2019 gıda ticareti tehlikede mi?

HABER: SELVİ EREN / İktisadi Kalkınma Vakfı Uzman Yardımcısı Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), 48’inci toplantısını yaptı. Toplantı sonrasında 8 Ekim günü de büyük yankı uyandıran bir küresel ısınma raporu yayımladı. Küresel ısınmanın 1.5°C’nin altında tutulması için radikal değişikliklerin yapılması gerektiği konusunda çağrıda bulunan rapor, eşiğin geçilmesi halinde global ekolojik sistemin çökebileceği uyarısı yapıyor. Bilim insanlarına göre Sanayi Devrimi’nden bu yana 1°C yükselen dünya sıcaklığının korkulan eşiğe yani 1.5°C’ye ulaşması önümüzdeki 12 yıl içinde gerçekleşebilir. Bu bağlamda rant odaklı önceliklerin ekolojik tahribatı engellemek adına ödemediği bedelin çok daha fazlasını tahribat dolayısıyla ödemek zorunda kalacağı belirtiliyor. ISINAN GEZEGEN VE GIDA Isınan bir gezegenin hava koşullarındaki değişkenlik ve aşırılık anlamına gelmesi gıda güvenliğini de doğrudan riske atıyor. Nitekim iklim değişikliğindeki sert hava koşulları şimdiden tarım üretimini doğrudan etkileyerek gıda fiyatlarını ve ticaret kapasitesini değiştiren etkiler yaratıyor. Kurak geçen 2018’de beklenmedik hava koşulları nedeniyle tüm dünyadaki tarım üretimi ciddi seviyede düştü. Piyasada fiyatların yükselmesine neden olan üretimdeki düşüş, “ekolojik felakete” sadece 0.5°C kalmasının tarım üretim modellerine doğrudan bağlı olduğunun da en çarpıcı kanıtı. GIDA İHRACATI AZALIYOR Bu anlamda gıda ticaretinde ön plana çıkan Rusya ve Almanya, gıda ürünleri ihracatında önemli bir kalem olan ürünlerdeki azalmayla karşı karşıya kaldı. 2003 yılında yüzyılın kuraklığını yaşayan Avrupa kıtası ile 2010 yılında buğday ihracatını durdurmak zorunda kalan Rusya, 20 yıldan az bir süre içinde benzer kuraklık senaryosuyla karşı karşıya. Küresel buğday üretiminin yüzde 6; Avrupa kıtasındaki patates üretiminin ise yüzde 20 oranında düştüğü açıklandı. Miktardaki azalmanın yanı sıra ürün kalitesinin de düştüğü yeni hasat dönemi sonucu talebin altında kalan arz açığını kapatmak için korumacı politikalar devreye girerken; tedbirler gıda fiyatlarını sabit tutmak üzerine yoğunlaştı. Bu konuda öne çıkan en büyük endişe, tarımda üretim ve kalitenin giderek daha fazla azalıp azalmayacağı. Küresel ısınma verileri bu durumun devam edeceğini göstererek, gerçeğe en yakın olanın en fazla korkulan senaryo olduğunu ortaya koyuyor. FARKLI ÜRETİM MODELLERİ Değişen iklim şartlarına uyum sağlamak için akıllı sulama sistemlerinin geliştirilmesi, daha dayanıklı tohumların üretilmesi başta olmak üzere farklı seçenekler mevcut. Oysa küresel ısınmanın ilerleme hızı, ülke politikalarının ve çiftçilerin uyum sağlama hızının çok üstünde. Üretim modellerini değiştirmek için zaman gerektiği bir gerçek; ancak üretici refahını garanti edebilmek, gıda talebini karşılamak ve ticaret dengesini korumak için olabildiğince hızlı hareket edilmesi gerekiyor. TÜRKİYE İÇİN SICAK MI SOĞUK MU? Türkiye’nin de bizzat yaşadığı tarımsal üretimdeki azalma, küresel ısınmanın getirdiği değişkenlere hazırlıklı olmayan üretim modellerinin sallantılı geleceği hakkında somut ipuçları sunuyor. Türk tarımı, öngörülemeyen olumsuz hava şartlarının yanı sıra yapısal sorunların, kontrol edilemeyen gıda enflasyonunu tetiklediği; bir sonraki üretim yılı hakkında belirsizlikler yarattığı bir dönem geçiriyor. Merkez Bankası’nın üçüncü ve dördüncü çeyrek enflasyon raporlarında ön plana çıkan gıda enflasyonu ekim ayında 29.26 olarak hesaplandı. Tarımdaki yapısal sorunlara ek olarak küresel ısınmanın yarattığı değişken hava şartları, Türkiye’nin gıda güvenliğini sağlama konusunda yeni stratejiler geliştirmesini zorunlu kılıyor. Yüksek fiyatları düşürmek ve düşük verimli üretim açığını kapatmak için ithalata yönelinmesi uzun vadeli çözümler sunmuyor. Nitekim ithalat odaklı talep karşılama, diğer ülkelerdeki üretim devamlılığına bağımlı hale gelen bir süreç olarak ilerliyor. Bu anlamda ihracatın devamlılığı ve iç piyasadaki fiyat istikrarı için ithalata ihtiyaç duyan Türkiye’nin ithalat-ihracat stratejilerini yeniden gözden geçirmesi gerekebilir. GELECEĞİN HABERCİSİ Avrupa kıtasında ve Rusya’da görüldüğü üzere ithalat yapılan topraklardaki üretim iklim değişikliği sebebiyle beklenenin çok altına düşebiliyor. 2017 yılında AB-28’in tahtını elinden alarak en büyük buğday ihracatçısı olan Rusya’nın düşük üretim sebebiyle ihracatı durdurma kararı alabileceği konuşulmaya başlanmıştı. Eylül ayında başlayan bu söylemler gerçeğe dönüşmedi; fakat böyle bir senaryonun gerçekleşmesi halinde Rusya’dan buğday ithal eden ülkeler sıralamasında ikinciliği elinde tutan Türkiye’nin hem iç talebi karşılamada hem de gıda ihracatında olumsuzluklar yaşayacağını öngörmek zor değil.

27 Kasım 2018 Salı

Avrupa Birliği, yabancı yatırımları denetleyecek

Avrupa Birliği (AB), stratejik sektörlerine 3'üncü ülkelerden gelen yatırımların güvenlik veya kamu tehdidi oluşturup oluşturmadığını denetleme mekanizması kurmaya hazırlanıyor. AB Komisyonu, 3'üncü ülkelerden gelen doğrudan yabancı yatırımların denetleneceği bir mekanizma oluşturmak üzere Avrupa Parlamentosu (AP) ve AB Konseyitemsilcileri arasında siyasi uzlaşı sağlandığını açıkladı. Buna göre, AB üyesi ülkeler doğrudan yabancı yatırımları güvenlik ve kamu düzeni gerekçeleriyledenetleyecek bir mekanizma kuracak. KONSEY VE PARLAMENTO'NUN RESMİ ONAYI GEREKİYOR AB üyesi ülkeler ve AB Komisyonu arasında yabancı yatırımlara ilişkin iş birliği geliştirilecek. Ülkeler birbirlerini ve AB Komisyonu'nu herhangi bir doğrudan yabancı yatırım konusunda bilgilendirecek. Üye ülkeye yapılacak bir yatırımın kamu düzenine veya güvenliğe tehdit oluşturması halinde AB Komisyonu bu ülkeye tavsiyede bulunacak. Yabancı yatırımcının mülkiyet yapısı ve yatırımın finansmanı gibi belirli bilgilerin de bu mekanizma içerisinde paylaşılması sağlanacak. Söz konusu yabancı yatırım konusunda son söz hakkı ise ilgili ülkede olacak. Uzlaşının yasalaşması için AB Konseyi ve Avrupa Parlamentosu'nun resmi onayı gerekiyor.

21 Kasım 2018 Çarşamba

Brexit ve Avrupa Birliği

HABER: EMRE ATAÇ / İktisadi Kalkınma Vakfı Uzman Yardımcısı Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen AB Liderler Zirvesi’nde göç, iç güvenlik, dış politika ve Brexit konuları masaya yatırıldı. Şüphesiz ki, Brüksel’de bir araya gelen AB devlet ve hükümet başkanlarının en önemli gündem maddesi, çıkmaza giren Brexit meselesiydi. Son olarak 20-21 Eylül 2018 tarihlerinde Dönem Başkanı Avusturya’nın Salzburg kentinde toplanan 27 AB lideri, Birleşik Krallık ile ayrılma tarihi olarak belirlenen 29 Mart 2019 hedefine ulaşabilmek için Başbakan Theresa May üzerinde baskı oluşturarak, ekim ayındaki zirvede sonuç alınmasını hedeflemişti. Başka bir deyişle; AB ile Birleşik Krallık arasında aylardır devam eden müzakerelerin Brüksel’de yapılacak bu zirvede tamamlanması bekleniyordu, ancak İrlanda sorunu bunun henüz mümkün olmadığını gösterdi. SINIR ANLAŞMAZLIĞI Bilindiği üzere, Brexit müzakereleri son dönemde Birleşik Krallık’ın bir parçası olan Kuzey İrlanda ile AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasındaki sınırla ilgili bir anlaşmazlık nedeniyle tıkanmış bulunuyordu. AB, Kuzey İrlanda’nın Gümrük Birliği içerisinde kalmasını talep ediyor. AB yetkilileri, coğrafi olarak Büyük Britanya dışında kalan İrlanda Adası’nda bulunan Kuzey İrlanda ve İrlanda Cumhuriyeti arasında bir iç sınır uygulamasını kabul etmiyor. İngiltere ise Brüksel’in bu tutumuyla Birleşik Krallık’ın toprak bütünlüğünden vazgeçmesini beklediğini öne sürüyor. Birleşik Krallık, sınırda ticaret kontrolünden kaçınmak için daha geniş bir ticaret anlaşması üzerinde uzlaşmaya varılana kadar AB Gümrük Birliği kurallarıyla uyumlu kalmayı öneriyor. Ancak AB, sadece Kuzey İrlanda’yı Gümrük Birliği’nde tutmayı istiyor. Birleşik Krallık ise ülkenin birliğini tehlikeye atacak bu öneriyi ‘kabul edilemez’ görüyor. BİR YIL DAHA UZATILSIN Nitekim son Liderler Zirve’sinde de bu soruna çözüm arandı, ancak Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılmasının ardından, söz konusu sınır üzerinden yapılacak ticaret ile ilgili görüş ayrılıkları giderilemedi. Zirvede AB tarafından tıkanıklığın aşılması için 31 Aralık 2020’de tamamlanması öngörülen geçiş sürecinin bir yıl uzatılarak, bu süreç içerisinde, ticaret anlaşmasının koşullarının belirlenmesi için daha fazla zaman verilmesi gündeme getirildi. Bu öneriyle, hem Birleşik Krallık hem de İrlanda’da krize dönüşen sınırda bir güvenlik ağı oluşturulmasından kaçınılmış olacak. Benzer şekilde önerinin Başbakanı May’e kendi çözüm önerisini sunması konusunda baskı yaratmayı hedeflediği de düşünülebilir. Brexit konusunda tıkanan süreçle ilgili hem Brüksel’de hem de ülkesinde eleştirilerin hedefi haline gelen Birleşik Krallık Başbakanı Theresa May ise zirvenin ardından yaptığı konuşmasında, ülkesinin AB’den ayrılmasına ilişkin anlaşmada ilerleme kaydetmesine karşın Kuzey İrlanda sınırı konusunda sorunların bitmediğini dile getirdi. TAVİZ VERMEYİZ İngiltere Başbakanı Theresa May, Kuzey İrlanda ile İrlanda arasındaki sınırın gelecekteki statüsüyle ilgili taleplerinden taviz vermeyeceklerini belirtti. Birleşik Krallık’ta Brexit yanlıları, Kuzey İrlanda konusunda AB’ye kesinlikle taviz verilmemesi gerektiğini savunuyorlar. Bu nedenle May’in görüşmelere bu baskıyla geldiği ve AB tarafından önerilen çözümlere kapıyı kapattığı belirtiliyor. Brüksel’deki zirvenin asıl olarak bu nedenle başarısızlıkla sonuçlandığı ileri sürülüyor. Özetle, Birleşik Krallık’ın İrlanda konusunda taviz vermemesi üzerine yılsonuna kadar bir anlaşmanın imzalanamayacağı ihtimaller arasında. Müzakerelerin sonunda anlaşmaya varılsa da varılmasa da Birleşik Krallık 29 Mart 2019’da AB’den resmen ayrılmış olacak. Bu nedenle Birleşik Krallık hükümeti ve AB bir taraftan müzakereleri yürütürken, diğer taraftan da “No Deal” yani anlaşma olmadan ayrılma ihtimaline de hazırlanıyor.

20 Kasım 2018 Salı

Türkiye enerji derecelendirmede 6 sıra yükseldi

Enerji güvenliği, enerji paylaşımı ve çevresel sürdürülebilirlik kriterleri bakımından125 ülkenin incelendiği ‘WEC World Energy Trilemma Index 2018’ raporuna göre, geçen yıl Türkiye’nin enerji derecelendirme listesinde CBB olan notu,BBB seviyesine yükseltildi. Rapora göre, geçen yıl enerji güvenliği alanında 82’inci sırada yer alan Türkiye, bu yıl bu alanda 15 sıra yükselerek 67’inci oldu. Çevresel sürdürülebilirlik alanında 6 sıra yükselerek 49’uncu olan Türkiye, enerji paylaşımı alanıdaise 2 sıra gerileyerek 54’üncüğe düştü.Kriterlere göre Suudi Arabistan, Rusya ve Irak gibi enerji zengini ülkeleri geride bırakan Türkiye, bu yıl enerji derecelendirme listesinde6 sıra birden yükseldi ve 44’üncü oldu. Listede ilk sırayıDanimarka alırken, onu İsviçre ve İsveç izledi. İlk üç ülkeyi sırasıyla Hollanda, Birleşik Krallık, Slovenya, Almanya, Yeni Zellanda, Norveç ve Fransa takip etti.

15 Kasım 2018 Perşembe

Dünya helal sektörü İstanbul’da buluşacak

İstanbul, bu ay dünya helal sektörünü ağırlamaya hazırlanıyor. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayesinde gerçekleşecek Dünya Helal Zirvesi, 29 Kasım- 2 Aralık 2018, Yenikapı’daki ‘Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi’nde kapılarını açacak. Zirve kapsamında helal sektörünün büyüme potansiyeli masaya yatırılacak. Ayrıntılı bilgi için: www.worldhalalsummit.com.tr

13 Kasım 2018 Salı