Prof. Dr. Nurullah GÜR

Prof. Dr. Nurullah GÜR

Diğer Yazıları

Doç. Dr. Nurullah Gür

Yaklaşık 1.5 yıl süren müzakereler neticesinde ABD ile Çin arasında birinci faz ticaret anlaşması imzalandı. Birinci fazı, iki tarafın ticaret savaşının kendi ekonomileri üzerinde yarattığı tahribatın yaralarını sarmak ve ikinci faz anlaşmanın müzakereleri için pazarlık gücü toplamak için imzaladığı bir ateşkes anlaşması olarak yorumlamak gerekiyor.

Çin, bu anlaşma ile birlikte ABD’den 2020’de 76.7 milyar dolar, 2021’de ise 123.3 milyar dolar daha fazla ithalat yapmayı taahhüt ediyor. ABD, böylece Çin’e verdiği ticaret açığını neredeyse yarı yarıya azaltmayı hedefliyor. ABD, dış ticaret açığının düşeceğine sevinirken, Çin’in gözü büyüme rakamlarında olacak. ABD’nin tarife oranlarında kısmi bir gevşemeye gitmesinin yanı sıra bir süre ilave tarife artışlarının gelmeyeceği beklentisiyle IMF, Çin ekonomisine yönelik büyüme beklentisini yüzde 5.8’den yüzde 6’ya çıkardı.

Çin, anlaşma kapsamında fikri mülkiyet haklarının korunması, Amerikan şirketlerinden yapılan teknoloji transferlerinde gönüllülük esası ve piyasa koşullarının geçerli olması ve finans sektörünün dışa daha fazla açılması için yasal düzenlemeler ve reformlar gerçekleştireceği taahhüdünün altına imza attı.

Bundan sonrası için iki mesele ön plana çıkacak. Çin, finans piyasalarını dışarıya açmak ve fikri mülkiyet haklarını daha sıkı korumaya yönelik kağıt üzerinde yasal değişiklikler ve reformlar gerçekleştirebilir. Ancak bunların gerçek anlamda uygulamaya geçmesi, ticaret anlaşmasının akıbetine yönelik belirleyici faktör olacak. Sonuçta düzenleme ve reformları hayata geçirmek, bunların yüzde yüz uygulanacağını garanti altına almıyor.

İkinci olarak, ABD Başkanı Donald Trump, seçimler yaklaştıkça seçmenlere mesaj vermek için Çin’i yeni tarife artışları ile tehdit etmeye yeltenebilir.

İkinci faz anlaşma öncesinde Trump’ın yeni bir tarife artışı tehdidine gitmemesi ve Çin’in taahhütlerini yerine getirmesi çok kritik. İkinci faz anlaşmanın müzakereleri öncesinde her iki tarafın birbirini zorlayıcı hamleler yapması sürpriz olmayacaktır.
2020 seçimlerinin kazananı ister Cumhuriyetçi isterse Demokrat bir aday olsun fark etmez, ABD, Çin’in gelişimini yavaşlatmak için çeşitli stratejileri ve politikaları uygulamaya sokacaktır. Geçmişte Barack Obama, tarife dışı engeller yoluyla Çin’i yavaşlatmaya çalıştı. Trump ise tarifeleri daha agresif kullanmayı tercih etti.

Gelecekteki ABD Başkanı, Çin’in Tek Kuşak Projesi’ni baltalamaya çalışabilir; Asya’da Çin için önemli pazar olan ülkelerle geniş kapsamlı bir serbest ticaret anlaşması imzalayabilir; Çin’in Afrika ve Ortadoğu gibi bölgelerde yaptığı yatırımların önünü kesmenin yollarını arayabilir. Sonuçta ABD, Çin’i sıkıştırmaya devam edecek. Çin ise bir taraftan korumacı önlemlere yönelik bağışıklığını artırarak ve yeni teknolojik atılımlarla gelişim yolunda hız kaybetmemeye çalışacak.

Önümüzdeki yıllarda ticaret savaşları ve yeni ticaret müzakereleri ile ilgili belirsizlikler, küresel piyasaları etkilemeye devam edecek. Şimdilik bu endişeleri düşünmeye ve fiyatlamaya kısa bir süre ara verildi.

24 Ocak 2020 Cuma