Fatih Oktay

Çin’in ihracatı ülkenin piyasa ekonomisine geçişinin başladığı 1978 yılında 10 milyar doları bulmuyordu; bundan 40 yıl sonra 2018 yılında ise mal ihracatının tutarı 2.5 trilyon ABD dolarına ulaşmıştı.

Bu büyük artışta ihracatın doğrudan desteklenmesinin önemli bir rolü bulunmuyor. İhracatı desteklemek için tüm dünyada kullanılan vergi iadeleri konusunda Çin’de devlet pek cömert davranmıyor; bu açıdan ülke ihracatçıları birçok diğer ülkeye göre dezavantajlı konumda bulunuyor. Çin’de ihracat için dolaylı destekler daha büyük önem taşıyor.

Piyasa ekonomisine geçişin ilk dönemlerinde ihracatın en büyük desteği ucuz işgücü idi. İşgücü nasıl ucuz olmasındı? Ülkede kişi başına ortalama gelir yıllık 150 dolar dolayındaydı ve nüfus hızla artıyordu. Ancak bir yandan nüfus dinamiklerindeki değişim, bir yandan kişi başına gelir düzeyinin büyük bir hızla yükselmesi, bir yandan da devletin asgari ücretleri 2000’lerin ortalarından başlayarak istikrarlı biçimde enflasyonun çok üzerinde artırması, bu desteği büyük ölçüde ortadan kaldırdı. Bugün Çin’de ortalama işçi ücretleri Türkiye’nin üzerinde.

DÖVİZ KURU SİSTEMİ

Ülkenin ihracatını döviz kurları da destekliyordu. Merkez bankası 1990’ların ortalarından başlayarak Çin’in parası RMB’nin değer kazanmasına, ülke mallarının yurtdışında daha pahalı hale gelerek ihracatın olumsuz etkilenmemesi için engel oluyordu. Ülke dış ticareti düzenli olarak fazla veriyordu, bu da RMB’nin üzerinde değerlenme baskısı oluşturuyordu. Ancak bir yandan ülkenin kurlardaki günlük değişim miktarını sınırlayan döviz kuru sistemi, bir yandan da merkez bankasının sürekli olarak piyasadaki döviz fazlasını satın alması, RMB’nin dolara karşı değerinin 2005’e kadar sabit tutulmasını sağlamıştı. Bu tarihten sonra başta ABD olmak üzere diğer ülkelerin baskısıyla ülke yönetimi ayağını frenden hafifçe kaldırarak RMB’nin yavaşça değerlenmesinin yolunu açtı. 2010’ların ortalarına gelindiğinde RMB artık piyasa değerine ulaşmış durumdaydı; kurlar artık ülke ihracatı için önemli bir destek oluşturmuyordu.

TEKNOLOJİ YATIRIMLARI

Ülkede ihracatın belki de en büyük desteğini genel olarak üretime yapılan destekler oluşturuyor, bunlar doğal olarak ihracata da destek anlamına geliyor. Ülkede piyasa ekonomisine geçişin ilk yıllarından başlayarak şirketlere devlet kontrolündeki finansal sistem aracılığı ile ucuz finansman aktarılıyor, bunun yanında düşük fiyatlarla arazi ve üretim altyapısı, enerji sağlanıyordu. Ana sanayilere yapılan büyük boyutlu yatırımlarla şirketlerin demir-çelik ve kimyasallar gibi temel girdileri yurt içinden ve düşük fiyatlarla temin etmesi sağlanmıştı. Bunlar üretim maliyetlerini düşürerek ihracatçılara rekabet avantajı sağlıyordu. Bütün bunlar günümüzde de geçerli ama artık eski düzeylerinde değil. Finansal sistemin serbestleşmesi yönündeki gelişmeler çerçevesinde devlet kredi maliyetlerini eskisi gibi dikte etmiyor, şirketlere sağlanan enerji ve hammadde fiyatlarında piyasanın rolü giderek artıyor, tüketimi ülke ekonomisinin motoru yapma çabası doğrultusunda kaynak dağılım politikalarında ibre şirketlerden bireylere doğru kayıyor.

Ancak bir konudaki destek azalmıyor, giderek artıyor. Devlet bilim ve teknolojiye yatırımlarını ve şirketlerin Ar-Ge faaliyetlerine desteğini giderek arttırıyor. Bu, eski malları daha ucuza satma yoluyla değil, yüksek katma değerli yeni mallarla rekabet etme olanağı sağlayarak ihracat için en kalıcı ve etkili desteği oluşturuyor. Çin’in ihracatında 5G iletişim sistemlerinden akıllı cep telefonları ve sanayi drone’larına, fiyatı yanında özellikleriyle rekabet eden ürünlerin ağırlığı artıyor.

07 Mayıs 2021 Cuma