Salih KESKİN

Salih KESKİN

Diğer Yazıları

İnovasyonun birçok çeşidi var. Temelde ise iki kategoride ele alınabilir:

  • Artımsal inovasyon
  • Radikal inovasyon

Artımsal inovasyon, bütün dünyadaki inovasyonların çok büyük kısmını oluşturuyor. Bir şeye yeni bir şey ilave eder veya içinden bir özelliğini çıkartır, değiştirip farklı şekilde satarsınız.

Radikal inovasyonu ise büyük değişimleri başlatan, daha önce örneği olmayan inovasyonlar olarak adlandırabiliriz. İnternet ve jet motorlarını buna örnek verebiliriz.

Ayrıca Harvard profesörlerinden Clayton Cristensen’in ortaya attığı “yıkıcı inovasyonlar” (disruptive inovation) var. Ben bunlara ‘buldozer inovasyonlar’ diyorum. Çünkü içine dâhil olduğu sektörü tıpkı buldozer gibi ezip geçen ve geride pek bir şey bırakmayan inovasyon uygulamalarından.

Clayton Cristensen yıkıcı inovasyonu: Büyük firmaların genelde ihmal ettiği alt segmentlerden doğan, hızla gelişip büyüyerek sonunda hâkim oyuncuları yıkacak noktaya ulaşan ‘inovasyon uygulamaları’ olarak adlandırılır.

Yıkıcı (buldozer) inovasyonlara örnek olarak:

  • İnsansız hava araçlarının geleneksek hava araçlarını yerle bir edecek olması.
  • IKEA’nın geleneksel satış anlayışını kırması ve rakipleri ezip geçmesi.
  • 3D yazıcıların bilinen bütün anlayışları teker teker devirecek olması.
  • Ciroları şimdiden 2 trilyon doları bulan bulut sistemler.
  • Sanal gerçekliğin büyümesi ve sektörde deprem etkisi oluşturması.
  • Alternatif enerjilerin bilinen enerji türlerini etkisizleştirmesi.
  • Dronların farklı sektörlerde yapacağı ezici etkiler.
  • Perakende devlerine karşıkısa sürede büyüme gösteren indirim marketleri.
  • Walkman’a karşıiPod.
  • Klasik üniversitelere karşı açıköğretim fakülteleri ve daha niceleri…

‘Buldozer inovasyonlar’ daha çok start-up firmalardan ortaya çıkan inovasyonlar. Start-up firmaların piyasalara etkisi ve büyümeleri üzerine çalışmalar yapılıyor.

Sadece üç yıl zarfında, Helsinki’deki Slush start-up teknoloji konferansına katılım, 300 firmadan 10 bine yükseldi.

Bu yeni kurulan teknoloji firmalarının çoğu -bekleneceği üzere- yüksek teknolojiyle ilgileniyor.

Mesela;

  • Googlegeçen temmuzda Helsinki’den sekiz haneli bir fiyata, üç boyutlu grafikler üzerinde çalışan drawElements adlı firmayı satın aldı.
  • Facebook,geçen yaz Finlandiyalı start-up firması Pryte’ı bünyesine kattı.
  • Japon SoftBank firması, cep telefonu oyunları geliştiren Supercell’in Clash of Clans ve Hay Day isimli oyunlarının günde 8.5 milyon kez oynanması ve 892 milyon dolarlık bir getiri sağlaması üzerine firmanın yüzde 51 hissesine 1.5 milyardolarödedi.
  • Jolla, Nokia Bridge programının en başarılı firmalarından biri. Program, Nokia’dan ayrılan çalışanlarınkendifirmalarını kurmasına yardımcı olmak için belli bir fon veriyor.

Clayton Cristensen inovasyonu, üç ayrı türe ayırarak farklı bakış açıları sunuyor:

Birinci türde inovasyon: Pazar oluşturmaya yönelik inovasyon. Daha önce bir ürün veya hizmete para ve zaman eksikliğinden ötürü ulaşamayan insanlara, bu ürün ve hizmetleri erişebilir hale getirmek.

İkinci türde inovasyon: Sürdürülebilirlik sağlamaya yönelik inovasyon. Bunlar ürünleri daha iyi yapmaya odaklananlar.

Üçüncü türde inovasyon: Verimliliğe yönelik olan ve daha az ile daha çok yapmaya olanak veren inovasyon.

Clayton Cristensen değerlendirmesinde, firmaların pazar oluşturan inovasyonlar yerine diğerlerine daha fazla yönlendiğine ve pazar bulan inovasyonlara para harcanmadığına vurgu yapıyor.

Evet odaklanılması gereken inovasyon, komplike ve maliyetleri olan ürünleri daha basit ve satın alınabilir hale getiren ve pazar bulmaya dönük inovasyonlar olmalı.

Yıkıcı inovasyonun genel karakterine baktığımızda şunları görürüz:

  • Deneme-yanılmave risk yönetimi daha önemli olan.
  • Ne istediğinibilmek içininovatif organizasyonlar oluşturan.
  • Pazarlarıaraştırmak için müşterileri analiz etmeye çalışan.
  • Bir pazarı10 yılda 1-2defa yeniden oluşturabilecek vizyona sahip olan.
  • Önce hareket eden ve sonraplanlayan özelliğe sahip olan.

Steve Jobs’un dediği gibi, “İnovasyon ne kadar Ar-Ge bütçesine sahip olduğunuz ile ilgili değil. Apple, Mac’i ürettiğinde IBM, Ar-Ge’ye Apple’dan en az 100 kat daha fazla para harcıyordu. İnovasyon, parayla değil sahip olduğunuz insanların davranışları, şirketi nasıl yönettiğiniz ve bu felsefeyi ne kadar içselleştirdiğinizle ilgili bir iş.”

Bir alıntı da Tom Peters’den: “İnovasyonu şirketin kültürü, rutin hayatının doğal bir parçası haline getirebilmenin tek yolu şirket içindeki ‘hükümranlıkları’ yıkmak, sorumlulukları dağıtmak, binlerce fikrin, yepyeni iş yapış biçimlerinin, değişik üslupların ortaya çıkması ve yeşermesini sağlayacak bir iklim oluşturmaktır.”

16 Ocak 2017 Pazartesi