tatil-sepeti
Güneş ve rüzgar potansiyeli, küresel enerji ihtiyacının 50 katını karşılayabiliyor

Sydney Teknoloji Üniversitesi Sürdürülebilir Gelecekler Enstitüsü ve Fosil Yakıt Yayılımının Önlenmesi Anlaşması İnisiyatifi ortaklığında hazırlanan "Fosil Yakıttan Çıkış Stratejisi" raporu, bugünden itibaren yeni fosil yakıt projesi yapılmasa bile mevcut projelerden kaynaklanan karbon emisyonlarının Paris Anlaşması'nın hedeflerine ulaşma rotasında kalmak için hala yüksek olduğunu ortaya koydu. Rapordaki modelleme yöntemiyle, mevcut projelerin 2030'da küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefiyle uyumlu senaryodan yüzde 66 daha fazla emisyona sebep olabileceği hesaplandı. Bu nedenle, dünyada yenilenebilir enerji kaynaklarından üretim artarken mevcut kömür madenleri, petrol ve doğal gaz kuyularının kapatılması gerekiyor. Dünyada 2030'a kadar herhangi bir yeni kömür, petrol veya gaz projesi olmasa bile küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefine göre yüzde 35 daha fazla petrol ve yüzde 69 daha fazla kömür üretiminin olacağı öngörülen rapora göre, her kıtanın nüfusuna yüzde 100 yenilenebilir enerji erişimi sağlamak için yeterli potansiyeli bulunuyor. Maliyetleri düşerken teknik potansiyelleri artan güneş ve rüzgar enerjisinin çevre koruma önlemleri, arazi kısıtlamaları ve teknik fizibilite dikkate alındığında bile dünyanın ihtiyacından 50 kat fazla enerji sağlayabileceği hesaplanıyor. Bu kapsamda, küresel enerji ihtiyacının fosil yakıtlara ihtiyaç duyulmadan tamamen yenilenebilir enerjiyle karşılanabileceği öngörülüyor. Fosil yakıt sektörünün büyümeye devam etmesinin yıkıcı iklim ve insani sonuçlarının yanı sıra daha fazla altyapıyı atıl varlık haline getirme riski bulunuyor. YENİLENEBİLİR ENERJİ, ELEKTRİĞE ERİŞİMİ OLMAYAN 785 MİLYON İNSANIN DÜNYASINI AYDINLATABİLİR Dünya nüfusunun 2050'de 9,8 milyara ulaşacağı öngörülen rapora göre, küresel enerji talebinin 2050'de geçen yıla göre yüzde 27 azalacağı tahmin ediliyor. Yenilenebilir enerjiyle dünyada hali hazırda elektriğe erişimi olmayan 785 milyon, temiz ve sağlıklı pişirme imkanlarına sahip olamayan 2,6 milyar insanın bu kaynaklara erişiminin adil şekilde sağlanabileceği öngörülüyor. Elektriğin 2050'de küresel enerji talebinin yüzde 65'ini oluşturacağı ve elektrik üretiminin geçen yılki seviyesine göre iki katından fazla artacağı hesaplanırken, güneş enerjisinden elektrik üretiminin bu dönemde 23 kat, rüzgar enerjisinden üretimin ise 14,5 kat artması bekleniyor. Bu üretimi karşılamak için küresel güneş enerjisi kapasitesinin 2030'a kadar yıllık 500 gigavat, rüzgar enerjisinin ise 350 gigavat artacağı tahmin ediliyor. "FOSİL YAKIT SEKTÖRÜNÜ BÜYÜTMEK SAVUNMASIZ İNSANLARA KARŞI SUÇ" Fosil Yakıt Yayılımının Önlenmesi Anlaşması İnisiyatif Direktör Yardımcısı Rebecca Byrnes, rapora ilişkin değerlendirmesinde, raporun yeni fosil yakıt projelerinin yapılmaması, mevcut projelerin aşamalı olarak kaldırılması, emisyonların 1,5 derecelik küresel ısınma sınırında tutulması ve enerji erişiminin evrensel hale gelmesini sağlayacak pratik bir yol olduğunu gösterdiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı: "Engel artık ne ekonomik ne de tekniktir. En büyük zorluğumuz siyasidir. Daha temiz bir gelecek elimizde. İnovasyon ve yatırım için uluslararası iş birliği şart olsa da, devletler fosil yakıt üretimindeki düşüşü düzenlemek için şimdi harekete geçebilir ve bunu yapmalılar." İklim Eylem Ağı (Climate Action Network) Güney Asya Direktörü Sanjay Vashist, ise yenilenebilir enerjinin yayılımını sınırlamak ve fosil yakıt çağını sonlandırmamak için artık mazeret olmadığını ifade ederek, şunları kaydetti: "Yenilenebilir enerjinin güvenilir ve uygun maliyetli bir alternatif olarak ortaya çıktığı bir zamanda, fosil yakıt sektörünü genişletmeye devam etmek, özellikle en yoksullar ve en savunmasız insanlar üzerinde yıkıcı iklimsel ve insani sonuçlar doğuracak bir para israfıdır, suçtur. G7 liderleri bir örnek oluşturmalı, ülkelerindeki kömür santrallerini derhal kapatmalı, teknolojik ve finansal yardımlarla gelişen dünyanın yenilenebilir enerjiye geçişine yardımcı olmalıdır."

10 Haziran 2021 Perşembe

Tohum sanayicileri, kuraklık kaynaklı rekolte kaybı uyarısında bulundu

Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Yılmaz, yazılı açıklamasında, yağışların azalması ve kış döneminde yaşanan zirai donların bitkilerin gelişimini olumsuz yönde etkilediğini bildirdi. Kovid-19 salgını ve kur artışları nedeniyle tarımsal girdi maliyetlerinde artış olduğuna dikkati çeken Yılmaz, "Bu olağanüstü dönemde yaşanan tarımsal kuraklık da gelecek üretim sezonu için büyük riskler oluşturdu. Bilgi ve teknoloji kullanılarak elde edilen, verim ve kalitenin artışında en etkin araçlardan biri olan sertifikalı tohumluk üretiminde büyük oranda düşüşler yaşanabilir." ifadelerini kullandı. Yılmaz, talebe karşı arzın azalması ve fiyatlardaki artışların, bir sonraki tarımsal üretim sezonunda temin edilecek tohumluk tedarikini de olumsuz etkileyebileceğini belirtti. Üretim maliyetlerindeki artışların yanı sıra hububat piyasa fiyatlarının da Toprak Mahsulleri Ofisi alım fiyatlarının üzerinde seyrettiğini bildiren Yılmaz, şu değerlendirmede bulundu: "Bu durum sözleşmeli tohumluk üretimi yaptıran tohum üreticilerimizi olumsuz etkilemekte ve tohumluk alış fiyatları sözleşme fiyatlarının çok üstünde gerçekleşmekte. Bu nedenler sonucunda tohum sanayici ve üreticileri tohumluk üretim ve temininde finansal kaynak sorunu yaşamaktadır." Yılmaz, tohum tedarikinde yaşanabilecek olumsuzluklara karşı Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından önlem alınmasını istedi. Yılmaz, şunları kaydetti: "Tohumculuğa özel yurt içi sertifikalı tohum kullanım desteği önümüzdeki yıl çiftçilerimizin alım gücündeki düşüşler göz önüne alınarak artırılmalı. Dar gelirli çiftçilere bu olağandışı döneme özel doğrudan tohum desteği verilmesi konusu değerlendirilmeli. Patates ve soğan çiftçisine yapılan desteklemelerde olduğu gibi uygun fiyatlı sertifikalı tohum temini için çalışmalar yapılmalı. Çiftçilere verilen doğrudan destek ödemelerinin ve tohumluk destekleme ödemelerinin bir sonraki üretim dönemini kapsayacak şekilde üretim sezonu öncesinde yapılması gerçekleştirilmeli."

10 Haziran 2021 Perşembe

Türkiye ile Etiyopya arasında ulaştırma alanında mutabakat zaptı imzalandı

Mutabakat zaptı sonrası açıklama yapan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, mevkidaşını ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Karaismailoğlu, Etiyopya'nın Türkiye için önemli olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti: "Yaptığımız anlaşma ile aramızdaki dost ilişkilerin artarak devam edeceğini ümit ediyorum. Son 19 yıldır ülkemizdeki büyük ulaştırma altyapı hamlemizde edindiğimiz bilgi, birikim ve tecrübelerimizi dost ülkelerle paylaşma imkanı buluyoruz. Onların da büyümesine, gelişmesine ve ekonomilerinin büyümesine büyük katkı verecek olan projelerle ilgili her türlü desteği, katkıyı vereceğiz. Kara yolunda, hava yolunda, demir yolunda, deniz yolunda, ulaşımın bütün modlarında, hem yatırımın yapılması, hem entegrasyonların sağlanması konusunda bütün tecrübelerimizi kardeş ülkelerle paylaşıyoruz. Onların gelişmesine ne kadar katkıda bulunursak, bizim için gurur vesilesi olacak." Karaismailoğlu, bugün imzalanan ve bakanlıklar arasında karşılıklı tecrübe ve eğitim aktarımını öngören Teknik İşbirliği Mutabakat Zaptı'nın her iki ülke için de hayırlı olması temennisinde bulundu. Dagmawit Moges, Ulaştırma Bakanı Karaismailoğlu'na teşekkürlerini sunarak, "İki ülke arasında çok uzun zamandan beri çok iyi ilişkiler var. Bu anlaşma ile birlikte daha üst ve yeni bir düzeye çıkarmış oluyoruz. Ülkenizle birlikte bilgi, uzman, deneyim paylaşımı noktaları ülkemizde başlattığımız kalkınma hamlesine katkı yapacak. Bu bağlamda özel sektör firmaları için, ülkemize yatırım yapılması noktasında önemli fırsatlar bulunuyor." ifadelerini kullandı.

10 Haziran 2021 Perşembe

İnşaat maliyet endeksi nisanda arttı

Türkiye İstatistik Kurumu, nisan ayına ilişkin inşaat maliyet endeksi verilerini açıkladı. Buna göre, inşaat maliyet endeksi nisanda aylık bazda yüzde 3,54, yıllık bazda yüzde 35,48 yükseldi. Aylık bazda malzeme endeksi yüzde 4,89, işçilik endeksi yüzde 0,53 yükseliş gösterirken yıllık bazda da malzeme endeksi yüzde 43,07, işçilik endeksi yüzde 20,62 arttı. Bina inşaatı maliyet endeksi, nisanda bir önceki aya göre yüzde 3,61, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 34,63 yükseldi. Aylık bazda malzeme endeksi yüzde 5,02, işçilik endeksi yüzde 0,56 arttı. Geçen yılın aynı ayına göre malzeme endeksi yüzde 41,77, işçilik endeksi yüzde 20,92 artış kaydetti. Bina dışı yapılar için inşaat maliyet endeksi, nisanda aylık bazda yüzde 3,29, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 38,42 arttı. Bir önceki aya göre malzeme endeksi yüzde 4,46, işçilik endeksi yüzde 0,41 yükseldi. Malzeme endeksi, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 47,57, işçilik endeksi yüzde 19,49 artış kaydetti.

10 Haziran 2021 Perşembe

Salgın etkisiyle Türkiye'de e-ticaret harcamaları yüzde 45 arttı

TÜBİSAD için Deloitte Digital tarafından hazırlanan "Ekonominin Dönüştürücü Gücü: E-Ticaret Etki Analizi 2020 Raporu"nun sonuçları TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Levent Kızıltan ve Deloitte Türkiye Ortağı Hakan Göl'ün katılımıyla çevrim içi düzenlenen toplantıda açıklandı. Rapora göre, Kovid-19 salgının da etkisiyle 2020 yılında dünyada internet kullanan her 5 kişiden 4'ü e-ticareti deneyimlerken, yine salgın sürecinde farklı yaş gruplarından ve ekonomik düzeyden tüketiciler sektöre giriş yaptı. 2021 yılında küresel e-ticaret hacminin yüzde 14 artışla 4,9 trilyon dolara yükseleceği tahmin ediliyor. E-ticaretin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYH) oranının yüzde 4,5'e ulaşması ile birlikte Türkiye 2020 yılında olgun pazarlar arasına girerken, Kovid-19 salgını etkisiyle Türkiye e-ticaret harcamaları yüzde 45 büyüdü, yerli hane halklarının nihai tüketim harcamalarının yüzde 8'ini e-ticaret oluşturdu, e-ticaret alışverişlerinin yüzde 63'ü mobil uygulamalardan yapıldı. 2020 yılında Türkiye'deki e-ticaret harcamaları 226 milyar TL olarak gerçekleşirken, yurt içi satıcılarının e-ticaret hacmi 216 milyar TL'ye çıktı ve e-ticarete katılan işletme sayısı 2015'ten bu yana yüzde 42 yükseldi. KOVİD-19 SALGINI İLE E-TİCARET YAPAN TÜKETİCİLERİN E-TİCARET ALIŞVERİŞ SIKLIĞI ARTTI Rapora göre, tüketicilerin yüzde 51'i, e-ticaret kanallarının tercihinde en etkili faktörün uygun fiyat olduğunu belirtirken, tüketicilerin e-ticarette en yaygın alışveriş yaptığı kategori yüzde 85 oranla giyim ürünleri oldu. Tüketicilerin yaklaşık yarısı pandemi döneminde dijital içerik kullanımlarını artırırken, tüketicilerin en çok tercih ettiği e-ticaret kanalı ise yüzde 91 oranla e-ticaret pazaryerleri olarak öne çıktı. Geçtiğimiz yıl toplam satışları içerisindeki internet satış payının arttığını belirten işletmelerin oranı yüzde 65 olurken, işletmelerin yüzde 22'si internet satış kanalı için ek istihdam oluşturduklarının altını çizdi, salgın sona erdikten sonra da internet satışlarının artacağını düşünen firma oranı ise yüzde 39 olarak gerçekleşti. E-TİCARET TOPLAM İSTİHDAMA 1,9 MİLYON ÇALIŞANLA KATKIDA BULUNDU Çalışmada e-ticaret faaliyetlerinin Türkiye'nin ekonomik kalkınma vizyonuna desteğine ilişkin veriler de yer aldı. Buna göre, yerel işletmelerden yapılan e-ticaret harcaması 216 milyar TL'ye ulaşırken, e-ticaretin toplam gayri safi katma değer katkısı 253 milyar TL oldu. E-ticaret toplam istihdama 1,9 milyon çalışanla katkıda bulunurken, e-ticaretin Türkiye'de toplam vergi katkısı 56 milyar TL olarak gerçekleşti. Sektörün bölgesel gayrisafi katma değerinin (GSKD) Türkiye bölgesel gayrisafi katma değerine oranı yüzde 5,6, e-ticaret destekli istihdamın Türkiye istihdamına oranı yüzde 7,2 olarak açıklandı. Raporda e-ticaretin, lojistik ve ödeme sistemleri gibi bileşenleri arasında dijital dönüşüm süreçlerine olan katkısına da yer verildi. İşletmelerin yüzde 81'i internet satışlarıyla dijital yetkinliklerinin arttığını belirtti, geleneksel lojistik sektöründe mikro dağıtım gibi çeviklik ve teknoloji odaklı yeni değer önerileri gelişti, lojistik sektöründe 2020 yılında yapılan tüm gönderiler içerisinde e-ticaretin payı yüzde 60 olarak ölçüldü. Kargo sektöründe 2020 yılında yüzde 65 istihdam artışı yaşandı. Türkiye'de e-ticaret ile birlikte elektronik ödemelerin hızla yaygınlaştığı ve benimsendiği gözlemlendi. 2020 yılında kartlı ödemelerin toplam e-ticaret işlemleri içerisindeki payı yüzde 61 olurken, 2019'dan bugüne e-cüzdanın toplam e-ticaret işlemlerindeki pay artışının yüzde 50 olduğu görüldü. "SADECE E-TİCARET DEĞİŞMEKLE KALMIYOR, AYNI ZAMANDA 'M-TİCARET' DE BENZERİ BİR ŞEKİLDE DEĞİŞİYOR" TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Levent Kızıltan, etkinlikteki konuşmasında, Türkiye'nin e-ticaretle ilgili olan verilerde son yıllar içerisinde en hızlı büyüme gösteren ülke olarak listelerde yer aldığını işaret ederek, şunları kaydetti: "Dünyada online pazar yerlerinin payının e-ticarette yüzde 47'ler mertebesinde olduğunu izliyoruz. Mobil üzerinden yaratılan trafiğin de yüzde 51,3 olduğunu görüyoruz. Sadece e-ticaret değişmekle kalmıyor, aynı zamanda 'm-ticaret' de benzeri bir şekilde değişiyor. Dolayısıyla çok yeni, değişik ve hızlı büyüyen bir pazarı yeniden keşfetmiş olduk. E-ticarette dünyadaki tüm veriler düşünüldüğünde, perakendenin dışındaki B2B ticareti de göz ardı etmemek gerekiyor. Çin'in yüzde 30'luk pazar payına ulaşmasındaki en büyük temel etkenlerden bir tanesi kendi üretici firmalarının ürünlerini ve hizmetlerini yurt dışına açabilecek platformlara da sahip olması. İster yabancı kaynaklı sermayeyle gelişmiş olsun, ister Türkiye'deki kendi kaynaklarımızla geliştirdiğimiz pazar yerleri olsun, Türkiye'deki üreticilerimizi de B2B pazar yerlerinin içerisine çekerek ve burada ihracatın gelişimine aracılık ederek çok farklı noktalara gidebiliriz." "E-TİCARETE ARTIK LOKOMOTİF SEKTÖR DİYEBİLİRİZ" Yaptığı sunumla sonuçlara ilişkin bilgi veren Deloitte Türkiye Ortağı Hakan Göl de e-ticaretin sunduğu başlıca değer önerilerine değinerek, ekosistemin sektörlerinin dijital ve operasyonel dönüşümünü hızlandırdığını söyledi. E-ticaret'e artık lokomotif sektör denilebileceğinin altını çizen Göl, şu değerlendirmelerde bulundu: "İşletmeler artık mekan ve ölçek bağımsız hale geldikleri ve bu nedenle satış yapabildikleri için piyasadaki rekabeti artırıyorlar. Artan rekabet fiyatları düşürüyor ve aslında enflasyonun azalmasına yol açıyor. Ürünlerin ve hizmetlerin kolay dolaşımı, sınır ötesi ticaret için ciddi bir fırsat sunuyor. Türkiye için, ekonominin dinamiği olan KOBİ'lerin büyümesi ve dijital dönüşümünü destekliyor. Operasyonel maliyetlerin azaltılması ve aynı zamanda işletmelerin verimliliğini artıyor. Gelişen dijital süreçler iş gücü optimizasyonu sağlıyor ve dolayısıyla da işletmelerin üretkenliğini artıyor. Diğer yandan da sunulan ürün çeşitliliği, fiyat avantajı, zaman tasarrufu gibi faktörler de tüketicinin sağlıklı refahını artırıyor. Son yıllarda da gördüğümüz, ortaya çıkan iş modellerini destekleyici yeni sektörler, teknolojiler ve inovatif uygulamalar ortaya çıkıyor ve bilişim sektörü yatırımlarını da artırıyor. Dolayısıyla e-ticaretin sunduğu çok ciddi bir değer önerisi portföyü var diyebiliriz." Türkiye e-ticaret ekosisteminin merkezinde tüketicilerin olduğunu dile getiren Göl, birçok farklı paydaşı ile çok geniş bir ekosistemin sürekli geliştiğini anlattı. Salgın süresince e-ticareti farklı yaş gruplarından tüketicilerin ilk defa deneyimleyerek sektöre giriş yaptığını, farklı bölgelerden farklı tüketicilerin de yine sisteme dahil olması ile işletme sayısının da arttığını bildirdi. Göl, "Global ölçekte diğer ülkelerle kıyaslayacak olursak, internet penetrasyonu ve e-ticaretin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içindeki payına baktığımızda, Türkiye'nin 2020 yılında olgun pazarlar arasına girdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. "diye konuştu.

09 Haziran 2021 Çarşamba