tatil-sepeti
Ekimdeki vergiye yeni takvim önerisi

Avdagiç, “Turizm, otelcilik, yeme-içme, fuarcılık, kültür-sanat ve bu alanlarla bağlantılı şirketler için Kısa Çalışma Ödeneği’nin yılbaşına kadar uzatılması gerektiğine inanıyoruz” diye konuştu. Üreticilerimizin yavaş yavaş da olsa Çin’den pay aldığını belirten Avdagiç, “Düne kadar bizim kapısında beklediğimiz kimi dev alıcıların şimdi bizim kapımıza kadar gelerek pazarlığa oturduklarına şahit oluyoruz” dedi. HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL / MÜGE BİBER / ŞEREF KILIÇLI İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, “Özel sektörün ekim ayından itibaren ödeme termini gelen ertelenmiş SGK primi, KDV, stopaj ve Kurumlar ile Gelir Vergisi için 2021’de makul bir ödeme takvimi oluşturulmasını arzu ediyoruz” dedi. Avdagiç, Oda’nın ağustos ayı aylık olağan Meclis toplantısında yaptığı konuşmada, Merkez Bankası’nın piyasadaki likiditeyi çekmek için peş peşe adımlar atarken, vergi ödemeleri ile piyasadan yeni para çekilişinin yaşanmamasının şimdi daha önemli olduğunu kaydetti. Şekib Avdagiç, “Ekimde vadesi gelen ertelenmiş prim ve vergi ödemelerinin 2021 yılı içinde tahsili, iş dünyasının Covid-19 kalıntılarını temizleyip, yılın son çeyreğini kazanmasına önemli katkı sağlayacaktır” dedi. Hükümetin aldığı tedbirlerin ve vatandaşın pandemi ile yaşama deneyiminin normalleşme döneminde Türkiye’nin en büyük gücü olduğunu vurgulayan Avdagiç, “2020’nin son iki çeyreği, reel sektörün koronavirüse karşı güç kazanma, basketbol deyimiyle ‘ribaunt alma’ dönemi olacak” diye konuştu. AŞI BULUNANA KADAR ‘Aşısı’ tam anlamıyla bulunana, hatta yaygınlaşana kadar pandemi ile mücadeleyi bırakmamamız gerekiyor” diyen Avdagiç, aşı geliştirme konusunda dünya ile birlikte Türkiye’nin de ciddi çalışmalar içinde olduğunu hatırlattı. Avdagiç, “Sayın Cumhurbaşkanımızın iki aşı çalışmasında deneme safhasında bulunulduğunu açıklaması bizi gururlandırıyor. Görünen o ki, aşı yaygınlaşana kadar da Covid-19 ile birlikte yaşama yöntemlerini arayacağız” dedi. Avdagiç, Türkiye’nin 2.5 ayını geride bıraktığı normalleşme sürecinde, virüsün küresel ölçekte muhtemel ikinci dalgasına karşı da gücünü artırdığını ifade etti. İTO Başkanı Şekib Avdagiç, pandemi aylarında iş dünyamızın kayıplarını geri almasına hükümetin tam destek verdiğini belirtti. KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ Özellikle Kısa Çalışma Ödeneği’nin Türkiye’nin üretimden ve istihdamdan kopmamasında etkili rol oynadığını vurgulayan Avdagiç, “En son Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Zehra Zümrüt Selçuk, Kısa Çalışma Ödeneği’nin 1 ay daha uzatıldığını açıkladı. İTO olarak, bunun kritik sektörlerde en azından yıl sonuna kadar devam ettirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Özellikle pandemi sürecinden hâlâ çok fazla etkilenen turizm, otelcilik, yeme-içme, fuarcılık, kültür-sanat ve bu alanlarla bağlantılı faaliyet gösteren şirketler için Kısa Çalışma Ödeneği’nin yılbaşına kadar uzatılmasının faydalı olacağı kanaatindeyiz” diye konuştu. Hükümetin aldığı tedbirler sonucu oluşan güvenle birlikte ekonomimizin de hızla toparlanma yoluna girdiğini kaydeden Şekib Avdagiç, şunları söyledi: “Türkiye İstatistik Kurumu ve Merkez Bankamızın mevsimsellikten arındırılmış son verileri ışığında, güven endekslerine baktığımızda şunu görüyoruz: Artık dört temel güven endeksinin, yani inşaat, reel sektör, perakende ve hizmet sektörleri güven endekslerinin üçü salgın öncesi düzeye çıkmıştır. Hatta aylık bazda olumlu anlamda o düzeyleri aşmıştır.” DEV ALICILAR ŞİMDİ KAPIMIZA GELİP PAZARLIĞA OTURUYOR Türkiye’nin salgınla mücadeleden diri çıkmasının ve her koşulda üretimden kopmamasının karşılığını almaya başladığına işaret eden Şekib Avdagiç, şöyle konuştu: “Salgının ilk günlerinde ‘Siparişlerin bir bölümünün Uzak Doğu’dan ve bilhassa Çin’den Türkiye’ye kayabileceğini’ söylemiştik. Üreticilerimiz yavaş yavaş da olsa Çin’den pay alıyor. Çin’den pay almaya başlamamızın, Çin’in güçsüzlüğü ile bir ilgisi yok. Bu konuda en önemli iki etkinin biri, alternatifsiz kalmak istemeyen küresel değer zincirlerinin tercihlerindeki farklılaşmadır. Diğeri ise Türkiye’nin salgınla mücadeleden diri çıkması, her koşulda üretimden kopmamasıdır. Küresel markaların, dünya değer zincirinin güçlü aktörlerinin Türk firmalarıyla temasları artıyor. Hatta, düne kadar bizim kapısında beklediğimiz kimi dev alıcıların şimdi bizim kapımıza kadar gelerek pazarlığa oturduklarına şahit oluyoruz. Bunlar güzel gelişmeler. Şimdi bu gelişmeyi kalıcı hale getirmek önemli.” GELECEĞİMİZ, ‘FABRİKAYA DÖNÜŞEN KREDİ’ İLE ÇOK DAHA İYİ OLACAK Döviz kurunda yaşanan dalgalanmayı değerlendiren Avdagiç, “Döviz kurunun bir süre sonra makul seyre döneceğine güvenimiz tamdır” mesajı verdi. Avdagiç, “Genelde siyasi iradenin kararlılığı ve özelde ise ekonomi yönetiminin doğru yaklaşımıyla BDDK’nın normalleşme, TCMB’nin de sıkılaştırma yönlü attıkları adımlar da kurun makul seviyelere gerilemesine olumlu etkide bulunacaktır. Daha önce de benzer gelişmeler ve girişimler tecrübe ettik. Türkiye, normalleşmeyi sağlayacak iradeye ve güce sahiptir” dedi. Avdagiç, iş dünyası olarak, hükümetin yerli üretim ve ihracatı artırmaya yönelik teşvik ve fonlama kararlılığının en güçlü savunucusu ve destekçisi olduklarını belirterek, şöyle devam etti: “Çünkü bizim bundan sonra kaynaklarımızı, yerli ve milli üretimden yana kullanmaktan başka çaremiz yoktur. Geleceğimiz, ‘fabrikaya dönüşen kredi’ ve ‘ülkemize döviz getirecek teşvikle’ çok daha iyi olacaktır. Türkiye’nin verimli büyüme formülünün çarpanları ‘ihracat için üretim’ ve ‘güçlü iç tüketim’dir. Bu nedenle, Türkiye’nin endüstriyel kapasitesinin yükselişi için kazandığımız her bir lirayı ülkemize döviz getirecek, üretime dönüşecek işlere harcamalıyız.” MECLİS’TEN YANSIMALAR TÜRKİYE, OYUNDA YERİNİ DAHA DA SAĞLAM ALIR İTO Meclis Başkanı Öztürk Oran, 7. ayını geride bıraktığımız pandemi sürecinde Türkiye’nin dünyaya ilham veren ülkelerden biri haline geldiğini söyledi. Öztürk Oran, “Hükümetimizin özel sektör sağlık sisteminin gelişmesine verdiği destek ve kamu temelli sağlık yatırımlarına devam etmesi, büyük bir sağlık krizinin başarılı şekilde yönetilmesine olanak tanıdı. Böyle bir süreçte ekonomiye ihtiyaç duyduğu can suyunu veren kamu bankalarımız, devlet bankacılığı kavramının ne denli önemli olduğunu dünyaya bir kez daha hatırlattı. Keza eğitim ve savunma alanlarında da kamu ağırlığını koruyan Türkiye, dış ekonomik şokların yönetiminde son derece başarılı bir sınav veriyor. Tüm bunların sonucunda, ülkemizde pandeminin ekonomi üzerindeki ağırlığının pek çok ülkeyle kıyasladığımızda çok daha sınırlı olduğunu görüyoruz” dedi. Ekonomideki göstergelerin özellikle yılın ikinci yarısına ilişkin pozitif beklentileri güçlendirdiğini belirten Oran, bu dönemden nemalanmaya çalışan manipülatörlere de dikkat çekti. “Dünya finans piyasasındaki hareketlilikten Türkiye de payına düşeni alıyor” diyen Oran, şöyle devam etti: “Döviz kuru, altın fiyatı gibi anlık göstergeler ekonomiye ışık tutmaz. Bu süreçte felaket tellallarına prim vermeden oluşan yeni dengeleri fırsata çevirmeliyiz. Mesela Euro’nun yükselişi, ihracatını Avrupa’ya taşımış bir Türkiye için ancak ve ancak avantaj olur. İhracatta ibrenin yeniden pozitife döndüğü bu günlerde oluşacak yeni düzeyler her neyse Türkiye oyunda yine yerini alır, hatta daha da sağlam alır.” Oran, büyük zaferlerin yaşandığı ağustos ayının Türk milleti için derslerle dolu bir ay olduğunu da hatırlattı. SGK primleri ötelensin Mahmut Özcan-Restoran ve Yiyecek İçecek Hizmetleri Meslek Komitesi:Restoranlar natamam açıldı. Nargile, satranç ve tavla gibi etkinliklere henüz izin yok. İstanbul’da ruhsatlı 521 nargile salonu var. Bunların birçoğu borç içinde. Ruhsatsız yerler nargile satıyor; çünkü riskleri yok. Cezalarını ödeyip yollarına devam ediyorlar. Ruhsatlı yerler bunu yapamıyor; çünkü ceza alırlarsa ruhsatları iptal olabilir. Devlet bize bir şey söylesin, tüccar ona göre önlem alsın. Ayrıca yemek kartları ve bunların komisyonları konusu öncelikli gündemimiz. Esnaf cirosunun yüzde 50’sini bu kartlardan temin ediyor. Yemek kartlarıyla ödenen miktarın cirosunu esnaf ancak 45 gün sonra kasasına ekleyebiliyor. Bir diğer sorunumuz da kiralarla ilgili. Vakıf ve belediye gibi kurumlar restoranlardan bu süreçte kira almasın. Yeni nesil ödeme cihazları yazar kasa ücretlerinin bizden bu süreçte alınmamasını talep ediyoruz. Pandemi sürecinde ödenemeyen SGK primlerinin daha da ötelenmesini istiyoruz. VERBİS’e kayıt süresi uzatılmalı Sait Kılıç-Kargo, Posta ve Depolama Meslek Komitesi: İş dünyasının ekonomik yönden büyük sıkıntılar içinde bulunduğunu biliyoruz. Bugün iş dünyasına yüklenme günü değildir. Kişisel verilerin korunması ile ilgili düzenlemeye dahil olmak için son tarih30 Eylül 2020. Bu uygulama ertelenmeli. Üyelerimizin çoğu bunu bilmiyor. İlgili düzenlemenin tarihi uzatılmazsa ödenmesi mümkün olmayan cezalarla karşı karşıya kalınacağını düşünüyorum. Kanun koyucu tarafından bu talep dikkate alınmazsa bu konuda İstanbul Ticaret Odası’nın üyelerine yeknesak hizmet sağlaması gerekiyor. Benim önerime göre Veri Sorumluları Sicil Bilgi Sistemi (VERBİS), Kamu Bilişim Sistemi adıyla hayata geçirilmeli. VERBİS’te 75 kişisel ve 13 çeşit hassas veri olduğu düşünülürse, her sektörün karşı karşıya olacağı kişisel veri türleri sektörel olarak toptan sisteme eklenebilir. Sektörüyle ilgili iş yapan herkesin bilgileri kamu bilişim sektöründe bulunabilir. Bu şekilde binlerce belge imzalatılmaktan kurtulmuş olunur. Her sektör tek bir elden bunu yapabilir. Bu husus tüm Türkiye için önerilebilir. Bu mümkün değilse eğer İTO tüm üyelerin ticaret sicil kayıtlarına bütünleşecek bir sistem organize ederek bu işi kolaylaştırabilir. Yerli üretim için kurul oluşturulmalı Rasim Bilgehan-Örme Kumaş, Çorap ve Trikotaj Meslek Komitesi: Koronavirüs vakaları pek çok ülkede tekrar artıyor. Almanya’da, İspanya’da günde 2 binin üstünde vaka çıkıyor. Ülkemizde de dünyada olduğu gibi bu salgın insan kadar ekonomi için de küresel bir tehdit. Bunun tek çözümü aşı. Küresel ekonomi ilkbahar döneminde olduğu gibi tekrar kapanmaya gidemez. Ekonomi bunu kaldıramaz. Bugün aldığımız her tedbir hem sağlık hem ekonomi için bir güvence. Sağlık Bakanlığı’nın ve sağlık çalışanlarının ortaya koyduğu gayrete karşılık bizde kişisel önlemlerimizi yerine getirmeliyiz. Bir başka konu da döviz kurlarındaki hareketlilik. Doların 6.90’dan 7.30’lara çıkmasını iyi analiz etmek lazım. İhracatçı için avantaj gibi gözükse de ani dalgalanmalar hiçbir sektör için iyi değil. Dalgalan-manın bir optimum noktası var; o çizgi aşılırsa işler yürümez. Birtakım yapısal reformlar zaruri. Ülkemizde üretimi daha az maliyetli olan ürünleri, ithal etmek durumunda kalmamalıyız. Ekonomide bir üretim seferberliği içindeyiz. Üretim, üretim, üretim, bunu her fırsatta söylüyoruz, söylemeye devam edeceğiz. Bundan sonra devletin yapacaklarının yanı sıra özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının da yapacakları var. İTO olarak üretimin yol haritasını çizerek her sektörden temsilcilerle bir araya geleceğimiz bir kurul oluşturalım. Yerli üretim için stratejik bir plan oluşturup hükümet ile paylaşalım. İTO’nun bilgi ve deneyimi bunu yapabilecek güçtedir. GEKAP tekrar düzenlenmeli Mehmet Yıldırım-Baklava, Pasta ve Şekerli Mamüller Meslek Komitesi: Son 1 ay içinde çıkan Geri Kazanım Katılım Payı (GEKAP), poşet kanunundan sonra yürürlüğe girdi. İkinci bir genelge ile kapsamı genişletilerek sektörün ve mali müşavirlerin haberi olmadan yürürlüğe sokuldu. Bu kanun ile işletmelere muhasebe olarak bir iş yükü ve vergi geldi. 20 gün içinde mali müşavirler ne yapacaklarını şaşırdılar. Bu ay vergi beyannameleri verildi. Ama işletmelerin yüzde 50’si haberi olmadığı için bu beyannameyi veremediler. Bu kanun ile bir işletme, cafe-restoran kağıt bardakta çay verse onun vergisini vermek zorunda. Plastik kaşık, çatal verse onun vergisini vermek zorunda. Ayrıca mesela bir ilaç firması ilacı kutuya koyacak, yurtdışıdan gelen bir ürün onun bile ambalaj vergisini sizden alıyor. Bu verginin kaynağından alınması gerekiyor. İTO olarak bu kanunun ertelenmesi veya düzenlenmesi için çalışma yapılmasını talep ediyoruz. Bir başka konu olan kira stopajında indirimin kalıcı olmasını istiyoruz. Düzenlemelerde STK’lardan görüş alınmalı Hacı Demir-Mali Müşavirlik Meslek Komitesi: GEKAP ile ilgili kanunda hiçbir sivil toplum kuruluşundan görüş alınmadan düzenleme yapıldı. 2019 yılından beri bu konuda mücadelemiz sürüyor. Mükellef olsun veya olmasın herkes beyannameye tabi deniliyor. Çevrecilik açısından topluma bir dönüşü olabilir belki ama kanunu çıkartan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı değil, Maliye Bakanlığı. Mali müşavirler bu dönemde kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izinler gibi çok fazla yoğunluğu varken bir de bu beyanname ile uğraşmak durumda kalıyorlar. Bakanlıkların bu gibi düzenlemelerde artık sivil toplum örgütleri ile taslakları paylaşarak görüş alması gerekiyor. Tarihi yapıları hepimiz korumalıyız Serkan Bilir-Restorasyon ve İzolasyon Meslek Komitesi: Tarihi yapıların restorasyonu ile ilgili birçok haber görüyoruz. Komite olarak bu konuda çok mücadele veriyoruz. Bu yapıları korumak sadece belediye ve bakanlıkların görevi değil, vatandaş olarak hepimiz bu yapıları sahiplenip korumalıyız. Rücu davaları sorunu devam ediyor Abdülkadir Turan-İşletme Destek Hizmetleri Meslek Komitesi: Dünyayı etkisi altına alan çağımızın felaketi pandemiden ülkemiz ve sektörler de etkilendi. Ancak bu dönemde de rücu davaları sorunu devam ediyor. Kamu idareleri tarafından şirketlere rücu davaları açılıyor. Şirketler bu sebeple sıkıntı yaşıyor. Yeni normal döneminde mahkemeler tekrar açılınca bu konuda her gün yüzlerce dava açılmaya devam etti. Bu sorun 10 bini aşkın İTO üyesi firmayı etkiliyor. Mesele küçük bir yasal değişiklikle çözülebilecekken bürokrasi bu işi maalesef erteliyor. Rücu davalarının mahiyetine baktığımızda, alt işverenleri uhdesinde çalıştıran şirketler vardı. Bu şirketler alt işverenlerden kaynaklı kıdem tazminatlarını öngörmemişlerdi. Hatta 2014 yılında bu konuyla ilgili yasa da çıkmıştı, kamu tarafı ödeyecek denilmişti. Ancak yasada rücu edilemez diye bir madde yoktu ve bu gerekçesiyle davalar açıldı. Davalarda firmaların aleyhine kararlar çıkmaya başladı. Kamu kuruluşları firmalara hızlı bir şekilde icra takibi yapmaya başladı. İTO, bu konuda çözüm için görüşünü beyan ediyor. İTO Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Doğan Salman Bey bu konuda yapılan çalışmaları takip ediyor. Sektörlerin katkısıyla küçük bir yasal düzenleme ile çözüm konusunda girişimler sürdürülmeli. Faaliyet raporunda gümrük müşaviri olmalı Serdar Keskin-Gümrük Müşavirliği Meslek Komitesi: Gümrükler Genel Müdürlüğü 6 Temmuz’da elektronik dilekçe konusunda bir genelge yayınladı. Avukatlara da şifre verilmesi konusunu talimata bağladı. Gümrük Kanunu’nun 5. maddesi açık ve net. Kanuna aykırı bir düzenleme yapılamaz. Her türlü dilekçe elektronik ortamda takip edilecek. Elektronik ortamda şifre verilmesine gerek yok. Diğer bir konu, gümrüklerde Kabahatler Kanunu’na geri döndük. Oysa gümrükte bir usulsüzlük olursa bunun Gümrük Kanunu’nda zaten cezası var. İştirak suçlaması konusunda yorumlamadan kaynaklı bazı sorunlar var. Danıştay 7. Dairesi, cezalarda muhakkak kasıt unsuru aranacak diyor. İştirakin kanıtlanması gerekir diyor. İştirak iddiasıyla yapılan cezai işlemlerde Danıştay’ın kararına dikkat edilmeli. Bir diğer mesele, gümrüklerde yetkilendirilmiş yükümlü statüsünde olan firmalar var. Bunlardan yıllık faaliyet raporu isteniyor. Bu faaliyet raporunu danışmanlık şirketlerine yaptırıyorlar. Ancak o danışmanlık firmasının raporunda gümrük müşavirinin bulunması şartı yok. Gümrük müşaviri de o danışmanlık şirketinde mutlaka bulunmalı. Çünkü bu konu gümrük müşavirlerinin alanı. İhracatın ve ithalatın yüzde 55’i İstanbul’da yapılıyor. TSE’nin İstanbul’a personel takviyesi yapmasını talep ediyoruz; çünkü giden evrak personel yetersizliği sebebiyle 20 gün bekliyor. Bu durum gümrük işlemlerinin hızını da etkiliyor.Son zamanlarda kamuda çok mevzuat değişikliği görüyoruz. Mevzuat değişikliğinden önce STK’lardan mutlaka görüş alınmalı. Araç muayene istasyonları arttırılmalı Soner Biber-Motorlu Araçlar Tamir, Bakım ve İmalatı Meslek Komitesi: ABD menşeli araçların aydınlatma grubunda yedek parça sıkıntısı çekiliyor. ABD’den gelen aydınlatma grubunda CE belgesi olmadığı için gümrüklerde muayeneden geçmiyor. Oysa bu konuda ABD’de SAEK sertifikası var. ABD sertifikası kabul edilirse sorun çözülecek. Araç muayene istasyonlarının artırılması konusunda da talebimiz var. İstanbul’da her ilçe bir şehir gibi. Her ilçede butik olarak muayene istasyonu açılması konusunda destek istiyoruz.

17 Ağustos 2020 Pazartesi

Konut satışlarında rekor

Türkiye İstatistik Kurumu, temmuz ayına ilişkin konut satış istatistiklerini açıkladı. Buna göre, ülke genelinde temmuzda satılan konut sayısı bir önceki aya göre yüzde 20,7, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 124,3 arttı. Temmuzda satılan konut sayısı 229 bin 357 oldu, böylece tüm zamanların en yüksek satış rakamına ulaşıldı. Konut satışlarında, İstanbul 39 bin 432 konutla (yüzde 17,2) ilk sırada yer aldı. İstanbul'u, 26 bin 885 konut satışıyla (yüzde 11,7) Ankara, 15 bin 614 konut satışıyla (yüzde 6,8) İzmir izledi. En az artış olan iller 19 konutla Hakkari, 30 konutla Ardahan ve 74 konutla Şırnak olarak kayıtlara geçti. İPOTEKLİ KONUT SATIŞLARI İpotekli konut satışları temmuzda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 900,6 artarak 130 bin 721'e çıktı. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı yüzde 57 olarak belirlendi. İpotekli satışlarda İstanbul 24 bin konut ve yüzde 18,4 payla ilk sırada yer aldı. Toplam konut satışları içinde ipotekli satış payının en az olduğu il 7 konut ile Hakkari oldu. Diğer konut satışları temmuzda, yıllık bazda yüzde 10,6 artarak 98 bin 636 olarak tespit edildi. Bu kategoride İstanbul 15 bin 432 konut satışı ve yüzde 15,6 payla ilk sırada yer aldı. İstanbul'daki toplam konut satışları içinde diğer satışların payı yüzde 39,1 olarak kaydedildi. Ankara 8 bin 961 diğer konut satışıyla ikinci sırada bulunurken, bu ili 5 bin 837 konut satışıyla İzmir izledi. Diğer konut satışının en az gerçekleştiği il 12 konutla Hakkari oldu. 67 BİN 937 KONUT İLK DEFA SATILDI İlk defa satılan konut sayısı temmuzda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 74,5 yükselerek 67 bin 937'ye ulaştı. Toplam konut satışları içinde ilk satışın payı yüzde 29,6 oldu. İlk satışlarda İstanbul 10 bin 429 konutla en yüksek payı (yüzde 15,4) aldı. İstanbul'u 6 bin 355 konut satışıyla Ankara, 4 bin 524 konut satışıyla İzmir takip etti. İkinci el konut satışları temmuzda geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 155 artarak 161 bin 420 olarak gerçekleşti. İstanbul 29 bin 3 ikinci el konut satışı ve yüzde 18 payla bu alanda da ilk sırada yer aldı. İstanbul'daki toplam konut satışları içinde ikinci el satışların payı yüzde 73,6 oldu. İstanbul'u 20 bin 530 konut satışıyla Ankara, 11 bin 90 satışla da İzmir izledi. YABANCILARA 2 BİN 741 KONUT SATILDI Yabancılara yapılan konut satışları, temmuzda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 34,6 azalarak 2 bin 741 oldu. Bu alanda ilk sırada 1046 konut satışıyla İstanbul bulunurken, bu ili 615 satışla Antalya, 230 satışla Ankara, 101 satışla Mersin ve 88 ile Yalova izledi. Temmuzda Türkiye'den, İran vatandaşları 540, Irak vatandaşları 388, Rusya Federasyonu vatandaşları 154, Afganistan vatandaşları 149 ve Almanya vatandaşları 143 konut edindi. Ocak-temmuz döneminde 854 bin 126 konut satışı gerçekleşerek, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 40,5 artış gösterdi. Bu dönemde ipotekli konut satışı yüze 313,9 artarak 397 bin 95, diğer satış türlerinde ise yüzde 10,8 azalarak 457 bin 31 oldu. Bu dönemde ilk defa satılan konutlar yüzde 8,4 artarak 265 bin 709 oldu. İkinci el konut satışları da yüzde 62,1 artarak 588 bin 417 olarak gerçekleşti.

17 Ağustos 2020 Pazartesi

İkinci el taşıt satışında yeni dönem

Ticaret Bakanlığı’nın, İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelikte Değişik Yapılmasına Dair Yönetmeliği Resmi Gazete'de yayımlandı. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, yaptığı yazılı açıklamada, yönetmeliğinikinci el taşıt ticaretinin adil rekabet koşulları altında, kolay, hızlı ve güvenli bir ortamda yapılmasını sağlamanın yanı sıra sektörün sağlıklı bir işleyişe kavuşturulması amacıyla hazırlandığını,bu kapsamda ilgili tüm tarafların görüş ve katkılarının alındığını belirtti. Pekcan, halihazırda faaliyette olan işletmelerin yetki belgesi almaları için öngörülen ve daha önce 2 defa uzatılan geçiş sürecinin bu defa uzatılmadığına işaret ederek, "İkinci el motorlu kara taşıtı ticareti yapan ve yetki belgesini bugüne kadar almayan işletmelerin 31 Ağustos 2020'ye kadar yetki belgesi almaları gerekmektedir. Bakanlıkça aksi tespit edilmedikçe, bir takvim yılı içinde 3'ten fazla taşıt satışı ticari faaliyet kabul edilecek ve kayıt dışı ticari faaliyetler takip edilerek yaptırım uygulanacak" bilgisini verdi. Satışı yapılan taşıt sayısı hesaplanırken Türkiye Noterler Birliğinden alınan verilerin esas olacağını belirtenPekcan, aynı kişinin hem kendi adına hem de vekaleten yaptığı tüm satışların dikkate alınacağını bildirdi. Bakan Pekcan, iş yeri açma ve çalışma ruhsatının, yetki belgesi verilmesinde aranan şartlar arasına eklendiğini vurgulayarakşunları ifade etti: "Artık ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretine ilişkin iş yeri açma ve çalışma ruhsatına sahip olmayan işletmelere yetki belgesi verilmeyecek. Ayrıca belediyelere getirilen yükümlülükler ile ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretine ilişkin ruhsat düzenlenen işletmeler de Bakanlığımızca takip edilecek ve yetki belgesi almadan faaliyette bulunan işletmeler belirlenebilecek. Mevzuata uygun faaliyet gösteren işletmelerin haklarını korumak adına büyük önem taşıyan ve bu işletmelerce de talep edilen söz konusu düzenlemelerle, ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretinde haksız rekabetin ortadan kaldırılmasını, suni fiyat artışlarının ve kayıt dışılığın önlenmesini amaçlıyoruz." YETKİ BELGESİ VERİLMESİNDE BÜROKRASİ AZALTILDI Düzenlemeyle yetki belgesi verilmesi ve yenilenmesinde bürokrasinin de azaltıldığına dikkati çeken Pekcan, "Bugüne kadar hem belediyeler hem de ticaret il müdürlükleri tarafından 2 ayrı iş yeri kontrolü yapılmakta iken bundan böyle bu kontrol yalnızca belediyeler tarafından ruhsat düzenlenmeden önce yapılacak" ifadesini kullandı. Pekcan, daha önce düzenlenen ve geçerlilik süresinin 5 yıl olduğu belirtilen yetki belgeleri için yenileme başvurusu yapılmasıgerekmediğini, Bakanlıkça verilen yetki belgelerinin artık yönetmelik hükümleri çerçevesinde iptal edilinceye kadar geçerli olacağını bildirdi. Yönetmelik hükümlerine aykırı hareket eden işletmelere Ticaret Bakanlığınca hem idari para cezası uygulanacağını hem de yapılan uyarıya rağmen aykırılığı ortadan kaldırmayan veya tekrarlayan işletmelerin yetki belgelerinin iptal edileceğini vurgulayan Pekcan,bu sayede hizmet kalitesinin artırılmasına ve tüketici mağduriyetlerinin önlenmesine katkı sağlanacağını ve sektörün mevzuata uygun faaliyet göstermeyen işletmelerden arındırılacağını kaydetti. İLANLARDA TÜKETİCİLERİ YANILTICI BİLGİ VE BELGELERE YER VERİLEMEYECEK Pekcan, ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretine yönelik ilan yapan işletmelerin, tüm ilanlarında yetki belgesi numarasına yer vermek ve yetki belgesindeki işletme adı veya unvanını kullanmak zorunda olacağına dikkati çekerek şu bilgileri verdi: "İlanlarda tüketicileri yanıltıcı bilgi ve belgelere yer verilemeyecek. Bu yükümlülüklere uymayan işletmelere Ticaret Bakanlığınca idari para cezası uygulanacak ve işletmenin yetki belgesi iptal edilebilecek.Diğer taraftan, işletmelerin taşıt satış ilanlarının yayımlandığı ilan siteleri yetki belgesine sahip olmayan işletmeleri üye yapamayacak, ilanlara ilişkin talep ve şikayetleri etkin şekilde sonuçlandıracak ve ilanlara ilişkin bilgileri Bakanlığa iletecek. Vatandaşlarımızın, ticari faaliyet kapsamında olmayan ikinci el taşıt ilanlarına ise herhangi bir kısıtlama getirilmiyor, bu ilanlar eskiden olduğu gibi verilmeye devam edilecek. İlan siteleri için getirilen bu kurallar 1 Ocak 2021'de yürürlüğe girecek.Yapılan düzenlemeler sayesinde yetkisiz verilen ve aldatıcı niteliği bulunan ilanların sebep olduğu haksız rekabet ve tüketici mağduriyetleri önlenirken, yetki belgesiz ticari faaliyetler de Bakanlıkça takip edilerek cezalandırılabilecek." Ekspertiz raporunun satıştan önceki 3 gün içinde alınması gerekeceğini ifade eden Pekcan, raporun bu süre içinde alınmaması durumunda, "rapor alınmamış gibi" işlem göreceğini vurguladı. GÜVENLİ ÖDEME SİSTEMİYLE DOLANDIRICILIK RİSKİ BERTARAF EDİLECEK Pekcan, ikinci el taşıt alım satımındaki nakit ödemelerde "Güvenli Ödeme Sistemi"nin kullanılmasının zorunlu hale getirildiğini belirterek, "Güvenli Ödeme Sistemi sayesinde taşıt alım satımında yaşanan dolandırıcılık ve sahtecilik faaliyetleri ile çalınma riskleri bertaraf edilecek, para transferlerinin hızlı ve kolay biçimde yapılması ve kayıt altına alınması sağlanacak. Ayrıca, tüm taraflar açısından modern, güvenli ve teknolojik bir altyapıyla zaman, iş gücü ve maliyet avantajı yaratılacak, aynı zamanda işlemlerin kayıt altına alınması ve kamu otoritelerine güvenilir verilerin sağlanması suretiyle kayıt dışılığın azaltılmasına da katkı sağlanacak" değerlendirmesinde bulundu. Daha önce yetki belgesi verilen işletmelere 30 Haziran 2021'e kadar süre verildiğini vurgulayan Pekcan, şunları kaydetti: "Daha önce Bakanlığımızca yetki belgesi verilen işletmelerin, ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretine ilişkin iş yeri açma ve çalışma ruhsatlarını ve İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik'teki ilgili iş yeri şartlarına haiz olduklarını gösteren belgeyi 30 Haziran 2021'e kadar İkinci El Motorlu Kara Taşıtları Bilgi Sistemi'ne aktarmaları gerekiyor. Yükümlülüğün bu tarihe kadar yerine getirilmemesi halinde bu işletmelerin yetki belgeleri iptal edilecek."

17 Ağustos 2020 Pazartesi

Daha büyük acılara karşı hazırlıklı olmalıyız

GYODER Başkanı Mehmet Kalyoncu, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 21. yıl dönümü nedeniyle yaptığı yazılı açıklamada, depremde hayatını kaybeden vatandaşları bir kez daha rahmetle andıklarını ifade etti. “Daha büyük acılar yaşamamak için depreme karşı hazırlıklı olmalıyız” diyenKalyoncu, kentsel dönüşüm kavramının, kentsel kalkınmanın bir parçası olduğuna değinerek, “Yani bu sürece riskli yapı stokunun yıkılıp yeniden yapılması olarak değil, ekonomik, sosyolojik taraflarını da düşünerek bütüncül bir biçimde bakmak gerekiyor” değerlendirmesini yaptı. Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunun unutulmaması gerektiğine dikkati çeken Kalyoncu, “Sektör ve toplum olarak güvenli, kaliteli yapılaşma anlayışıyla hareket etmeli ve kentsel dönüşüm fırsatını iyi değerlendirmeliyiz. Burada fedakarlık gösterilmesi gerekiyorsa toplumun tüm paydaşları bu fedakarlığı göstermeli“ ifadelerini kullandı. Türkiye’nin altyapısını son yıllarda dünya standartlarının üzerine çıkardığını vurgulayan Kalyoncu, şunları kaydetti:“Herhangi bir afet durumunda, otoyolu, havalimanı, şehir hastanesi gibi imkanlar kriz yönetiminde kullanılacak çok önemli avantajlar. Öte yandan haberleşme altyapısı ve kesintisiz enerji temini de yine ülkemizin güçlü olduğu alanlar.Kamunun desteği ve yeni yasal düzenlemelerin de katkısı ile hiç vakit kaybetmeden dönüşüme odaklanılması gerekiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Türkiye’de bulunan toplam 20 milyon konutun risk alanı içindeki 6,5 milyonunun dönüşmesi gerektiğini, acil öncelikli 1,5 milyon konutun ise 2023’e kadar dönüştürüleceğini açıkladı. 300 bini İstanbul’da bulunan, ülke genelindeki toplam 1.5 milyon konutun acil dönüşümünün gerçekleştirilmesi için atılan her türlü adımın desteklenmesi gerekiyor.”

17 Ağustos 2020 Pazartesi

Binaların yüzde 90'ı güçlendirmeyle kurtarılabilir

Deprem Güçlendirme Derneği (DEGÜDER) Başkanı Sinan Türkkan,olası 7,5 ve üzeri şiddetli bir depremde zarar görmesi muhtemel 490 bin binadan437 bin 709'unun, yüzde 89'unun, hafif veya orta hasar görmesinin beklendiğini ifade ederek, "Geriye kalan yüzde 11'lik kısmında ağır veya çok ağır hasar olacağı öngörülüyor.Ağır ve orta hasar alabilecek riskli binalar, kentsel dönüşüme göre çok daha kısa sürede ve daha az maliyetle güçlendirilerek depreme dayanıklı hale getirilebilir" dedi. Türkkan,Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nün 7,5 ve üzeri şiddette olası bir İstanbul depreminde meydana gelebilecek hasara ilişkin bilgilerin de yer aldığı araştırmasını mercek altına aldıklarını bildirdi. Araştırmanın, İstanbul'da bulunan 1 milyon 165 bin binanın 490 bininin 7,5 ve daha yüksek şiddetli depremlerde hasar göreceğini ortaya koyduğunudile getiren Türkkan, bu rakamın toplam bina sayısının yüzde 42'sine denk geldiğini söyledi. Türkkan, bu490 bin binanın,301bininin hafif hasarlı,137 binininda orta hasarlı olacağının öngörüldüğünü belirterek,39 binininağır, 13 bin adedininise çok ağır hasarlı olacağının tahmin edildiğini vurguladı. 5.8 MİLYON KİŞİ YAŞIYOR Sinan Türkkan,muhtemel bir depremin kentteki riskli binalarda ciddi hasar bırakabileceğini ifade ederek, şunları kaydetti:"Yani olası 7,5 ve üzeri şiddetli bir depremde hasar alması muhtemel 490 bin binadan 437 bin 709'unun, yüzde 89'unun, hafif veya orta hasar görmesi bekleniyor. Geriye kalan yüzde 11'lik kısmınağır veya çok ağır hasarlı olacağı öngörülüyor. Ağır ve orta hasaralabilecek riskli binalar, kentsel dönüşüme göre çok daha kısa sürede ve daha az maliyetle güçlendirilerek depreme dayanıklı hale getirilebilir." Türkkan, 490 bin binada 1 milyon 960 bin konutun bulunduğunu belirterek, "Güçlendirilerek kurtarılabilecek 438 bin binada bulunan, tamamen bilimsel metotlarla güçlendirilerek kurtarılabilecek konut sayısı da 1 milyon 751 bine denk geliyor. Bu konutlarda da 5,8 milyon kişi yaşıyor. Söz konusu rakam, güçlendirmenin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor" dedi. TAMAMEN BİLİMSEL, DAHA AZ SÜRELİ VE MALİYETLİ DEGÜDER Başkanı Türkkan,İstanbul'da özellikle 2000'den önce yapılan binaların büyük kısmının ciddi anlamda risk taşıdığına dikkati çekerek, bu binaların yapımı sırasındaki denetim eksikliğinden, donatılarının yetersiz olmasından, binalarda elle karılmış beton ve deniz kumunun kullanılmasından bahsetti. Doğru ve kontrollü yapılmamış, mühendislik hizmeti almamış, kalfaya veya ustaya bırakılmış binaların gelinen noktada sıkıntı oluşturduğunu vurgulayan Türkkan, riskli yapılarda sıkça görülen düşük beton kalitesi ve donatı yetersizliği dışında suya karşı dayanıksızlığın da bulunduğunu söyledi. Söz konusu yapılarda inanılmaz boyutta korozyon problemi görüldüğünü, demirlerin çürümüş ve paslanmış olduğunu anlatanTürkkan, "Güçlendirmede temele kadar iniliyor. Kriterlere uygun şekilde güçlendirilen binaların, deprem güvenliği açısından yeni yapılan binadan hiçbir farkı kalmıyor. Burada depremden sonra insanların dışarı sağ salim çıkması önemlidir" diye konuştu. Güçlendirmenin maliyetinin yıkıp yeniden yapmaya göre yüzde 60'a varan oranlardadaha düşükolduğunu belirtenTürkkan, maliyetlerin binadan binayadeğişebileceğini söyledi. KREDİ ACİLEN HAYATA GEÇİRİLMELİ Sinan Türkkan, depremde hayatını kaybedenvatandaşlarıbir kez daha rahmetle andıklarını ifade ederek, "Ülke olarak depremle yaşamayı öğrenmeli, güvenli yapılaşma bilinciyle hareket etmeliyiz" dedi. Nüfusun yüzde 30'dan fazlasının yaşadığıMarmara Bölgesi'nin, ekonomik büyüklüğün de yarıya yakınını sağladığını aktaran Türkkan, "Bu nedenle Marmara Denizi'ndeki olası bir deprem ülkemizi tamamıyla etkileyebilir. Bir an önce harekete geçmeli, dönüşüm ve güçlendirme faaliyetlerine ağırlık vermeliyiz. Ayrıca, sektörün beklediği güçlendirme kredisinin de bir an önce çıkması gerekiyor" diye konuştu.

17 Ağustos 2020 Pazartesi