tatil-sepeti

EY (Ernst & Young), telekomünikasyon sektörünün 2024'te karşı karşıya olduğu en büyük 10 riski belirleyerek bunları hafifletmeye yönelik stratejileri ortaya koydu.


 

Şirketten yapılan açıklamaya göre, EY'nin telekomünikasyon operatörleri için en büyük 10 risk raporunda, 2024 yılı, yaşam maliyeti baskılarından tedarik zinciri kesintilerine uzanan çeşitli makroekonomik etkiler, finansal dayanıklılık ve istikrarın korunması adına sürekli bir strateji oluşturulmasını zorunlu kılıyor.

 

Üretken yapay zekadan (GenAI) 5G'ye kadar uzanan yeni nesil teknolojiler, iş esnekliği ve hizmet inovasyonu konusunda yeni soruları gündeme getiriyor. 

 

Sürdürülebilirlik, artık yönetim kurulu düzeyinde daha önemli bir gündem maddesi haline gelirken, çeşitlilik ve kapsayıcılık alanındaki girişimler ve hibrit çalışma modelleri de iş dünyasını dönüştürmeye devam ediyor.

 

Üretken yapay zekayla ilgili olanlar da dahil olmak üzere verilerle ilgili tehditler daha kritik hale gelirken, telekomünikasyon şirketlerinin aynı zamanda müşterilerin yaşam maliyeti baskılarıyla baş etmelerine yardımcı olmak, sürdürülebilirlik performansını ve ağ güvenliğini iyileştirmek gibi faaliyetlere de odaklanması gerekiyor.

 

2024 YILINDA BU RİSKLERLE KARŞI KARŞIYA KALMAK MÜMKÜN

 

EY raporuna göre, telekomünikasyon sektörünün 2024 yılında karşı karşıya kalacağı en önemli 10 risk ve bunları hafifletmeye yönelik temel stratejiler şöyle sıralanıyor:

 

- Gizlilik ve güvenlik konularında değişen zorunlulukların hafife alınması: Telekomünikasyon operatörleri için siber güvenlik alanındaki zorluklar gitgide artıyor. Telekomünikasyon şirketlerinin yüzde 53'ü siber güvenlik ihlalleri maliyetinin işletmeleri için 3 milyon doları aşacağını düşünüyor.

 

- Hayat pahalılığı karşısında müşterilere yeterli yanıt verilememesi: Hane halkının yalnızca 3'te 1'i, yaşam maliyeti baskısı karşısında telekomünikasyon şirketlerinin "destekleyici" bir konumda olduğunu düşünüyor. Araştırmaya katılanların 4'te 3'ü ise geniş bant servis sağlayıcılarının daha fazla sabit fiyat garantisiyle kendilerine daha iyi bir teklif sunması gerektiğine inanıyor ve neredeyse yarısı fiyat değişikliklerine ilişkin açıklamaları anlamakta zorluk çekiyor.

 

- Yetersiz yetenek ve beceri yönetimi:  Mali baskılar, telekomünikasyon şirketlerinin işe alımlarını azaltmasına neden oluyor. Küresel çapta telekomünikasyon işverenlerinin yüzde 55'i işe alım süreçlerini dondurduklarını söylüyor.

 

- Sürdürülebilirlik gündeminin etkin yönetilememesi:  EY raporu, telekomünikasyon şirketlerinin iklim değişikliğiyle ilgili son iki yılda önemli bir ilerleme kaydetmediğini gösteriyor. Telekomünikasyon ve teknoloji şirketlerinin yüzde 43'ü, henüz "net sıfır" geçiş planı veya sera gazı emisyonlarını azaltma stratejilerini açıklamıyor.

 

- Yeni iş modellerinden yararlanılamaması:  Birçok telekomünikasyon şirketi için nesnelerin interneti (IoT), bulut ve güvenlik gibi konulara ilişkin B2B hizmetleri hala gelirlerin yalnızca küçük bir kısmını oluşturuyor. B2B segmentine ilişkin temel performans göstergelerinin (KPI'lar), B2C'ye kıyasla daha az rapor edilme eğiliminde olması, telekomünikasyon şirketlerinin stratejilerine göre kaydettiği ilerlemenin değerlendirilmesini zorlaştırıyor.

 

- Yetersiz ağ kalitesi: Ağ güvenilirliği, müşteriler için bir endişe kaynağı olmayı sürdürüyor. Araştırmaya katılan hane halkının yüzde 26'sı evdeki geniş bant bağlantısına güvenmiyor, yüzde 29'u ev içindeki mobil veri sinyalleri hakkında da aynısını düşünüyor.

 

- İş gücü kültürünün ve çalışma biçimlerinin iyileştirilememesi: Diğer sektörlere kıyasla telekomünikasyon sektörü çalışanlarının yüzde 30'u, tamamen uzaktan çalışmayı ve yalnızca gerektiğinde ofise gitmeyi tercih ediyor.

 

- Dış ekosistemlerle etkileşimin etkin olmaması: İşletmeler, ekosistem farkındalığına ve yeteneklerine sahip telekomünikasyon şirketlerinden hizmet satın almaya daha açık. Şirketlerin yüzde 71'i aktif olarak ilgili güçlü ekosistem ilişkilerine sahip olan 5G tedarikçilerine öncelik veriyor.

 

- Değişen düzenleyici ortama uyum sağlanamaması: Telekomünikasyon liderlerinin yüzde 61'i, düzenleyici uygulamaların (ülkelerin veri koruma ve gizlilik kurallarını uygulamaya koyması gibi) önümüzdeki yıl işletmelerinin performansını önemli ölçüde etkileyeceğine inanıyor.

 

- Altyapı varlıklarının değerinin maksimum düzeye çıkarılamaması:  telekomünikasyon şirketlerinin altyapılarından değer elde etme çabaları hız kazanıyor. Telekom CEO'larının yüzde 41'i önümüzdeki yıl elden çıkarma, şirket bölünmeleri ve halka arz işlemlerini takip edeceklerini söylerken, yüzde 61'i ortak girişimler veya stratejik iş birlikleri kurmayı hedefliyor.

 

Açıklamada görüşlerine yer verilen EY Türkiye Telekomünikasyon, Medya ve Teknoloji Sektör Lideri ve Danışmanlık Bölümü Şirket Ortağı Emre Beşli, hızla değişen ve küresel belirsizliklerin hâkim olduğu bir dünyada telekomünikasyon sektörünün karşı karşıya olduğu risklerin de hızla değişip gelişmeye devam ettiğini belirterek şu değerlendirmede bulundu: "Dünyada olduğu gibi ülkemizde de telekomünikasyon şirketlerinin gelişen riskler konusunda dikkatli olmaları ve bunlarla başa çıkmak için yeni ve doğru stratejiler geliştirmeleri gerekiyor. EY raporu, telekomünikasyon operatörlerinin bu dönemde birden çok risk alanı için aynı anda önemli aksiyonlar almaları gerektiğini gösteriyor. Güvenlik, sürdürülebilirlik, iş gücü kültürü ve yetenek yönetimi, yeni iş modelleri ve ekosistem yönetimi, doğru fiyatlandırma ve müşteriyi elde tutma gibi konuların risk gündeminde önemli bir yer tutacağı anlaşılıyor. Telekomünikasyon sektörünü etkileyen bu risklerin göz önünde bulundurulması ve doğru stratejiyle yönetilmesi müşteriler, çalışanlar ve ekosistem paydaşları arasında daha yüksek bir güven ve bağlılık sağlayabilir."

13 Şubat 2024 Salı

Google, Microsoft ve Amazon gibi teknoloji şirketleri, yapay zeka kaynaklı elektrik tüketimlerinin artması sonucu yeni enerji yatırımlarına yöneliyor.

Üretken yapay zeka modellerinde yaşanan hızlı ilerleme ile enerji tüketiminde de artış yaşanıyor.

ABD'li yatırım bankası Goldman Sachs tarafından yayımlanan rapora göre, veri merkezlerinin enerji tüketimi uzun yıllar durağan devam ederken, üretken yapay zeka araçlarındaki hızlı artışla beraber veri merkezlerinin enerji talebinin 2030 yılına kadar yüzde 160 artması bekleniyor.

Rapora göre, dünya çapındaki veri merkezleri, şu anda toplam enerjinin yaklaşık yüzde 2'sini tüketiyor ancak bu oranın 2030'a kadar yüzde 3-4'e yükseleceği tahmin ediliyor.

Son 10 yılda ABD'deki enerji talebinde neredeyse hiç büyüme gerçekleşmezken, 2022-2030 dönemi baz alındığında, veri merkezleri ve diğer ihtiyaçlarla beraber bu talebin yaklaşın yüzde 2,4 artması bekleniyor.

Enerji tüketiminde yapay zeka araçları sebebiyle yaşanması beklenen büyük artış nedeniyle aralarında Google, Microsoft ve Amazon gibi şirketlerin de bulunduğu teknoloji devleri de enerji yatırımlarını hızlandırdı.

Bu kapsamda, teknoloji devi Google, yapay zeka veri merkezlerinin enerji ihtiyacını karşılamak için küçük nükleer reaktörler kullanacağını açıkladı. Şirket, bunun için Kairos Power isimli bir firmayla anlaşma imzaladı.

Konu ile ilgili açıklama yapan Google'ın enerji ve iklimden sorumlu yöneticisi Michael Terrell, yapay zeka teknolojilerini devamlılığı için yeni elektrik kaynaklarına ihtiyaç duyduklarını belirtti. Anlaşmaya göre, ilk reaktörün 2030'a kadar, diğerlerinin ise 2035'e kadar kullanıma girmesi öngörülüyor.

ChatGPT'nin sahibi OpenAI şirketinde ortaklığı bulunan Microsoft da enerji yatırımlarına devam ediyor. Şirket, eylül ayında Three Mile Island enerji santralinde operasyonları tekrar başlatmak için bir anlaşma imzaladı.

Amazon ise martta Pennsylvania eyaletinde nükleer enerji ile desteklenen bir veri merkezi satın alacağını duyurdu.

 

BİR YAPAY ZEKA SORGUSU 10 GOOGLE ARAMASI KADAR ENERJİ HARCIYOR

Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre de yapay zeka uygulamaları ile yapılan sorgulamalar çok fazla enerji tüketiyor. Buna göre, bir ChatGPT sorgulaması 2,9 vatsaat elektrik tüketirken, bir Google araması ise 0,3 vatsaat saat elektrik tüketimine neden oluyor.

Bu da yapay zeka sorgularının Google aramalarından yaklaşık 10 kat daha fazla enerji tükettiği anlamına geliyor.

 

YAPAY ZEKA İLE BİR GÖRÜNTÜ ÜRETMEK BİR TELEFONU ŞARJ ETMEK KADAR ENERJİ HARCIYOR

Görüntü üreten yapay zekaların tükettiği enerji miktarı da yine tartışmalara sebep oluyor. Son dönemde popüler hale gelen görüntü merkezli yapay zekalar, ürettikleri her görüntüde önemli oranda enerji tüketiyor.

Teknoloji sitesi The Verge'de yer alan bilgilere göre, ortalama bir akıllı telefon şarj olmak için 0,012 kilovatsaat enerji tüketiyor.

Üretken yapay zekayı kullanarak sadece bir adet görüntü elde etmek bir telefonun şarj olması kadar enerji harcıyor.

17 Ekim 2024 Perşembe

TÜBİTAK'ın Dünya Bankası ile yürüttüğü "Sanayide Yeşil Dönüşüm 1. Çağrısı" sonucunda 74 proje desteklenme hakkı kazandı.

TÜBİTAK'ın internet sitesinde yer alan bilgilere göre, Dünya Bankası Türkiye Yeşil Sanayi Projesi kapsamında açılan ve ülke sanayisinin yeşil dönüşümüne destek vermeyi hedefleyen "1832 Sanayide Yeşil Dönüşüm 2023 Çağrısı"nın sonuçları açıklandı.

 

162 PROJE BAŞVURUSU YAPILDI

Söz konusu 1832-2023 çağrısına 162 proje başvurusu yapıldı, bunlardan 74'ünün desteklenmesine karar verildi, 12 proje için ise değerlendirme süreci devam ediyor.

 

"SANAYİDE YEŞİL DÖNÜŞÜM HIZ KESMEDEN DEVAM EDİYOR"

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır da konuya ilişkin sosyal medya hesabından paylaşımda bulundu.

Kacır, şunları kaydetti: "Dünya Bankası işbirliğiyle yürüttüğümüz Türkiye Yeşil Sanayi Projesi kapsamında, 175 milyon dolarlık finansman ile Yeşil Dönüşüm Odaklı AR-GE ve Yenilik projelerini destekliyoruz. Bu kapsamda açtığımız TÜBİTAK Sanayide Yeşil Dönüşüm Çağrısı'na yapılan 162 başvurudan 74 proje destek almaya hak kazandı. Destek kazanan firmalarımızı tebrik ediyor, tüm başvuru sahiplerini yeni çağrılarımızı yakından takip etmeye davet ediyorum. Türkiye'nin sanayide yeşil dönüşümü hız kesmeden devam ediyor."

16 Ekim 2024 Çarşamba