tatil-sepeti
Türkiye'de ve Dünyada Derin Teknoloji Girişimciliği Raporu yayımlandı

Teknopark İstanbul açıklamasına göre,raporda, derin teknoloji girişimcilerinin dünyadaki ve Türkiye'deki dağılımınayer verilerek ülkeler arasında gelişim kıyaslaması yapılıyor. Rapora,Türkiye'den 6 ana teknoloji kategorisi ve 12 ana sektörde faaliyet gösteren 131 derin teknoloji girişiminin kurucularıve yöneticileri katılım sağladı.İngilizce ve Türkçe olarak hazırlanan rapor, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonunda çalışan İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) iş birliğiyle gerçekleştirildi. Global girişimcilik ekonomisi yaklaşık 3 trilyon dolarlık değerlebir G7 ülkesinin GSYH'si kadar değer üretiyor. Dünyanın en büyük 10 şirketinden 7'si ve büyük küresel şirketlerin önemli bir kısmı teknoloji sektöründe faaliyet gösteriyor. 2019 yılında girişimcilik ekosistemine dünya çapında yapılan risk sermayesi yatırımları 300 milyar dolara yaklaştı. Küreselleşme, kentleşme ve dijitalleşme,son yıllarda dünya ekonomisini yönlendirirken, aynı zamanda çevreye baskı uygulayarak yeni güvensizlik biçimlerinin oluşmasına da neden oluyor. Bu bağlamda derin teknolojilerin, global sorunlarınçözümünde önemli bir yere sahip olacağı düşünülüyor. Cube Incubation'ın İSTKA desteğiyle hazırladığı rapor, derin teknoloji girişimlerinin dünyadaki ve Türkiye'deki gelişimine ışık tutuyor. DERİN TEKNOLOJİ AR-GE ÇALIŞMALARIYLA DESTEKLENEREK BÜYÜYOR "Derin teknoloji" terimi, büyük bilimsel atılımlara veya mühendislik yeniliklerine dayalı ürünler geliştiren girişimleri ifade ediyor. Yapay zeka, veri ve görüntü işleme,otonom araçlar,robotlar ve mekatronikartırılmış ve sanalgerçeklik, Endüstri 4.0, nesnelerin interneti, biyoteknoloji, yeni malzemeler ve nanoteknoloji gibi kategorilerde çalışma yapan derin teknoloji girişimleri; tarım, otomotiv ve ulaşım, tüketici ürünleri ve hizmetleri, savunma ve havacılık, enerji, çevre ve su, finans, gıda, sağlık, üretim ve yapı, telekomünikasyon ve perakende gibi alanlarda benzersiz ürün ve çözümler gerçekleştiriyor. Raporda, derin teknoloji girişimlerinin öneminin salgınla arttığının da altı çiziliyor. Salgınınilk günlerinde çok hızlı bir şekilde kullanıma sunulanKovid-19 test kitleri, salgının ilerleyen dönemlerinde hastane kapasitelerinin dolmasıyla önemi anlaşılanventilatörler veçok hızlı bir şekilde üretilip kullanıma sunulanaşıların, derin teknoloji şirketleri tarafından kullanıma sunulan "armağanlar" olduğu belirtiliyor. Derin teknoloji alanı, bilimle başlayıp Ar-Ge çalışmalarıyla desteklenerek büyüyor. Bilimsel bir keşfi veya buluşu kullanan bu girişimler, geleneksel girişimlerin aksine bir dizüstü bilgisayar ve kablosuz ağdan çok daha fazlasını gerektiriyor. Laboratuvarlara, test tesislerine, benzersiz kaynaklara, özel araçlara ve makinelere, güçlü bilgi işleme altyapısına, verilere, sermayeye ve kapsamlı düşünmeye ihtiyacı olan girişimlerin bu noktalarda desteklenmesi ise kritik bir önem taşıyor. AVRUPA'DAKİ DERİN TEKNOLOJİ ŞİRKETLERİNE YAPILAN KÜMÜLATİF YATIRIM 36 MİLYAR DOLARI AŞTI Rapora göre,tüm teknoloji girişimleri arasında derin teknoloji girişimlerinin payı 2010'da yüzde 22'lerdeyken, 2018'de yüzde 45'i aştı. Derin teknoloji alanında dünya çapında yapılan yatırımların en fazla fotonik ve elektronik kategorisinde, en az da kuantum bilgisayarlarda yapıldığı görülüyor. 2020'de dünyada 51 farklı ülkede 1.305 farklı şehirde derin teknoloji yatırımı gerçekleşmiş durumda. Raporda, derin teknoloji yatırımlarının ülkeler bazında incelemesi de yapılıyor.ABD ve Çin'in, 2015'ten 2018'e kadar derin teknoloji şirketlerine yapılan küresel yatırımların yaklaşık yüzde 81'ini gerçekleştirdiği belirtiliyor. ABD'de bu zaman zarfında 32,8 milyar dolar, Çin'de ise 14,6 milyar dolar derin teknoloji yatırımı yapıldı. Sektörde çok sayıdaAvrupa ülkesi de öne çıkıyor. Avrupa'da son yıllarda önemli bir artış görülüyor. Atomico'nunThe State of European Tech(2020)raporuna göre, 2016'da 3,9 milyar dolar tutarında olan Avrupalı şirketlere yapılan derin teknoloji yatırımları, 2019'da 10,2 milyar dolar seviyesine çıkarak zirve yaptı. Söz konusu yatırımlar,2020'nin ocak-eylül dönemi itibarıyla 8,9 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2016'dan bu yanaAvrupa'daki derin teknoloji şirketlerine yapılan kümülatif yatırım ise 36 milyar doları aştı. DERİN TEKNOLOJİ GİRİŞİM EKOSİSTEMİ OLUŞTURMA HEDEFİYLE İLERLİYORUZ Açıklamada görüşlerine yer verilenTeknopark İstanbul Genel Müdürü Bilal Topçu, Türkiye'de ve dünyada derin teknoloji girişimlerine yönelik sayılı raporlar arasında yer alan bu çalışmayı ekosisteme sunmaktan gurur duyduklarını belirterek, "Teknopark İstanbul olarak, girişimcilik ve yeni fikirlere verdiğimiz önemle girişimcilerin iş fikirlerini hayata geçirme yolunda karşılaştıkları birçok zorluğu aşmalarına çözüm üretiyoruz. Hem derin teknoloji girişimlerimizin dünyaya açılması anlamında hem de derin teknoloji alanında çalışan girişimcilere mali destek olma noktasında yoğun çalışmalar gerçekleştiriyoruz." ifadelerini kullandı. Yeni kuluçka binasıyla birlikte sağladıkları pek çok desteğin yanı sıra sürdürülebilir, öngörülebilir ve Türkiye'de ilkleri gerçekleştiren benzersiz bir derin teknoloji girişim ekosistemi oluşturmahedefiyle ilerlediklerini aktaran Topçu, şunları kaydetti: "Kısa zaman içerisinde uluslararası camiada önemli bir merkez olarak konumlanmayı hedefliyoruz. Türkiye'deki derin teknoloji girişimlerinin hizmet sağladığı ana sektörler içerisinde sırasıyla 'sağlık' ile 'üretim ve yapı'yoğunluk bakımından ön plana çıkıyor. Bu iki sektöre ek olarak temel odak alanlarımızdan 'savunma ve havacılık'sektörü de yoğun çalışılan bir diğer sektör olarak dikkat çekiyor. Kurumlar olarak bu çalışmayı iyi inceleyerek doğru adımlar atmamız girişimcilere daha iyi bir ortam sunmamızı sağlayacaktır. Yaptığımız bu çalışmanın kendi potansiyelimizi görme ve dünyaya tanıtma anlamında önemli fayda sağlayacağına inanıyorum. Türkiye'de ve dünyada Derin Teknoloji Girişimciliği Raporu, derin teknolojili girişimlere odaklanmamızdaki gerekliliğin defalarca altını çizen, çok kıymetli bir çalışma." "Türkiye'de Derin Teknoloji Girişimciliğinin Mevcut Durumu ve İhtiyaçlarının Tespiti Araştırması"nı da içeren rapora "https://www.cubeincubation.com/rapor" adresinden ulaşılabiliyor.

17 Şubat 2021 Çarşamba

Fazla tescil coğrafi işaretleri öldürür uyarısı

Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı'ndan (YÜCİTA) açıklamasında, 2020'nin, Türkiye için coğrafi işaretlerde iz bırakılan bir yıl olduğu aktarılarak,ABilişkileri yönünden oldukça verimli geçtiği,Aydın kestanesi ve Milas zeytinyağının tescillendiği hatırlatıldı. Bayramiç beyazı ve Taşköprü sarımsağının aralıktailanlarının yapıldığı, biritiraz olmaması halinde bu coğrafi işaretlerin tescilinin debüyük ihtimalle nisanda gerçekleşeceği bildirilen açıklamada, böylece Türkiye'nin AB'detescilli coğrafi işaret sayısının7'ye yükseleceği, bir yılda5 coğrafi işaretiçinyapılan tescil başvurularınınAB Komisyonu tarafından kabul edildiği kaydedildi. Açıklamada, 2020'nin, yurt içi tescillerde de bir rekor yılı olduğu, 162 coğrafi işaretin tescilinin gerçekleştiği belirtilerek, şu değerlendirmelere yer verildi: "Bu, 25 yılını dolduran uygulamaların en yükseği olup aynı yıl 27 ülkeli AB'de tescillenen coğrafi işaret sayısı sadece 41'dir. Dünyanın hiçbir ülkesinde rastlanmayan bu tescil furyası, kamuoyunun haklı olarak coğrafi işaretlerin popülizme kurban edildiği konusundaki endişelerini güçlendirmiştir. Bu endişelerin temel nedeni, coğrafi işaretlerleilgili 25 yıllık uygulamaya rağmen konuyusadece tescilden ibaretmiş gibi algılama alışkanlığınınhalen sürdüğü, sistemin temel kaldıraçlarını oluşturan'coğrafi işaret yönetişimi've 'coğrafi işaret denetimi'konularında mesafe alınamadığı ve sadece tescillerle oyalanıldığı, kısacası sistemin oturtulamadığıdır." Açıklamada, 21 Kasım 2019'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafındanaçıklanan "TarımOrman Şurası"kararları içinde "coğrafi işaretlerin yönetişim ve denetleme süreçlerinin gözden geçirilerek mevzuatın tamamlanmasının" öngörüldüğü bildirildi. FAZLA TESCİL COĞRAFİ İŞARETLERİ ÖLDÜRÜR Açıklamada, coğrafi işaretlersisteminde tescilin sadece bir başlangıç olduğu, ürüne bir katma değer sağladığı, tüketicileri aydınlattığı vehaksız rekabete karşı koruduğuancak kalitenin ve katma değerin sürdürülebilmesinin etkin bir yönetişim ve denetime bağlı olduğu vurgulandı. AB'de yaygın kanının "çok tescilin coğrafi işaretleri öldürdüğü" yönünde olduğu belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi: "Tescillerdeki inanılmaz artışlar, coğrafi işaretlerimizi itibarsızlaştırma riskini taşımakta olup ulusal ve uluslararası düzeyde 2tehlikeyegebedir. Ulusal düzeydeki risk, Türk tüketicilerin coğrafi işaretlere olan güven kaybıdır. Bu da yöresel ürünlerimiz için arzu edilmeyen sonuçlar doğurabilir. Uluslararası tehlike ise Türkiye'nin, uluslararası platformlarda coğrafi işaretlerini itibarsızlaştıran bir ülke konumuna düşmesidir. Bu da AB'den tescil almamızı zorlaştırır, hatta imkansız hale getirebilir." Açıklamada, kurumların tescil sonrasıne yapacaklarını bilmediği vebelgelerin duvarlara asıldığı, bunun temel nedenininyasal boşluklar olduğu, yönetişim boşluğu nedeniyle Türkiye'deverilen tescillerin katma değer sağlamadığı aktarıldı. Tescil sonrası yapılması gereken denetimlerin önemine dikkati çekilen açıklamada,Türk tüketicilerinincoğrafi işaretlerveamblemler konusundaki bilgi eksikliği sorununa işaret edildi. Satılan tescilli ürünler üzerinde amblem kullanılma zorunluluğu getirildiği anımsatılan açıklamada, aradan geçen3 yılı aşkın süreye rağmen tüketicileri aydınlatmaya yönelik kamu spotlarının da halen yaşama geçirilemediği vurgulandı. TÜRKİYE COĞRAFİ İŞARETLER ENSTİTÜSÜ KURULMALI Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı açıklamasında, dünyada belki de hiçbir ülkenin sahip olmadığı coğrafi işaret potansiyelinin Türkiye için büyük bir şans olduğu ve bunun iyi değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi. Bunun yolunun etkin bir coğrafi işaretsisteminin kurulmasından geçtiği, artık konu ile ilgilenen tüm kurum ve kuruluşlarınçalışmalarını derinleştirme zamanının geldiği belirtilen açıklamada, şu değerlendirmelere yer verildi:"Salgın,tarımın ve Türk halkının gıda güvenliğini oluşturan coğrafi işaretlerimizin hayati önemini göstermiştir.Tarım Orman Şurası'nın coğrafi işaretlerle ilgili kararı ivedilikle uygulanmalıdır. Bu bağlamda,coğrafi işaret yönetişimi ile ilgili olarak tescil sahibinin sorumluluklarını belirten yasal düzenleme mutlaka yapılmalıdır.Dış denetimler AB'deolduğu gibi, AB normlarına göre akredite olmuş bağımsız, tarafsız ve donanımlı özel denetim kuruluşlarınca yapılmalıdır. Etkin bir coğrafi işaret sisteminin kurulabilmesi için ulusal düzeyde yeniden bir yapılanma gerçekleştirilmeli, sadece bu işlerle uğraşacak bir Türkiye Coğrafi İşaretler Enstitüsü kurulmalıdır."

17 Şubat 2021 Çarşamba

AB, vergide kara listeye Türkiye'yi eklemedi

AB Dönem Başkanı olan Portekiz'in Maliye Bakanı Joao Leao, AB üyesi ülkelerin maliye bakanlarının video konferans yöntemiyle gerçekleştirdiği toplantının ardındanaçıklamalarda bulundu. AB'nin vergi alanında iş birliği yapmayan ülkeleri içeren kara listesinin güncellendiğini bildirenLeao, söz konusu listeye Türkiye'yieklememe kararı alındığını söyledi. Leao, "Türkiyelistede yer almıyor. Türkiye ile vergi alanındaiş birliğinde ilerleme kaydettiğimiz için listeye eklenmedi."ifadesini kullandı. En son ekim ayında güncellenenAB'nin vergi konusunda iş birliği yapmayan ülkeler listesinde Amerikan Samoası, Anguilla, Barbados, Fiji, Guam, Palau, Panama, Samoa, Trinidad ve Tobago, ABD Virjin Adaları, Vanuatu ve Seyşeller yer alıyor. Çok sayıda şirket ve bireyin off-shore hesaplar kullanarak vergiden kaçtıklarının ortaya çıkması üzerine2017 yılında AB,"vergi cennetleri listesi" belirleme sürecini başlatmıştı. Vergi kaçırmayla mücadele etmeyi amaçlayan listenin hazırlık aşamasındaçeşitli ülkelerin vergi sistemleri incelemeye alınmıştı. Bir ülkedeki vergi uygulamaları bir başka ülkeden vergi kaçırılmasına imkan sağladığı takdirde AB'nin kara listesine alınıyor. Söz konusu durumu düzeltmeye yönelik reformlar taahhüt eden ülkeler, kara listeden çıkarılıyor. Liste, her yıl şubat ve ekim aylarında güncelleniyor. Kara listedeki ülkelerin AB ile finansal işlemleri daha sıkı biçimde denetleniyor. AB üyesi ülkeler, vergi kara listesinde"vergi standartlarına uygun davrandıkları" varsayılarak yer almıyor. ÖzellikleLüksemburg, Malta, Hollanda, İrlandave Güney Kıbrıs Rum Yönetimi gibi cazip vergi imkanları sunan AB ülkelerinin listede yer almaması ise dikkati çekiyor.

17 Şubat 2021 Çarşamba

Türkiye ile Rusya arasındaki ticaret demir yolu taşımacılığıyla artacak

Rusya Demiryolları Genel Müdür Birinci Yardımcısı Sergey Pavlov, Türkiye ve Rusya arasındaki ilk ihracat blok treninin, Bakü-Tiflis-Kars (BTK) rotası üzerinden 9 Şubat'ta Moskova yakınlarındaki Kaluga bölgesine varmasının ardından iki ülke arasındaki demir yolu ticaretine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Rusya ile Türkiye arasında karşılıklı yarar sağlayan iş birliğinin iyi bir geçmişe, istikrarlı ve olumlu göstergelere sahip olduğunu vurgulayan Pavlov, "Rus demir yollarının katılımıyla Rusya ile Türkiye arasında dış ticaret mallarının taşınması 2020'de 20 milyon tonu aşarak 2019'a göre yüzde 10 arttı." dedi. 2017'de BTK hattını kullanan yeni bir demir yolu güzergahının başlatıldığını anımsatan Pavlov, "Ardından Mayıs 2019'da Türkiye ve Rusya'nın katılımıyla bu hat boyunca taşımacılığın geliştirilmesine yönelik bir mutabakat anlaşması imzalanması da ülkelerimizi doğrudan demir yolu bağlantısı ile birbirine bağladı." ifadesini kullandı. Dış ticaret mallarının BTK güzergahı boyunca düzenli olarak demir yolu ile taşınması için gerekli tüm önlemleri almaya hazır olduklarını belirten Pavlov, "Tahminlerimize göre, bu rotanın süre ve fiyat göstergeleri diğer ulaşım şekillerinden daha avantajlı olacak. Yükleme ve boşaltma sürelerini saymazsak tahmini nakliye süresi 10 gün olacak ve bu da deniz yoluyla taşımadan ortalama iki kat daha hızlı olacaktır." diye konuştu. Pavlov, demir yolu taşımacılığının hava koşullarıyla ilgili risklere tabi olmadığına işaret ederek, "Ayrıca, epidemiyolojik açıdan daha güvenlidir. Yükün minimum kişisel temasla teslim edilmesini sağlar. Bildiğiniz gibi, tek sürücülü bir tren, yaklaşık 80 kamyon ve sürücünün yerini alabilir." dedi. DEMİR YOLU SEKTÖRÜ, RUSYA İÇİN STRATEJİK ÖNEME SAHİP Sergey Pavlov, Rusya Demiryolları'nın, kargo taşımacılığı alanında dünyanın en büyük şirketlerinden biri olduğunu belirterek, demir yolu sektörünün, Rusya için stratejik öneme sahip olduğunu vurguladı. Pavlov, ulaşım ve lojistiğin yanı sıra demir yolu altyapısının yapımı ve yönetimi, makine ve özel ekipman tedariki, Ar-Ge ve danışmanlık gibi önemli alanlarda da faaliyet gösterdiklerini anlattı. Söz konusu alanların, Türkiye ile iş birliği potansiyeli taşıdığını kaydeden Pavlov, "Şu anda Rusya ile Türkiye arasında dış ticaret mallarının nakliyesinde demir yolu taşımacılığının payını artırmak için çalışıyoruz. Tabii ki ülkelerimiz arasında doğrudan demir yolu taşımacılığının başlaması da bunu kolaylaştırdı." şeklinde konuştu. Türkiye ile Rusya arasındaki ilk ihracat blok treninin, BTK rotası üzerinden Rusya'ya teslimat gerçekleştirmesinin önemini vurgulayan Pavlov, "9 Şubat'ta Bakü-Tiflis-Kars üzerinden seferini tamamlayan Türkiye ile Rusya arasındaki ilk ihracat blok treni de demir yolu ticaretinin artırılmasına yönelik önemli bir adımdı ve ülkelerimiz arasındaki ticaretin büyümesine katkı sağlayacaktır." dedi. Pavlov, taşınan malların yelpazesini genişletme olasılığının da önem taşıdığını aktararak, Türk tüketim mallarının nakliyesinin yanı sıra Türk meyve ve sebze ürünlerinin soğutmalı konteynerlerde Rusya'ya düzenli teslimatının sağlanmasında demir yolu taşımacılığının artacağını öngördüklerini kaydetti. Geri nakliyelerde, konteynerlerde ahşap, kağıt ürünleri ve tahıl gönderilmesi için Rus nakliyecilerle çalışmalar yaptıklarını anlatan Pavlov, "Konteyner taşımacılığının yanı sıra Rus metal şirketleri de Türkiye'ye doğrudan demir yolu taşımacılığı ile ilgileniyor. 2020'de BTK hattı ile Magnitogorsk Demir Çelik Fabrikaları'ndan 45 bin tondan fazla sac taşınmıştır." diye konuştu. TÜRKİYE İSTİKAMETİ ÇOK İLGİ ÇEKİCİ Rusya Demiryolları Genel Müdür Birinci Yardımcısı Pavlov, demir yolu taşımacılığının, epidemiyolojik açıdan özellikle sınır ötesi uzun mesafeli nakliyelerde kara yolu taşımacılığına göre etkili ve güvenli bir alternatif olarak görüldüğünü ifade ederek, "Örneğin, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sırasında Çin-Fransa bağlantısında ulaşım başladı, İskandinav ülkeleri ile bağlantılı hizmetler ortaya çıktı ve Çin-Belarus istikametinde önemli bir artış gözlendi." dedi. Salgın döneminde deniz hatlarını da önemli oranda desteklediklerini belirten Pavlov, "Türkiye istikameti de çok ilgi çekici ve Türkiye bağlantılı olarak Rus demir yollarında transit trafiğin gelişimi son derece umut verici. Bu bakımdan hem BTK güzergahını kullanarak hem de Rusya'nın limanları aracılığıyla ulaşımın geliştirilmesi de dikkate değer bir gelişmedir." diye konuştu. Pavlov, İpek Yolu güzergah ağının sürekli geliştiğini ve Türkiye'nin transit noktaları arasında görünmesini memnuniyetle karşılayacaklarını ifade etti. KOVİD-19 SALGINIYLA DOĞAN FIRSATLAR Sergey Pavlov, Kovid-19 salgınının, demir yolu sektörü için zorlu bir imtihan olduğunu, bununla birlikte yeni bir kalkınma sürecine girmek için eski ortaklıkları güçlendirmek ve yenilerini geliştirmek için fırsatlar da açıldığını söyledi. Avrasya kıtasında demir yollarının geleceğini belirleyecek en önemli faktörler arasında "karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik devlet politikası", "dijitalleşme" ve "yenilikçi teknolojilerin tanıtımını" gösteren Pavlov, "Uluslararası ticaret bağlamında en önemli itici güç olarak ise Avrupa-Asya alanında emtia piyasasındaki artış kalmaya devam edecek." dedi.

16 Şubat 2021 Salı

Türkiye ile Kazakistan arasındaki ticaret hacminde hedef 10 milyar dolara ulaşmak

Bir dizi temaslarda bulunmak üzere Karabük'e gelenSaparbekuly,Türkiye ile Kazakistan arasındaki ticari ilişkileri değerlendirdi. Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle iki ülke arasındaki ticaret hacminde yüzde 8'lik küçülme beklendiğine işaret eden Saparbekuly, "Buna rağmen Türkiye'nin Kazakistan dış ticaretindeki payı bir basamak artarak 6'ncı sıraya yükseldi. Bu, Türkiye ile olan ticari ilişkilerimiz açısından önemli." diye konuştu. İki ülke arasındaki ticaret hacminin geçen yıl 3 milyar doları bulmasının beklendiğini ancak potansiyelin daha yüksek olduğunu vurgulayan Saparbekuly, "Kazakistan ile Türkiye arasındaki ticaret hacminde Cumhurbaşkanlarının koyduğu hedef orta vadede 5 milyar dolar, uzun vadede ise 10 milyar dolara ulaşmak." dedi. Saparbekuly, iki ülke arasındaki ticari ilişkileri geliştirmek amacıyla karma ekonomik komisyonunun çalıştığını belirtti. Buradaki çalışma grubunun, iki ülkenin karşılıklı ihracat ve ithalat yapabileceği ürünlerin tespitiyle ilgili faaliyetler yürüttüğünü anlatan Saparbekuly, "İnşallah bu çalışma grubu önümüzdeki süreçte çalışmalarını tamamlayacak. Başka ülkelerden aldığımız ürünleri, iki ülke arasında ithalat yapma gibi bir çalışma yürüteceğiz. Kapsamlı çalışma olacak. Ulaştırma ve lojistik ayaklarını da eklemek lazım." ifadelerini kullandı. Ulaşım sektörünün iki ülke arasındaki ticaretin artmasında önemli rol oynadığını dile getiren Saparbekuly, özellikle Bakü-Tiflis-Kars demir yolu hattının açılmasıyla Hazar Denizi üzerinden Kazakistan'a konteyner taşımacılığının hızlı şekilde arttığını vurguladı. Bu hattın daha işlevsel hale getirilmesi için iki ülkenin demir yolu, tır şirketleri ve birliklerinin beraber çalışması gerektiğinin altını çizen Saparbekuly, "Çünkü Kazakistan'da Türkiye üzerinden dünyaya aktarılacak mal var. Sadece bunun hızlı ve daha hesaplı taşınabilmesi çalışmalarının yapılması gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu. HEDEFİMİZ, DÜNYANIN EN BÜYÜK İLK 30 EKONOMİSİ ARASINDA YER ALMAK Dünya Bankasının çalışmalarına göre, Kazakistan'ın en iyi yatırım yapılabilecek 140 ülke arasında ilk 25'te yer aldığına işaret eden Saparbekuly, yatırım yapmak isteyenlere şu bilgileri verdi: "Sanayi ve serbest ekonomi bölgelerinde yatırımcılara ücretsiz arsa veriliyor. Bunun dışında 10 yıllığına yüzde 20 kurumlar vergisi ve yüzde 3 gayrimenkul vergisinden sıfır vergi alınıyor. Yüzde 7 faizle 15 yıllığına kredi sağlanabiliyor. Aslında Kazakistan'da fırsat çok çünkü Kazakistan hem ham madde hem işçilik hem de sanayi masrafları açısından elektrik ve doğal gazda dünyanın en ucuz ülkelerinden birisidir. Kazakistan, gelişen bir ekonomiye sahip. Dünyanın en büyük 41'inci ekonomisi. Hedefimiz, dünyanın en büyük ilk 30 ekonomisi arasında yer almak." TÜRK SANAYİCİSİNİN KAZAKİSTAN'A YATIRIM YAPMASINI TEŞVİK EDİYORUZ Yatırımcıların Kazakistan üzerinden başta Çin pazarı olmak üzere Avrasya ve Asya'ya açılabileceğine dikkati çeken Saparbekuly, ülkelerine yatırım yapan hiçbir girişimcinin şu ana kadar sıkıntı yaşamadığını dile getirdi. Saparbekuly, 2020'de Kazakistan'daki Türk firmalarının sayısının 2019'a göre yüzde 15 artarak 2 bin 800'e ulaştığını bildirerek, ülkelerindeki her 8 yabancı şirketten birisinin Türk firması olduğunu kaydetti. Hükümetin, Türk şirketlerine tüm olanakları sağladığına dikkati çeken Saparbekuly, sözlerini şöyle tamamladı: "Kazakistan'da yapılacak 25 şehir hastanesinin büyük bölümünü Türk şirketleri üstlenmekte. Alt yapı ve lojistik alanındaki çalışmaları Türk şirketleri yapıyor. Türk şirketlerinin inşaat alanında Kazakistan devletinden aldığı işlerin hacmi 27 milyar dolar. Bunun dışında Türkiye, Kazakistan'daki reel sanayi yatırımında ilk 4 ülkeden birisi. Biz de Türk sanayicisinin Kazakistan'a gelip yatırım yapmasını teşvik ediyoruz."

16 Şubat 2021 Salı