tatil-sepeti
Rus gazına alternatif arayan Avrupa, LNG terminallerini tam kapasite kullanmıyor

Geçen yıl dünyada 380 milyon tonluk LNG ticareti gerçekleşti. Bunun yaklaşık 80 milyon tonluk kısmı Avrupa tarafından satın alınıyor. Küresel piyasada LNG'nin yüzde 70'i uzun vadeli kontratlarla ihraç ediliyor. Bu nedenle kalan yüzde 30'luk LNG, spot piyasada en yüksek teklifi veren ülkeye satılıyor. Şimdiye kadar LNG'yi aktif bir şekilde kullanmayan birçok Avrupa ülkesi artık bu seçeneği ciddi şekilde değerlendiriyor. Uluslararası Gaz Birliği ve "Gas Infrastructure Europe" verilerine göre, LNG terminallerinin incelendiği listede Türkiye ve İsrail de Avrupa'ya dahil edildi. Türkiye'nin LNG terminalleri de dahil edildiğinde toplam 28 LNG ithalat terminali bulunan Avrupa, bu terminalleri yarı kapasiteyle kullanıyor. İspanya, yıllık 43,8 milyon ton kapasiteye sahip 6 terminalle Avrupa'da en fazla LNG terminalinin bulunduğu ülke olarak kayıtlarda yer alıyor. 3 LNG terminali bulunan ve yıllık 38,1 milyon ton kapasiteye sahip Birleşik Krallık'ı, 25 milyon ton kapasiteli 4 LNG terminaline sahip Fransa ve 3 terminalle 11 milyon ton ithalat kapasitesi bulunan İtalya izliyor. Türkiye'nin 2 LNG alım terminali bulunurken, Belçika, Yunanistan, Portekiz, Hollanda, Polonya'da 1'er terminal faaliyet gösteriyor. Ayrıca Türkiye 2, İsrail, Litvanya ve Hırvatistan'ın da 1'er yüzer terminali aracılığıyla LNG alımı yapıyor. Bunların yanı sıra Norveç, İsveç, Malta gibi ülkelerde bulunan küçük çaplı terminaller LNG ithalat terminalleri listesine dahil edilmiyor. AVRUPA LNG TERMİNALLERİNİ TAM KAPASİTE KULLANMIYOR Avrupa'daki terminallerin halihazırda yıllık 150 milyon tona yakın LNG alım kapasitesi bulunuyor. Ancak 2019'da 85 milyon ton LNG ithal eden Avrupa, 2020'de ise 82 milyon LNG satın aldı. Gaz ihtiyacının dörtte birini LNG olarak karşılayan Avrupa, ithalat kapasitesinin yarısından biraz fazlasını kullanıyor. Bu da yaklaşık 70-75 milyon tonluk yedek kapasite olduğu anlamına geliyor. Hesaplamalara göre, İspanya kapasitesinin yüzde 37'sini, Birleşik Krallık yüzde 38'ini, İtalya yüzde 82'sini, Hollanda yüzde 77'sini, Belçika yüzde 90'ını, Fransa yüzde 66'sını, Portekiz yüzde 70'ini ve Yunanistan yüzde 49'unu kullanıyor. AB ülkelerinin yıllık doğal gaz ihtiyacı, toplam 340-350 milyar metreküp arasında değişiyor. Geçen yıl AB ülkeleri Rusya'dan boru hatlarıyla 140 milyar metreküp, LNG olarak da 15 milyar metreküp gaz ithal etti. AB'nin 2021'de toplam gaz tüketiminin yaklaşık yüzde 40'ı Rusya'dan geldi. YENİ TERMİNALLER PLANLANIYOR Avrupa gelecek dönemde doğal gaz arzını çeşitlendirmek amacıyla 26 yeni LNG terminalini inşa etmeyi planlıyor. Mevcutta herhangi bir LNG terminali olmayan Almanya 2 LNG terminali inşa edecek. Fransa ve İspanya mevcut LNG termallerine 5 ünite ekleyecek. İrlanda 3, Estonya 2, Hırvatistan, Finlandiya, Danimarka, Polonya, Ukrayna, Malta ve Birleşik Krallık da 1'er LNG terminali inşa edecek. Önceki yıllarda planlanan ancak yeteri kadar yatırım alamayan çok fazla LNG projesi bulunuyor ancak Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın ardından LNG'nin gelecek dönemde daha fazla gündemde olması bekleniyor.

28 Mart 2022 Pazartesi

Türkiye, Avrupa’nın yeni enerji tedarik merkezi olabilir

Konrad Adenauaer Vakfı’nın Alman Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin meclis grubuna gönderdiği “Türkiye'nin Rusya'ya karşı tutumu” başlıklı analizinde, Türkiye’nin Kiev ile Moskova arasında olabildiğince tarafsız bir rol oynamaya çalıştığı kaydedilirken Almanya ile Türkiye için de yeni bir yakınlaşma fırsatının ortaya çıkabileceğine dikkat çekildi. Analizde “Türkiye ve Rusya arasındaki karşılıklı ilişkiler, birkaç yıldır batılı müttefiklerin başkentlerinde önemli bir tartışma konusu oldu.” ifadesine yer verildi Türkiye'nin yakın çevresinde yaşanan gerginlik ve Rusya'nın Ukrayna'da başlattığı savaşın Türkiye'nin stratejik önemini bir kez daha ortaya çıkardığının altı çizildi. TÜRKİYE'DEN STRATEJİK ADIMLAR Türkiye’nin bölgedeki savaşta olabildiğince tarafsız bir rol oynamaya çalıştığı belirtilen analizde, diğer NATO üye kelerinin aksine Türkiye’nin daha dengeli bir pozisyon aldığı da kaydedildi. Analizde şu yoruma yer verildi: “Türkiye'nin son yıllarda Rusya'ya yönelik tartışmalı politikası, Ankara'yı çok az ülkenin oynayabileceği bir arabuluculuk rolüne oturttu. Ancak Türkiye, Ukrayna ile Rusya arasında bir orta politika izlemiyor. Ankara, Kiev'i askeri olarak ve silah tedarikiyle destekledi, Rusya’nın başlattığı savaşı kınadı, Ukrayna'nın egemenliğini tam olarak destekledi ve Boğaziçi ve Çanakkale'yi fiilen savaş gemilerine kapattı.” NATO üyesi olan Türkiye’ye Ukrayna-Rusya savaşında oldukça önemli bir rol düştüğüne işaret edilen analizde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rus lider Putin arasında yakın ilişkiler kurulduğu, Türkiye’nin şu ana kadar Batılı ülkelerin Moskova’ya karşı yaptırımlarına katılmadığı hatırlatıldı. SAVAŞ ORTAMINDA DENGELİ TUTUM Konrad Adenauer Vakfı analistleri, Ukrayna politikasında Erdoğan’ın sadece Türkiye içinde değil, dışarıda da başarılı olduğunu ifade ederek, Türkiye'nin NATO'daki stratejik rolünün bu savaşla bir kez daha netlik kazandığını belirtti. Türkiye’nin NATO için Rusya özelinde diyalog ortaklığı bağlamında önemli olduğunun altı çizilen analizde, Erdoğan'ın savaştaki diplomatik çabalarının Türkiye, ABD ve Avrupa arasındaki gergin ilişkileri iyileştirmek için de iyi bir fırsat sunduğu ifade edildi. 7 sayfalık analizde, Türkiye’nin, güvenlik, enerji ve ekonomi politikası açısından Rusya'ya “bağımlı” olduğu savunulurken, ülkenin söz konusu savaşta dengeli bir yaklaşım benimsemeye çalıştığı, Ankara’nın yavaş yavaş Moskova'ya olan tek taraflı bağımlılığını azaltma gayretinde olduğunun altı çizildi. Vakfın analizinde “Türkiye'deki iç siyasi durum ve ekonomik bazı sıkıntılar nedeniyle, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki hükümetin ABD ve Avrupa Birliği'nin yaptırımlarına dahil olmasıyla bir rota değişikliğine gitmesi Batı'nın somut koruması ve desteği olmaksızın beklenmemeli.” denildi. TÜRKİYE'NİN "BAĞIMLILIĞI" AZALIYOR Türkiye'nin son yıllarda Rusya'ya yaklaşımlarının taktiksel olduğu vurgulanan analizde Türkiye'nin Rusya'ya yöneliminden ziyade daha çok “bölgesel bir gücün kendine güvenen görünümü” olarak değerlendirilmesi gerektiğine yer verildi. Konrad Adenauer Vakfı Türkiye Temsilcisi Walter Glos ve vakıf araştırmacısı Nils Lange tarafından kaleme alınan analizde, enerjinin Türkiye-Rusya ilişkilerinin en önemli unsurlarından birisi olduğunu belirtilerek, TürkAkım Doğal Gaz Boru Hattı ve Mersin yakınlarında yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali ile son yıllarda Rusya ile enerji iş birliğinin arttığı ifade edildi. Enerjide Türkiye’nin Rusya’ya bağımlılığını azaltmada başarılı olduğunun vurgulandığı analizde, “Rusya, Azerbaycan'dan sonra Türkiye'nin en büyük ikinci enerji tedarikçisi. Ancak Türkiye, Rusya'ya olan bağımlılığını azaltmak için paralel adımlar attı. Güney Gaz Koridoru'nun (SGC) açılması ve ABD'den sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) alımlarındaki artış, Rusya'dan gaz ithalatında çarpıcı bir düşüşe yol açtı. Rusya'dan yapılan gaz ithalatı 2017 ile 2019 yılları arasında neredeyse yüzde 50 düştü. Karadeniz'de muhtemel doğal gazın planlı olarak araştırılması ve İsrail, Irak ve Türkmen gazını ithal etme isteği çeşitlendirme yolunda atılan ileri adımlardır.” denildi. Analizde, Türkiye ile Rusya arasındaki ekonomik ilişkilere yer verilerek, her yıl Türkiye'ye gelen turistlerin yüzde 19'unun Rusya’dan geldiği belirtildi ve Rusya'nın aynı zamanda Türkiye'nin en büyük tahıl tedarikçisi olduğuna vurgu yapıldı. ALMANYA İLE TÜRKİYE ARASINDAKİ YENİ BİR YAKINLAŞMA FIRSATI Analizde, Rusya-Ukrayna savaşının Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkilere olası etkilerine yer verilerek, savaşın Berlin ile Ankara arasında yeni bir yakınlaşma için de fırsat sunduğu belirtildi. Savaşın çeşitli farklılıklara rağmen, Berlin ile Ankara arasındaki stratejik ve güvenlik politikası ortaklığının daha da artırılması gerektiğini gösterdiği belirtilen analizde, Ukrayna'nın yanı sıra Bosna-Hersek'teki kırılgan durum, Güney Kafkasya ve Afganistan'daki gelişmeler, Rusya'nın Afrika'daki varlığı gibi Türkiye ile Almanya arasında daha yakın bir yakınlaşmanın gerekliliğini gösteren başka bölgesel krizlerde olduğu vurgulandı. Türkiye’nin Avrupa için yeni bir enerji aktarım ve dağıtım merkezi fonksiyonuna ilişkin ise şu değerlendirme yapıldı: “Almanya'nın enerji politikasını çeşitlendirmek açısından, küresel gaz sıkıntısı ve son yıllarda Almanya'nın gaz ve petrol altyapısına yapılan yatırım eksikliği göz önüne alındığında, kısa vadede Rusya'ya sınırlı alternatifler var. Güney gaz koridorunun genişletilmesi ve Türkiye'nin Hazar Denizi ve Doğu Akdeniz'deki gaz yataklarına erişimi olan stratejik bir enerji dağıtım ve aktarım merkezi olarak kullanılması uzun vadede gerçek alternatifler sunabilir. Azerbaycan, Türkmenistan, Irak ve gelecekte İran petrol ve gazının ithalat potansiyeli henüz tükenmiş değil. İsrail-Türkiye enerji iş birliğinin giderek daha gerçekçi hale gelmesiyle, Türkiye kendisini bir enerji merkezi olarak konumlandırabilir.” Analizde, "Türkiye, Avrupa için temel jeostratejik öneme sahip ve konumu onu Almanya'nın güvenlik algı ve çıkarlarını göz ardı etmediği Güney Kafkasya, Karadeniz Bölgesi ve Orta Doğu'da kilit bir oyuncu haline getirmektedir.” denildi.

28 Mart 2022 Pazartesi

Rus gazına bağımlılığın tartışıldığı Avrupa'da 881 doğal gaz santrali bulunuyor

Avrupa kıtasında yer alan doğal gaz santrali sayısı 881 olarak hesaplanıyor. Avrupa, elektriğin yüzde 20'sini kömürden, yüzde 13'ünü nükleer santrallerden, yüzde 25'ini doğal gazdan, yüzde 18'ini yenilenebilir enerjiden üretiyor. Avrupa'nın satın aldığı gazın yüzde 40'ı Rusya'dan, yüzde 24'ü Norveç ve yüzde 11'i Cezayir'den geliyor. Avrupa'da doğal gaz santrali en fazla olan ülke sıralamasında yaklaşık 180 santralle Almanya ilk sırada yer alıyor. Almanya'yı 143 santralle İtalya, 83 santralle Hollanda ve 81'er santralle İspanya ile Birleşik Krallık izliyor. İtalya'nın doğal gazda kurulu gücü 40 gigavat seviyesinde bulunuyor. Almanya'nın ise doğal gaz santrallerinden oluşan kurulu gücü yaklaşık 31 gigavat, bunu aynı seviyelere yakın kurulu güçle Birleşik Krallık takip ediyor. Doğal gazda Hollanda'nın 18 gigavat, İspanya'nın ise 29 gigavat kurulu gücü bulunuyor. Doğal gazda kurulu güç listesinde en alt sırada 173 megavatla Estonya yer alıyor. İspanya'nın kuzeybatısında bulunan As Pontes doğal gaz santrali, 2 bin 324 megavatla Avrupa'daki en güçlü santrallerden biri. Söz konusu santral kömürle de çalışabiliyor. Tek başına doğal gazla çalışan en yüksek kapasiteli santral ise Birleşik Krallık'ta bulunan 1180 megavat kapasiteli Peterhead santrali. Almanya'nın en yüksek kapasiteli kurulu güce sahip santrali ise 887 megavatla Emsland. Bunu 846 megavatla Irsching ve 800 megavatla Knapsack santralleri izliyor. AVRUPA'DAKİ ÜLKELERDE BULUNAN FAALİYETTEKİ SANTRAL SAYISI 1- Almanya - 180 santral 2- İtalya - 143 santral 3- Hollanda - 83 santral 4- İspanya - 81 santral 5- Birleşik Krallık - 81 santral 6- Romanya - 30 santral 7- Belçika - 25 santral 8- Fransa - 23 santral - Ülkede nükleer enerji yoğun kullanılıyor 9- Polonya - 11 santral - Ülkede kömür yoğun olarak kullanılıyor 10- Yunanistan - 13 santral 11- Bulgaristan - 8 santral 12- Avusturya - 12 santral 13- Macaristan - 18 santral 14- Finlandiya - 7 santral 15- İsveç - 4 santral 16- Norveç - 23 boru hattı - 8 LNG terminali olarak bir dağıtım merkezi bulunuyor. İskandinav ülkelerinde yoğun şekilde hidroelektrik kaynakları kullanılıyor. 17- Çekya - 5 santral 18- Slovakya - 4 santral 19- Slovenya - 8 santral 20- Letonya - 3 santral 21- Estonya - 1 santral - Avrupa'nın en düşük kapasiteye sahip ülkesinde 173 megavat kurulu güç bulunuyor. 22- Litvanya - 4 santral AVRUPA'DA EN YÜKSEK DOĞAL GAZ KURULU GÜCÜNE SAHİP İLK 10 SANTRAL 1- As Pontes Güç Santrali - İspanya - 2,324 megavat 2- Peterhead Güç Santrali - Birleşik Krallık - 1180 megavat 3- Spalding Güç Santrali - Birleşik Krallık - 950 megavat 4- Carrington Güç Santrali - Birleşik Krallık - 910 megavat 5- Langage Güç Santrali - Birleşik Krallık - 905 megavat 6- Montalto Di Castro Güç Santrali - İtalya - 900 megavat 7- Emsland Güç Santrali - Almanya - 887 megavat 8- Simeri Crichi Güç Santrali - İtalya - 885 megavat 9- Besos 5 Güç Santrali - İspanya - 859 megavat 10- Petrom Brazi Güç Santrali - Romanya - 850 megavat

28 Mart 2022 Pazartesi

Çinli şirketlerin Avrupa'da şirket satın alma yatırımları 2021'de 8 kat arttı

Çin Halk Cumhuriyeti'nin resmi haber ajansı Şinhua, Ernst & Young danışmanlık şirketinin raporuna dayandırdığı haberinde, Çinli yatırımcıların 2021'de Avrupa'da 155 şirket satın aldığını bildirdi. Rapora göre, satın alımların toplam hacmi önceki yıla göre 8 kat artarak 12,4 milyar dolara ulaştı. Merkezi Hong Kong'da bulunan Hillhouse Capital yatırım şirketinin, Hollandalı elektronik üreticisi Phillips'in ev aletleri bölümünü 4,4 milyar dolara satın alması, geçen yılın en büyük yatırımı oldu. Ayrıca Çinli internet şirketi Tencent'in İngiliz oyun geliştiricisi Sumo Digital'ı 1,25 milyar dolara, Çinli konteyner üreticisi China International Marine Containers'in Danimarkalı üretici Maersk Container Industry'yi 1,1 milyar dolara satın alması da dikkati çekti. Çinli yatırımcılar tarafından bu alanda en fazla yatırım yapılan ülkeler, 36 şirket ile İngiltere, 35 şirket ile Almanya ve 13 şirket ile Hollanda oldu. 30 şirket satın alımının yapıldığı sanayi alanı ise Çinli yatırımcıların en fazla rağbet gösterdiği sektör oldu. Ernst & Young'ın ortağı ve Batı Avrupa Bölgesi Çin Şirket Hizmetleri Bölümü Başkanı Yi Sun, Çinli şirketlerin Avrupa'da en çok otomotiv tedarikçileri ve makina mühendisliği şirketlerine rağbet ettiğini, fakat yeni dönemde daha çok elektrikli araçlar, sürücüsüz araçlar ve yüksek teknoloji malzemeleri gibi alt sektörlere ilgi gösterdiğini kaydetti. Özellikle Almanya'da geçen yıl kurulan çok sayıda mühendislik şirketinde Çinli yatırımcıların payı olduğuna dikkat çeken Yi, yatırımcıların mühendislik dışında e-ticaret yatırımlarına da öncelik verdiği bilgisini paylaştı.

23 Mart 2022 Çarşamba

Yaptırım kıskacındaki Rusya’da kripto paralara talep artıyor

Rusya’da vatandaşlar, tasarruflarını koruyabilmek ve yurt dışına para transfer edebilmek için kripto paralara yoğun ilgi gösteriyor. İşlem hacmi bakımından dünyanın en büyük kripto para borsası Binance verilerine göre, Ukrayna’da savaşın başlamasından bir gün önce, 23 Şubat’ta, Rus rublesiyle işlem yapılan Bitcoin (BTC) hacmi yaklaşık 100 BTC düzeyindeydi. Savaşın başladığı 24 Şubat’ta ise bu rakam yüzde 330 artışla 430 BTC’ye çıkarken, 7 Mart’ta 500 BTC’ye yükseldi. “Sabit coin” olarak tanımlanan Tether’da ruble ile yapılan işlemler de 23 Şubat’a kıyasla yüzde 400 artarak 28 Şubat’ta 35 milyon dolara çıktı. Rusya Merkez Bankası tahminlerine göre Rusların kripto para birimleriyle yıllık işlem hacmi yaklaşık 5 milyar dolar düzeyindeyken, bazı uzmanlara göre ise Rusya vatandaşlarının sahip oldukları toplam kripto varlıklar yaklaşık 200 milyar dolar düzeyinde bulunuyor. RUS YETKİLİLERİN KRİPTO PARALARA YAKLAŞIMI DEĞİŞTİ Rusya’da savaş öncesinde kripto paraların ülkede tümüyle yasaklanması gündeme gelirken, yetkililerin artık bu alana yönelik yaptıkları ılımlı açıklamalar da dikkati çekiyor. Son olarak ülkenin en büyük bankası Sberbank’a dijital finansal varlıkları ihraç ve takas etme lisansı verilirken, Rus hükümeti, ülkede kripto para madenciliği yapanlara yönelik yasakların gelmeyeceğini aksine bu sektöre yönelik mevzuatların geliştirilmesi gerektiğini duyurdu. Rusya’da uygulamaya konulan sermaye kontrolleri nedeniyle vatandaşların yurt dışına döviz gönderilmesi yasaklanırken, kripto para piyasalarına yönelik gönderilere ise herhangi bir kısıtlama getirilmedi. Batılı ülkeler de Rusya’nın kripto paralarla yaptırımları delebileceği endişesiyle bu alanda çeşitli kısıtlamalar getirmek istiyor. Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde da dün yaptığı açıklamada, kripto paraların Rusya'ya uygulanan yaptırımları delmekte kullanıldığını söyledi. Ancak Rusya’daki en yaygın kripto para borsası Binance’ten yapılan açıklamada, yaptırımların, kripto paraların “felsefesine” aykırı olduğu gerekçesiyle Rusya’daki vatandaşların varlıklarına veya işlemlerine yönelik bir yasak getirilmeyeceği bildirildi. "KRİPTO PARALAR AMBARGOYU AŞABİLMEK İÇİN BİR ARAÇ HALİNE GELEBİLİR" Moskova'daki Finans Üniversitesi'nin Sosyo-Ekonomik Araştırma Enstitüsü Direktörü Aleksey Zubyets, ülkede kripto paralara yönelik talebin daha da artacağını söyledi. Rus rublesindeki değer kaybının söz konusu talebi artıran önemli bir unsur olduğuna işaret eden Zubyets, “Diğer nedeni ise şu anda yaptırımlar nedeniyle belirli ürünleri alabilmek için yurt dışına para göndermekte sorun yaşıyoruz. ABD ve Avrupa Birliği tarafından ilan edilen ekonomik savaşta, kripto paralar ambargoyu aşabilmek için bir araç haline gelebilir.” dedi. Zubyets, Türkiye’de de kabul edilen Mir sisteminin yanı sıra, Çin’le yuan kullanımı gibi çeşitli alternatiflerin geliştirildiğine işaret ederek, “Yeni bir uluslararası finansal ödeme sistemi şekilleniyor. Bu, diğer şeylerin yanı sıra kripto para birimlerini de içerecek ve bu yüzden kripto paraların Rusya pazarındaki önemleri daha da artacak.” diye konuştu. EKONOMİK SAVAŞTA KRİPTO PARALARIN ROLÜ ARTACAK Rusya’da yetkililer dahil kimsenin bu kadar fazla yaptırım uygulanmasını beklemediğine işaret eden Zubyets, “Şimdi Rusya Merkez Bankası ve bankalar uluslararası ödemeleri yapabilmek için kendi başlarına bazı planlar yapmak zorunda kalıyorlar. Bunlar, 10 yıl önce icat edilmesi gereken ve Rus varlıklarının potansiyel olarak engellenmesini önleyecek araçlar. Ne yazık ki bu yapılmadı ve alternatif bir ödeme sistemi oluşturulması da dahil olmak üzere bazı önlemler alınmadığı için son 10-15 yılda kaybettiğimiz kayıp zamanın bugün büyük ölçüde bedelini ödüyoruz.” dedi. Aleksey Zubyets, Rusya’nın kaybolan zamanı telafi etmek için çalışmalar yürüteceğini belirterek, “Yakın gelecekte Rusya'da daha geniş bir kripto para sirkülasyonu olacağını ve kripto para biriminin ülkemizdeki tüm finansal sistemin istikrarını sağlama ve yeniden yapılandırma araçlarından biri olacağını düşünüyorum.” yorumunda bulundu. Rusya’da yetkililerin daha önce kripto paraları yasaklamak isterken şimdi farklı bir yaklaşım sergilediğine yönelik bir soruyu yanıtlayan Zubyets, şöyle konuştu: “Mevcut ekonomik durumun uzun yıllar süreceğini anlamamız lazım. Finans dünyası bir daha asla altı ay, bir yıl öncesindeki bir durumda olmayabilir. Sadece Rusya-Çin bloku değil, birçok farklı finansal ve ekonomik blok arasındaki mücadele çok daha keskin hale gelecek ve hayatımızda kalıcı bir fenomen haline gelecektir. Bu koşullar altında kripto paraların rolü de değişecek. Şunu anlamalısınız ki uluslararası finansta herkesin herkese karşı olduğu evrensel mücadelenin artacağını varsaydığımızda bahsettiğim fenomen nedeniyle kripto paralar gelecekte çok daha yaygın bir ödeme aracı haline gelecek. Kripto paraların büyük bir geleceği var ve soru nasıl görüneceği, kripto para dolaşım sistemlerinin Rusya'da nasıl kurulacağıdır ve bunu önümüzdeki birkaç ay içinde, belki de önümüzdeki birkaç yıl içinde göreceğiz.”

23 Mart 2022 Çarşamba