tatil-sepeti
AB, az gelişmiş ülkelere verdiği ticari imtiyazları çevre şartına bağlayacak

AB Komisyonu Kıdemli Başkan Yardımcısı Valdis Dombrovskis, Brüksel'de, AB Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi hakkında hazırladıkları düzenleme teklifine ilişkin basın toplantısı düzenledi. AB Komisyonu'nun, 2024-2034 döneminde uygulanacak sistemde değişiklikleri içeren teklifi onayladığını belirten Dombrovskis, teklifin sistemin sosyal, çalışma, çevre ve iklim boyutunu güçlendirecek düzenlemeler içerdiğini ifade etti. Dombrovskis, sistemin düşük gelirli ülkelerde sürdürülebilir ekonomik büyümeyi teşvik etmeyi amaçladığını söyledi. Sistemin, halihazırda temel insan hakları ve çalışma sözleşmelerine uyum şartlarını içerdiğini, bu kriterlerin güçlendirildiğini anlatan Dombrovskis, yeni sisteme katılım için çevresel ve iyi yönetişim konularında standartlar getirildiğini de hatırlattı. Dombrovskis, iklim değişikliği ve çevre koruma standartlarına uyumun önemine işaret ederek, yeni sistemin aralarında Paris İklim Anlaşması'nın da yer aldığı uluslararası sözleşmelere uygun davranma şartı getirdiğini, ihlal durumunda ise ticari imtiyazlarını geri çekilebileceğinin altını çizdi. AB'nin az gelişmiş ve gelişen ülkelere GSP sistemiyle yaklaşık 50 yıldır tercihli erişim sağladığını anımsatan Dombrovskis, "Sistem, faydalanan ülkelerin ekonomilerini çeşitlendirmelerine ve istihdamı artırmalarına yardımcı oldu. Ayrıca, söz konusu ülkelerdeki insan ve işçi haklarını, çevreyi ve iyi yönetişimi geliştirmeye destek verdi." dedi. Söz konusu düzenleme teklifinin yürürlüğe girmesi için AB üyesi ülkeler ile Avrupa Parlamentosu'nun (AP) onayı gerekiyor. Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi, az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelere gelişmiş ülkeler tarafından sağlanan bir dizi tarife tavizini ifade ediyor. Bu sistemle gelişmekte olan ülkelerin ürünlerine gelişmiş ülke pazarlarında rekabet gücü kazandırılması amaçlanıyor.

23 Eylül 2021 Perşembe

Tayvan, Trans Pasifik Ortaklık Anlaşması’na katılmak için başvuru yaptı

BBC’nin haberine göre, 17 Eylül’de Çin’in CPTPP’ye katılma başvurusu yapmasından kısa süre sonra Tayvan’ın da pakta katılmak istemesi dikkati çekti. Tayvan’ın baş ticaret müzakerecisi John Deng yaptığı açıklamada, Çin’in, pakta daha erken katılması durumunda Tayvan’ın üyeliğine risk oluşturacağını belirtti. CPTPP’ye katılmak için üye 11 ülkenin onayının alınması gerekiyor. 2018 yılında uygulamaya konulan CPTPP, iş gücü hareketleri, piyasaya erişim anlaşmaları ve devlet tedariklerini kapsıyor. Japonya Dışişleri Bakanı Toshimitsu Moteg’in, Tayvan’ın anlaşmaya katılma başvurusunu memnuniyetle karşıladığı bildirildi. Pakta üye olan diğer ülkeler arasında Kanada, Avustralya, Brunei, Şili, Japonya, Malezya, Meksika, Peru, Singapur ve Vietnam bulunuyor, İngiltere ise katılım müzakerelerine devam ediyor. Çin’in katılımı gerçekleşirse grup üyelerinin toplam nüfusu yaklaşık 2 milyara ulaşacak. CPTPP, eski ABD Başkanı Barack Obama’nın Asya ülkeleriyle ilişkileri geliştirmek için desteklediği bir oluşumdu ancak Donald Trump yönetimi, anlaşmadan 2017 yılında çekilmişti. Mevcut ABD Başkanı Joe Biden, yeniden katılım konusunda herhangi bir girişimde bulunmadı.

23 Eylül 2021 Perşembe

Müttefiklerin yabancı yatırımcı rekabeti: Suudi Arabistan, BAE ve Mısır birbiriyle yarışıyor

Riyad yönetiminin şubat ayı başlarında "bölgesel merkezlerini Suudi Arabistan'a taşımayan yabancı şirketlerin 2024 yılından itibaren kamu ihalelerine giremeyeceğini" ilan etmesiyle, Körfez bölgesinin iki müttefiki olan Suudi Arabistan ile BAE arasında ekonomi alanında ciddi bir rekabet başladı. Mısır da Kahire'nin doğusunda inşası devam eden "yeni idari başkent" ile bu rekabete dahil oldu. SUUDİ ARABİSTAN, NEOM'LA REKABETE ÖNCÜLÜK EDİYOR Riyad yönetimi, uluslararası şirketleri, bölge merkezlerini Suudi Arabistan'a taşımaya teşvik etmek için bir dizi kararlar aldı. Suudi Arabistan, bu şekilde küresel şirketleri Abu Dabi başta olmak üzere bölgedeki diğer pazarlardan kendisine çekmeye çalışıyor. Bölgedeki merkezleri Suudi Arabistan dışında bulunan yabancı şirketlere 2024'ten itibaren kamu ihalelerinin verilmeyeceğini duyuran Riyad, Körfez ülkelerindeki serbest ticaret bölgelerinden yapılan ithalatla ilgili kurallarda da birtakım düzenlemelere gitti. RİYAD'IN HAMLESİ ABU DABİ'Yİ CİDDİ ANLAMDA REKABETE ZORLADI Suudi Arabistan'ın duyurduğu bu son kararların, ülkenin petrole bağımlılığını azaltma ve ekonomisini çeşitlendirme hedefiyle ilan ettiği 2030 vizyonu çerçevesinde alındığı biliniyor. Yarısı yeni projelerden olmak üzere 2030'a kadar 6 trilyon dolarlık yatırım hedefleyen Riyad yönetimi, 400 küresel şirketin Orta Doğu'daki merkezlerini Suudi Arabistan'a taşımasını amaçlıyor. Uzmanlar, Riyad'ın bu atılımlarının, küresel şirketlerin ve bölgenin finansal merkezi olmayı başaran Abu Dabi'yi ciddi bir rekabete zorladığını ifade ediyor. Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da faaliyet gösteren yaklaşık 346 uluslararası şirketin büyük bir kısmının merkezi, halihazırda onlarca uluslararası şirketin bölge merkezi ve ticari geçiş noktası durumundaki Dubai'de bulunuyor. Suudi Arabistan, ülkenin kuzeybatısında Kızıldeniz kıyısında yüksek teknoloji ve yapay zeka merkezi haline getirmeyi planladığı NEOM şehriyle küresel şirketlere ev sahipliği yapmayı planlıyor. Suudi Arabistan'ın yabancı şirketleri çekme çabası neticesinde aralarında Amerikan mühendislik şirketi "Bechtel", Hindistan'ın en büyük otel zinciri olan "Oyo" ve Kanada fast food zinciri "Tim Hortons"un da bulunduğu 24 şirket, bu yıl başında bölge merkezlerini Suudi Arabistan'da açacağını duyurdu. Amerikan "Google" ve "Amazon" ile Çinli "Ali Baba" gibi dev teknoloji şirketleri de ülkedeki faaliyetlerini artırdı. BAE-Suudi Arabistan rekabetine konu olan diğer bir alan ise turizm. Turizm, ekonomiyi petrole bağımlılıktan kurtarmak isteyen Suudi Arabistan için en önemli yatırım alanı olarak ön plana çıkıyor. Ülkenin Kızıldeniz sahiline inşa edilecek olan NEOM şehri ile gelecekte Suudi Arabistan’ın bölgenin en büyük turizm merkezi olması hedefleniyor. BAE, YABANCI ŞİRKETLERE YÖNELİK VERGİLERDE İNDİRİME GİTTİ Şubat ayında ilan edilen "Program HQ" ile merkezlerini Suudi Arabistan'a taşımayan küresel şirketlerin Suudi kamu ihalelerinden dışlanacağının açıklanması, uzun yıllardır küresel şirketlerin bölgesel üssü olan BAE'ye yönelik en önemli meydan okumaydı. Özellikle Suudi Arabistan Veliaht Prensi Bin Selman'ın son dönemde ilan ettiği devasa yatırım bütçelerinden pay kapabilmek için sabırsızlanan küresel şirketlerin BAE’yi terk edebilme ihtimali Abu Dabi yönetimini ciddi şekilde endişelendiriyor. Bu bağlamda Suudi Arabistan'ın yatırımları çekmek için attığı adımlara paralel olarak BAE de bir dizi kararlar aldı. Şirketlerin kurulum aşamasındaki tescil işlemlerinde ve ilgili Ticaret Odasına kayıtlarında ödenen ücretlere ve vergilere çeşitli indirim ve muafiyetler getirildi. YABANCI YATIRIMCILARI ÇEKMEK İÇİN BAE'DEN 150 MİLYAR DOLARLIK TİCARİ GİRİŞİM BAE, 5 Eylül'de bölgesel ve küresel rekabet gücünü artırmak için gelecek 9 yıl içerisinde 150 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırım çekmek hedefiyle 50 yeni ticari girişim başlatacağını duyurdu. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunun ticaret ve kalkınma alanında temel organı olan Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) tarafından geçen yıl yayımlanan rapora göre BAE, doğrudan yabancı yatırım çeken ilk Arap ülkesi olurken dünyada ise 15. sırada yerini aldı. Abu Dabi Yatırım Ofisi (ADIO), küresel şirketleri BAE'ye çekmek amacıyla New York, San Francisco, Londra, Paris, Frankfurt, Seul, Pekin ve Tel Aviv'de 8 uluslararası ofis açtı. MISIR, "YENİ İDARİ BAŞKENT" İLE REKABETE DAHİL OLUYOR Suudi Arabistan ile BAE arasında ekonomi alanındaki rekabet hattına, Kahire'nin doğusunda inşası devam eden dev proje "yeni idari başkent" ile Mısır da güçlü bir şekilde dahil oldu. Kahire'nin doğusunda ve Süveyş Kanalı yakınında inşasına başlanan yeni idari başkent, Cumhurbaşkanlığı Sarayı, bakanlıklar ve önemli kamu kurumlarının merkezi olacak. İdari başkentin merkezinde kurulan "İş ve Finans Bölgesi"nde, 385 metre uzunluğunda Afrika'nın en yüksek gökdeleni inşa ediliyor. Bölgede 12 ticari kompleks, oteller, şirketler ile yerli ve yabancı bankalar yer alacak. Mısır yönetimi, bu şekilde, uluslararası şirketlerin ilgi odağı olduğu 1920'lerdeki merkezi konumunu geri kazanmak istiyor.

23 Eylül 2021 Perşembe

Çin, başka ülkelerde kömür yakıtlı enerji projelerini desteklemeyecek

BBC'nin haberine göre Devlet Başkanı Şi Cinping, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndaki konuşmasında küresel emisyonla mücadelenin önemine değindi. Şi, video konferans aracılığıyla yaptığı konuşmada, "Çin, yeşil ve düşük karbonlu enerjinin geliştirilmesinde diğer gelişmekte olan ülkelere desteği artıracak ve yurt dışında yeni kömür yakıtlı enerji projeleri inşa etmeyecek." şeklinde konuştu. Şi konuşmasında ayrıntıya yer vermezken, Çin son yıllarda ilk kez 2021'in ilk yarısında herhangi bir kömür projesine fon sağlamadı. ABD İklim Elçisi John Kerry, "Şi'nin bu önemli kararını duymaktan çok memnun olduğunu" belirtti. Çin, Kuşak ve Yol girişimi kapsamında Endonezya ve Vietnam gibi ülkelerdeki kömür projelerine fon sağlıyor. Dünyada pek çok ülke Paris İklim Anlaşması hedeflerine ulaşmaya çalışırken, Çin'in kömür projelerine finansmanı sona erdirmesi yönünde baskılar da sürüyor. Dünyanın en büyük sera gazı yayıcısı olan Çin, enerji ihtiyacının karşılanmasında büyük ölçüde kömüre bağımlı. Dünyada kömürün yarısı Çin'de yakılırken, ülke halen 40 ila 50 yıllık ömre sahip çok sayıda kömür yakıtlı enerji santraline ev sahipliği yapıyor.

22 Eylül 2021 Çarşamba

Avrupa'da normalleşme enerji krizinin kapısını araladı, fiyatlar öngörülebilir olmaktan çıktı

Talepteki artış, kıtada rüzgardan elektrik üretiminin düşmesi, yer altı doğal gaz depolama tesislerindeki doluluk oranının yüzde 30'a gerilemesi ve Rusya'dan tedarik edilen doğal gaz miktarının azalmasıyla rekor kıran gaz fiyatları, öngörülebilir olmaktan çıktı. Rus enerji şirketi Gazprom Başkanı Aleksey Miller, Avrupa'daki yer altı depolama tesislerindeki doğal gaz açığının 22,9 milyar metreküp seviyesine ulaştığını belirtti. Ayrıca kuraklık nedeniyle hidroelektrik santrallerinde üretimin düşmesi ve bu açığın kapatılması amacıyla artan elektrik talebini karşılamak için daha fazla gaz kullanılması da kıta genelinde doğal gaz tüketiminin yüzde 20'nin üzerinde artmasına yol açtı. Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Bruegel verilerine göre, Avrupa piyasalarında ocak ayında megavatsaati 20 avro seviyesinde olan doğal gaz fiyatları geçen hafta megavatsaat başına 77 avroya kadar yükselerek rekor kırdı. Avrupa'da doğal gaz fiyatlarının geleceğine ilişkin öngörüde bulunmanın imkansız olduğunu söyleyen uzmanlara göre, hükümetler ekonomik büyümeyi devam ettirebilmek için fiyat artışlarına karşı çözüm geliştirmek zorunda kalacak. Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü (IEEFA) Analisti Ana Maria Jaller-Makarewicz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, doğal gaz arz ve talebindeki uyumsuzluğun giderek arttığını belirterek, "Geçen yıl Kovid-19 nedeniyle görülen düşük talebin ardından, bu yıl daha fazla insanın tatile gitmesi, restoran, iş yerleri ve okulların açılmasıyla yaşanan normalleşme Avrupa'da doğal gaz talebinin neredeyse kış döneminde görülen seviyeye kadar çıkmasına yol açtı. Bu yüksek talep, yer altı depolarının doluluk oranının düşük olması ve Rusya'dan ithal edilen gaz miktarının düşmesiyle birleşince spot piyasadaki gaz fiyatları öngörülebilir olmaktan çıktı." diye konuştu. Jaller-Makarewicz, küresel bir emtia olan doğal gaz fiyatlarının tüm piyasalarda oynaklık gösterdiğini fakat Avrupa'nın doğal gaz ithalatçısı olmasından dolayı daha fazla etkilendiğini aktardı. "İNGİLTERE'DE BAZI FABRİKALAR YÜKSEK FİYAT NEDENİYLE ÜRETİMİ DURDURDU" Bu kapsamda kaynak çeşitliliğinin öneminin bir kez daha ortaya çıktığını dile getiren Jaller-Makarewicz, şöyle devam etti: "Avrupa'da elektrik üretiminde yenilenebilir kaynaklar da önemli bir yol oynuyor ama son dönemde rüzgardan üretim de hava şartları nedeniyle düştü ve doğal gaz elektrik üretiminde daha fazla kullanılmaya başlandı. Aynı şekilde kömürden elektrik üretiminde de artış görüyoruz. Konu yüksek fiyatlar olunca, emisyonlar unutuldu. Şu an enerjide talep ve fiyatlar yüksek, tedarik sıkıntısı var, emisyonlar da artıyor. Buna kısa vadede bir çözüm bulmak gerekiyor. Avrupa arzı sürdürebilmek için ya en pahalı sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) kargosunu bile alacak ya da enerji tüketimini olabildiğince azaltmaya çalışacak." Jaller-Makarewicz doğal gaz fiyatlarındaki artışın elektrik fiyatlarına da yansıdığını anımsatarak, İngiltere'de bazı fabrikaların yüksek fiyatlar nedeniyle üretimi durdurduğunu kaydetti. İspanya hükümetinin ise elektrikte vergileri düşürmeyi planladığını dile getiren Jaller-Makarewicz, "Diğer ülkelerin de bir şekilde fiyatlara karşı çeşitli çözümler geliştirmeleri gerekiyor yoksa ekonomileri alt üst olacak." dedi. "RUSYA, ASYA'YA GAZI DAHA YÜKSEK FİYATTAN SATMAK İSTİYOR" Orta Doğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Enerji Çalışmaları Direktörü Prof. Dr. Hakan Berument de Avrupa'da Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) içinde enerjinin payının Türkiye'ye göre daha düşük olduğunu ifade ederek, "Fakat ekonomilerinin yüksek fiyatlardan etkilenmemesi mümkün değil. Özellikle spot piyasadan alım yapanlar kötü etkilenecektir." diye konuştu. Rusya'nın Asya'da daha yüksek fiyattan doğal gaz satmak istediğini dile getiren Berument, "Dolayısıyla Avrupa'nın işi bu noktada zor. Bir de Kuzey Akım 2'nin çalışma ruhsatı henüz alınmadı. Kuzey Akım 2 gazı gelmezse, Avrupa için durum daha da zorlaşabilir. Bu fiyat artışlarından Türkiye de etkileniyor ve etkilenmeye de devam edecek." değerlendirmesinde bulundu.

21 Eylül 2021 Salı