tatil-sepeti

Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu (Togg), yıllardır beklenen otomobilini tanıttıktan sonra, şimdi de ön siparişler için başvuruları kabul etmeye başladı.


 

ChatGPT'nin derlediği bilgilere göre, başvurulara yoğun ilgi gösterilirken, Togg, 2023 yılında toplam 20 bin araç teslim etmeyi hedefliyor.

 

Togg için başvuru ücreti olarak 60 bin TL talep ediliyor. En ucuz modelin fiyatı ise 953 bin TL olarak belirlenmiş durumda.

 

Togg'un 3 farklı versiyonu bulunurken, araçlar 6 farklı renk seçeneğiyle sunuluyor.

 

Gemlik, Anadolu, Kula, Kapadokya, Oltu ve Pamukkale isimli renk seçenekleri arasından seçim yapılabiliyor.

 

Togg'un Türkiye'nin otomobili olması nedeniyle, aracın üretimi Türkiye'de gerçekleştiriliyor. Şirket, bu hamlesiyle hem Türkiye'nin otomobil üretim kapasitesini artırmayı hem de otomotiv sektöründe yerli bir markanın varlığını sürdürmeyi hedefliyor.

 

2022 yılında seri üretime geçen Togg'un ilk teslimleri nisan ayında yapılacak. Bu hamle, Türk otomotiv sektörü için yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülüyor.

17 Mart 2023 Cuma

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), bu yıl "Türkiye Ekonomi Basını Ödülleri" ve "Bilim ve Teknoloji Ödülleri"ni tek çatı altında birleştirerek "Türkiye'nin Gücü Ödülleri" adıyla 9 Mayıs'ta Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenecek törenle verecek.


Bu yıl ikincisi gerçekleşecek törende, üretimin gücü, genç girişimcinin gücü, iletişimin gücü, değerlerin gücü, sürdürülebilirliğin gücü, kadının gücü, akademinin gücü, dönüşümün gücü, markanın gücü ve jüri özel ödülü olmak üzere 10 kategoride ödül verilecek.

 

MÜSİAD Başkanı Mahmut Asmalı, tanıtım toplantısında, ödüllerin üretim, genç girişim, iletişim, değerler, sürdürülebilirlik, kadın girişimciliği, akademi, dönüşüm ve marka alanlarında başarılı çalışmalarıyla öne çıkanlara verileceğini söyledi.

 

Türkiye'nin Gücü Ödülleri adıyla 2022'de yapılan ilk törenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımlarıyla gerçekleştiğini anımsatan Asmalı, Türkiye'nin Gücü Özel Ödülü'nün de Cumhurbaşkanı'na takdim edildiğini belirtti.

 

Asmalı, ödül töreninin yenilenen yüzüyle bu yıl ikincisinin yapılacağını ve MÜSİAD olarak önceliklerinin ülke için katma değer üreten yatırım ve araştırma faaliyetlerini ödüllendirerek motivasyon sağlamak olduğunu ifade etti.

 

Yaptıkları etkinlik ve çalışmaların amacının iş dünyasına yol açıcı yeni motivasyon kaynakları sağlamak olduğunu kaydeden Asmalı, "Uluslararası iş forumlarımızla, vizyoner toplantılarımızla, Türkiye'nin Gücü Ödülleri'mizle, MÜSİAD EXPO Fuarı'mızla, MÜSİAD Kadın Uluslararası Farkındalık Zirve'mizle, yaptığımız sektörel toplantılarla, düzenlediğimiz uluslararası iş zirveleri ve organizasyonlarımızla alın terini ve çabayı her zaman desteklemeye gayret ediyoruz." dedi.

 

Konuşmasında yapacakları yeni etkinliklere de değinen Asmalı, dün yoğun bir katılımla Uluslararası Müteahhitlik ve Finans Zirvesi'ni gerçekleştirdiklerini, organizasyonun sektörün daha etkili bir konuma gelmesi, uluslararası projelerin gerçekleştirilebilmesi için kritik öneme sahip olduğuna dikkati çekti.

 

Mayısta ABD'ye yapacakları ziyaretin ise 60'ın üzerinde iş insanından oluşan bir heyetle gerçekleşeceğini bildiren Asmalı, Türk ABD İş Kolu'nun şube açılışlarından panellere kadar çok yoğun bir program olacağını anlattı.

 

Asmalı, 2 Mayıs'ta Trabzon'da turizm zirvesi, 12 Ekim'de MÜSİAD Kadın Uluslararası Farkındalık Zirvesi, kasımda iş ve siyaset dünyasını bir araya getiren MÜSİAD EXPO Fuarı'nın yapacakları etkinliklerin başında yer aldığını kaydetti.

 

TÜRKİYE ÇOK BÜYÜK BİR SIÇRAMA DÖNEMİNİN ARİFESİNDE

 

Seçimsiz 4 yılda ana odağın düşük enflasyon ve sürdürülebilir büyüme olması gerektiğini söyleyen Asmalı, konuşmasını şöyle sürdürdü:

 

"Enflasyonun kalıcı olarak düşmesinin hedeflendiği, para politikasının yanı sıra bu dönemde ülkemizin kalkınması ve gelişmesi için Orta Vadeli Program'da (OVP) belirtilen öncelikli yapısal reformların hızla hayata geçirilmesi çok büyük bir önem arz ediyor. Bizler de MÜSİAD iş adamları olarak önümüzdeki dönemde ülkemizin üretim, ihracat ve istihdam odaklı büyüme sürecinin devam edeceğine ve bu dönemin en verimli şekilde geçireceğimize inanıyoruz. Türkiye sürekli büyüyen ve güvenli bir liman olmaya devam etmektedir. Son 20 yılda atılan adımlar sonuç veriyor ve savunma sanayinden enerjiye sağlık sektöründen, turizm sektörüne kadar birçok sektörde ülkemiz büyük hamleler yapıyor. Yetişmiş insan gücü, esnek üretim kapasitemiz, stratejik ve güçlü lojistik altyapımızla Türkiye çok büyük bir sıçrama döneminin arifesinde. Sabırlı ve kararlı olursak bu tarihi hamleleri hep beraber hayata geçireceğimize ve ülkemizin her alanda sözü güçlü ve etkili büyük Türkiye hedefine ulaşacağına inanıyoruz."

 

İSRAİL'E YAPILAN TİCARET KISITLAMASINI DESTEKLİYORUZ

 

İsrail'e yapılan ticaret kısıtlamasının sorulması üzerine Asmalı, boykotun, mücadelenin bir parçası olduğunu ve alınan kararı desteklediklerini vurguladı. Mal satmaktan çok almamanın daha etkili olacağına dikkati çeken Asmalı, "Boykot ettiğimiz ürünlerin raflarda alternatifini koyamıyorsak bu da iş adamı olarak bizim ayıbımız. Aslında bizim birçok alternatif ürünü üreten firmalarımız var. Gerek markalaşma eksiklikleri gerekse iletişim noktasında kendilerini tanıtamamalarından dolayı istenilen verimi sağlayabilmiş değiller. Bizler mutlaka almadığımız ürünlerin yani boykot ettiğimiz ürünlerin çok daha kalitesini ve çok daha ekonomik şartlarda üretebilmeliyiz. Bununla ilgili çalışmalarımız ve teşviklerimiz devam ediyor." diye konuştu.

 

İsrail'e ticaret konusunda tepki gösterenleri ikiye ayırdıklarını dile getiren Asmalı, Filistin hassasiyeti taşıyan kişilerin yaptığı eleştiri anlayışla karşıladıklarını fakat bazı siyasi çevrelerin MÜSİAD gibi manevi değerleri hassas iş adamlarının olduğu bir platformu eleştiri konusu yapmalarını art niyetli bulduklarını vurguladı.

 

Ticaret kısıtlamalarının Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda alınan ateşkes kararının devamı niteliğinde olduğunu anlatan Asmalı, işgal altındaki topraklarda 8 milyona yakın Müslüman Filistinlinin yaşadığını ve gıda, yiyecek ve temizlik gibi ürünlerde Türkiye'nin malına ihtiyaçları olduğunu ifade etti.

 

SEÇİMSİZ DÖNEMDE YAPISAL REFORMLAR HAYATA GEÇİRİLMELİ

 

OVP'nin oluşturulması sürecinde ekonomi yönetimiyle görüştüklerini bildiren Asmalı, "Bu toplantılarda Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'a tasarruf konusunda kamunun öncülük etmesini gerektiği söyledik. Bu konuda kamu tasarrufları izleme komitesinin kurulması ve belirlenen hedefler doğrultusunda aylık, 3 aylık, 6 aylık gibi dönemlerde sonuçların açıklanarak kamuoyuna bilgilendirme yapılması hususunda görüşümüzü ilettik. Biz de MÜSİAD olarak kanaat ekonomisinden tasarruf ekonomisine geçiş aldı altında bir rapor hazırlıyoruz. Bu raporun haziran sonuna kadar tamamlamayı düşünüyoruz." dedi.

 

Ekonomik göstergelerin OVP hedefleriyle uyumlu şekilde geldiğine işaret eden Asmalı, şu ifadeleri kullandı:

 

"İş dünyasının en büyük iki sıkıntısı vardı. Biri öngörülebilirlik olmayışı, ikincisi de döviz hareketliliği. OVP ve 12. Kalkınma Planı ile 5 yıllık bir program açıklandı. Para politikası ve mali politikalar belirlendi. Bu iki husus ortadan kalkmış durumda. Bizler iş adamları olarak Türkiye'de ekonominin 2024, 2025 ve 2026'da nerelere gideceğini, enflasyonda ne olacağını ve dövizin yaklaşık nerelere geleceğini görebiliyoruz. Ekonomiyi soğutacaksak büyümeden biraz fedakarlık yapmak gerekiyor deniliyor. Bu üretim şartlarını durdurarak olmamalı. Tüketimleri azaltarak olmalı. Bizler üretmeli, istihdam sağlamalı ve ihraç etmeliyiz. Türkiye'nin cari açığının azaltılmasının çok daha doğru olacağını düşünüyoruz. Bu doğrultuda yatırım yapanları, üretim yapanları destekleyecek mekanizmalar oluşturulmalı. Alınacak önlemler kademeli ve dengeli bir şekilde yapılmalı. Seçimsiz 4 yılımız var. Bu dönemde yapısal reformlar hayata geçirilmeli. Dijital dönüşüme, verimliliğe odaklanmamız lazım."

 

Asmalı, asgari ücrete ara zam konusunun sorulması üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının fikrine katıldığını ifade etti.

 

Yılın ikinci yarısından itibaren enflasyonun düşmesinin öngörüldüğü dile getiren Asmalı, enflasyonu düşürmenin ve alım gücünü artırmanın esas konu olduğuna dikkati çekti.

19 Nisan 2024 Cuma

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, 2025-2026 yıllarında dünya nükleer elektrik üretiminin en yüksek seviyeye çıkacağının öngörüldüğünü belirtti.


 

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezinin (IICEC) düzenlediği "İş Dünyası ve Sürdürülebilir Enerji" temalı IICEC Konferansı'nda, küresel enerji piyasalarındaki güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmede bulundu.

 

Petrol talebindeki büyümenin geçmiş yıllara kıyasla zayıfladığını belirten Birol, "Bunun iki ana nedeni var. Birincisi, Çin ekonomisinin yavaşlamaya başlaması, ikincisi ise elektrikli araçların payının artması." dedi.

 

Birol, arz tarafında ise Amerika kıtasında ciddi bir üretim artışı beklendiğini ifade ederek, "ABD, Kanada, Brezilya ve Guyana'dan çok ciddi bir artış geliyor. Buna rağmen petrol fiyatlarının 90 dolar seviyesinde olmasının iki nedeni var. En önemlisi, Suudi Arabistan ve Rusya'nın başını çektiği OPEC+ ülkelerinin üretim kesintileri. Bu öyle bir seviyeye geldi ki şu anda atıl üretim kapasitesi dediğimiz 'spare capacity' tarihi seviyeye ulaştı. Günlük 6 milyon varili aşan önemli bir atıl üretim var. Bir diğer neden ise Orta Doğu'daki gerilim." diye konuştu.

 

Doğal gaz piyasalarına ilişkin de Birol, 2025-2026 yılları itibarıyla piyasada ciddi bir sıvılaştırmış doğal gaz (LNG) dalgası yaşanacağını söyledi.

 

Birol, bu LNG arzının piyasaya girmesiyle fiyatlarda aşağı yönlü bir baskının beklendiğini dile getirdi.

 

Bunun birçok dengeyi değiştireceğine dikkati çeken Birol, "Satıcıların ellerinin güçlü olduğu piyasadan alıcıların ellerinin güçlü olduğu piyasaya gideceğiz." dedi.

 

Birol, kömüre olan iştahın ise azaldığını, bunun esas nedeninin daha ucuz alternatiflerin ortaya çıkması olduğunu belirterek, "Sadece Çin ve Hindistan yeni kömür tesisleri kuruyor ama bu büyüme de geçmiş yıllara göre son derece yavaş." ifadesini kullandı.

 

Enerjinin parlayan yıldızının yenilenebilir enerji olduğunu dile getiren Birol, "2023 yılında dünya genelinde devreye giren elektrik santrallerinin yüzde 85'inden fazlası yenilenebilir enerji santralleri. Bunun içinde en büyük payı da güneş alıyor. Esas nedeni maliyetlerin çok düşmüş olması." dedi.

 

Birol, Çin'in bu alanda da başı çektiğini belirterek, "Geçen yıl tarihi bir rekor oldu dünyada. 510 gigavat yenilenebilir enerji devreye girdi. Çin bunda çok büyük bir rol oynadı." diye konuştu.

 

Dünya genelindeki elektrik şebekelerini tek tek incelediklerini anlatan Birol, şebeke kapasitesi olmaması nedeniyle 1500 gigavat hazır yenilenebilir enerjinin ise atıl olarak beklediğini ifade etti.

 

NÜKLEER ENERJİ GERİ DÖNÜYOR

 

Birol, dünya genelinde nükleer enerjiye yönelimin yeniden başladığına dikkati çekerek şunları kaydetti: "Bunun 3 şekilde yaşanacağını düşünüyoruz. Birincisi, 'nükleer tesislerimi kullanmayacağım', 'nükleerin payını azaltacağım' diyen ülkeler tamamıyla fikir değiştirdi. Kimdi bu ülkeler? Mesela Japonya, mevcut santrallerini tekrardan işletmeye almaya başladı. Güney Kore ve İsveç de aynı politikayı izliyor. İkincisi, yeni nükleer santraller hemen hemen birçok ülkede yapılmaya başlandı. Bunun başını da Çin çekiyor. Fransa, Polonya, Türkiye ve Amerika'da da konvansiyonel yeni nükleer santraller yapılıyor. Birleşik Arap Emirlikleri'nde de yeni bitti. Üçüncüsü de yeni nükleer teknolojileri."

 

Finansman sorunlarına rağmen nükleere ilginin arttığını belirten Birol, "Biz 2025-2026 yıllarında dünya nükleerden elektrik üretiminin şimdiye kadarki en yüksek seviyeye çıkacağını düşünüyoruz." ifadesini kullandı.

 

Birol, nükleer enerjiye yönelimdeki artışta enerji güvenliği ve emisyon salımı olmayışının etkili olduğunu söyledi.

 

"AB ENERJİ FİYATLARI, ENERJİ GÜVENLİĞİ AÇISINDAN ZOR DURUMDA"

 

Türkiye için önemli ticaret partneri olan Avrupa Birliği'nde (AB) enerji alanındaki gelişmelerin yakından takip edilmesinin önemli olduğunu dile getiren Birol, şunları kaydetti:

"AB enerji fiyatları, enerji güvenliği açısından baktığınız zaman oldukça zor durumda. AB stratejik hatalar yaptı. Bunun da şimdi vebalini ödüyor. Hatalardan biri, bir ülkeye enerji açısından çok fazla göbekten bağımlı olmak. Bu ülke kim olursa olsun, bu kadar büyük bir bağımlılık büyük hata. Kimdi bu ülke? Rusya. AB, 24 Şubat'a kadar (Rusya-Ukrayna Savaşı'nın başlangıcı) doğal gazın yüzde 75'ini, petrolün yüzde 65'ini Rusya'dan alıyordu."

 

Birol, bir diğer hatanın ise 25 yıl önce elektrik üretiminin yüzde 30'unu nükleer enerjiden karşılayan Avrupa'nın bazı nedenlerle nükleer enerjiye sırtını dönmesi olduğunu belirterek, "Şu anda bu yüzde 15'lere doğru düşmek üzere. Şimdi yeniden bir politika değişikliği oluyor ama bu hata Avrupa'nın elini bayağı zayıflattı." değerlendirmesinde bulundu.

 

AB'nin üçüncü stratejik hatayı da güneş teknolojileri alanında yaptığını ifade eden Birol, "Dünyadaki güneş panellerinin yüzde 85'i tek bir ülkede imal ediliyor, o da Çin. Avrupa'nın hatası ne diyeceksiniz burada? Avrupa'nın hatası şu, esasında yaklaşık 25 yıl önce güneş panellerinin imalatına ilk başlayan yer Avrupa'ydı. Özellikle İtalya, Almanya, İspanya sübvansiyonlar verdiler, bunu kurdular ama 5-6 yıl sonra işin peşini bıraktılar, sonra da Çin aldı." dedi.

19 Nisan 2024 Cuma