Türkiye, son yıllarda doğal gaz arz güvenliği için LNG terminalleri ve FSRU devreye alırken, depolama kapasitesini 2028 sonuna kadar mevcut 5.8 milyar metreküpten 13.4 milyar metreküpe çıkarmayı hedefliyor.


 

Türkiye'de konut ve serbest tüketicilerin ısınma ve elektrik ihtiyacının karşılanması amacıyla yıllık yaklaşık 50-60 milyar metreküp doğal gaz tüketiliyor. Söz konusu tüketimin karşılanabilmesi ve arz güvenliğinin sağlanabilmesi için boru hatlarının yanı sıra sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tedarik altyapısını güçlendirmek için yatırımlar da son hızla devam ediyor.

 

Bu kapsamda Rusya, İran ve Azerbaycan'dan gelen boru hatlarının yanı sıra doğal gaz alt yapısının önemli bileşeni niteliğindeki Yüzer LNG Depolama ve Yeniden Gazlaştırma Üniteleri (FSRU) ile LNG terminalleri farklı kaynak ve ülkelerden doğal gaz tedarik edilmesini sağlıyor.

 

Söz konusu tesisler aracılığıyla Cezayir'den Amerika'ya kadar çok geniş bir coğrafyadan LNG sağlayabilen Türkiye, spot ve uzun dönemli kontratlarla enerji arz güvenliğini daha da güçlendiriyor. Boru hatlarından tedarik edilen gaz bu tesislerle sıvılaştırılarak LNG formunda yine tanker gemilerle çeşitli Avrupa ülkelerine gönderiliyor.

 

TÜRKİYE, TESİSLERİN KAPASİTELERİ İLE DÜNYANIN SAYILI ÜLKELERİ ARASINDA

 

Türkiye, ilki 1994'te Tekirdağ'da devreye alınan Marmara Ereğlisi LNG Terminali'nin ardından son 30 yılda İzmir'de Egegaz LNG Terminali'nin yanı sıra, Hatay Dörtyol'da bulunan Ertuğrul Gazi FSRU, Ege Denizi'nin kuzeydoğusunda yer alan Saros FSRU ve İzmir'de Etki Liman FSRU olmak üzere üç FSRU ve iki LNG işleme tesisini devreye aldı.

 

Türkiye söz konusu tesislerin kapasiteleri ile bu alanda dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer alıyor.

 

Ayrıca, doğal gazın nihai tüketici olan konutlar ve serbest tüketiciye ulaştırılması noktasında arz güvenliğini destekleyen depolama tesisleri de faaliyete girdi. Türkiye'nin hali hazırda 2007'de devreye alınan 4,6 milyar metreküp kapasiteli Silivri Doğal Gaz Depolama Tesisi ile 2017'de faaliyete geçen 1,2 milyar metreküp kapasiteli Tuz Gölü Yer Altı Doğal Gaz Depolama Tesisi de bu anlamda önemli rol oynuyor.

 

Toplam 5,8 milyar metreküplük gaz depolama kapasitesine sahip tesislerden Tuz Gölü Yer Altı Doğal Gaz Depolama Tesisi'nin kapasitesinin yapılacak genişletme çalışmalarıyla 2028'e kadar 8,8 milyar metreküpe çıkarılması, böylece toplam kapasitenin 13,4 milyar metreküpe ulaşması hedefleniyor.

 

ENERJİ FİLOSU BÜYÜMEYE DEVAM EDECEK

 

Doğal gaz ihtiyacını yerli kaynaklarla karşılamayı hedefleyen Türkiye, denizlerde doğal gaz ve petrol arama çalışmalarına yönelik son yıllarda sismik ve sondaj faaliyetleri için yüksek teknolojiye sahip güçlü bir enerji filosu kurdu.

 

Türkiye, bu kapsamda geçen yıllarda Fatih, Yavuz, Kanuni ve Abdülhamit sondaj gemileri ile Barbaros Hayreddin Paşa ve MTA Oruç Reis sismik arama gemilerini devreye aldı.

 

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, kasımda yaptığı açıklamada hali hazırda Türkiye'nin denizlerini karış karış tarayan söz konusu filonun büyütüleceğini ifade etti.

 

Bu kapsamda, filoya denizde konumlanarak üretim yapabilecek yüzer üretim, depolama ve tahliye (FPSO) gemisinin eklenmesi planlanıyor.

 

DOĞAL GAZDA YAKLAŞIK 40 YILA UZANAN SERÜVEN

 

Türkiye, tedarik edilen gazın ülke genelindeki dağıtım altyapısını yaygınlaştırma çalışmaları kapsamında doğal gaz şebekesini her yıl genişletiyor.

 

Avrupa'nın doğal gaz tedarik ve tüketim hacmi bakımından önemli ülkeleri arasında yer alan Türkiye, doğal gazın konutlarda kullanımı konusunda 40 yıla varan bir serüveni geride bıraktı.

 

Türkiye'nin 1984'te Eski Sovyetler Birliği hükümetleri ile doğal gaz sevkiyatı konusunda imzaladığı anlaşma sonrasında konutlar 1987'de ilk kez doğal gaz ile tanıştı.

 

Batı Hattı olarak da bilinen Rusya-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı üzerinden gelen gaz 1988'de Ankara'ya, 1992'de İstanbul ve Bursa'ya, 1996'da ise İzmit ve Eskişehir illerinde konut ve serbest tüketicilerin kullanımına sunuldu.

 

2000'lerin başına gelindiğinde sadece 6 kentte kullanılan doğal gaz, bugün 81 ilde 793 ilçeye yayılırken, gelecek yıl 44, 2025'te 24 ve 2026'da 52 yeni yerleşim yerinin doğal gaz kullanan ilçeler arasına katılması hedefleniyor.

 

Avrupa'da en çok doğal gaz abonesi olan ülkeler sıralamasında ön sıralarda bulunan Türkiye'nin abone sayısı ise eylül itibarıyla konutta 19 milyon 522 bin, serbest tüketicide 746 bin olmak üzere yaklaşık 20 milyon 268 bine çıktı.

 

İstanbul 5 milyon 703 bin 882 aboneyle ilk sırada yer alırken, İstanbul'u 2 milyon 15 bin 304 aboneyle Ankara, 1 milyon 89 bin 696 aboneyle Bursa, 945 bin 20 aboneyle İzmir, 712 bin 996 aboneyle Kocaeli, 584 bin 41 aboneyle Konya takip ediyor.

 

Serbest tüketici sayısında İstanbul 245 bin 440 aboneyle ilk sırada yer alırken, bu kenti 94 bin 424 aboneyle Ankara, 31 bin 929 aboneyle Bursa, 25 bin 652 aboneyle Konya, 21 bin 227 aboneyle Kocaeli izliyor.

08 Aralık 2023 Cuma

Türkiye, halen uluslararası 82 birliğin üyesi. Orta ölçekli devletlerin yer aldığı MIKTA da bunlardan biri.


10 yıl önce kurulan MIKTA ile ülkelerarası dış ticaret ortalama yüzde 49 arttı. Birlik; dünya barışı, sürdürülebilirlik, sağlık, gıda güvenliği ve göç sorununu da ana gündem maddeleri olarak belirledi.

 

BARIŞ CABACI

 

Türkiye, diplomaside etkin bir oyuncu olarak, uluslararası ve bölgesel birliklere katılarak hem ticaretini hem de siyasi ağırlığını artırıyor. Güvenlik ve ekonomik işbirliği alanlarında son dönemlerde daha etkin olan Türkiye, çeşitli platformlarda liderlik rolü de üstleniyor. Türkiye’nin etkin olduğu en önemli resmi uluslararası birliklerin başında OECD, Birleşmiş Milletler (BM), NATO, Avrupa Konseyi, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci (GUAM), Türk Konseyi ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) ve Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) geliyor. 

 

82 BİRLİK ÜYELİĞİ

 

Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu 11 uluslararası birlik bulunuyor, üye olunan birlik sayısı ise 2024 itibariyle 82 oldu. Resmi birliklerin yanı sıra gayriresmi kuruluşlara da üye olan Türkiye, bölgesinde ve uluslararası arenadaki varlığını gösteriyor. Bunlardan biri de kıtalararası önemli geçiş noktalarını kapsayan MIKTA. MIKTA; Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye ve Avustralya arasında 2013’te kuruldu ve gayriresmi bir istişare ve eşgüdüm platformu olarak faaliyet gösteriyor. 

 

2022’DE LİDERLİK TÜRKİYE’DE

 

MIKTA hayata geçirildiği günden bu yana Dışişleri Bakanları düzeyinde yılda üç kez toplanıyor. 2022 yılında MIKTA Dönem Başkanlığı Avustralya tarafından Türkiye’ye devredildi. Türkiye’nin MIKTA Başkanlığındaki öncelikleri ise şöyle: Küresel sağlık, etkin göç yönetimi ve gıda güvenliği. MIKTA ülkeleri, G20 ve diğer önde gelen uluslararası örgütlerle daha yakın işbirliği ve eşgüdüm içinde bulunmayı ve üye ülkeler arasındaki ikili ilişkilerin geliştirilmesini hedefliyor. Bu çerçevede, MIKTA ülkeleri Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve OECD nezdindeki daimi temsilcilikleri başta olmak üzere, çeşitli ülkelerde büyükelçiler/daimi temsilciler düzeyinde çalışma toplantıları düzenliyor, küresel meselelere ilişkin pek çok konuda ortak çalışmalar yürütüyor. 

DÜZENLİ EKONOMİ İÇİN

 

Bu toplantıların en sonuncusu ise geçen hafta Meksika’da düzenlendi. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığındaki Türk heyeti, toplantı kapsamında bölgedeki büyükelçilikleri ziyaret etti. Toplantının ardından açıklama yapan TBMM Başkanı Kurtulmuş, Türkiye’nin hiçbir uluslararası platformu boş bırakmaması gerektiğine işaret ederek, “Türkiye, dünyanın neresinde olursa olsun çok taraflı toplantıların hepsinde üzerine düşen sorumluluğu yerine getiriyor ve çok etkin bir şekilde yer alıyor. Şimdiye kadar MIKTA’da da Türkiye olarak etkin bir şekilde yer aldık ve kendi görüşlerimizi ifade ettik. 

10 yılı aşkın bir kuruluş olan MIKTA’nın, hedeflerini tekrar gözden geçirmesi gerekiyor. Bu kuruluş kurulduğundan bu yana ülkelerarası ticaretin artması da önemli hedeflerinden biri” diye konuştu. 

 

DÖNÜM NOKTASI 2013

 

2010 yılında 5 ülke arasında ilk müzakereler başlasa da MIKTA’nın resmileşmesi 3 yıl sürdü. İlk görüşmelerden beri ülkeler arasındaki ticaret rakamları karşılıklı olarak arttı. Bu birlik, yeni Serbest Ticaret Anlaşmaları’nın (STA) imzalanmasına da vesile oldu. Bu kapsamda, Türkiye ile Güney Kore arasında 2013 itibariyle STA devreye girdi. Türkiye tarafında tarife satırlarının yüzde 65’inde, Güney Kore tarafında ise yüzde 80’inde liberalizasyon sağlandı. Bu süreç 2018’de tüm tarife satırlarının yüzde 90’ının liberalizasyonuyla tamamlandı. Diğer ülkelerde çeşitli ticaret anlaşmaları imzalanarak ticareti geliştirici hamleler de bulunuyor. 

 


COĞRAFİ KARDEŞLİK

 

Geçtiğimiz G20 zirvesinde MIKTA üyesi ülkelerin liderleriyle görüşen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları söyledi: “Ülkemiz, MIKTA’nın, bölgesel ve küresel sorunlara yapıcı çözümlerin kolaylaştırılması, küresel yönetişimin daha da etkinleştirilmesi ve küresel yönetişim mekanizmalarında ihtiyaç duyulan reformların hayata geçirilmesi bakımından önemli katkılarda bulunabilecek potansiyele sahip. Bu bağlamda MIKTA platformundaki işbirliğinin daha da geliştirilmesini destekliyoruz. 

MIKTA, uzak coğrafyada kardeşliğimizi pekiştiren bir platform oldu.”

 

AFRİKA KITASI ANGAJMANI

 

Bundan sonraki süreçte Türkiye ve MIKTA’nın orta ölçekli güç araçları arasında nasıl bir paralelliğin olduğu ve her iki aktörün araçlarının nasıl daha uyumlu hale getirilebileceği meselesi de oldukça önemli. MIKTA’nın küresel sıralamalarda orta ölçekte konumlandığını, üye ülkelerin dış politika havzaları sayesinde çok büyük bir coğrafi alana hitap ettiğini belirten Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emel Parlar Dal, bir demeçte şunları söyledi: “BM ile G20 toplantıları çerçevesinde gündem oluşturmaya çalışarak küresel hiyerarşi ile koordineli bir yol haritası çizmeye çalıştığı dikkate alınırsa, Türkiye’nin orta ölçekli güç kimliğine daha fazla yatırım yaparak MIKTA’nın diplomasi araçlarını çeşitlendirmesinin olası olduğu söylenebilir. Bu çerçevede Türkiye’nin, MIKTA’nın da gündeminde yer alan konularda, BM Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı, Dünya İnsani Zirvesi gibi örneklerde de ortaya koyduğu uluslararası toplantı ve zirve diplomasisi tecrübesinin MIKTA’nın mevcut orta ölçekli güç araçlarını ciddi oranda destekleyebileceği değerlendirilebilir. Buna ek olarak MIKTA ülkeleri arasında Afrika kıtası ile en fazla angajmana sahip olması bakımından Türkiye’nin, MIKTA’nın niş diplomasi anlayışına uygulama alanı açarak, MIKTA’ya Afrika gündemini kolayca taşıyabileceği öne sürülebilir.”

 

ORTA ÖLÇEKLİ DEVLETLERDE KALKINMANIN ÖNEMİ

 

İstanbul Ticaret Üniversitesi Uluslararası Ticaret Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Figen Yıldırım, MIKTA’nın ve benzer birliklerin gelişmekte olan ülkeler için önemli olduğunu belirterek, şunları paylaştı: “MİKTA üyeliği bizim için çok kıymetli. Buradaki en önemli kilit nokta, teoride "host culture" (ev sahibi kültürü) kavramıdır. Kültürler ve ülkeler arası uluslararası ticareti geliştirme üzerine yapılan araştırmalarda, kültürel ve ekonomik güçlerin ulusların zenginliği ve eksiklikleri açısından birbirleriyle ticaret etmelerinin önemli olduğu belirtilmektedir. Benzer özelliklere sahip ülkelerin bir arada olması büyük önem taşır. Bu amaçla, ülkeler belirli boyutlarda benzerlik gösterdiklerine göre gruplandırılmış ve Türkiye de farklı, daha önce aklımıza gelmeyen ülkelerle, örneğin Yeni Zelanda ile, bir araya getirilmiştir. Bu çerçeveden baktığımızda, MIKTA üyeliği orta üst, orta ve gelişmeye yakın gelişmiş ekonomilere sahip ülkelerin bir güç birliğidir. Türkiye burada çok kilit bir rol oynar. Bazı niş alanlarda, özellikle perakendecilikte ve CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi) uygulamalarında, Endonezya ve Meksika'da nörobilimle alakalı gelişmelerde karşılaştırmalı üstünlük teorisine uygun olarak bizim onlardan öğreneceğimiz ve Türkiye'nin de nispeten daha iyi olduğu konularda onlara öğreteceğimiz pek çok konu bulunmaktadır. Aslında karşılıklı olarak eksikleri tamamlama yeri, tamamen MIKTA ülkeleriyle yapılacak olan ticaretin girişimi ile eşdeğer niteliktedir. Bu yüzden MIKTA'yı çok önemsiyoruz. İhracatçımızın bu konuya verdiği önem de bu durumu desteklemektedir. Teoride, güç birliği yapmak için benzer kültür özelliklerine sahip olmak gerektiği vurgulanmaktadır. Belirsizlikle ilgili davranışlarda, sanayide, teknolojide, üretimde, tarımda hangi alanlarda daha ağırlıklı olduğumuza, bireysel mi kolektif mi yaklaşıma daha yakın olduğumuza baktığımızda, tüm bu boyutlar açısından değerlendirdiğimizde, MIKTA ülkeleri arasındaki bu güç birliğini anlayabiliyoruz. Kısa bir süre sonra, niş alanlarda birlikten doğan güçle ilerlediklerinde, diğer daha güçlü birlik ülkelerinin ticaretinde de önemli bir rekabet gücü oluşturacaklarını düşünüyorum. Bu noktada, buradaki ticari diplomasinin yönetimi büyük önem taşımaktadır. Özellikle bu bölgelere özgü hızlı bir durum analizi tespiti ve buna özgü bir rekabet stratejisi ve stratejik planın hazırlanması önemlidir. Stratejik plan doğrultusunda ilerleme kaydedilmesi, bütün ticari diplomasiye yön veren kurum ve kuruluşların bu bilinçle farkındalığının arttırılması, hızlı bir dış ticaret potansiyelini göstermektedir.”

 

BİRLİĞİN ANA GÜNDEM MADDELERİ

 

Enerji

Terörizmle mücadele ve güvenlik

Ticari ve ekonomik işbirliği

İyi yönetişim ve demokrasi

Sürdürülebilir kalkınma

Gıda güvenliği

 

20 Mayıs 2024 Pazartesi

Sağlık hizmetleri sektörü, Sağlık Uygulama Tebliği’ndeki (SUT) fiyat artışının tüm ürünler için mevcut piyasa koşullarına göre periyodik olarak düzenlenmesini öneriyor. Sektörün bir diğer beklentisi ise kurumlar vergisi ve KDV oranlarının düşürülmesi.

 

MESUDE DEMİRHAN

 

İstanbul Ticaret Odası Sağlık Hizmetleri Meslek Komitesi Sektörel Değerlendirme ve İstişare Toplantısı, İTO Yönetim Kurulu Üyesi Salih Sami Atılgan’ın başkanlığında, Meclis ve Komite Üyeleri ile sektör temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Sektörel ihtiyaçların görüşüldüğü toplantıda, Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) fiyatları, kurumlar vergisi ve KDV oranları, yeşil pasaport, reklam ve tanıtım, tıbbi atık ödemeleri ve sağlık turizmi konuları ele alındı.

 

1.5 MİLYON SAĞLIK TURİSTİ

 

İTO Yönetim Kurulu Üyesi Salih Sami Atılgan yaptığı konuşmada, sağlık sektörünün sadece ekonomik gerçekler üzerinden anlamlandırılamayacağını belirterek, şu bilgileri verdi: “Bu iş her şeyden önce temel insan hakkı, toplumsal ihtiyaç, dolayısıyla bir kamu politikası. Türkiye’nin sağlık alanındaki kalite ve performans artışı, uluslararası arenada da kendini gösteriyor. Türk sağlık sektörünün, özellikle son dönemlerde yakın coğrafyamızda Avrupa’da önemli bir konuma yükseldiğini ve varlığından bahsettirdiğini gözlemliyoruz. Nitekim sağlık turizmi verilerine göre; sağlık hizmeti almak için gelen turist sayısı 2021’den 2023’e kadar iki kat arttı. Geçen yıl sağlık hizmetlerinden faydalanan turist sayısı ise 1.5 milyonu aştı. Bu sayı giderek artıyor.” 

 


SEKTÖREL SORUNLAR

 

Atılgan, sektörün sorun ve talepleriyle ilgili olarak şunları söyledi: “SUT fiyat artışı oranlarının tüm ürünler için mevcut piyasa koşullarına göre periyodik olarak düzenlenmesi, sağlık kuruluşlarının işbirliği adına kamusal denetimlerin standardize edilmesi, kurumlar vergisi ve KDV oranlarının düşürülmesi gibi beklentiler sıklıkla öne çıkan konular arasında. Bizleri buluşturan bu birliktelik ruhu sorunları aşmak açısından sektöre güç verecek.” 

 

SUT FİYATLARI ARTMAYA BAŞLADI

 

Sağlık Hizmetleri Meslek Komitesi Başkanı Mustafa Cantürk ise SUT fiyatlarının son dönemlerde daha sık arttığını söyledi.Cantürk, “Sağlık turizminde istenilen hedefe ulaşılacaksa bunu birtakım yönetmeliklerle sektörün gerçeğine uygun hale getirmeliyiz. Sağlıkla ilgili tüm Sivil Toplum Kuruluşları’nın bir araya geldiği, sorunlarını tek sesle haykırabildiği ve taleplerini ilgili mercilere iletip, sonuç alabileceği günlerimizin olacağına inanıyorum. Hepimizin hedefi, özel sağlık sektörünün gelişmesi” diye konuştu.

20 Mayıs 2024 Pazartesi