Dr. İlhami FINDIKÇI

Dr. İlhami FINDIKÇI

Diğer Yazıları

DR. İLHAMİ FINDIKÇI

Aile şirketlerinin ilk kuruluş hikâyelerinde genellikle bir başarı öyküsü görüyoruz. Bu başarılarda sonuçta bir ya da birden çok kurucu olduğuna göre esas olan liderin başarı öyküsüdür. Yani bir aile şirketinden söz ediyorsak, aslında bir liderlik öyküsünden de söz ediyoruz demektir. Daha da doğrusu, bir aile şirketinin yaşam serüveni, genellikle bir liderin yaşam serüvenidir aslında. İşte burada bütün mesele, insanın sınırlı olan hayatına karşılık insanın kurduğu birlikteliğin, işin, işletmenin mümkün olduğunca uzun ömürlü olmasını sağlamaktır.

Genellikle yokluktan, yoksulluktan, zorluktan, çetrefilli hayat koşullarından gelen ve başarı güdüsü yüksek olan, tipik liderlik özelliği gösteren, çalışma alışkanlığı çok olan lider kişilik, özel çabası ile bir işte başarılı oluyor. Sonra kendisi yetmemeye başladığından yanına en yakınlarını alıyor. Kardeşleri, akrabaları, çocukları işin içine girdiğinde, bir aile şirketinin temelleri atılmış oluyor.

İşini çok iyi bilen çizgi dışı lider; çok çalıştığı, işe odaklandığı, iş hayatının ilk yılları olması nedeniyle biraz da gözü kara hareket edebildiğinden işi hızla büyür ve gelişir. İlk zamanlarda hem iş hem işin etrafındaki aile üyeleri, liderin etrafında yekvücut olurlar.

Adeta onun uydusu olurlar. Lider, tek otorite merkezidir. Bir orkestra şefi niteliği ile lider, tüm sistemi kontrol eder, denetler.

AT ÜSTÜNDE FETİH DÖNEMİ BİTER: YAVAŞ YAVAŞ SORUNLAR BAŞLAR

Bir benzetme yapmak gerekirse aile şirketinin ilk yaşam döneminde lider, tek otorite merkezidir, hâkimdir, hızlıdır, başarılıdır ve her şey çok hızlı gelişir. Lider, adeta eski dönem devlet yapılanmalarındaki padişahlar yahut krallar gibi hayatını at üstünde ve yeni coğrafyaları fethetmekle geçirir. Sürekli savaşır, yanında ordusu vardır, hareket halindedir, emirler tek merkezlidir. Bu durumda ülkenin toprakları genişler ve büyür, zenginlik artar.

Liderin biraz da gözü kara biçimde hızla büyüttüğü bu ülkede arzu edilen idare sistemi kurulamaz ise işte bu noktada kargaşalar, karışıklıklar, geçimsizlikler baş gösterir. Dünya liderlik tarihinde bunun birçok örneği vardır.

Mesela Büyük İskender çok önemli bir komutandır, savaşçıdır. Çok kısa sürede ülkesini genişletmiş, dünyaya hâkim olmaya yönelmiştir. Ancak büyüme konusundaki başarıyı, hızla büyüttüğü ülkesinin idaresinde gösteremediği için uzun süreli olamamıştır.

Gerçekleştirilen kazanımların yerleşik hale gelmesi, yani yeni kazanımların mamur hale gelmesi, kısacası ortak bir kültürün oluşturulamaması, kalıcılığı tehlikeye sokan sorunlara yol açar. Öyle ki, mesela kimi zaman büyük bir komutanlık dehası ile elde edilen topraklar, yerleşik bir idare sistemi ile yönetilemediğinden burada büyük isyanlar çıkması bir yana bu isyanların kendi asıl topraklarına sıçraması, diğer bir ifade ile yeni kazanımların yanında eski kazanımların da tehlikeye girmesi söz konusu olabilir.

Şu halde aile şirketini ciro, kârlılık, üretim, pazar gibi rakamsal görünür ve ölçülebilir yönleri ile büyütmek gerekli, ancak yeterli değildir. Kalıcı olmak için söz konusu büyümenin çok iyi bir idare sistemi, ortak bir kültür oluşumu ile taçlandırılması gerekir.

Kanuni Sultan Süleyman, Fatih Sultan Mehmet gibi adları altın harflerle tarihe yazılmış olan liderlerin savaş meydanlarındaki başarıları kadar ülkenin idaresi, kanunları, halkın istekleri ve özellikle devlet düzeninin yerleştirilmesinde de başarılı olduklarını görüyoruz. Kısacası, at üstünde yeni fetihler yapmak kadar attan inip ülkenin mamur olmasına da zaman, emek ve para harcamışlardır.

11 Şubat 2022 Cuma