tatil-sepeti

Akdeniz İhracatçı Birlikleri verilerine göre, geçen yıl Türkiye'den 933 milyon dolarlık narenciye ihracatı gerçekleştirildi.

Bu ihracata narenciye ürünleri içerisinde en fazla katkıyı sunan mandalinada, önceki sene gerçekleştirilen 347 milyon 47 bin dolarlık ihracatta yüzde 26 artış sağlandı. Geçen yıl 861 bin 121 ton mandalina ihracatı karşılığında ülkeye 437 milyon 696 bin dolar döviz girdi.

Geçen yıl narenciye ihracatında mandalinayı 273 milyon 927 bin dolarla limon, 128 milyon 843 bin dolarla portakal, 92 milyon 591 bin dolarla greyfurt takip etti.

MANDALİNA DIŞ PAZARDA TALEP GÖRÜYOR

Ulusal Turunçgil Konseyi Başkanı Kemal Kaçmaz, narenciye ihracatının ülke ekonomisine önemli katkı sunduğunu söyledi.


Türkiye'deki narenciyenin birçok ülkeden talep gördüğünü aktaran Kaçmaz, "Ürettiğimiz narenciye kaliteli ve doğal. Mandalina dış pazarda talep görüyor. 2020 narenciye ihracatımızı mandalina sırtladı. Üretim alanlarımızdaki genişlemeyle gelecek yıllarda daha iyi konuma geleceğiz. Zaten ürettiğimiz narenciyenin pazarda bilinirliği var. Çalışmalarımızla, yeni pazarlarda da adımızdan sıkça söz ettireceğiz" diye konuştu.

Mersin Turunçgil Üreticileri Birliği Başkanı Ahmet Dursun Şahin de mandalina ihracatının her geçen yıl arttığını ifade etti.

Geçen yıl mandalina ihracatındaki artışın sevindirici olduğuna değinen Şahin, "Geçen yılın başında limon ihracatı öndeydi. Daha sonra mandalina ihracatında artış oldu ve seneyi bu ürün birinci bitirdi. Pazar yelpazemizin genişlemesi ihracata olumlu yansıdı. Mandalina geçen yıl hem üreticiyi hem de ihracatçıyı mutlu etti" diye konuştu.

İhracatçı Hasan Bulduk ise turunçgil dış satımında mandalinanın ön planda olduğunu belirterek, "Kaliteli, doğal ve lezzetli mandalina üretiyoruz. Bu özelliklerinden dolayı ürünlerimiz dış pazarda da talep görüyor" ifadelerini kullandı.

18 Ocak 2021 Pazartesi

Etiketler : Sektörel

Karbon emisyonlarını ve fosil yakıtlara bağımlılığını azaltmayı amaçlayan İtalya, 1990’da sonlandırdığı nükleer enerjiye yeniden dönmeyi hedefliyor. İtalya bu kapsamda, 10 yıl içinde faaliyete geçebilecek küçük modüler nükleer reaktörlere (SMR) yatırım planlıyor.



HABER: ŞEREF KILIÇLI

 

Enerji ihtiyacının üçte birini yenilenebilir kaynaklardan, üçte ikisini ise fosil yakıtlardan karşılayan İtalya, 2030 yılına kadar bu oranları tersine çevirmeyi hedefliyor. İtalyan hükümeti, 2050 net sıfır emisyon hedefine ulaşılmasında yardımcı olacağı gerekçesiyle kısa ve orta vadede nükleer enerjiyi de devreye almayı gündemine aldı. Bu kapsamda, 10 yıl içinde faaliyete geçebilecek küçük modüler nükleer reaktörlere (SMR) yatırım yapılmasını sağlayacak yeni bir yasa çıkarılmasını planlıyor. İthal fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmanın yanında 2050 yılına kadar ülkenin toplam elektrik ihtiyacının en az yüzde 11’inin nükleer enerjiden karşılanması da planlar arasında.

 

KÖKLÜ TECRÜBE

 

İtalya’nın nükleer enerji santrali işletmeciliği 1990 yılında her ne kadar sona ermiş olsa da ülke, bu alanda köklü bir geçmişe sahip. 1960’larda ve 70'lerde dört nükleer santral inşa ederek, nükleer enerji kapasitesinde iddialı bir genişleme planladı. İtalya, ilk enerji santralini 1963’te inşa etti ve bir süre ABD ve İngiltere'nin ardından üçüncü büyük nükleer enerji üreticisi oldu. 

 

1970’lerde Fransa ve Almanya ile işbirliği içinde yeni santraller inşa etme çabalarını yoğunlaştırdı. Ancak Sovyetler Birliği’ndeki 1986 Çernobil felaketinin ardından 1987 yılında yapılan referandumda İtalyanlar, yeni reaktörlerin geliştirilmesi için verilen sübvansiyonların sona erdirilmesi yönünde karar aldı.

 

VAZGEÇMENİN MALİYETİ

 

Devam eden süreçte İtalyan hükümeti mevcut tüm nükleer santrallerini kapatmaya karar verdi ve son nükleer santral 1990 yılında kapatıldı. Nükleer santrallerin kapatılmasının ardından İtalya, daha büyük bir elektrik ithalatçısı haline gelerek, 2007’de elektriğinin yaklaşık yüzde 10'unu Fransa’dan ithal etmeye başladı. 2008 yılında ise nükleer enerjiden vazgeçmenin İtalya’ya maliyetinin 50 milyar Euro’yu aştığı kaydedildi. 2011 yılında dönemin başbakanı Silvio Berlusconi, nükleer enerji programını yeniden başlatma planını referanduma götürdü. Referandumdan üç ay önce Japonya’da deprem ve tsunami sonrasında meydana gelen Fukuşima Nükleer Santrali kazasının da etkisiyle plan reddedildi. 

 

Mevcut konjonktürde ise jeopolitik riskler, iklim krizinin getirdiği belirsizlikler, tedarik sorunları ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi etkenler, nükleer enerjiyi İtalya’nın gündemine tekrar taşıdı. 

 

2025 KRİTİK YIL

 

İtalya Çevre ve Enerji Güvenliği Bakanı Gilberto Pichetto Fratin, geçtiğimiz günlerde konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Yılsonuna kadar Çevre ve Enerji Güvenliği Bakanlığı Hukuk Danışmanı Profesör Giovanni Guzzetta ekibiyle birlikte nükleer konusunda kapsamlı bir analiz hazırlayacak. Ayrıca ne tür yasalar çıkarmamız gerektiğini raporlayacak” bilgisini verdi. Fratin, İtalya Meclisi’nin yasa tasarısını 2025 yılı içerisinde onaylayabileceğini umduğunu da sözlerine ekledi. İtalya Sanayi Bakanı Adolfo Urso ise İtalya'nın yabancı bir yatırımcıyla ortaklaşa yeni bir şirket kurarak nükleer reaktörler inşa etmek istediğini açıkladı. Urso, Ambrosetti Forumu'nda yaptığı konuşmada, “Yabancı bir teknoloji ortaklığıyla gelişmiş, üçüncü nesil nükleer enerjinin kısa süre içinde İtalya'da üretilmesini sağlayacak bir İtalyan Newco üzerinde çalışıyoruz” dedi. 

 

YATIRIM RAPORU

 

Öte yandan, uluslararası denetim ve danışmanlık kuruluşu Ernst & Young tarafından yayınlanan bir rapora göre; İtalya nükleer enerjide bir rönesansın eşiğinde ve nükleer enerjinin ülkeye doğrudan ve dolaylı ekonomik etkisi yaklaşık 45 milyar Euro olacak. Nükleer enerji yatırımlarının 2050 yılına kadar İtalya’da 500 binden fazla istihdam oluşturacağı ve kısa vadede sadece inşaat aşamasıyla ilgili 52 bin yeni iş imkanı sağlanacağı da belirtiliyor. Raporda ayrıca, nükleer enerjinin fosil yakıtlardan enerji güvenliğini sağlayabilecek ve iklim değişikliğiyle mücadele edebilecek enerji kaynaklarına geçişte çok önemli bir rol oynadığına dikkat çekiliyor. Nükleer enerjinin anında müdahale kabiliyeti ve önemli büyüme potansiyeliyle iklim kriziyle mücadele edebilecek düşük emisyonlu elektrik sistemlerinin kurulmasında kilit bir unsur olduğunun da altı çiziliyor.

 

TEDARİK ZİNCİRİ İÇİN FRANSA İLE İŞBİRLİĞİ

 

Nükleer enerji konusunda yapılan bir başka önemli çalışma da İtalyan çelik firması Edison ile Fransız kamu şirketi EDF’nin, temmuz ayında imzaladığı anlaşma oldu. Yapılan açıklamada, ekipman firmaları Ansaldo Energia ve Ansaldo Nucleare ile çelik üreticileri sanayi çatı kuruluşu Federacciai'nin nükleer enerjide ortak yatırım fırsatlarını değerlendireceği kaydedildi. Mutabakat zaptının, küçük modüler reaktörlerin (SMR) inşasını ve önümüzdeki 10 yıl içinde Fransız reaktörlerinden İtalya’ya orta ve uzun vadede nükleer enerji iletimini teşvik edeceği belirtildi. Edison’dan yapılan açıklamada, İtalya'nın enerjisinin yaklaşık yüzde 15-20’sini komşularından ithal ettiği ve yeni nükleer enerji üretimi için ulusal bir tedarik zincirinin geliştirilmesinin ülkeye daha fazla bağımsızlık sağlayacağı da vurgulandı. Birçok Avrupa ülkesi 2050 iklim hedeflerine ulaşmak için nükleer reaktörler inşa etmeyi planlarken, çelik fabrikaları gibi yoğun emisyona sahip tesislerde daha az maliyetli seçenekler sunmak amacıyla da SMR’ler geliştiriliyor. Avrupa Komisyonu verilerine göre, çelik sektörü 2022 yılında AB’deki karbon emisyonlarının yaklaşık yüzde 5’inden sorumluydu.

 

SMR KONSORSİYUMUNA DA KATILDI

 

İtalya, küçük modüler reaktörlerin (SMR) geliştirilmesi konusunda ABD, Belçika ve Romanya ile de işbirliği yapıyor. Belçika Başbakanı Alexander De Croo, geçtiğimiz yıl Belçika, İtalya, Romanya ve ABD'den kuruluşların küçük nükleer reaktörler geliştirmek için konsorsiyum kurduklarını açıklamıştı. De Croo; amaçlarının temiz ve ucuz enerji üretmek olduğunu, küçük modüler reaktörlerin küresel ısınmayla mücadeleye de fayda sağlayacağını belirtmişti. Konsorsiyumda ABD şirketi Westinghouse, İtalyan firmaları Ansaldo ve ENEA, Romanya araştırma kurumu RATEN ve Belçika Nükleer Araştırma Merkezi yer alıyor.

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : İtalya nükleer enerji

Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) Başkanı Cengiz Eroldu, bazı elektrikli araçların ithalinde, kapsamı genişletilen tebliği tüketicinin korunması, hizmet kalitesinin sağlanması, otomotiv sanayiinin rekabetçiliğinin gözetilmesi ve ekonomi açısından olumlu değerlendirdiklerini söyledi.


 

Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan Bazı Elektrikli Araçların İthaline İlişkin Tebliğ'de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ, önceki günlerde Resmi Gazete'de yayımlandı.

 

OSD Başkanı Cengiz Eroldu, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, 31 Aralık 2023 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak 1 Ocak 2024’de yürürlüğe giren “Bazı Elektrikli Araçların İthaline İlişkin Tebliğ” ile Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye arasında Serbest Ticaret Anlaşması olmayan ülkelerden ithal edilen elektrikli otomobillere ithalat aşamasında “İzin Belgesi” alınması zorunluluğu getirildiğini hatırlattı.

 

İzin belgesi için gerekliliklere değinen Eroldu, "İzin belgesi düzenlenebilmesi için 7 coğrafi bölgede en az 20 yetkili servis istasyonunun ithalatçının kendisi tarafından kurulmuş olmasının belgelendirilmesi, elektrikli araç bakım onarımından sorumlu kişilerin yeterlilik belgesine sahip olması, ithalatçı firmanın Türkiye’de en az 40 personele sahip çağrı merkezi kurması gibi zorunluluklar getirilmişti." ifadelerini kullandı.

 

Eroldu, yeni tebliğ ile kapsama giren araç grubunun genişletildiğini belirterek, daha önce sadece elektrikli otomobilleri kapsayan düzenlemeye, haricen şarj edilebilen hibrit otomobillerin yanı sıra elektrikli ve haricen şarj edilebilen hibrit eşya taşımaya mahsus ticari araçların da dahil edildiğine dikkati çekti.

 

Özellikle son yıllarda ülkelerin rekabetçiliklerini korumak ve yerel tüketicinin güvenliğini tahsis etmek üzere dünya genelinde birçok tedbirin devreye alındığı gözlemlediklerini dile getiren Eroldu, şunları kaydetti: "Ticaret Bakanlığımız tarafından yayımlanarak 1 Ocak 2024’te yürürlüğe giren ve kapsamı genişletilen tebliği, ülkemiz tüketicisinin korunması, hizmet kalitesinin sağlanması, otomotiv sanayiinin rekabetçiliğinin gözetilmesi ve ekonomimiz açısından olumlu değerlendiriyoruz. Otomobil pazarında geçmişte yüzde 40’a ulaşmış olan yerli araç payının yüzde 25’e kadar gerilediği günümüzde, bu düzenleme otomobil pazarında yerli araç payının korunması/geliştirilmesi açısından da olumlu etki yaratacaktır."

 

Eroldu, Türkiye'nin ticari araç üretiminde dünya çapında önemli oyuncular arasında yer aldığını bildirdi.

 

Söz konusu üretimde Türkiye'nin Avrupa Birliği ülkeleri arasında bu sene birinci sıradan ikinci sıraya gerilediğini ve dünyada 9. sırada yer aldığını anımsatan Eroldu, şu bilgileri paylaştı: "Ticari araçların adetsel ihracatımız içindeki payı yüzde 35, ticari araç pazarındaki yerli araç payı ise yaklaşık yüzde 40 seviyesinde. Son dönemde otomotiv dış ticaret dengesindeki otomobil grubu kaynaklı bozulmanın, ticari araç üretimimizin pozitif etkisi ile desteklendiği önemli bir gerçek. Tüm bu nedenlerle, Ticaret Bakanlığımız tarafından yayımlanan tebliğ kapsamına eşya taşımaya mahsus ticari araçların da uygulamaya eklenmiş olmasını ülkemiz ekonomisi açısından önemli görüyoruz. Ayrıca eşya taşımaya mahsus ticari araçların yanı sıra önümüzdeki dönemde yolcu taşımaya mahsus ticari araçların da düzenleme kapsamına alınmasının değerlendirilmesini önemli buluyoruz."

23 Eylül 2024 Pazartesi

Etiketler : otomotiv elektrikli araç sanayi