tatil-sepeti
Yüksek aidat mağduru olmamak için site genel kurullarına katılım önem taşıyor

Büyük şehirlerde konut sitelerinin sayısı her geçen gün artarken buralarda oturan kat maliklerinin aidat ve yönetim değişikliği gibi sorunları da sık sık gündeme geliyor. Tesis Yöneticileri Federasyonu Başkanı Yahya Sağır, sitelerin yıllık genel kurullarının genellikle kasım, aralık, ocak ve şubat aylarında yapıldığını, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle yapılamayan genel kurulların da bu dönemde gerçekleştirileceğini söyledi. Çok konutlu bazı sitelerin ise salgını bahane ederek halen genel kurul toplama yoluna gitmediğine işaret eden Sağır, bunu art niyetli bulduğunu bildirdi. Sağır, kat maliklerinin bu genel kurullara mutlaka katılması gerektiğine dikkati çekerek, "Katılamıyorlarsa kendilerini temsil edecek yakınlarına, komşularına vekalet vermeleri yerinde olur. Genel kurullara katılım olmadığı zaman gelen kişi sayısı ne olursa olsun rutin işlerle ilgili dilenen karar alınarak borçlanmaya gidilebilir ya da aidatlara zam yapılabilir. Daha sonra 'Aidatlarımız neden çok yüksek?' deniliyor. Bunun için kat maliklerinin toplantıya katılıp, genel kurulun gündem maddelerinde aidatın artış oranlarının neden kaynaklandığını irdelemeleri lazım. Genel kurullardaki kararlar, sitenin yönetim planındaki hükümlere göre alınıyor. Birinci toplantıda çoğunluk sağlanmazsa ikinci toplantıda salt çoğunlukla karar veriliyor. 5 kişi dahi olmuş olsa istenen aidat artış kararını alabilirler." dedi. Sağır, genel kurullarda demirbaş alımı ve yenileme gibi ilave yatırım kararları için ise tüm kat maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğu ile verecekleri kararın aranması gerektiğini, alınan kararlara katılmayan kat maliklerinin 1 ay içinde bu kararlara itiraz hakkı bulunduğunu anımsattı. Toplantıya katılmayan her kat malikinin kararı öğrenmesinden itibaren bir ay içinde itiraz edebileceğini, genel kurul davetiyesi eline ulaşmayan kat malikleri için de itiraz süresinin 6 ay olduğunu aktaran Sağır, bu itirazların sulh hukuk mahkemelerinde yapılabileceğini dile getirdi. Sağır, tek bir kat malikinin başvurusuyla dahi genel kurulun ilgili maddesinin bozulabileceğini ifade etti. Kat maliklerinin genel kurulda alınan kararları kendilerine tebliğ ettirmesinin önem taşıdığını da vurgulayan Sağır, "Kat malikleri, denetim ve faaliyet raporlarını da iyi incelesinler. Aidat artışında bir sınırlama bulunmuyor ancak aidat artışlarının ana gayrimenkulün yatay veya dikey mimarisi olmasına, giriş çıkış sayısının fazlalığına göre yüzde 50 ila 80'i arasındaki oranı genellikle personel giderlerinden kaynaklanıyor." diye konuştu. Sağır, site yönetim değişimlerinde genel kurulda kat maliklerinin, hem sayı hem arsa payı bakımından çoğunluğunun sağlanması gerektiğini belirterek, katılım olmaması nedeniyle çoğunluk sağlanamayan genel kurullarda sulh hukuk mahkemesi tarafından yönetime yönetici (kayyum) atanabileceğini söyledi. Yahya Sağır, bu durumda site dışından, siteyi hiç tanımayan birinin yönetime geçmiş olacağı uyarısında bulundu. "KİRACILAR PERİYODİK GİDERLERİ ÖDER" Kiracıların ödemesi gereken giderlere de açıklık getiren Sağır, şunları kaydetti: "Kiracıların, sarf malzemesi ile periyodik bakım ve onarım giderlerini karşılaması gerekiyor. Kiracının döneminde çalışan personelin tazminatının ödenmesine de yine kiracı dahil oluyor. Merkezi ısıtma varsa ısıtma sistemi giderlerini kiracı öder ancak demirbaş alınacaksa asansör, çatı, havuz motoru ya da kapı motoru yenilenecekse bunları kat maliki ödemeli. Kiracıların demirbaş yatırımını kesinlikle ödememesi lazım. Kiracı ödeyeceği şeyi iyi bilmeli ama genel olarak aidatta müteselsilen sorumlu mal sahibidir. Bir sorun oluşursa sorumlu o olur." Sağır, aidat dışında sitenin elektrik ve su giderlerini içeren ortak kullanım bedelinin de talep edilebildiğine dikkati çekerek, bu giderlerin de daire boş olsa dahi kat maliklerince ödenmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

26 Ekim 2021 Salı

Zayıf ekonomilere taahhüt edilen yıllık 100 milyar dolarlık iklim finansman hedefi 2023'te sağlanabilecek

Gelişmiş ülkeler 2009'da gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelesine destek olmak için 2020 itibarıyla yıllık 100 milyar dolar finansman sağlamayı taahhüt etti. Bu hedef 2015'te imzalanan Paris Anlaşması'nda tarafların taahhütlerini 2025'e kadar sürdürme kararlılığıyla yeniden teyit edildi. Buna rağmen, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre, aralarında ABD, İngiltere, Almanya, İspanya, Japonya, Kanada, Fransa, Avustralya'nın bulunduğu 23 gelişmiş ülke 2019'da taahhütleri kapsamında 79,6 milyar dolar finansman sağladı. Dünya Kaynakları Enstitüsü analizine göre, 23 ülke arasında Fransa, Japonya, Norveç, Almanya, İsveç, Danimarka ve Avusturya iklim finansmanına "adil" şekilde katkıda bulundu. ABD, Yunanistan, Avustralya, İzlanda, Yeni Zelanda, Portekiz, Kanada ve İrlanda sağlamaları gereken finansmanının yarısını ayırdı. İKLİM ZİRVESİ ÖNCESİ "GÜVEN TAZELEME" Bu yıl İngiltere'nin başkanlığını yürüttüğü ve 31 Ekim-12 Kasım'da İskoçya'nın Glasgow kentinde düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26. Taraflar Konferansı (COP26) öncesi İngiltere, Almanya ve Kanada liderliğinde 100 milyar dolarlık finansman taahhüdünün nasıl yerine getirileceğine ilişkin bir plan paylaşıldı. Plana göre, gelişmiş ülkeler 100 milyar dolarlık finansman taahhüdünü bu yıl ve 2022'de de tam olarak karşılayamayacak. Planda, bu gecikme "hayal kırıklığı" olarak nitelendirilirken, İngiltere, Kanada, Almanya ve bazı ülkelerin finansman taahhüdünü artırmasının bu hedefe ulaşılmasını hızlandıracağı öngörüldü. Gelişmiş ülkelerin taahhütlerini artırmasına rağmen gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelere sağlanacak 100 milyar dolarlık finansman miktarına ancak 2023'te ulaşılabilecek ve iklim finansmanı, COP26'da en önemli konulardan biri olarak öne çıkacak. Plan kapsamında, Almanya 2020'de sağladığı iklim finansmanını 4 milyar avrodan (yaklaşık 4,65 milyar dolar) 2025'te 6 milyar avroya (6,96 milyar dolar) çıkarmayı taahhüt ederken, Kanada 2025'e kadar 5,3 milyar dolar ayıracak. Paris merkezli Sürdürülebilir Kalkınma ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Araştırmacısı David Levai, iklim finansmanı konusunda COP26 öncesi tansiyonun yükseldiğini belirterek, "Gelişmiş ülkeler paylaştıkları bu planla taahhütlerini yerine getirmedeki başarısızlıklarını kabul ettiler ama geç de olsa söz verilen miktarların sağlanacağının ve 2020, 2021 ve 2022'de plan kapsamında eksik kalan her milyar doların telafi edileceğinin güvenini vermek istedi. Fakat hem gecikme hem de miktarın yetersizliği ciddi bir hayal kırıklığı." dedi. Levai, ekonomileri kırılgan ülkelerin hali hazırda sağlık, iklim, borç ve ekonomi olmak üzere birçok krizle mücadele ettiğine dikkati çekerek, gelişmiş ülkelerden daha güçlü planlar beklendiğini kaydetti. Az gelişmiş ülkelerin endişelerinin gelişmiş ülkeler tarafından anlaşılmasını ve iklim planlarının merkezine konulmasını istediğini anlatan Levai, "Bu noktadaki eksiklikler bir güvensizlik yarattı. Kırılgan ekonomilerin aynı anda yaşadığı krizler temiz enerji dönüşümünü hızlandırmalarına engel. Gelişmiş ülkelerin aksayan taahhütleri nedeniyle temiz enerji dönüşümü hızlanmak yerine yavaşlıyor ve bu yavaşlama az gelişmiş ülkelerde güvensizlik hissini artırıyor." diye konuştu. Levai, 100 milyar dolarlık finansman taahhüdünün kamu ve özel sektör tarafından yerine getirileceğini fakat kamunun daha önemli rol oynayacağını kaydetti. Küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak için gelişmiş ülkelerin kırılgan ekonomilere sağlayacağı yıllık 100 milyar dolarlık finansmanın yeterli olmadığına dikkati çeken Levai, "Bu miktar sadece az gelişmiş ülkelere sağlanacak bir destek. Küresel çapta iklim değişikliğiyle mücadele için trilyonlarca dolar finansman ve yatırım gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu. Eski Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) Başkanı Christiana Figueres, dün dijital ortamda düzenlenen bir basın toplantısında, iklim finansmanı taahhüdünün en az 100 milyar dolar olması gerektiğini belirterek, "Az gelişmiş ülkelerde 100 milyar dolar, bırakın dönüşümü, değişen iklim koşullarına adaptasyon için bile yeterli değil. Çok daha büyük miktarlar üzerinde anlaşılması gerek ve finansmanda kullanabileceğimiz kapasite de var." ifadelerini kullanmıştı.

26 Ekim 2021 Salı

Mandalina ihracatında hedef 500 milyon dolar

Türkiye'nin önemli ürünlerinden mandalinanın en çok ihraç edilen cinsi satsumada, dış pazar için kesim ve ihracat tarihleri, ilgili kurumlardan temsilcilerin oluşturduğu komisyonca belirleniyor. Daha önce iç pazar için olgunlaşan mandalinaları hasat eden tarım işçileri, sezonun ilk ihraç ürünü olacak mandalinaları toplamak üzere bugün erken saatlerde bahçelerin yolunu tuttu. Tarım işçileri, topladıkları mandalinaları küfelere dolduruyor. Buradan da kasalara yüklenen mandalinalar kamyonlar aracılığıyla işleme tesislerine gönderilecek. Ürünler, komisyonun aldığı karar gereği, 27 Ekim'de dış pazar için yola çıkacak. Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Uçak, bu yıl iklim koşullarından dolayı hasat ve ihraç tarihlerinde geçen yıla göre 1 haftalık gecikme olduğunu söyledi. Türkiye'nin mandalina ihracatının 2019'da 347 milyon dolar, 2020'de de yüzde 26'lık artışla 437 milyon dolara ulaştığını aktaran Uçak, "Bu yıl hedefimiz 500 milyon dolara ulaşmak. Bunu yakalayacağımıza inancımız tam. Ege Bölgesi'nin rekoltesi düşük ama Türkiye geneli rekolte 2020 yılı seviyelerinde." diye konuştu. Uçak, 2020'de 163 milyon dolarlık satsuma mandalina ihracatı yaptıklarını, bu yıl ise bunu 200 milyon dolara çıkarmayı hedeflediklerini de sözlerine ekledi.

26 Ekim 2021 Salı

Türk müteahhitleri yurt dışında bu yılın 9 ayında 17,7 milyar dolarlık iş üstlendi

Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB), "Sert Geçecek Kışa Doğru" başlıklı, "Ekim 2021 İnşaat Sektörü Analizi Raporu"nu yayımladı. Raporda, Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan inşaat sektöründe ertelenmiş yatırımların sınırlı da olsa hayata geçmeye başladığına dikkati çekilerek, yatırımların arttığı inşaat sektöründe 8 ayda 300 bin kişiye iş kapısı açıldığı belirtildi. Yılın ikinci çeyreğinde yatırımlarda izlenen göreli iyileşmenin sürmesinin sektör için önemli olduğu belirtilen raporda, sektörde istihdam edilen kişi sayısının 2020'de ortalama 1,5 milyon dolayında iken ağustos ayı itibarıyla bu sayının 1,8 milyon olduğu kaydedildi. İnşaat sektörünün, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını kaynaklı düşük baz etkisine rağmen 2021 yılının ilk iki çeyreğinde yıllık bazda sırasıyla yüzde 3,3 ile yüzde 3,1'lik sınırlı büyüme kaydettiği ifade edilen raporda, sürdürülebilir büyüme için inşaat yatırımlarının hızlanmasına ve yatırımlara yeterli ödenek sağlanmasına, sektör üzerinde geçen dönemde öngörülemez düzeyde artan girdi maliyetlerinin yarattığı baskının ve vergi yükünün azaltılmasına ihtiyaç duyulduğuna işaret edildi. Raporda, bu yılın ilk iki çeyreğinde Türkiye'de toplam yatırımların, sırasıyla yüzde 12,4 ve yüzde 20,3 arttığı kaydedilerek, "İnşaat yatırımları, yılın ilk çeyreğinde yüzde 3,4 gerilemiş, ikinci çeyrek dönemde de sadece yüzde 12,2 artmıştır. Hız kazanan aşılama çalışmaları sonucunda ekonomide kısıtlamaların kalkmaya başlamasıyla, ertelenmiş yatırımların da tekrar gündeme alınmaya başladığı görülmektedir." ifadeleri kullanıldı. "FİYAT FARKI VE TASFİYE HAKKI İVEDİLİKLE HAYATA GEÇMELİ" Salgın ortamında emtia fiyatlarındaki yükseliş ile girdi maliyetlerinin dünya genelinde arttığına, iç ekonomik gelişmeler paralelinde döviz kurlarında yaşanan artıştan kaynaklı olarak da Türk inşaat sektörü için sorunun ağırlaştığına dikkati çekilen raporda, şu değerlendirmelerde bulunuldu: "Altyapı ve üstyapı inşaatlarında kullanılan çelik, çimento, bakır, cam, alüminyum, PVC, tesisat ve elektrik malzemeleri gibi ürünlerin fiyatlarında yaşanan yüksek artışlar yurt içinde müteahhitlik kesimini işlerini sürdüremez hale getirmiştir. TMB'nin bu konudaki görüşü, ürün fiyatlarının serbest rekabet kuralları, piyasa şartları çerçevesinde oluşması gerektiği, buna bağlı olarak da kamu projelerinde işveren kamu kurumları tarafından yüklenici firmalara ilave fiyat farkı ödenmesi ve şartsız tasfiye ve devir hakkı tanınması ihtiyacı bulunduğudur. Bu doğrultuda, TMB tarafından hazırlanan bir düzenleme taslağı Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Kamu İhale Kurumuna sunulmuş olup, düzenlemenin ivedilikle hayata geçirilmesi için girişimler sürdürülmektedir." Raporda, Ticaret Bakanlığının son verilerine göre, Türk müteahhitlerin yılın yurt dışında 9 ayında üstlendiği 167 yeni projenin toplam tutarının 17,7 milyar dolar olduğu belirtildi. Böylece yıl sonu için ortaya konan 20 milyar dolarlık hedefe ulaşılmasının beklenildiği, orta vadede bu tutarın 50 milyar dolar seviyesine çekilmesinin amaçlandığına işaret edilen raporda, petrol fiyatlarının seyrinin sektörün yurt dışı faaliyetlerini etkileyeceği ifade edildi. Raporda, son iki yılın en yüksek seviyelerinde olan petrol fiyatlarının, petrol üreticisi ve ihracatçısı bölge ülkelerinde güçlü olan Türk müteahhitleri için yeni yatırımlar için potansiyel yaratabileceği ifade edildi. "ULUSLARARASI PAZARDA RİSKLER SÜRÜYOR" Salgının ve ortaya çıkan mutasyonlarının projelerde belirsizlik yarattığı vurgulanan raporda, gelişmiş ülke merkez bankalarının faiz politikalarında atacağı sıkılaşma adımlarıyla proje finansmanı konusundaki zorlukların artmasının beklendiği bildirildi. Raporda, TMB'nin, yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde Türk iş gücü sayısının artırılmasına yönelik çalışmalarını hızlandırdığına işaret edilerek, özellikle yurt dışında istihdam edilen iş gücüne yönelik gelir vergisi muafiyeti talebinin ivedilikle karşılanmasının önem taşıdığı kaydedildi. TMB'nin "Türk müteahhitliği" kavramının temsil kabiliyeti en yüksek kuruluşu olarak Ticaret Bakanlığı ile ortak bir akreditasyon sistemi kurulmasına talip olduğu belirtilen raporda, şu ifadeler kullanıldı: "Kamu-özel sektör iş birliğiyle müteahhitlik firmalarını mali, teknik ve performansa dayalı objektif kriterler ve standartlar çerçevesinde sınıflandıracak bir 'Akreditasyon Sistemi' önerilmektedir. Yurt içinde ise bir süredir finansman ve nakit akışı sıkıntısı içinde kalan sektörde borçluluk oranları yüksek seyretmektedir. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun verilerine göre ağustos itibarıyla, inşaat sektöründe kullanılan nakdi kredi toplamı 341,9 milyar lira olup, aynı dönemde takipteki kredi oranı yüzde 8,5 olarak kaydedilmiştir. Konut kredisi faizlerinin yüksek düzeylerde seyretmesinin etkisiyle toplam satışlar içinde ipotekli satışlardaki gerileme özellikle öne çıkmaktadır. İpotekli satışlardaki gerilemede konut kredisi faiz oranı etkiliyken bu konuda 'psikolojik sınır' olan yüzde 1 seviyesi çoktan aşılmıştır. Konut alanında yeni inşaatların tamamlanarak kullanıma sunulmasına karşın stok büyüme hızında bir miktar yavaşlama izlenmiştir. Türkiye'de şu an yaklaşık 1,5 milyonluk konut stoku bulunduğu hesaplanmaktadır. Ancak faiz oranlarındaki artışla değişen piyasa şartlarında yapı ruhsatındaki artış yarı yarıya hız kesmiş, alınan ruhsatlara rağmen sektörde yeniden proje arzında temkinli yaklaşım sürmüştür."

26 Ekim 2021 Salı

Doğalgaz ithalatı ağustosta yüzde 24,3 arttı

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun ağustos ayına ilişkin "Doğal Gaz Piyasası Sektör Raporu"na göre, ithalatın yaklaşık 3 milyar 526 milyon metreküpü boru hatlarıyla, 644 milyon metreküpü de sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tesisleri aracılığıyla gerçekleştirildi. Bu dönemde boru hatlarıyla yapılan doğal gaz ithalatı yüzde 27,6 artarken LNG ithalatı yüzde 8,9 yükseldi. Böylece toplam doğal gaz ithalatı ağustosta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 24,3 artarak 4 milyar 170 milyon metreküp oldu. Ağustosta en fazla doğal gaz ithalatı 2 milyar 80 milyon metreküple Rusya'dan yapılırken bu ülkeyi 898,2 milyon metreküple İran, 547 milyon metreküple Azerbaycan takip etti. Bu dönemde Rusya ve İran'dan yapılan ithalat sırasıyla yüzde 51,9 ve yüzde 121 arttı, Azerbaycan'dan gelen gaz miktarı yüzde 44,5 azaldı. GAZ SANTRALLERİNİN TÜKETİMİNDE YÜZDE 73,6 ARTIŞ Söz konusu dönemde Türkiye'de doğal gaz tüketimi yüzde 42,4 arttı ve 4 milyar 366 milyon metreküp oldu. Elektrik santrallerinde doğal gaz tüketimi yüzde 73,6 artışla 2 milyar 238 milyon metreküpe çıktı. Konutlardaki tüketim yüzde 8,5 artarak 302 milyon metreküp olarak kayıtlara geçti. Organize sanayi bölgelerinin doğal gaz tüketimi ise yüzde 27 artışla 358 milyon metreküp oldu. Geçen yılın son çeyreğinden beri devam eden kuraklık nedeniyle hidroelektrik santrallerinden sağlanan elektrik üretimindeki düşüş, ağırlıklı olarak doğal gaz santralleriyle ikame ediliyor. Bu durum, elektrik üretim amaçlı doğal gaz tüketimi ve toplam gaz ithalatına artış olarak yansıyor. DOĞAL GAZ STOKLARINDA 2 MİLYAR 693 MİLYON METREKÜP GAZ Türkiye'de doğal gaz stok miktarı ağustosta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 10,8 artışla 2 milyar 693 milyon metreküp oldu. Doğal gaz stokunun yüzde 86,1'ini 2 milyar 320 milyon metreküple yer altı depolama tesisleri, yüzde 13,9'unu 373,1 milyon metreküple LNG terminalleri oluşturdu. Bu dönemde yer altı depolama tesislerindeki stok miktarı yüzde 3,6, LNG terminallerinde yüzde 94 artış gösterdi.

26 Ekim 2021 Salı