tatil-sepeti
Yapay Zeka Enstitüsü’nde finale doğru

HABER: ŞEREF KILIÇLI İstanbul Ticaret Odası Bilişim İhtisas Komitesi, bilgi ve iletişim teknolojileri sektörüne yönelik kısa, orta ve uzun vadede izlenmesi gereken adımları istişare etti. İTO Yönetim Kurulu Üyesi Münir Üstün başkanlığında gerçekleştirilen toplantıda ayrıca İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Abdül Halim Zaim, “Yapay Zeka ve Akıllı Siber Sistemler Enstitüsü Projesi” hakkında bilgi verdi. Sürecin başlangıcında İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde 2013 yılında ‘Siber Güvenlik Yüksek Lisans Programının’ açılması olduğunu belirten Prof. Dr. Abdül Halim Zaim “Siber Güvenlik Yüksek Lisans Programımızda, 42 öğrencimiz vardı, 10 öğrenci daha yeni kayıt yaptı” dedi. ADLİ BİLİŞİM Prof. Dr. Zaim konuyla ilgili Adli Bilişim Laboratuvarı kuruluş sürecini de şöyle anlattı: “2018 yılında, İstanbul Kalkınma Ajansı’na (İSTKA), İTO’nun da ortak olduğu Adli Bilişim Laboratuvarı Projesini verdik. Bu proje kabul edildi. Bu sene itibariyle de tüm taahhütlerimizi yerine getirdik ve faaliyete geçtik. Bu projede 60 ila 100 arasında katılımcıya eğitim verdik, 6 ay içerisinde 3 tane rapor hazırladık. Bilinirliğimiz de arttı. Adli Bilişim Laboratuvarı Projesi’nden elde ettiğimiz bilgi birikimiyle birlikte bunu biraz daha büyütelim istedik, İstanbul Yapay Zeka ve Akıllı Siber Sistemler Enstitüsü’nü kuralım şeklinde bir projemiz oluştu.” ANALİZ YAPILDI Projeyle ilgili çalıştaylar düzenleyerek durum analizi yaptıkları bilgisini de veren Prof. Dr. Abdül Halim Zaim şunları söyledi: “Yapay zeka yol haritası adıyla bir çalıştay düzenledik. Bunun raporunu ilgili kurumlara gönderdik. İkinci seride adli bilişim ve siber güvenlik eğitim programlarına yönelik mevcut durum ve ihtiyaç analiziyle ilgili bir çalıştay yaptık. Sonrada adli bilişim şirketlerinin mevcut durumuyla ilgili bir çalıştay daha düzenledik. Çalışma zeminini oluşturduktan sonra İSTKA ile yaptığımız görüşmeler neticesinde 2021’in çağrılarında Yenilikçi İstanbul Mali Destek Kapsamı içerisinde proje başvurusunu yaptık. Proje final aşamasına geldi.” DONANIM MESAJI Toplantıda ayrıca sosyal medya okuryazarlığı konusunda toplumun bilinçlendirilmesi için yapılabilecek faaliyetler ve yerli donanımın geliştirilmesi için yapılabilecek çalışmalar da konuşuldu. Sektör temsilcileri, sosyal-medya okuryazarlığı konusunda toplumda eğitim seferberliği yapılması ve insanların kendilerine ait verilerin ne kadarını paylaşabileceğinin öğrenilmesi konusunda önerilerini dile getirdiler. Sektör temsilcileri donanım konusunda ithalata bağımlılığın kırılması için teknoloji transfer ofisleriyle beraber donanıma da özel önem verilmesi gerektiğini ifade ettiler.

25 Ekim 2021 Pazartesi

Doğalgazda Türkiye’nin avantajı uzun vade

Avrupa’daki doğalgaz kriziyle birlikte, spot piyasada doğalgaz fiyatları, uzun dönemli sözleşmelerdeki fiyatların beş katına çıktı. Spot piyasadaki yüksek fiyatların aksine, uzun vadeli sözleşmelerde ortalama rakamlar 250-300 dolar seviyesinde. Geçen yıl doğalgaz ihtiyacının yüzde 83’ünü uzun dönemli sözleşmelerden, yüzde 17’sini ise spot piyasadan karşılayan Türkiye’nin bu yılki talebi yüzde 20 artacak. Tedarikçiler sevkiyat programlarına uyduğu takdirde, arzda sıkıntı beklenmiyor. HABER: ŞEREF KILIÇLI Avrupa’da pandeminin etkisini azaltmasıyla birlikte ekonomik büyümenin hızlanması ve sanayi üretiminin artması enerjiye olan talebi de artırdı. Enerji kaynaklarına olan talebin şu anda son 25 yılın en yüksek seviyesinde bulunduğu belirtiliyor. Ancak bu talep doğalgaz piyasasında krizi de beraberinde getirdi. Geçen yıl spot piyasada 100 dolara kadar düşen bin metreküp doğalgaz fiyatı, bu yılki dalgalanmada bin 950 doları aşan rakamı da gördü. Daha önce spot piyasanın uzun vadeli sözleşmelere göre daha ucuz olmasından söz ediliyordu artık beş kat daha pahalı olmasına vurgu yapılıyor. Uzun vadeli sözleşmelerde ise ortalama rakamlar 250-300 dolar seviyesinde. FİTİL ÇİN’DE ATEŞLENDİ Diğer taraftan Avrupa’da bu yıl rüzgar hızının az olmasının, yenilebilir enerji üretimini önemli ölçüde azalttığına dikkat çekiliyor. Üstüne üstlük doğalgaz depolama seviyesinin de düşük olduğu kaydediliyor. Enerji analistleri, spot piyasa ağırlıklı alım yapan Avrupa’nın doğalgaz depolama tesislerindeki yüzde 76 doluluk oranının son 10 yıl içinde en düşük seviye olduğunu, önceki yıllarda bu oranın yüzde 100’e yakın olduğunu söylüyor. Bazı enerji analistleri, enerji krizinin ilk önce dünyanın en büyük imalatçısı Çin’de başladığını, Çin’in Avustralya’dan kömür ithalatını gayri resmi olarak durdurmasının Çinli enerji şirketlerini kömür yerine LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz) alımı için spot piyasaya yönlendirdiğini söylüyor. Uzmanlar, Çin’in LNG talebindeki artışın da spot piyasayı yükselttiğini belirtiyorlar. TÜRKİYE’NİN DURUMU Öte yandan Türkiye’nin doğalgazdaki mevcut durumuna baktığımızda ihtiyacının yüzde 99.1’ini ithalatla karşılıyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun (EPDK) verilerine göre; Türkiye 2020 yılında, 48 milyar 125 milyon metreküp doğalgaz ithal etti. İthal edilen doğalgazın 39 milyar 966 milyon metreküpü uzun dönemli sözleşmelerden, 8 milyar 159 milyon metreküpü spot piyasadan temin edildi. Yani Türkiye geçtiğimiz yıl doğalgaz ihtiyacının yüzde 83’ünü uzun dönemli sözleşmelerden, yüzde 17’sini ise spot piyasadan karşıladı. İthal edilen doğalgazın yüzde 33.59’u Rusya’dan yüzde 24’ü Azerbaycan’dan, yüzde 11.58’i Cezayir’den, yüzde 11.06’sı İran’dan sağlandı. Spot piyasadan LNG ithalatının ise yüzde 40’ı Katar’dan, yüzde 37’si ABD’den temin edildi. TÜKETİM ARTIŞI Bu yıl; kuraklık nedeniyle hidroelektrik santrallerden elektrik üretiminin azalması, imalattaki artışın sanayideki enerji talebini artırması gibi gerekçelerle toplam doğalgaz tüketiminin yüzde 20 artarak 58 milyar metreküpe ulaşması bekleniyor. Nitekim, Enerji Piyasaları İşletme AŞ’nin (EPİAŞ) verilerine göre, Türkiye’nin elektrik üretiminde doğalgazın payı 6 Ekim’de yüzde 33.7 ile birinci sırada yer alırken üç yılın zirvesine de çıktı. ARZ TAHMİNLERİ İhracatçı ülkeler taahhütlerini eksiksiz yerine getirdiğinde, Türkiye’nin mevcut uzun dönemli sözleşmeleri 51 milyar 300 milyon metreküplük bir doğalgaz arzı sağlıyor. Kalanı ise yüksek fiyatlı olsa da yine spot piyasadan temin edilmiş olacak. Uzun dönemli sözleşmelerde, tedarikçi ülkeler sevkiyat programlarına uyduğu takdirde arzda sıkıntı beklenmiyor fakat yüksek döviz kuru iç piyasaya satışta ve maliyetlerde sorun oluşturuyor. SÖZLEŞME GÖRÜŞMELERİ Türkiye ihtiyacının ağırlıklı bir bölümünü uzun dönemli sözleşmelerden sağlıyor. Ancak uzun dönemli sözleşmeler içerisinde Aralık ayında Rusya ile kamu ve özel sektöre ait yıllık 8 milyar metreküplük sözleşme sona eriyor. Ekim ayında Nijerya ile yıllık 1 milyar 300 milyon metreküp LNG alımı içeren sözleşme sona erdi. Sözleşmelerin yenilenmesi için müzakereler devam ediyor. AZERBAYCAN’DAN ALIM Doğalgaz arzını etkileyecek bir başka önemli bir gelişme ise Azerbaycan ile yaşandı. Azerbaycan ile 2024 sonuna kadar geçerli olacak ve Bakü-Tiflis-Erzurum Hattı’ndan gelecek 11 milyar metreküplük ilave doğalgaz anlaşması yapıldı. Uzun dönemli sözleşmeler içerisinde Azerbaycan ile ayrıca TANAP üzerinden yıllık 6 milyar metreküplük doğal alımını içeren sözleşme de devam ediyor. Mevcut alım Şah 2 doğalgaz sahasındaki üretimle temin ediliyor. RE-EXPORT İÇERMEYEN KONTRAT YAPMAYALIMParis merkezli Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği’nin Petrol ve Gaz Direktörü Doç. Dr. Sohbet Karbuz, Türkiye’nin doğalgazdaki mevcut durumunu İstanbul Ticaret’e değerlendirdi. Karbuz şöyle konuştu: “Kısa süreli muhtemel bir arz krizi olasılığı var diye Türkiye’nin biten kontratları aynı şartlarla uzatması bence iki değil üç kere düşünülmesi gereken bir konudur. Eskiden olduğu gibi 20-30 senelik kontratları imzalamaya ihtiyacımız kalmamıştır. Nihai teslim yeri Türkiye olan yani Türkiye’ye re-export (yeniden ihracat) hakkı vermeyen bir kontrat müzakere bile edilmemeli. Petrole endeksli veya hub bazlı kontrat yerine hibrit bir fiyat mekanizması da masada bulundurulmalı. Hangi kontratın ne miktarda ve ne süreyle uzatılabileceğini kestirebilmek için Türkiye’nin önümüzdeki en az 10 yıl içinde gaz talebinin hangi aralıkta olabileceği konusunda senaryolara gerek vardır. İlk nükleer santralin önümüzdeki bir kaç yıl içinde devreye girmesi, Sakarya gaz sahasında 2027 gibi yılık 15 milyar metreküp üretim yapılacağı ve daha birçok bileşen bu senaryolara giydirilerek bir talep yelpazesi ve değer aralığı hesaplamakta illaki kullanılacak. Ancak ondan sonra elde edilebilecek bir baz yük ve pik gaz talep aralıkları bize spot LNG ihtiyacının büyüklüğünü belirlemeye yardımcı olur. Her halükarda yer altı gaz depoları ve LNG stok kapasitelerinin arttırılması bu stratejinin önemli bir parçası olacaktır ki bu konuda yapılan çalışmalar umarız daha çok hızlandırılır.” ASYA İLE AVRUPA ARASINDA SPOT LNG REKABETİAvrupa’daki hub fiyatlarında görülen aşırı volatilitenin asıl nedenini spot LNG piyasasında aramak gerektiğini belirten Doç. Dr. Sohbet Karbuz şunları söyledi: “LNG piyasası Avrupa, Amerika ve Asya piyasalarını birbirine bağlayan bağlaç vazifesi görür. LNG piyasası derken Asya piyasası, daha özelinde ise Çin, Japonya, Güney Kore gibi önemli talep merkezleri gelir. Bu önemli LNG ithalatçılarının tedarik anlaşmaları çoğunlukla uzun vadeli ve petrole endeksli kontratlara dayanır. Ancak, pik talebi karşılamak gerekli olduğunda boru hattıyla gaz alması mümkün olmayan ülkeler spot LNG piyasasına başvurur. Sorun şu ki, spot LNG piyasasında bir kaç aydır ciddi bir daralma görüyoruz. Bu sadece LNG arzından kaynaklı değil aynı zamanda spot LNG’yi taşıyacak tanker bulunamamasından, bulunanların da aşırı fiyatlanmasından kaynaklanıyor. Diğer yandan, Avrupa piyasası da doğalgaz depolarından gaz çekiminin başladığı Ekim ayına son 10 yılın Ekim başıyla karşılaştırıldığında oldukça düşük stok miktarı ile girdi. Stokların mümkün olduğunda doldurulmasında bir kaç aydır LNG ye başvuruldu ve bu da Asya ile Avrupa piyasası arasında LNG yani spot LNG rekabeti yaşattı. Avrupa gaz hubları özellikle Hollanda TTF ve İngiltere NBP’deki fiyatlar bu rekabeti ve spot LNG piyasasındaki sıkışıklığı yansıttı. Bu kışın sert geçeceği beklentisi, depolardaki doluluk oranın rahat bir marjın sağlamayacağı ve arz açığı doyuracağı beklentisi, spekülatörlerin daha doğrusu türev piyasasındaki bazı önemli oyuncuların risk iştahını arttırarak bu beklentileri fiyatlanıyor. Böylece aşırı volatilitenin olduğu ama yukarı doğru bir fiyat hareketi başladı.” AVRUPA BİRLİĞİ KRİZİ İYİ YÖNETEMEDİ Avrupa Birliği bu süreçte iyi bir kriz yönetimi sergileyebildi mi ve doğalgazda yaşanan bu krizin yenilenebilir enerji yatırımlarını nasıl etkileyeceği sorularına ise Doç. Dr. Sohbet Karbuz şu cevabı verdi: “Bu sorunun cevabı kime sorduğunuza bağlıdır. Eğer AB politikacılarına veya AB yeşil mutabakatı savunanlara sorarsanız Avrupa’nın bu krize girmesinin nedeni yenilenebilir enerji yatırımlarına daha önce başlamamaları ve yeteri kadar yatırım yapmadıklarıdır. Ben dahil bazı kimselere göre ise eğer Avrupa boğazına kadar rüzgar ve güneş santrali kurmuş olsaydı bile bu kriz kaçınılmazdı fakat belki boyutu farklı olurdu. AB krizi hiç iyi yönetemedi ve merhem sunmak yerine ateşe benzinle gitmeyi tercih etti. Karbon fiyatlarının elektrik fiyatlarına etkisinin önemsiz olduğunu öne sürdü. Fosil yakıtlara yapılan yatırımların bir an önce durdurulması çağrısını devam ettirdi. Avrupa’nın birçok ülkesinde bırakın kömürden gaza geçişi, gazdan kömüre ve hatta petrol ürünlerine zorunlu geçiş yapılıyor. Ancak yenilenebilir enerji yatırımlarına verilen mali destek büyük olduğundan, yatırımlarda bir azalma olmasını beklemiyorum. Yeşil mutabakat AB için hayatta kalma mücadelesidir. Dolayısıyla AB’nin suçlamaları kabul etmeyip tam tersine tam gaz yüzde yüz yenilenebilir enerji kaynaklı elektrifikasyona yönelme arzusundan vazgeçmeyeceğini düşünüyorum.”

25 Ekim 2021 Pazartesi

Nükleerin yıldızı parladı

HABER: ŞEREF KILIÇLI Avrupa’da doğalgaz spot piyasasındaki arz eksikliği yüksek fiyatlarla beraber ekonomilerdeki iyileşmeyi ve sanayi üretimini de tehdit ediyor. Arz eksikliğine gerekçeler arasında; talepteki rekor artış, Norveç’in beklenenden daha az gaz üretmesi, Hollanda’nın gaz sahası Groningen’deki deprem riski nedeniyle üretimde kısıntıya gitmesi, Avrupa’nın gaz ithalatının yüzde 35’ini tedarik eden Rusya’nın artan talebe spot piyasada ilave arz ile yanıt vermemesi gösteriliyor. KUZEY AKIM 2 İDDİASI Doğalgazdaki kriz, Avrupa Birliği’nin (AB) bazı ülkeleri ile Rusya arasında bir gerilime de sebep olmuş durumda. Avrupalı siyasetçiler arasında, doğalgazın yüksek fiyatından Rusya’yı sorumlu tutanların yanında, Rus enerji şirketi Gazprom’un uzun vadeli sözleşme taahhütlerini yerine getirdiğini ancak spot piyasaya daha fazla doğalgaz vermek için acele etmediği görüşünü savunanlar da var. Ukrayna ve bazı AB ülkeleri; Ukrayna üzerinden doğalgaz alımını baypas edeceğini iddia ettikleri Kuzey Akım 2 Hattı’nın onay sürecinin hızlandırılması için Rusya’yı doğalgazı silah olarak kullanmaya çalışmakla suçluyor. AB’YE ‘ORTAKLIK’ MESAJI Rusya’nın AB’deki Daimi Temsilcisi Vladimir Chizhov, gelecekteki doğalgaz kıtlıklarını önlemek için Avrupa’yı Moskova ile ilişkileri düzeltmeye davet etti. Rusya’nın fiyatlardaki son artışla ilgisi olmadığını ifade eden Chizhov, Avrupa’nın Moskova’yı jeopolitik bir düşman görme anlayışının çözüme yardımcı olmadığını söyledi. Chizhov’un “Meselenin püf noktası ‘düşman’ tanımıdır. Düşman tanımını ‘ortak’ olarak değiştirin, işler daha kolay çözülür. AB bunu yapmak için gerekli siyasi iradeyi gösterdiğinde bizi nerede bulacağını biliyor” sözleri de dikkat çekti. Chizhov, AB’nin uzun vadeli sözleşmeler yerine spot piyasa koşullarıyla gaz tedarik edilmesine zorlayan düzenlemelerinin krizi ağırlaştırdığını vurguladıktan sonra uzun vadeli sözleşmelerin arz güvenliğini ve fiyat istikrarını sağladığını da söyledi. VAZGEÇMEYELİM MEKTUBU Spot piyasalarda doğalgaz fiyatlarının rekor seviyelere yükselmesi ve buna bağlı olarak toptan elektrik fiyatlarının yılın 9 ayında yüzde 150’den fazla artması Avrupa’da yeni politika arayışlarını da beraberinde getirdi. Elektrik üretimlerinde nükleer santrallerin önemli yer tuttuğu AB üyesi Fransa, Macaristan, Polonya, Finlandiya, Bulgaristan, Hırvatistan, Çekya, Romanya, Slovakya ve Slovenya’nın ilgili bakanları, AB Komisyonu’na ortak imzalı mektup gönderdi. Mektupta, nükleer enerji kaynaklarının Avrupa’nın karbonsuz elektrik üretiminin yaklaşık yarısını sağladığı anımsatılarak, nükleer sanayinin 60 yıldan uzun süredir Avrupa’da güvenli biçimde faaliyet gösterdiği kaydedildi. Nükleer enerjinin Avrupa’da yeşil yatırım sınıflandırma çerçevesine dahil edilmesi gerektiği belirtilen mektupta, nükleer enerjinin iklim değişimi ile mücadelede etkili, güvenli ve rekabetçi bir kaynak olduğu da vurgulandı. AB Komisyonu’nun birkaç ay içinde yeşil yatırımları içeren son listesini açıklaması bekleniyor. Nükleer santrallere sahip çok sayıda AB ülkesi olduğu dikkate alındığında, bu kaynağın yeşil yatırım olarak kabul edilmesi bekleniyor. AKKUYU İLK ADIM Enerji altyapısına nükleer gücü dahil etme kararı çerçevesinde Türkiye de çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye ile Rusya arasında imzalanan işbirliği anlaşması kapsamında Mersin’de yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin (NGS) bu yıl üçüncü ünitesinin de inşa çalışmaları başladı. Yine bu yıl içerisinde 4. güç ünitesinin inşaat lisansının alınması da bekleniyor. Akkuyu NGS’nin birinci ünitesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında devreye alınacak. Santral, tam kapasite devreye girdiğinde yılda üreteceği 35 milyar kilovatsaatlik enerjiyle, tek başına tüm Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacak.

25 Ekim 2021 Pazartesi

Türkiye'nin narenciye ihracatı 9 ayda 427 milyon dolara ulaştı

Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AKİB) verilerine göre, geçen yılın ocak-eylül döneminde 727 bin 601 tonluk narenciye ihracatı, bu yılın aynı döneminde yüzde 15 artışla 840 bin 216 ton olarak gerçekleşti. Sektörün geçen yılın 9 ayında gerçekleştirdiği 373 milyon 678 bin dolarlık dış satım, 2021'in ocak-eylül döneminde yüzde 14'lük artışla 427 milyon 29 bin dolar oldu. EN ÇOK SATILAN ÜRÜN LİMON Sektörün, ocak-eylül döneminde en çok ihraç ettiği ürün, söz konusu dönemde yüzde 48'lik artış görülen ve 184 milyon 30 bin dolar gelir elde edilen limon oldu. Limonu, 146 milyon 775 bin dolarla mandalina, 51 milyon 257 bin dolarla greyfurt ve 44 milyon 798 bin dolarla portakal takip etti. Türkiye'nin bu dönemde en çok narenciye gönderdiği ülkeler 150 milyon 456 bin dolarla Rusya, 71 milyon 959 bin dolarla Irak, 32 milyon 438 bin dolarla Ukrayna oldu. Suriye ise ocak-eylülde, geçen yılın aynı dönemine göre en fazla ihracat artışı kaydedilen ülke oldu. Suriye'ye, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 528'lik artışla 6 milyon 56 bin dolarlık dış satım yapıldı. Narenciyede en fazla dış satım yapan kentlerde ilk sıraları Mersin, Hatay, Şırnak, Adana ve Trabzon oluşturdu. YENİ PAZARLAR İÇİN ÇALIŞMA YAPILIYOR Ulusal Turunçgil Konseyi Başkanı Kemal Kaçmaz, narenciye dış satımındaki yükselen ivmenin devam ettiğini belirterek, "Dünyadaki üretici ülkeler arasında yedinci sırada yer alıyoruz, önemli bir küresel oyuncuyuz. Bu üretim doğal olarak ihracata da yansıyor. Bazı ürünlerin ihracatında dünyada ikinci, bazı ürünlerde de üçüncü sıradayız" dedi. Kaçmaz, Türkiye'de dünya standartlarında üretim yapıldığını ifade ederek, şöyle konuştu: "Biz, üretimde ve ambalajlamada dünya standartlarında ihracat yapıyoruz. Bu nedenle komşu ülkeler, ürün alırken ilk sıralarda Türkiye'yi tercih ediyor. Önümüzdeki dönemde daha iyi bir sezon geçireceğimizi umut ediyoruz. Mevcut geleneksel pazarlarımızın yanı sıra yeni pazarlara ulaşmak için de birtakım çalışmalar yapıyoruz. Özellikle uzak ülkelere dış satımımızı geliştirmek için bir dizi çalışma gerçekleştiriyoruz. Pandemi sürecinde bu çalışmalara bir süre ara vermiştik. Artık giderek hızlanan bir tempoyla bu süreci tamamlamayı umut ediyoruz. Zirai karantina anlaşması olmayan ülkelerle görüşmelerimiz devam ediyor. Sürecin tamamlanmasıyla yeni pazarlara girmiş olacağız ve var olan ihracatımızı daha üst seviyelere çıkaracağız." Ürün kalitesinde ve satışında sorun yaşanmadığını kaydeden Kaçmaz, sık sık üretici ve ihracatçılarla bir araya geldiklerini dile getirdi.

22 Ekim 2021 Cuma

Türkiye'de yeşil enerji sertifikası talebinde hızlı artış bekleniyor

Yeşil enerji sertifikası, tüketilen enerjinin yenilenebilir kaynaktan sağlandığının ispatlanması ve belgelendirilmesini sağlıyor. İklim değişikliğiyle mücadele ederken, uluslararası ticaret kurallarının da "yeşil" dönüşüm yaşadığı bu dönemde düşük veya sıfır karbon üretim yapan şirketler rekabette öne çıkıyor. KOLEN Genel Müdürü Kaya Uğur Karayurt, birçok sektörde yaşanan yeşil üretim sürecinin özellikle çevre farkındalığı yüksek pazarlar için stratejik önemde olduğunu söyledi. Enerji sektörünün de bunlardan biri olduğunu aktaran Karayurt, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Türkiye'de yeni başlayan yeşil enerji sertifikasyon sürecine talep hızla artıyor. Türkiye'de bu yılın ilk yarısında 200 milyon kilovatsaatin üzerinde yeşil enerji sertifikası itfası gerçekleştirildi. Bu, 200 milyon kilovatsaatlik yenilenebilir enerji sertifikasının tüketici tarafından alınarak tükettiği enerjiyi sertifikalandırdığı anlamına geliyor. Türkiye'nin yenilenebilir kaynaklardan sağladığı toplam elektrik üretimi açısından bakarsak bu rakam henüz küçük,. Bu yılın ilk yarısında sertifikalandırma oranı yüzde 1'e yakın fakat yeşil sertifikasyon süreci Türkiye'de çok yeni. Bu nedenle rakamların hızla artacağına yönelik kuşku yok. Avrupa ve ABD'de yeşil enerji sertifikası oranı yüzde 40 seviyesinde. Türkiye'de bu potansiyelin yüzde 20 düzeyinde olduğunu hesaplıyoruz. Türkiye'nin bu konuda gideceği çok yolu var ama özellikle uluslararası yapılarda yeşil ya da yenilenebilir enerji kullanıyor olmak, otomatikman şirketleri rakiplerinden bir adım öne çıkarıyor." Karayurt, yeşil enerji sertifikasına yönelik talebi piyasadaki hareketten de gözlemleyebildiklerini belirterek, "Enerjide maliyetlerin agresif şekilde arttığı şu son dönemi hariç tutarak bunu söylüyorum. Son dönemde gaz ve kömür fiyatları ve karbon maliyetlerindeki artış, tüketicinin enerji maliyetlerini de artırıyor ve bu, bir anda konsantrasyonun bu alana kaymasına sebep oldu. Şu anda tüketici 2022 için makul koşullarda enerji bulup, tedarik anlaşması yapmaya odaklandı. Oysa bu son sürece kadar sertifikasyon işlemine oldukça yüksek bir talep vardı." diye konuştu. Bu sorunların azalmasıyla talepte yeniden artış ve yoğunluk yaşanacağını kaydeden Karayurt, özellikle uluslararası veya yabancı ortağı olan, yurtdışı ile bir şekilde ticaret yapan, ürün ya da hizmet satan şirketlerden başlayarak talebin tekrar yoğunlaşacağını ifade etti. Karayurt, Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifika Standartları Kuruluşu (IREC) ve Yenilenebilir Enerji Kaynak Garanti Belgesi (YEK-G) sistemlerinin yenilenebilir enerji sertifikalarına yönelik altyapılar olduğunu aktardı. Bu sistemlerle yenilenebilir enerji tüketiminin belgelendirildiğini dile getiren Karayurt, şöyle konuştu: "Devletin, kamu ve özel sektörün iklim değişikliğiyle mücadele politikaları kapsamında yeşil enerji sertifikası olan işletmelere sağladıkları avantajlar, sertifikayı daha da önemli hale getiriyor. Yenilenebilir enerjiyi tüketmek noktasındaki motivasyonu artıracak avantajlar da bu sistemlerin üzerine oturacak. Özel sektörde bu avantaj ya da destekler başladı ve artacak. Birçok marka hem tercihini yenilenebilir enerji tüketmekten yana kullanacak hem yenilenebilir enerji kullanan tedarikçileri tercih edecek. Şu anda daha ziyade yurt dışı kaynaklı portföyü olan ya da yurt dışına ürün satanları ilgilendiriyor. Yurt dışındaki birçok şirket Türkiye’deki tedarikçilerinden uluslararası geçerliliği olan sertifika talep etmeye başladı. 2030'a kadar emisyonları yarıya düşürmek, 2050'deki sıfır karbon hedeflenen Yeşil Mutabakat kapsamında bu sertifikalar kritik önemde. Emisyonlardaki bu düşüşü gerçekleştirebilmek için üretimden tüketime tüm aşamalarda alınması gereken önlemleri almak lazım. Bu hedeflere ulaşabilmek için kademeli olarak yeni sektörel kriterler, vergi ya da vergi indirimleri ve iş modelleri uygulamaya konulacaktır." Karayurt, sertifikasyon sürecindeki tüm işlemleri kendi bünyelerinde tamamladıklarını ve talep eden her işletme ve tüketici için sertifika sürecini yürüttüklerini kaydetti.

22 Ekim 2021 Cuma