tatil-sepeti
Piyasa koşulları 2021'in ikinci yarısında sukuk ihracı için destekleyici olmaya devam edecek

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's’dan (S&P) yapılan açıklamada, çoğu İslami finans ülkesinin nüfuslarını aşılamaya devam etmesinin ve petrol fiyatlarının 2021 için varil başına yaklaşık 65 dolarda dengelenmesinin beklendiği aktarıldı. Söz konusu faktörlerin bu yıl 2020'ye kıyasla daha güçlü sukuk piyasası performansına işaret ettiği belirtilen açılamada, düşük faiz oranları ve bol likidite ile piyasa koşullarının 2021'in ikinci yarısında sukuk ihracı için destekleyici olmaya devam edeceğine inanıldığı aktarıldı. Açıklamada, 2020'de 139,8 milyar dolar olan sukuk ihracının 2021'de 140 ila 155 milyar dolar aralığına ulaşmasının beklendiği kaydedildi. Sukuk ihracının geçen yılın ilk yarısında 86,4 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiği hatırlatılan açıklamada, 2021'in ilk yarısında sukuk ihracının Malezya ve Suudi Arabistan'daki ihraçlar sayesinde 90,6 milyar dolar olduğu bildirildi.

06 Temmuz 2021 Salı

Belgelerle Türk-Gürcü tarihi

HABER: DİLŞAH KEFLİOĞLU Osmanlı Devleti’nde onlarca sadrazam, vezir; yüzlerce, binlerce din adamı ve yüksek dereceli yöneticinin Gürcü kökenli olduğu tarihi bir gerçek. Günümüzde Gürcistan’ın, Kafkasya’daki dost ve müttefik ülke olarak öne çıkması da bu ortak tarihin bir yansıması olarak görülüyor. İşte Gürcistan ile olan bu ortak geçmişimiz, belgelerle gün yüzüne çıkarıldı. İstanbul Ticaret Odası (İTO) tarafından ‘Osmanlı Arşiv Kayıtlarında Gürcistan ve Gürcüler’ adıyla yayınlanan çalışma ile Türk-Gürcü münasebetlerindeki tarihi dostlukların ve birlikteliklerin derinliklerine inilmesi hedefleniyor. Kitapta kullanılan belgeler günümüz Türk alfabesine çevrilerek daha iyi anlaşılması için de sadeleştirildi. KAYNAK NİTELİĞİNDE Sadeleştirmeler ve kısaltmalar anlam bütünlüğüne zarar vermeyecek şekilde gerçekleştirildi. Belgelerin Gürcü lisanıyla çevirileri de kitaba ilave edilerek okuyucuya ve tarihçilere karşılaştırma imkanı sağlandı. Çalışmada yer alan belgeler, Osmanlı Arşivi’nde Gürcistan ve Gürcülerle ilgili mevcut 20 binden fazla belge arasından örnekleme usulü ile tespit edildi ve temalarına göre başlıklandırılarak kronolojik olarak bir araya getirildi. Çalışmada, Osmanlı tarihinin en eski kayıtlarından olan Mühimme defterlerinde yer alan hükümlere özellikle daha fazla yer ayrıldı. Çünkü bu kayıtların tutulduğu tarihler, Osmanlılarla Gürcülerin birbirlerini tanıma ve birbirleri ile kaynaşma süreci olarak kabul ediliyor. KİLİT BÖLGE ÜLKESİ Kitaba bir takdim yazısı kaleme alan İTO Başkanı Şekib Avdagiç; Orta Asya’dan Anadolu’ya, oradan da Avrupa’ya doğru yürüyen Türklerin Anadolu’da güven içinde bulunmalarının kilit bölgesinin Kafkasya olduğunu vurguluyor ve Gürcistan ile ilgili olarak şunları kaydediyor: “Bu ülkenin yer aldığı bölge, Türkiye’nin ilişkileri bakamından tarihin her döneminde bir üs ve geçiş vazifesi görmüştür. Sözgelimi Osmanlılar, Güney Kafkasya’da iki hakimiyet dönemi yaşadı. Birincisi 16. yüzyılın sonları ile 17. yüzyılın başlarında iken, ikinci dönem ise 18. yüzyılın ikinci yarısında oldu. Gerek hakimiyet dönemlerinde gerekse diğer zamanlarda, Türklerle Gürcüler, Kafkasya’da hep içiçe yaşadılar. Bir kısmı Müslümanlığı, bir kısmı Hıristiyanlığı tercih eden Gürcüler ile ortak bir geleceğe genellikle birlikte yürüdük. Günümüzde de güçlü siyasi ilişkilere sahip Gürcistan ve Türkiye’nin bu yakınlığında, bu ortak tarih ve ortak kültürel geçmişin büyük payı vardır. Bunun en önemli göstergelerinden biri de bu kitapta yer alan ve Osmanlı arşivlerinden derlenen tarihi vesikalardır.” Kitaba erişim için: www.kitapistanbul.org.tr 20 Bin Belgeden Seçilenler Gürcülerle Osmanlıların tanışmaları, Sohum’a 1454 yılında yapılan bir deniz çıkarmasıyla başlıyor. Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethinden sonra Güneybatı Gürcistan’a da akınlar yapılmış, Batum ve çevresi 1479 yılında fethedilmiş. Kayıt altına alma geleneği oldukça güçlü olan Osmanlı Devleti, Gürcistan coğrafyası ile olan münasebetlerini de an be an kayıt altına almış, bu sayede Gürcistan tarihine ışık tutacak on binlerce belge ortaya çıkmış. Bu belgeleri, din, diplomasi, bayındırlık, eğitim, askeri ve sosyal hayat olmak üzere bazı başlıklar altında tasnif etmek mümkün. 20 binden fazla belgeden seçilerek oluşturulan kitaptan biz de 2 örnek seçtik: 1. Adalet: Ülkesine gelen tüccarlara zulüm yapan Levend Han’ın uyarılması Levend Han’a hüküm ki; tüccar taifesinden Hacı Ali ve Hacı Mustafa ve Muhammed adlı şahıslar gibi birçok Müslüman mal, metâ ve ipek almak için ülkene geldiklerinde ipek verme karşılığında paralarını alıp ne ipek verdiğin ne de paralarını iade etmedikten başka kendilerini de hapse attırdığın, yolculara ve daha başka birçok Müslümana bunun gibi çeşitli zulümler yaptığın bildirilmektedir. Südde-i seniyye ve Atebe-i ulyâma tam bir şekilde bağlılığın ortada iken bu gibi durumlar senden umulmaz. Bu hüküm eline ulaştığında geciktirmeden ve bir an bekletmeden bilfiil ülkende tüccar taifesinden ve gayrıdan ne kadar kimseler tutulup ve ne kadar kimselerin malları alınmış ise eksiksiz olarak sahiplerine iade edesin. Hapiste olanları çıkartıp güvenli bir şekilde yurtlarına dönmelerini sağlayasın. Şöyle ki; tüccar taifesinden ve gayrıdan bir kimsenin akçesi alındığı duyulursa hiçbir şekilde özrün kabul edilmeyecektir. Gaflet etmeyip tüccar ve gayrıdan gelenlere zulm ve baskı yapmaktan kesin surette kaçınasın. 1-10 Rebîülâhir 1000 /16-26 Ocak 159 2. Diplomasi: İstanbul’dan memleketine dönen Dadyan Meliki elçisinin yolculuğu esnasında emniyet ve rahatının sağlanması Gürcistan’a varana kadar deniz kenarında bulunan beylere ve kadılara hüküm; İstanbul’da bulunan Dadyan Melikinin elçisi memleketine dönmektedir. Giderken ve İstanbul’a tekrar dönüşünde geçeceği şehir ve kasabalarda kendisine hiçbir şekilde sıkıntı çektirilmesin. Geçtiği yerlerden emniyet ve güven içerisinde geçmesine yardımcı olunsun. 10 Zilhicce 1001/8 Ağustos 1593

05 Temmuz 2021 Pazartesi

130 ülkeden küresel vergi anlaşması

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), aralarında ABD, Çin, Almanya, Fransa, İngiltere, Japonya ve Türkiye'nin de yer aldığı küresel Gayrisafi Yurt içi Hasıla'nın (GSYH) yüzde 90'ını temsil eden 130 ülkenin uluslararası vergi reformu konusunda anlaşma sağladığını açıkladı. Anlaşmaya göre, çok uluslu şirketlerin faaliyet gösterdikleri ve kar elde ettikleri yerlerde vergi ödemeleri sağlanacak. Bu uygulama, uluslararası vergi sistemine yasal kesinlik ve istikrar kazandıracak. Dijital alanda faaliyet gösteren firmaları da içeren en büyük çok uluslu şirketlerin ülkeler arasında kar ve vergi dağılımının adil biçimde gerçekleştirilecek. Çok uluslu şirketlerin vergilendirilmesine yönelik bazı haklar, ev sahibi ülkeden firmaların ticari faaliyet gösterdiği ve kar elde ettikleri yerlere tahsis edilecek. Kurumlar vergisi konusunda adil rekabet ortamı hazırlanacak. Bunun için küresel bir asgari kurumlar vergisi oranı getirilecek. Çok uluslu şirketler faaliyette bulundukları her ülkede en az yüzde 15 oranında kurumlar vergisine tabi tutulacak. Söz konusu oranla, küresel çapta yıllık 150 milyar dolarlık vergi geliri üretilecek. Anlaşmanın, özellikle dijital platformların ve büyük firmaların çeşitli uygulamalarla vergi ödemekten kaçınmalarını engellemesi bekleniyor. Avrupa Birliği (AB) üyesi İrlanda ve Macaristan'ın anlaşmaya katılmaması dikkati çekti. Vergi anlaşmasının teknik detaylarının ekim ayına kadar tamamlanması ve planın 2023 yılında uygulanması öngörülüyor.

02 Temmuz 2021 Cuma

Küresel hidroelektrik yatırımlarında beklenen yavaşlama, sıfır emisyon hedeflerini riske atıyor

Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) "Hidroelektrik Özel Piyasa Raporu: 2030'a Yönelik Analiz ve Öngörü" başlıklı çalışmasına göre, küresel hidroelektrik kapasitesinin 2021-2030 döneminde yaklaşık 230 gigavat artması bekleniyor. Bu artışla küresel hidroelektrik kurulu gücünün 1557 gigavata ulaşacağı öngörülüyor. Çin, Hindistan, Türkiye ve Etiyopya hidroelektrik enerjisindeki kapasite artışında lider ülkeler olarak öne çıkıyor. Hidroelektrikte 2021-2030 döneminde yaklaşık 540 milyar dolarlık yatırım yapılması, bu miktarın 127 milyar dolarının ise sadece eski santrallerin modernizasyonu için harcanacağı öngörülüyor. Buna rağmen, dünya çapındaki eski hidroelektrik santrallerinin modernizasyonu için 300 milyar dolar daha yatırım gerekiyor. HİDROELEKTRİK, KÜRESEL ELEKTRİK ÜRETİMİNİN 6'DA 1'İNİ KARŞILIYOR Rapora göre, söz konusu kapasite artışının son 10 yıldaki büyümenin yüzde 23 altında gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Hidroelektrik yatırımlarındaki bu yavaşlamanın iklim değişikliğiyle mücadele ve sıfır emisyon hedeflerini riske atacağı öngörülüyor. İklim değişikliğiyle mücadele hedeflerinde başarıya ulaşılmasında hidroelektrik yatırımlarının desteklenmesi ve hükümet politikalarının söz konusu yavaşlamanın önüne geçilecek şekilde oluşturulmasına ihtiyaç duyuluyor. Hidroelektrik halihazırda 28 yükselen ve gelişen ekonomide elektrik talebinin çoğunluğunu karşılarken, bu ülkelerde 800 milyon kişi yaşıyor. Rapora göre, hidroelektrik santralleri küresel elektrik üretiminin 6'da 1'ini oluşturarak düşük karbonlu elektrik üretiminde en büyük kaynak olarak öne çıkıyor. IEA Başkanı Fatih Birol, rapora ilişkin değerlendirmesinde, hidroelektrik santrallerinin ülkelerin temiz enerji dönüşümlerini başarmaları açısından önemine işaret ederek şunları kaydetti: "Hidroelektrik, temiz elektrik üretiminin 'unutulan devi' ve ülkeler net sıfır hedeflerine ulaşma konusunda kararlıysa, hidroelektriği enerji ve iklim ajandalarının merkezine tekrar koymaları gerekiyor. Hidroelektrik, ülkelerin temiz enerji dönüşümünü güvenle başarmaları konusunda doğal bir kolaylaştırıcı olabilir."

30 Haziran 2021 Çarşamba

Kore, salgın sonrası Türk seyahatseverleri ağırlamayı bekliyor

Kore Turizm Organizasyonu’ndan (KTO) yapılan açıklamaya göre, Kore Cumhuriyeti tarafından turizmi teşvik etmek amacıyla 1962 yılında faaliyete geçirilen KTO, Uzak Doğu'nun önemli ülkelerinden Kore'nin tanıtımına yönelik çalışmalarına salgın döneminde de hız kesmeden devam ediyor. Kore Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu bünyesinde 2012'den beri faaliyetlerini sürdüren İstanbul Ofisi de Kore ve Türkiye arasındaki turizm ilişkilerini güçlendirebilmek amacıyla çalışıyor. Açıklamada görüşlerine yer verilen Kore Turizm Organizasyonu İstanbul Ofisi Direktörü Soyoung Park, Türkiye ve Kore arasındaki köklü diplomatik ve kültürel bağın kendileri için önemli bir motivasyon kaynağı oluşturduğunu belirterek, şunları kaydetti: "KTO İstanbul Ofisi olarak Türkiye ve Kore arasında turizm alanındaki ilişkileri artırmak için aralıksız şekilde çalışıyoruz. Bulunduğumuz bölgede Türkiye ile aralarında İsrail, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Hırvatistan gibi ülkelerin de yer aldığı toplam 20 ülkenin idari merkezi konumunda. Bölgenin merkez ofisinin İstanbul'da yer alması, aslında iki ülkenin arasındaki özel bağın bir işareti. Çünkü Kore Savaşı sırasında Türk askerlerinin bizlere sağladığı destek, Koreliler için Türkiye'ye karşı farklı bir duygusal bağ oluşturdu ve bu bağ, bizler için çok önemli. İnsanlara en güzel deneyimleri yaşama imkanı sunan turizm aracılığıyla ise bu tarihsel ve kültürel bağlarımızı daha da güçlendirmek istiyoruz." "KORE'DEN TÜRKİYE'YE HER YIL ORTALAMA 250 BİN ZİYARETÇİ GELİYOR" Kore'den Türkiye'ye her yıl ortalama 250 bin ziyaretçinin geldiğini aktaran Park, "Kore'de ise yılda yaklaşık 30 bine yakın Türkiyeli turisti ağırlıyoruz. Kore kültürünü Türkiye'ye daha fazla tanıtarak Türkiye'den çok daha fazla sayıda konuğu ülkemizde ağırlamayı istiyoruz. Pandemi sonrasında bu kapsamda Türkiye'den ilk etapta 60 bin turisti Kore'ye çekebilmeyi hedefliyoruz" ifadelerini kullandı. Park, Kore'nin, tüm dünyada uluslararası konferanslara ev sahipliğinde dünyanın en önde gelen ikinci ülkesi olduğunu vurgulayarak, Türkiye'de bu anlamda da bilinirliklerini artırmak üzere çalıştıklarını kaydetti. Türkiye ve Kore Cumhuriyeti arasındaki vize muafiyeti anlaşması çerçevesinde, iki ülke vatandaşlarının turistik amaçlı seyahatlerinde 3 aya kadar vizeden muaf şekilde seyahat edebildiğini hatırlatan Park, şu değerlendirmelerde bulundu: "Kovid-19 salgınıyla mücadele stratejisini 'hızlı ve ücretsiz test, kapsamlı izleme teknolojisi ve ciddi vakaların zorunlu izolasyonu' temellerine oturtan Güney Kore, salgını 20 gün gibi kısa bir sürede kontrol altına almayı başardı. Bu başarısını da sürdürmeye devam ediyor. Tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgını nedeniyle alınan tedbirler çerçevesinde vize muafiyeti 13 Nisan 2020'den itibaren geçici bir süreliğine askıya alındı. Ancak şunu önemle ifade etmek isteriz ki bu, pandemiyle mücadele kapsamında alınmış geçici bir uygulamadır ve salgının dünyada da hızını kaybetmesiyle birlikte normale dönecektir. Biz de KTO İstanbul Ofisi olarak, seyahat etmeyi özleyen ve bekleyen herkesi Kore'de ağırlamak için sabırsızlanıyoruz. Daha önce de olduğu gibi, pandemi sonrası için de Kore'nin tanıtımına yönelik çalışmalarımıza ara vermeden devam ediyoruz. Türkiye'den de tüm seyahatseverleri tarih, doğa, kültür-sanat ve modern hayatın yeniliklerini bir arada sunan Kore'ye bekliyoruz."

29 Haziran 2021 Salı