde banka mevduat munzam karşılık oranlarının olağanüstü yüksek düzeylere çıkartılmasıyla sağlanmıştı.

UCUZ RMB POLİTİKASINDAN UZAKLAŞTI

Öte yandan, düşük değerli ulusal para politikasının uygulanmasını uluslararası etkenler de sınırlıyor. Başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkeler, özellikle hatırı sayılır büyüklükteki ekonomilerin ihracatı desteklemek için bu yönde politikalar izlemesine sıcak bakmıyorlar. Yasal düzenlemelere bağlı olarak ABD Hazine Bakanlığı yıllık olarak ülkelerin döviz politikalarını değerlendiren bir rapor yayınlıyor ve ABD başkanının parasının değerini düşük tuttuğu belirlenen ülkelere karşı tedbir alması gerekiyor. Belirttiğimiz gibi Çin, uluslararası baskının katkısıyla bu yöndeki politikalarını gevşetmek zorunda kaldı. 2000’li yıllarda bir yandan döviz piyasa ve politikalarında, bir yandan sermaye hareketlerindeki serbestleşmeyle Çin, ucuz RMB politikasından giderek uzaklaştı ve 2014 yılında merkez bankası, on yıllardır yaptığının aksine RMB’nin değer kaybetmesine karşı büyük bir savaş verdiği bir durum ile karşı karşıya kaldı. RMB’nin değer kaybı, rezervlerden bir trilyon ABD doları satışı ile durdurulabildi. Günümüzde Çin, IMF değerlendirmelerine göre artık parasının değerini düşük tutma yönünde politikalar izlemiyor, RMB denge kuru dolaylarında dolanıyor.

03 Aralık 2021 Cuma