Prof. Dr. Nurullah GÜR

Prof. Dr. Nurullah GÜR

Diğer Yazıları

Doç. Dr. Nurullah Gür

Büyüme rakamlarını yorumlamak daha önce hiç 2020’deki kadar zor olmamıştı. Bu sadece Türkiye için değil, istisnasız bütün ülkeler için geçerli bir durum. Her çeyreğin kendine has bir hikayesi vardı. Ekonomik aktivitenin dibi gördüğü de oldu, ihracat rakamlarının rekor kırdığı da. Ekonomi zorlu ve engebeli bir patikada yol aldı. Son çeyrekte gelen yüzde 5.9’luk büyümenin ardından Türkiye ekonomisi 2020’yi yıldan yıla pozitif bir büyüme ile kapattı. Türkiye 2020’de yüzde 1.8’lik büyüme ile Çin’in ardından G20’nin en hızlı büyüyen ikinci ülkesi oldu.

SEKTÖRLER FARKLI ETKİLEDİ

Yüz yılda bir görülebilecek böylesi zorlu bir dönemi pozitif büyümeyle tamamlamak moral verici.

Ama maalesef her şirket ve sektör salgın sonrası ekonomik toparlanmayı aynı ölçüde hissedemedi. Dayanıklı tüketim malları grubunda üretim yapanlar ve ihracat ağırlıklı çalışanlar daha hızlı toparlandı ve büyüdü. Bir önceki yıla kıyasla 2020’de toplam cirosu iki kat artan şirketler ve sektörler var. Yılın ikinci yarısında yüzde 9.5 büyüyen imalat sanayi, ekonominin lokomotifi oldu. Kredi piyasasındaki canlılık sayesinde finans sektörü geçen yıl yüzde 21.4 oranında büyüdü. Diğer yandan kapanma ve sosyal tedbirlerinin etkisiyle büyük zorluklar yaşayan sektörlerin olduğu da bir gerçek. Geçen yıl yüzde 4.3 daralan hizmetler sektörü bunun en acı örneği.

MALİ TEŞVİKLER BÜYÜMEYİ DESTEKLEDİ

Hiçbir ülkenin elinde arz, talep ve finansal koşullar üzerinde aynı anda şok etkisi yaratan böylesi büyük bir krizle nasıl mücadele edileceğine yönelik bir politika rehberi veya kılavuzu yoktu. Ülkeler deneysel politikalar uyguladı. Bu politikaların hiçbiri mükemmel ve yan etkilerden muaf değildi.

Türkiye’nin pozitif büyümeyi yakalanmasında mali desteklerin rolü büyük. Ancak, krediye dayalı bir teşvik mekanizmasının yan etkileri oldu. Enflasyon, cari açık ve dövizdeki dalgalanma gibi. Türkiye işsizlik ve iflas oranlarını daha düşük seviyede tutmak için mali destek paketinin yan etkilerini daha erken bir dönemde yaşamayı tercih etti. Trilyonlarca dolarlık mali teşvik sunan diğer ülkelerin yan etki yaşamadıklarını veya yaşamayacaklarını kimse iddia edemez. Merkez bankalarının şişen bilançoları ve artan bütçe açıkları gelecek yıllarda özellikle gelişmiş ülkeleri zorlayacak.

HARCAMALAR ÖNE ÇEKİLDİ

Türkiye’deki mali destekler tüketim ve yatırım harcamalarını öne çekti. Özellikle de üçüncü çeyrekte. Yani bir nevi 2021’de gerçekleşebilecek harcamaları önden avans olarak kullandık. Dolayısıyla, otomotiv, beyaz eşya ve mobilya gibi ürünlere olan talep bu yıl 2020’ye kıyasla çok canlı seyretmeyebilir. Yükselen faizler de bunu engelliyor. Benzer şeylere makine ve teçhizat yatırımları için de söylenebilir. Öte yandan, kısıtlamalardan dolayı zorluk çeken sektörler, salgınla mücadelede kayda değer bir mesafe alınması durumunda yılın ikinci yarısında ciddi bir talep artışı yaşayabilir. Mevcut koşullar altında Türkiye ekonomisinin 2021’de yüzde 4-4.5 civarında bir büyüme kaydetmesi sürpriz olmaz. Bu yıl büyüme, 2020’nin aksine daha fazla sektör tarafından hissedilebilir ve daha fazla istihdam oluşturabilir.

05 Mart 2021 Cuma