tatil-sepeti
Salgının ilacı çiçekler olacak

Küresel salgın, pek çok enfekte olmayan insanda dahi kaygı bozukluğu, stres ve korku gibi ruhsal yan etkiler meydana getirdi. Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre ise insanların yüzde 78’i kendini kaygılı hissediyor. Evlerde ve sevilen insanlardan uzakta geçirilen vakitler de bu duygu durumu bozukluklarını tetiklerken sevindirici haber Uluslararası Bahçe Bitkileri Üreticileri Birliği’nden (AIPH) geldi. Birliğin yaptığı bir araştırmaya göre pandeminin oluşturduğu bu yan etkilerin ilacı çiçeklerde. Çiçekler, yalnızca görüntüsü ve kokusu ile dahi tüketicilerde yüzde 69 oranında iyileşme sağlıyor. ÜÇ GÜN SONRA BİLE Araştırma, Covid-19 sürecinde kendini iyi hissetmek için çeşitli yollar deneyen insanlara önemli ipuçları sunuyor. Balkonda ya da pencere kenarında yetiştirilen çiçekler, hem güzel görünüm sağlıyor hem de sabahları depresif olan insanların daha pozitif uyanmasına vesile oluyor. Çiçek hediye edilen insanların mutluluğu üç gün sonra bile aynı etkiyle devam ediyor. GÜVEN DUYGUSU Covid-19’un en yıkıcı yan etkilerinden biri de insanların hiçbir şekilde kendilerini güvende hissetmemeleri oldu. Dışarı çıktığında hastalığın her an kendisine bulaşacağını düşünen insanlar çareyi tamamen izolasyonda buldu. Araştırmanın sonucu bu durumla ilgili de güzel haberler veriyor. Minnettarlık, umut ve sevinç gibi olumlu duyguların ruha yerleşmesine vesile olan çiçekler güven duygusunun da perçinlenmesini sağlıyor. ODAKLANMA SORUNU Salgın sürecinde pek çok insan gün boyu salgın haberlerine maruz kaldığı için dikkatini toplamakta zorlanıyor. Evi ya da işi ile yeterince ilgilenemeyen insanların ailelerinde huzursuzluklar ve işlerinde de performans düşüklüğü baş gösteriyor. Ancak gün içerisinde çiçekle teşrik-i mesaisi olan insanlarda odaklanma sorunu en az seviyeye düşüyor. İYİLEŞME SÜRECİNDE KISALMA Raporda yer alan diğer çıktılar şu şekilde: Çiçek hediye edilen hasta insanların iyileşme süreleri kısalıyor. İç mekân bitkileri su buharı salıp havayı nemlendiriyor ve baş ağrısı olasılığını azaltıyor. Çiçekler insanların daha az endişeli ve daha fazla şefkatli hissetmelerine neden oluyor. Evde çiçeklere sahip olmak, gün boyunca süren enerjiyi artırıyor. Çiçekler; genel mutluluk, esenlik, sakinlik ve samimiyet gibi duygular uyanmasını sağlıyor. Çiçek hediye edilen her üç kişiden ikisi kendini çok özel hissediyor.

04 Haziran 2020 Perşembe

Bayram kutlamalarında kartpostaldan video konferansa

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL Küresel salgına dönüşen koronavirüs hastalığı, pek çok sosyal alışkanlığın da değişmesine neden oldu. Milyonlarca insan zoraki olarak evlerinde vakit geçirirken, her yıl çeşitli etkinliklerle karşılanan Ramazan da bu sakinlikten nasibini aldı. Sağlık önlemleri kapsamında ilan edilen sokağa çıkma kısıtlaması ile Ramazan’ın ardından bayram da aile büyüklerinden uzak geçirildi. Bugün yüz yüze bayramlaşamamaya çözüm telefon görüşmeleri olsa da bundan 1.5 asır önce aileden uzakta geçirilen bayramların tesellisi tebrik kartlarıydı. Osmanlı zamanında “İydiniz said olsun”, Cumhuriyet döneminde ise “Bayramınızı kutlulularım” cümlesiyle başlayan tebrik kartları, uzakta bayram geçiren yürekleri birbirine yaklaştırıyordu. KAYNAĞI İNGİLTERE Türkçe’ye Fransızca ‘carte postale’ kelimesinden geçmiş olan kartpostalın tarihçesi 1840 yılına dayanır. İlk olarak İngiliz yazar Theodore Hook tarafından karton üzerine elle çizilerek oluşturulan kartpostallar bir kuruşluk pul karşılığında alıcısı ile buluşur. Kartpostalın telif hakkına da sahip bir iletişim aracı olması için ise 1861 yılını beklemek gerekecektir. ABD’de 27 Şubat 1861’de yürürlüğe giren Posta Rotası Kanunu’yla kartpostallar birer posta gönderisi olarak kabul edilir. İlk yıllarda ressamlar tarafından çizilen resimlerle oluşturulan bu tebrik kartları, 1891’de fotoğraflı olarak kullanılmaya başlanır. Kartpostalın dünya çapında yaygınlaşmaya başlaması ise Osmanlı Devleti’nin de katılımcı olduğu 1893 Chicago Dünya Sergisi ile olur. Burada yayıncılara ilk kez 1 centlik kartpostal basılması izni verilir. KARTPOSTAL EDİTÖRLÜĞÜ Osmanlı topraklarında tebrik amaçlı kartpostal kullanımı 1895 yılında başlar. Max Fruchtermann isimli kartpostal üreticisinin çabaları ile Devlet-i Aliyye’de kullanılmaya başlanan kartpostalların görselleri Avrupa’dan ithal edilir. Daha çok çiçek ve manzara resimlerinin bulunduğu kartpostallara “İydiniz said ömrünüz mezid olsun” (Bayramınız mübarek ömrünüz uzun olsun) yazısı eklenerek satışa sunulur. Bu dönem Osmanlı topraklarında yeni bir mesleğin de doğmaya başladığı yıllardır ki, bu meslek de kartpostal editörlüğüdür. Bu tarihlerde İstanbul’da çoğu yabancı uyruklu yaklaşık200 fotoğraf editörü faaliyet gösterir. Önce İstanbul’daki Levantenler tarafından tercih edilen bu kartpostallar, özellikle bayram tebriği olarak 20. yüzyılın başlarında genel kabule ulaşır. Zamanla dönemin siyasi olayları da kartpostallarda işlenir. Özellikle I. Dünya Savaşı’nda tebrik kartlarında asker motifleri öne çıkar. Zamanla vazgeçilmez hale gelen kartpostallarda o yıllarda devlet kontrolü de vardır. Özel sektör tarafından basılan tebrik kartlarının üzerinde “Devlet-i Aliyye-i Osmaniye” ibaresinin bulunması yasaktır. Ayrıca bu kartların üzerinde yer alan görseller için Maarif Müdüriyeti’nin onayının alınması şarttır. 3 AYDA 3 MİLYON SATIŞ Avrupa’da 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra yaygınlaşmaya başlayan tebrik kartlarında Avusturya’da ilk 3 ayda 3 milyon adet satışa ulaşılır. 1890 yılında Almanya’da 314 bin 296 kartpostal postaya verilir ve bu rakam 1913’te 1 milyon 700 bine ulaşır. Japonya’da da 1980’da 96 bin olan tebrik kartı kullanımı 1913’te 1 milyon 500 bine erişir. ‘BAYRAMINIZI KUTLULARIM’ Tebrik kartı kullanımı Cumhuriyet’in ilanından sonra da hız kesmeden devam eder. İlk yıllarda kartlarda “Bayramınızı kutlularım efendim” cümlesine yer verilir. Bu ifade zamanla ‘kutlamak’ olarak dönüştürülür. Cumhuriyet dönemi bayram tebrik kartlarında da asker figürü ön plana çıkar. DEMİRYOLU YAPTIRAN KART Osmanlı Devleti’nde 20 kuruşluk pul yapıştırıldıktan sonra kullanımına izin verilen kartpostallardan elde edilen gelir, yatırımlarda kullanılır. Bunlardan biri de 1900-1908 arasında Şam ile Medine arasına inşa ettirilen Hicaz Demiryolu’dur. 28 Haziran 1903 tarihli bir irade ile ülkedeki postanelerde kullanılan kartpostalların Hicaz Demiryolu komisyonunca basılmasına karar verilir. Buna göre bu kartpostallar 20 paraya satılacak ve gelirleri Hicaz Demiryolu’na aktarılacaktır.

04 Haziran 2020 Perşembe

Pandemiden en iyi çıkış için 3 ilke

İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç, “Pandemiden çıkmak ve önümüzdeki 1.5-2 yılı çok iyi değerlendirebilmek için 3 ilkeye uymak zorundayız. Tasarruf etmek, bu tasarrufla yatırım yapmak ve katma değerli ihracatla büyümek” diye konuştu. Oda’nın haziran ayı olağan Meclis Toplantısı’nda konuşan Avdagiç, “Türkiye’nin yeni hikayesi belli. Ekonominin potansiyelinin altında büyümesine neden olan cari açıktan kurtulmak ve ara malı, hammadde kısıtından çıkaracak yerli üretimi sağlamak” dedi. Koronavirüsün, neo-liberalizm virüsüne mercek tuttuğuna dikkat çeken Avdagiç, “Ve o mercek, Batı’nın bugünkü yaklaşımlarıyla, neo-liberal politikalarla dünyaya öncülük etmesinin mümkün olmadığını gösterdi” yorumunu yaptı. HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL / MÜGE BİBER / ŞEREF KILIÇLI İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, pandemiden çıkış için iyimser senaryoya göre önümüzde çok önemli 1.5-2 yıl olduğunu belirterek, her şirketin kendi içinde bir yolculuğa çıkacağını ve ihtiyaçlarını yeniden sorgulayacağını söyledi. Avdagiç,“Bu süreyi çok iyi değerlendirebilmek için 3 ilkeye uymak zorundayız. Tasarruf etmek, bu tasarrufla yatırım yapmak ve katma değerli ihracatla büyümek. Makus talihimiz haline gelen dış ticaret açığımızı artık tamamen kapatabilecek ve artıya geçebilecek bir fırsatımız var” dedi. Şekib Avdagiç, video konferans yöntemiyle gerçekleştirilen İTO Meclisi’nin haziran ayı toplantısında konuştu. İş dünyasının önemli gündem başlıklarından birini kıdem tazminatı ile İşsizlik Sigortası Fonu işveren-çalışan payları düzenlemesinin oluşturduğunu belirten Avdagiç, İTO üyesi firmalardan kendilerine gelen talebin, İşsizlik Sigortası Fonu paylarının artırılmasına ilişkin taslağın gözden geçirilmesi yönünde olduğunu söyledi. NEO-LİBERALİZM VİRÜSÜ Konuşmasında, Covid-19 salgınının dünyaya yeni bir mercek tutarak farklı bir virüsü görmeyi sağladığına dikkat çeken Avdagiç, “Bu virüs neo-liberalizm virüsüdür. George Floyd olayı bunu çok net bir şekilde gösterdi. Son 40 yıldır giderek daha fazlaneo-liberal yaklaşımları benimseyen Batı yönetimleri, toplumu korumayı ve sosyal dayanışmayı rafa kaldırdı. Sosyal uzlaşmayı bitirdi. Toplum sağlığını gereksiz masraf olarak gördü” dedi. Toplumu içten içe kemiren neo-liberalizm virüsünün George Floyd vakalarını artıran bir unsur olduğuna işaret eden Avdagiç, “Bu yüzden dünyaya liderlik etme iddiasındaki Amerika, bir rüyadan ziyade giderek bir kabusa dönüşüyor. Korona hepimizin eline bir mercek verdi. Ve o mercek, Batı’nın bugünkü yaklaşımlarıyla, neo-liberal politikalarla dünyaya öncülük etmesinin mümkün olmadığını gösterdi. Yani koronavirüs, neo-liberalizm virüsüne mercek tuttu” yorumunu yaptı. ÜRETİMDEN KOPMADIK Türkiye’nin pandemiyle mücadelede başarılı olduğunu vurgulayan Avdagiç, “Son dönemde sağlık sektörüne yapılan yatırımların bu başarıda büyük rolü oldu. Neo-liberalizmin ‘kalan sağlar bizimdir’ yaklaşımına karşı biz yaşlılarımızı koruyabildik. Kısa çalışma ödeneği ve benzeri desteklerle Türkiye üretimden kopmadı” dedi. Covid-19 salgınının iş dünyasına yansımalarını değerlendiren Şekib Avdagiç, ertelenen talebin geri gelmesi için hükümetin ve ekonomi yönetiminin birçok tedbir aldığını, önümüzdeki 5-6 ay içinde toparlanmanın yönünün belirginleşeceğini ifade etti. Çin’in virüste ikinci dalga önlemlerine geçmesinin dünyayı tedirgin ettiğine işaret eden Avdagiç, “Dip dibe girecek kadar rahatlığa kapılırsak ikinci ve üçüncü dalga kaçınılmaz olur. Çünkü koronavirüs bize, ‘fazla hayal kurmayın, 3 ay kapanmayla benden kurtulmayı beklemeyin’ mesajı veriyor” dedi. Türkiye’nin pandemiyle mücadelede ‘geçer not’ aldığını hatırlatan Başkan Avdagiç, “Türk özel sektörü, fabrikalardan ofislere koronaya geçit vermemeye kararlı. Maliyetlerine katlanarak, her türlü önlemi alıyor. Fabrikalarımızda, işyerlerimizde alınan tedbirlerin sokakta da karşılık bulması halinde, salgının dünyadaki olası yeni dalgalarını da başarıyla atlatacağız” diye konuştu. VİRÜS ZİHNİMİZİ AÇACAK İyimser senaryoda önümüzde çok önemli 1.5-2 yıl olduğunu kaydeden Avdagiç, her şirketin kendi içinde bir yolculuğa çıkacağını, ihtiyaçlarını yeniden sorgulayacağını söyledi. Şekib Avdagiç, şöyle konuştu: “İşte o süreyi çok iyi değerlendirebilmek için bizim 3 temel ihtiyacımız var. Tasarruf etmek, bu tasarrufla yatırım yapmak ve katma değerli ihracatla büyümek. Bu 3 ilkeye uymak zorundayız. Özellikle yeni normalde firmalarımızın işletme içi kaynak dağılımını gözden geçirmeleri gerekiyor. Bütçelerimize bu gözle bakmaya başlamakta fayda var. Bugüne kadar alışkanlıklarımızı değiştiremediğimiz için dijital dönüşümü erteliyorduk. Şimdi değişime direnmenin önünde bir engel kalmadı. Virüs, bir bakıma zihnimizi açacak, yeni bakış açıları kazandıracak.” HAMLE YAPMANIN TAM ZAMANI “Türkiye’nin gelecek hikayesi ne olabilir?” sorusunun sık sık gündeme geldiğini belirten İTO Başkanı Şekib Avdagiç, “Gelecek hikayemiz belli: Ekonominin potansiyelinin altında büyümesine neden olan cari açık ile ara malı, hammadde kısıtından çıkaracak yerli üretimi sağlamak. Yıllardır aşılamayan büyüme ve cari açık sarmalını kırmak için riskli olsa da bir hamle yapmanın tam zamanı” dedi. Avdagiç, Türkiye’nin teknolojik yenilikleri çok hızlı bir şekilde kullanma şansına ve konvansiyonel üretimde önemli bir güce sahip olduğunun altını çizerek, sözlerini şöyle tamamladı: “Dolayısıyla Türkiye, bu iki kabiliyeti ve imkanıyla küresel pazarlardan daha fazla pay alabilecek durumda. Deyim yerindeyse çok uzun yıllardır makus talihimiz haline gelen dış ticaret açığımızı artık tamamen kapatabilecek ve artıya geçebilecek bir fırsatımız var. Türk özel sektörü olarak bu fırsatın olumlu yönde kullanılmaması için bir neden göremiyoruz. Elbette çok zorlu bir süreçten geçiyoruz. Ama eminim ki, Türkiye bu zorlu parkuru da geride bırakmasını bilecek. Bu güce sahip. Çünkü Türkiye, en zor zamanlarda yeni çıkış noktaları bulabilen, kahraman bir özel sektöre ve müteşebbis ruha sahip.” ÜYELERİMİZİN TALEPLERİNE YÖNELİK TAKİPLERİMİZ SÜRÜYOR Başkan Avdagiç, ‘yeni normal’in başladığı 1 Haziran’dan itibaren aksayan ve eksik kalan yönlerin giderilmesi için İstanbul Valiliği, TOBB ve ilgili bakanlıklar nezdinde çalışmalar gerçekleştirdiklerini ifade etti. Avdagiç, “Bu toplantılardan elde ettiğimiz talepleri, hükümet yetkililerine ilettik. Üyelerimizin taleplerinin ve önerilerinin hayata geçmesine yönelik takibimizi de sürdürdük. İstihdam gücümüzün korunması, finansman desteklerinin sürdürülmesi, vergi ödemeleri, Eximbank kredi limitleri gibi onlarca başlıkta çalışmalarımız sürüyor” bilgisini verdi. VİRÜS RESESYONUNDAN KALAN TRENDLER Pandemi sebebiyle tüm dünyada yaşanılanın ‘virüs resesyonu’ olarak tanımlandığını hatırlatan Şekib Avdagiç, karşı karşı kalınan durumun yeni trendleri de beraberinde getirdiğini belirterek şöyle devam etti: “Ekonomide ve ticarette yaşanan ‘virüs resesyonunun’ yüzyılın en şiddetlisi olması bekleniyor. Ülke imparatorluklarından şirket imparatorluklarına doğru yöneldiğimiz bu yeniçağda, küresel şirketler pandemiden çıkış için yeni rotalar arıyor. Covid-19 bize iki kalıcı trend bırakıyor: Birincisi otomasyon. İkincisi de hızla değişen alışveriş ve tüketici alışkanlıklarımız. Ayrıca, online ya da uzaktan tabirleri hiç bu kadar gündemimizi işgal etmemişti.” İKİNCİ YARIDA TOPARLANMA HIZLANACAK Yılın ikinci yarısında toparlanma sürecinde daha da hızlanma beklediklerini kaydeden Avdagiç, “Hem hükümetin açıkladığı destek paketleri, hem rekor seviyede düşük faizli krediler, hem de hazırlıkları süren İstihdam Kalkanı, beklenenden çok daha hızlı şekilde normale döneceğimize işaret ediyor. Biz de bu 3 ayaklı normalleşme hamlesini önemli buluyor ve Türkiye’nin en iyi çıkış yapan ülke olmasını sağlayacağına inanıyoruz” dedi. MECLİS’TEN YANSIMALAR Küresel düzen yeniden inşa ediliyor İstanbul Ticaret Odası Meclis Başkanı Öztürk Oran, dünyanın bir yandan koronavirüsle savaşırken bir yandan da ekonomiyi normalleştirmek için çabaladığını söyledi. Pek çok ülkede kontrollü bir biçimde yeniden kepenklerin açıldığını belirten Oran, Türkiye ekonomisinde de normalleşmenin ayak seslerinin hızla gelmeye başladığını dile getirdi. Tüketici Güven Endeksi, Reel Kesim Güven Endeksi ve kapasite kullanım oranındaki artışlara ve ekonomideki öncü göstergelere dikkat çeken Oran, “Bunlar Türkiye ekonomisindeki dinamizmin, esnekliğin ve potansiyelin en belirgin ispatıdır” dedi. Salgının etkilerinin sadece sağlık ve ekonomi dünyasıyla sınırlı kalmadığının altını çizen Oran, şöyle konuştu: “Covid-19 bir virüsün çok ötesinde, küresel düzenin yeniden inşasıdır. Kovid salgınıyla beraber ABD ve Çin arasındaki gerginliğin, Avrupa Birliği içindeki değişen dengelerin, küresel göçün oluşturduğu krizin yeni bir tablo oluşturacağı muhakkak. Zaten ABD, tek başına dünya imalatının yüzde 28’ini elinde tutan Çin’e karşı pek çok ülkeyi yanına çekerek ‘Ekonomik Refah Ağı’ adı verilen bir oluşumu başlatmış durumda. Türkiye de bu süreçte, sadece koronaya karşı değil, değişen dünya dengelerine yönelik de etkili cevaplar verdi ve ezberleri bozan adımlar attı. Biz de Türkiye’nin gücüne, gayretine ve azmine inanıyoruz.” Markalaşmaktan vazgeçmeyelim Kemal Yamankaradeniz-İşletme Destek Hizmetleri Meslek Komitesi: Zor bir dönem olmasına rağmen hem markalaşma hem Ar-Ge çalışmalarında herhangi bir dramatik düşüş yaşanmadı. Bu, sevindirici bir durum. Türkiye ekonomisine olan güveni gösterir. Türk Patent Kurumu’nda yalnızca yüzde 10’luk bir düşüş olduğunu gözlemliyoruz. Bu süreç geçecek ve biz inanıyoruz ki, o zaman bu patent çalışmaları gerçek değerini bulacak. Devlet desteklerinin de devam ediyor olması son derece değerli. İhracat ciddi anlamda düştü ama markalarımızın gerçek değerine ulaşması için çabalar var. Hizmet sektörünün tüm dünyada takdir görüyor olması bunun bir göstergesi. Bugün sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz ama markalaşmadan lütfen vazgeçmeyelim. O zaman önümüzdeki bir yıl içinde çalışmalarımızın karşılığını kat be kat alacağız. Markalaşmadan geri kalmak, geleceğimizi karartmaktan başka bir işe yaramayacak. Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi’nin çalışmalarını takdirle karşılıyorum ama yatırımcı eksikliğimiz var. İstanbul Ticaret Odası olarak girişim fonu kurabilirsek bu konudaki çalışmalar daha ileri noktaya gelecek. Şu anda istihdam sorunu var olarak görünüyor. Ancak ben nitelikli insan gücünde herhangi bir işsizlik göremiyorum. Üniversite mezunu gençler arıyorum ama bulamıyorum. Gençlerimiz çalışma kültüründen uzak. İşsizlik olduğuna inanmıyorum. Şu anda 15 yılını doldurmuş bir çalışan emekliliğini talep edebiliyor. Bu, yetişmiş insan gücümüz için ciddi bir tehdit oluşturuyor. İş Kanunu’ndaki iş güvenliğini bozan bu durum SGK ile görüşülmeli. Yetişmiş insan gücü yurt dışından aldığı tekliflerle dışarı gidiyor. Türkiye burada gerçekten insan gücünü kaybediyor. Yüksek vergiler yurt dışını daha tercih edilir hale getiriyor. Uzaktan çalışmada iş hukukundaki düzenlemeler yetersiz. Nargile serbest olsun Mahmut Özcan-Restoran ve Yiyecek İçecek Hizmetleri Meslek Komitesi: Covid-19’dan önce de ekonomik sıkıntılar vardı. Ancak şimdi daha da arttı. İşletmelerimiz devlet tarafından 76 gün kapatıldı. Sonra belli başlı yaptırımlarla yeniden açıldı. İşyeleri tüm kuralları yerine getirdi. Nargile, okey, tavla yasaklandı. Bunlardaki yasak aradan geçen 101 güne rağmen kalkmadı. Bu kararlar alınırken bir bilene sorulmalıydı. Bilim Kurulu yanlış kararlar aldı ve devam ettiriyor. Bu kararlar insanları restoran ve kafelerden uzaklaştırdı. İnsanlar restoranlara gitmeyince sosyal mesafe kuralına uymayarak dışarda iç içe oturdu. Bir an önce nargile, okey, tavla yeniden serbest olsun. Aksi takdirde sektörün yüzde 50’si kapılarına kilit vuracak. Hizmet sektörü bu şartlarda ayakta duramaz. Kira sorunu çözülmeli Fatih Güner-Restoran ve Yiyecek İçecek Hizmetleri Meslek Komitesi: Sektörümüz sürdürülebilir bir sektör olmaktan çıktı. Madem işyerimize pandemiden dolayı bir tebliğle kilit vuruldu, bu dönemde özel mülkte kiracı bulunan sektör mensuplarının kira vermemesi yönünde de bir tebliğ çıkarılabilirdi. 1 Haziran sonrası için de kısmi kısıtlamalar devam ediyor. İşyerleri yüzde 20 ile 40 aralığında iş hacmi ile çalışıyor. Bu dönem için de kira düzenlemesi olmalı. Sektör mensupları faiz ve cezaya düşmemek için borçlanarak kiralarını ödedi. Bunlar önümüzdeki dönem kiraları ile mahsuplaştırılsın. Kısa çalışma ödeneği sektöre nefes aldırdı, devam etmeli. Ancak aldığımız duyuma göre bu ödenek farklı bir biçime dönüşecek. Kısa çalışma ödeneği yerine katkı payı gelecek, bu güzel. Ancak bu katkıdan SGK borcu olanların faydalanamayacağı söyleniyor. Bu şekilde olmamalı. Bir diğer sorunumuz da yemek kartları ve online sipariş sitelerindeki haksız komisyonlar. Ayrıca hakediş ödeme günü süreleri de ortalama 45 gün. Bu, emlak komisyonlarında olduğu gibi yüzde 2.5 oranında sabitlenmeli. Sonra bu borçları ödemek için sektör kredi kullanmaya yönlendiriliyor. Buna gerek yok, küçük bir düzenleme bizi kurtarır. İş Kanunu’ndan kaynaklanan fazla mesai zaman aşımı sürelerinin 5 gün olması da bir diğer sorunumuz. Bu süre 3 ayla 12 ay aralığına indirilmeli. Bu düzeltilmezse sektörümüzün yüzde 50 kaybı olacak. Bir diğer sorunumuz, yeni nesil ödeme cihazları yazar kasalar. Bankalar her ay bunlardan makina başına 60-70 TL ödeme alıyor. Bu ciddi bir sıkıntı. Kapalıyken bile aynı ücretler devam etti. Bu ücretlerin iptal edilmesini istiyoruz. Ucuz dönerciler var, etli yağlı su çorbası diyoruz, biz bunlara. Bu sorun da çözülmeli. Ayrıca bölgenin yoğunluğuna göre restoran açılmasıyla ilgili bir düzenleme olmalı. Yiyecek içecek sektörü için de ruhsat plakaları oluşturulsun. Tevkifat firmaların zırhıdır Ali Bakaner-Demir Dışı Metaller Meslek Komitesi: Demir dışı metaller noktasında mücbir sebeplerden dolayı 3 ay tevkifat uygulaması kaldırıldı. Tevkifat uygulaması, alüminyum, bakır, çinko, nikel ve kurşun gibi sektörlerde faaliyet gösteren firmaların zırhıdır. Haksız rekabet ve kayıt dışı ortaya çıkıyor. Sektörümüz tevkifat uygulamasının 5/10 oranında devam etmesini istiyor. Ülkemizi turizm ile tanıtmalıyız Rasim Bilgehan-Örme Kumaş, Çorap ve Trikotaj Meslek Komitesi:Salgın sadece sağlık meselesi değil, tüm dünya için ekonomik bir sorun. Talep düşüşü üretimde azalma derken birçok sektörü etkiledi. Devlet tarafından kısa çalışma ödeneği, vergi ertelenmesi gibi çok önemli adımlar atıldı. Küresel salgının ekonomi üzerindeki etkileri için mücadele veriyoruz. Sağlık alanında başarılı sonuçlar aldık. Hastanelerimizin kapasitesi dünya ortalamasının çok üstünde. Bunlara rağmen turizmde önümüze birçok sorun çıkartıyorlar. Almanya, bazı ülkelere seyahat edecek vatandaşları için 14 gün karantina kararı aldı. Buna Türkiye de dahil. Sağlık alanında bu kadar iyi durumda olmamıza rağmen Almanya’nın böyle bir karar alması tamamen yanlış. İstanbul Ticaret Odası, 420 binden fazla üyesiyle uluslararası alanda düzenlediği fuar ve sergilerle dünyaya hitap ediyor. Bu güce dayanarak ticari diplomasi için gereken her şeyi yapmalıyız. Ülkemizi turizm ile dünyaya tanıtmalıyız. İstanbul’un altyapı sorunu giderilmeli Mehmet Metin Korkmaz-Gümrük Müşavirliği Meslek Komitesi:İstanbul’da basın ekspres yolunda 2009 yılında yaşanan sel baskını ile 50’nin üzerinde vatandaşımız vefat etmişti. Dönemin Belediye Başkanı burada yapılaşmaya izin vermeyeceğini ve bir daha bu tür olayların yaşanmayacağını söylemişti. Ama bir sene sonra oralar plazalara dönüştü. Geçtiğimiz gün yaşanan yağışta yine aynı problem yaşanmak üzereydi. İstanbul Ticaret Odası olarak bu sıkıntıları İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile paylaşıp birlikte çözüm üretmemiz lazım. Ayrıca pandemi döneminde işletmelere tanınan kısa çalışma ödeneğinin 6 aya uzatılmasını talep ediyoruz. 2010 yılında gümrüklü antrepolara 48 saatlik bir süre tanınmıştı. Parsiyel taşımalarında farklı farklı sektörlerin malları geliyor. Bu da iş akışını etkiliyor, tüccarın mal ve zaman kaybetmesine yol açıyor. Taşımalarda halen yüzde 18 kaybımız var Tamer Dinçşahin-Taşımacılık ve Lojistik Hizmetleri Meslek Komitesi: Taşımacılık sektörü tüm sektörlerin barometresidir. Taşımacılık rakamlarını değerlendirdiğimizde, pandemide 11. hafta dediğimiz ülkemizde de vaka ilan edilen dönemde yüzde 60’ın üzerinde kayıp vardı. Serbestliğin başladığı 19. haftada kayıp oranı yüzde 30’lara indi. Yani ihracatımız birden arttı. Pandeminin 17. haftası yani Türkiye’de pik olan dönemden bugüne baktığımızda ise ihracat rakamlarımızda yüzde 85 artış kaydedildi. Ancak pandemi öncesinden bugüne halen yüzde 18 kaybımız var. 2015 yılındaki bir düzenlemeyle antrepo sahipleri için depolarda verilen teminat miktarları 33 kat artırıldı. Hukuksuz bir şekilde teminat miktarları artırıldı ve bu hepimizin rekabetini engelledi. Buna karşı hukuksal mücadeleye girdik. Bu yetmiyormuş gibi antrepolarda gelen mallarda yüzde 10 teminat varken, pandemi sürecinde bu oran birden yüzde 25’e çıkmıştı. Danıştay bu düzenlemeyi iki gün önce iptal etti. Sadece yüzde 25’e çıkmasını değil, yüzde 10 teminat alınmasını da iptal etti. 2010 yılında, Bakanlığın bir oluruyla parsiyel taşıma dediğimiz kısmi taşımalarımızı yaptığımız araçların beyanname verilmeden, yüklerinin antrepolara boşaltılmamasına ilişkin genelge yayınlanmıştı. Yani bir araçta 10 kişinin malı varsa, 10 kişi aynı anda beyannamesini verecekti. İtirazlarımız sonucunda İstanbul özelinde 2 iş günü içerisinde beyanname verilmesi şekline dönüştü. Aradan 10 yıl geçti, ancak bu uygulama da kaldırıldı. Yine araç geldiği anda herkesten beyanname verilmesi isteniyor. Bu düzenleme ticarete, üretime, ihracata yine zarar verecek. Maliyetlerimizi tekrar yükseltecek. Uluslararası ticaretin kolaylaştırılması anlaşmalarına da aykırı. Buna karşı tabii ki yine hukuksal mücadele başlayacak. Bu kadar ihracatçının etkileneceği bir konuda İTO da taraf olmalı. Mesleki okullara hamilik projemiz önemli fakat üniversiteler de önemli. Bugüne kadar üniversiteden mezun olan 7.1 milyon kişi ticarette istihdam edilmiş. Her yıl 800 bin kişi üniversitelerden mezun oluyor. Peki biz ne yapıyoruz? Hangimiz iş tecrübesi olmayan genci işe alıyoruz? Herkes 2-3 yıl tecrübeli arıyor. Bu haksızlık değil mi? Ben kamu olsam hükümlü ve engelli mecburiyeti yanına yeni mezun şartını da getirirdim. Gençlerimizi iş hayatından soğutmamalıyız. İş tecrübesini bizim yanımızda edinmeleri için özen göstermeliyiz.

26 Haziran 2020 Cuma

Sağlık teknolojilerine destekler sürecek

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Türkiye'de yerli ilaç sanayisinin istenilen kapasitelerde olmadığına dikkati çekerek, kapasite oranlarının yükseltilmesi gerektiğini bildirdi. Bunun içinilaç sanayisini desteklemeye devam edeceklerini vurgulayan Varank, şöyle konuştu: "Türkiye'de yerli ilaç sanayisi ve tıbbi teknolojilerin geliştirilmesini milli bir mesele olarak görüyoruz. Bu alanları, ekonomik ve sağlık alanında bağımsızlığımızın önemli bir merhalesi olarak değerlendiriyoruz. Dolayısıyla ülkemizdeki ilaç sanayisini desteklemeye devam edeceğiz." Bu alanda Ar-Ge faaliyetlerini desteklemenin yanı sıra, Bakanlığın yatırım teşvikleri ve KOSGEB aracılığıyla da destek sağladıklarını hatırlatan Varank, ilaç ve kimya sanayisine 2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi'nde de özel bir başlık açtıklarını kaydetti. BİRKAÇ AY İÇİNDE MÜJDELİ HABERLER VEREBİLİRİZ Kovid-19'a yönelik aşı ve ilaç çalışmalarına ilişkin soru üzerine Varank, salgın daha Türkiye sınırlarına girmeden TÜBİTAK çatısı altında "Covid-19 Türkiye Platformu"nu oluşturup, bilim insanlarına, Ar-Ge merkezlerine ve şirketlere çağrıda bulunduklarını anımsattı. Varank, söz konusu platformda hem Türkiye'ye hem de dünyaya çare bulacak gelişmelere imza atmak istediklerini aktardı. Platformda, 18 farklı projenin yürütüldüğü bilgisini veren Varank, şunları kaydetti: "Kovid-19 Platformunda Türkiye'nin çeşitli üniversiteleri ve Ar-Ge merkezlerinden yüzlerce bilim insanımız hastalığa şifa olacak ilaçların ve bağışıklık kazandıracak aşıların geliştirilmesiyle ilgili büyük bir gayret gösteriyor. Buraya gelmeden önce Bilkent Üniversitesi Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi'ni (UNAM) ziyaret ettim. Burada bir hocamızın özellikle tanı kitleri ve Griffithsin molekülüyle ilgili çalışmaları vardı. Burada gelinen aşamaları ve önümüzdeki dönemde atacağımız adımları değerlendirdik. Özellikle de tanı kitleriyle ilgili ticarileşme aşamasına gelmiş projeleri konuştuk." Varank, bilim insanlarının büyük bir gayretle çalıştığına dikkati çekerek,"Aşı geliştirme alanında hayvan deneyleri hızlı bir şekilde devam eden projeler var. Önümüzdeki birkaç ay içinde müjdeli haberler verebiliriz. Bu bir bilimsel yarış. Bilimsel faaliyetler sonucunda, hem Türkiye'ye hem de dünyaya çare olacak çözümleri elde edeceğimize inanıyoruz. Bunların klinik çalışmalara aktarılması ve ticarileşmesiyle ilgili desteklerimizi de güçlü bir şekilde sürdürüyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

26 Haziran 2020 Cuma

Küresel ekonomi bu yıl yüzde 4.9 daralacak

Uluslararası Para Fonu (IMF), nisanayında bu yıl için yüzde 3 olarak açıkladığı küresel ekonomide küçülme tahminini, Kovid-19 salgının ekonomide oluşturduğu etkinin beklenenden daha olumsuz olduğu gerekçesiyle 4,9’a yükseltti. IMF, Dünya Ekonomik Görünüm Raporu'nu "Benzeri olmayan bir kriz, belirsiz bir toparlanma" başlığıyla güncelledi. Raporda, küresel ekonominin bu yıl yüzde 4,9 küçüleceği tahmin edildi. IMF, nisan ayında yayımladığıDünya Ekonomik Görünüm Raporu'nda, küresel ekonominin yüzde 3 daralacağını öngörmüştü. Kovid-19 salgınının bu yılın ilk yarısında ekonomik faaliyet üzerinde beklenenden daha olumsuz bir etkisi olduğuna işaret edilen raporda, toparlanmanın daha önce tahmin edilenden daha kademeli olacağının öngörüldüğü bildirildi. Raporda, küresel ekonominin 2021'de ise yüzde 5,4 büyüyeceği tahmin edildi. Gelecek yıla ilişkin büyüme tahmini daha önce yüzde 5,8 olarak açıklanmıştı. BELİRSİZLİK NORMALDEN DAHA YÜKSEK Salgının olumsuz etkilerinin özellikle düşük gelirli hane halkları üzerinde daha ağır hissedildiği belirilen raporda, 1990'lardan bu yana dünyada aşırı yoksulluğun azaltılmasında kaydedilen ilerlemeyi tehlikeye attığı ifade edildi. Raporda, belirsizliğin normalden daha yüksek olduğuna dikkat çekilerek, tüm ülkelerin sağlık sistemleri için yeterli kaynağı sağlaması gerektiğinin altı çizildi. Salgına karşı tecrit önlemlerinin gerektiği durumlarda ekonomi politikalarının hane halklarının gelir kayıplarını hafifletmeye devam etmesi ve şirketlere destek sağlaması gerektiğinin vurgulandığı raporda, ekonomiler normalleşmeye başladığında ise desteklerin kademeli olarak kaldırılması gerektiği aktarıldı. Politika yapıcıların salgının ötesinde nihai toparlanmayı tehlikeye sokan ticaret ve teknoloji gerilimlerini çözmek için iş birliği yapması gerektiği belirtilen raporda, uluslararası toplumuntemel malzeme ve koruyucu ekipmanların küresel stoklarını oluşturarak, araştırmaları finanse ederek ve halk sağlığı sistemlerini destekleyerek bu felaketin tekrarlanmasının önüne geçmesi gerektiği ifade edildi. EURO BÖLGESİ EKONOMİSİ İÇİN YÜZDE 10.2'LİK KÜÇÜLME BEKLENTİSİ IMF'nin raporunda bazı ülkelere yönelik yeni büyüme tahminleri de paylaşıldı. Buna göre, daha önce yüzde 5,9 küçülmesi beklenen ABD ekonomisinin bu yıl yüzde 8 daralacağı öngörüldü. Ülke ekonomisine ilişkin 2021'e ait büyüme beklentisi ise yüzde 4,7'den yüzde 4,5'e düşürüldü. Euro Bölgesi ekonomisinin de bu yıl yüzde 10,2 küçüleceği tahmin edilirken, 2021'de yüzde 6 büyüyeceği öngörüldü. Bölge ekonomisinin daha önce bu yıl yüzde 7,5 daralacağı, gelecek yıl ise 4,7 büyüyeceği tahmin edilmişti. Avrupa'nın önde gelen ekonomilerinden Almanya'nın büyüme tahmini bu yıl için yüzde eksi 7'den yüzde eksi 7,8'e düşürülürken, 2021 için yüzde 5,2'den yüzde 5,4'e yükseltildi.Avrupa'da Kovid-19 salgınından en çok etkilen ülkelerden İtalya'nın ise bu yıla ilişkin ekonomik büyüme tahmini yüzde eksi 9,1'den yüzde eksi 12,8'e çekilirken,2021'de yüzde 4,8'den yüzde 6,3'e çıkarıldı. Fransa ekonomisine yönelik büyüme tahmini de bu yıl için yüzde eksi 7,2'den yüzde eksi 12,5'e düşürülürken, gelecek yıla ilişkin büyüme tahmini yüzde 4,5'ten yüzde 7,3'e yükseltildi.İspanya'nın bu yıla ilişkin ekonomik büyüme tahmini yüzde eksi 8'den yüzde eksi 12,8'e çekildi ve gelecek yıla ilişkin büyüme tahmini yüzde 4,3'ten yüzde 6,3'e çıkarıldı. İngiltere için 2020 büyüme tahmini ise yüzde 6,5'ten yüzde eksi 10,2'ye düşürülürken, 2021 beklentisi yüzde 4'ten yüzde 6,3'e yükseltildi.Japonya'nın büyüme tahminleri ise yüzde bu yıl için yüzde eksi 5,2'den yüzde eksi 5,8'e ve gelecek yıl için yüzde 3'ten 2,4'e revize edildi. Söz konusu revizyonlarla, gelişmiş ülkeler grubuna yönelik büyüme beklentisi 2020 için yüzde eksi 6,1'den yüzde eksi 8'e indirilirken, 2021 için yüzde 4,5'ten yüzde 4,8'e çıkarıldı. GELİŞMEKTE OLAN EKONOMİLER İÇİN YÜZDE 3'LÜK KÜÇÜLME ÖNGÖRÜLDÜ Yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinin büyüme tahminlerine de yer verilen rapora göre,Kovid-19 salgınının ortaya çıktığı Çin'de bu yıla ilişkin ekonomik büyüme beklentisi, yüzde 1,2'den yüzde 1'e düşürüldü. Çin ekonomisinin gelecek yıla ilişkin büyüme beklentisi ise yüzde 9,2'den yüzde 8,2'ye çekildi. Hindistan ekonomisinin bu yıla dair büyüme beklentisi yüzde 1,9'dan yüzde eksi 4,5'e revize edilirken, gelecek yıla ilişkin büyüme tahmini yüzde 7,4'ten yüzde 6'ya düşürüldü. Rusya ekonomisine yönelik büyüme tahmini de bu yıl için yüzde eksi 5,5'ten yüzde eksi 6,6'ya çekilirken, gelecek yıla ait büyüme beklentisi yüzde 3,5'ten yüzde 4,1'e yükseltildi. Bu yılki büyüme beklentisi yüzde eksi 5,3'ten yüzde eksi 9,1'e revize edilen Brezilya ekonomisinin gelecek yıla ilişkin büyüme tahmini ise yüzde 2,9'dan yüzde 3,6'ya çıkarıldı. Burevizyonlarla, yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ülke ekonomilerineyönelik büyüme beklentisi, 2020 için yüzde eksi 1'denyüzde eksi 3'e çekildi ve 2021 için yüzde 6,6'dan yüzde 5,9'a düşürüldü. Türkiye'ye ilişkin tahminlerde değişikliğe gidilmezken, ülke ekonomisinin bu yıl yüzde 5 daralacağı,2021'de yüzde 5 büyüyeceği öngörüldü.

26 Haziran 2020 Cuma