FATİH OKTAY

Çin, piyasa ekonomisi reformları döneminde hisse senedi dünyasına, 90’ların başlarında Shanghai ve Shenzhen’de kurulan iki borsa ile adım attı. Başlangıçta bu borsaların ana işlevi, devlet şirketlerine finansman sağlamaktı. Borsalarda hisse senedi arzı, şeffaf olmayan süreçlerle devlet tarafından verilen izne bağlıydı ve bu izni alanların hemen hepsi devlet şirketiydi. 2000’lerin başlarından itibaren durum hızla değişti; izin süreçleri şeffaflaştı ve giderek artan sayıda özel şirket halka arz gerçekleştirme olanağını elde eder oldu. Günümüzde ülke borsalarında hisseleri işlem gören özel şirket sayısı, devlet şirketlerinin birkaç katına ulaşıyor.

Oldukça yeni kurulmuş olmalarına karşın Çin borsaları, işlem gören şirketlerin toplam piyasa değeri ile ölçüldüğünde, büyüklük olarak ABD’nin ardından dünyada ikinci sırada yer alıyor. Bu borsaların bir özelliği, bireysel yatırımcıların büyük ağırlığı olması; işlem hacminin yüzde 80 dolayında bir bölümü bireysel yatırımcılar tarafından gerçekleştiriliyor. Çin’in ulusal tasarrufları, bir ara ülke gayrisafi yurt içi hasılasının yarısını aşıyordu, şimdilerde de yüzde 45 dolaylarında. Bu dev tasarrufların yaklaşık yarısı bireysel tasarruflardan oluşuyor. Çinli bireylerin dev tasarruf havuzu yatırım olanakları arıyor.

TEKNOLOJİ ŞİRKETLERİ

Böylesine büyük borsalar ve yatırımcı iştahının varlığına karşın geçtiğimiz yıllarda başta Alibaba ve Tencent gibi devler olmak üzere Çin’in teknoloji şirketlerinin büyük bir kısmı hisselerinin halka arzı için Çin değil, ABD borsalarına yöneliyordu. Resmi verilere göre, bu yılın ortalarında 250 dolayında Çinli şirketin hisseleri ABD borsalarında işlem görüyordu ve bunların toplam piyasa değeri 2 trilyon ABD dolarını aşıyordu.

Bu durum birçok nedenden kaynaklanıyorsa da baş neden, iznin yeni teknoloji şirketleri için yerine getirmesi zor koşullar gerektirmesiydi. Yeni teknoloji şirketleri, kuruluşlarından sonra uzun süre kârlı olamazlar; piyasalar bunların hisselerini gelecekte beklenen karlara göre değerlendirir. Bu şirketler gelişme süreçlerinin başlarında sağladıkları kaynaklarla ürünlerini ve pazarlarını geliştirir, zaman içinde kârlılığa geçerler. Çin’de ise yetkililer, bunun özellikle bireysel yatırımcıların kayba uğramasına yol açması endişesiyle kârlı olmayan şirketlere halka arz izni vermeye yanaşmıyordu. Bunun da altında, bu ülkede her şey benden sorulur diyen ve finansal sistem üzerinde güçlü bir kontrolü olan Çin Komünist Partisi’nin bu tür kayıplardan sorumlu tutulma kaygısı bulunuyordu.

Çin Komünist Partisi’nin hisse senedi piyasalarını geliştirme ve bunları özel sektöre açma çabalarının ardında, bunun ABD örneğinde teknolojik gelişmeye sağlayacağı yararları gözetmesi vardı, ancak bir yandan da kârlılığı belirsiz şirketlere pazarı açmaya eli varmıyordu.

STAR PAZARI

Bu durum, Xi Jinping’in de ağırlığını koymasıyla 2019 ortalarında değişti. Bu tarihlerde Shanghai borsası bünyesinde kurulan Yeni Teknoloji ve Bilimsel İnovasyon Pazarı ya da İngilizce kısa adıyla STAR pazarında, teknoloji alanında başarılı yeni şirketler için kolaylıkla ve kanıtlanmış kârlılık koşulu olmaksızın hisselerinin arzını gerçekleştirme olanağı sağlandı. ABD’de Trump yönetimi ile başlayıp süren Çinli şirketlere karşı olumsuz tavır ve bunların ABD pazarlarından finansman sağlamasının zorlaştırılması yönündeki gelişmelerin de etkisiyle yeni pazara talep güçlü oldu; 2021 ortalarında pazarda işlem gören şirket sayısı 300’ün üzerindeydi. Bununla beraber yeni pazar, yeni teknoloji şirketlerinin hayatını kolaylaştırmakla sağlıksız şirketlerin pazara girmesi riskini kontrol etme arasındaki dengeyi bulma sürecinde bulunuyor.

Geçtiğimiz ay Çin’in iki borsasına bir de Beijing Hisse Senedi Borsası eklendi. Bu da ağırlıklı olarak yeni gelişen teknoloji şirketlerine yönelik bir borsa olarak konumlanmış bulunuyor. Çin Komünist Partisi, ikilemini teknolojiyi destekleme yönünde kırıyor görünüyor.

17 Aralık 2021 Cuma