tatil-sepeti

Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun birinci maddesi uyarınca “Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetinde bulunan şahıslara ait mallar ile Türkiye’de bulunan malların veraset tarikiyle veya herhangi bir suretle olursa olsun ivazsız (karşılıksız) bir tarzda bir şahıstan diğer şahsa intikali veraset ve intikal vergisine tabidir.”

Bu Vergi Türk tabiiyetinde bulunan şahısların ecnebi (yabancı) ülkelerde aynı yollardan iktisab edecekleri (edinecekleri) mallarda şamildir.

Ancak mevcut düzenleme gereği “Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetindeki bir şahsın Türkiye Hudutları dışında bulunan malını veraset tarikiyle veya sair suretle ivazsız (karşılıksız) sayılmamaktadır.

İVAZSIZ İNTİKAL

Kanunda yer alan “ivazsız intikal“ tabiri; hibe (bağışlama) yoluyla veya herhangi bir tarzda olan ivazsız yani karşılıksız olarak edinimleri ifade etmektedir. Ancak maddi ve manevi bir zarar karşılığı verilen tazminatlar ivazsız (karşılıksız) sayılmamaktadır.

Verginin mükellefi veraset tarikiyle (ölüm nedeniyle) veya ivazsız bir tarzda mal iktisab eden şahıstır. Mal tabiri ise “mülkiyete mevzu olabilen menkul ve gayrimenkul şeylerle, mameleke girebilen (mal varlığına dahil olabilen) sair bütün hakları ve alacakları kapsamaktadır.

Veraset ve intikal vergisi ile ilgili istisnalar Kanunun 4. Maddesinde sayılmak suretiyle belirtilmiş olup;

  • İvazsız suretle vaki intikallerin 2015 yılında 3.711-TL’si 2016 yılında ise 3.918-TL’si,
  • Değerleri Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun 10. Maddesine göre belirlenen menkul ve gayrimenkul mallardan evlatlıklar da dahil olmak üzere füruğ (akraba) ve eşten her birine isabet eden miras hisselerinin 2015 yılında 161.097 TL’si, 2016 yılında ise 170.086 TL’si bu vergiye tabi değildir.

Diğer yandan füruğ (akraba) bulunmaması halinde eşe isabet eden miras hissesinin 2015 yılında 322.392 TL’si, 2016 yılında ise 340.381-TL. Veraset ve İntikal Vergisinden bağışık tutulmaktadır.

Mevcut düzenlemeler çerçevesinde sağlar arasında yapılan ivazsız intikaller veraset ve intikal vergisinin kapsamına girmekte olup, örf ve adete göre verilmesi mutat bulunan hediye, cihaz, yüzgörümlülüğü ve drahomalar ile sadakalar söz konusu vergiye tabi değildir.

PLAKA TAHDİDİ

Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun 4/c maddesi uyarınca “Plaka tahdidi uygulanan illerde Bakanlar Kurulu Kararı ile yetkili kılınan trafik komisyonlarınca ticari taşıt sahiplerine dağıtılan miktarlar” da bu vergiye tabi değildir.

Aile içersinde eşlerin birbirlerine vermiş oldukları hediyeler ile çocuklarına vermiş oldukları veya onlara almış oldukları hediye bedellerinin 2015 yılında 3.711 _ 2016 yılında 3.918_TL’yi aşması halinde söz konusu nedenle “malların (veya paranın) hukuken iktisabedildiği tarihi takibeden bir ay içinde ilgili vergi dairesine beyanname verilmek suretiyle durumun bildirilmesi gerekmektedir.

01.01.2016 tarihinden itibaren veraset yoluyla veya ivazsız surette meydana gelen intikallerde veraset ve intikal vergisi aşağıdaki tarifeye göre hesaplanacaktır.(Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu Genel Tebliğ, Seri No:47,25 Aralık 2015 gün, 29573 sayılı Resmi Gazete)

Matrah

Verginin Oranı

Veraset yoluyla intikal %

İvazsız intikal %

İlk210.000 TL için

1

10

Sonra Gelen500.000 TL için

3

15

Sonra Gelen1.110.000 TL için

5

20

Sonra Gelen2.000.000 TL için

7

25

Matrahın3.820.000 TL aşanbölümü için

10

30

Uygulamada aile içersinde yapılan parasal aktarımların her yıl için belirlenen miktarları aşması veya aile bireyleri üzerinde satın alınan gayrimenkullerin finansmanı için aile bireyleri tarafından gayrimenkulü satın alana sağlanan parasal destek söz konusu Kanun’un kapsamına girmekte olup, beyan dışı bırakılması halinde mali destekten yararlananlar hakkında cezalı işlem yapılabilmektedir.

İCRA DAİRESİ

Ayrıca ölüm halinde müteveffanın sağlığında icra dairesine veya mahkemeye intikal etmiş ve takip edilmekte olan alacak ve borçlarının da verilecek Veraset Vergisi Beyannamesinde gösterilmesi zorunludur.

Ölümün Türkiye’de vuku bulması halinde veraset vergisi beyannamesinin ölüm tarihini takiben dört ay içinde verilmesi gerekmektedir. Ölüm halinde verilecek veraset vergisi beyannamesi ile ivazsız intikaller nedeniyle verilmesi öngörülen beyannameler arasında farklılık bulunmaktadır. Bu durum ayrı bir yazı konusudur.

10 Ocak 2016 Pazar

Etiketler : Köşe Yazısı

DOÇ. DR. ADNAN ERTEMEL

Dijital dünyanın bir sonraki büyük sıçraması, kendi kendine öğrenen yapay zeka ajanlarının devreye girmesiyle gerçekleşiyor. Bu ajanlar, klasik yapay zeka uygulamalarının aksine, insan müdahalesine gerek duymadan gelişebiliyor. Yani, insanın beslediği verilerle değil, otonom olarak öğrenme ve evrim geçirme kabiliyetine sahipler. Bu değişim, teknoloji, sağlık, finans gibi birçok sektörde büyük bir devrim yaratma potansiyeline sahip.

 

Kendi kendine öğrenen yapay zeka nasıl çalışır?

 

Bu ajanların en önemli özelliği, beyin yapısına benzer şekilde öğrenebilmesi. Sinir ağları ve derin öğrenme algoritmaları, deneyimlerden ders çıkarma yetisi kazandırıyor. Ayrıca, takviye öğrenme adı verilen bir süreçle, ajanlar deneme-yanılma yöntemiyle performanslarını sürekli iyileştiriyor. Evrimsel algoritmalar da ajanların doğal seleksiyon gibi en verimli stratejileri zamanla seçmesine olanak tanıyor.

 

OTONOM YAPAY ZEKA İLE İNSAN İŞBİRLİĞİ

 

Bu yeni yapay zeka nesli, yalnızca görevleri yerine getirmekle kalmıyor; aynı zamanda insanlarla birlikte çalışarak, yeni çevrelere ve zorluklara uyum sağlayabiliyor. Bu ajanlar, veri analizi ve karar verme süreçlerinde insan girdisine daha az ihtiyaç duyarak işletmelere zaman ve kaynak tasarrufu sağlıyor.

 

Bu teknoloji sayesinde müşteri hizmetlerinde kullanılan chatbotlar da etkileşimler yoluyla kendilerini geliştirerek daha etkili ve verimli hale getirecek. Ayrıca, akıllı şehirler ve enerji yönetimi gibi alanlarda gerçek zamanlı veri analizlerine dayalı iyileştirmeler yapmaları mümkün hale geliyor.

 

Kendi kendine öğrenen yapay zeka ajanları sayesinde müzik, sanat ve edebiyat gibi yaratıcı alanlarda izleyici geri bildirimlerine göre evrilen eserler üretebilecek. Kişisel asistanlar ise kullanıcılarının tercihlerini öğrenerek, onları bir adım önceden tahmin edebilecek. Bu teknolojilerin bağımsız gelişme yetenekleri, sorumluluk ve etikle ilgili birçok soruyu da beraberinde getiriyor. Otonom yapay zekanın yanlış kararları kimin sorumluluğunda olacak? Yapay zekanın edindiği önyargılar nasıl kontrol edilecek? Ayrıca, bu ajanların iş dünyasında insanları yerinden etme potansiyeli nasıl yönetilmeli?

 

Kendi kendine öğrenen yapay zeka ajanlarının insan zekasını belirli alanlarda aşma potansiyeli oldukça heyecan verici. Ancak, bu gelişimin insan değerleri ve toplumsal hedeflerle uyumlu ilerlemesi için denetim mekanizmalarının kurulması gerekiyor. Yapay zeka, her ne kadar bağımsız bir gelişim gösterebilse de geleceğin insan ve yapay zeka işbirliğinde şekilleneceği açık.

 

Bu yeni yapay zeka çağı, teknolojinin sınırlarını yeniden belirlerken, insan yaratıcılığı ile yapay zekanın hesaplama gücü arasındaki işbirliği, dijital dünyada büyük dönüşümlere neden olacak.


adnan.ertemel@gmail.com

21 Ekim 2024 Pazartesi

PROF. DR. AHMET EMRE BİLGİLİ

Bilindiği üzere dünya genelinde kutlanan çok sayıda ‘gün’ bulunuyor. Bunların tümüne birden farkındalık günü diyoruz. 

 

Alenileştirilen niyet bu. Arka planı hakkında birçok şey söylenebilir elbette. Bunların en yaygın ve anlamlı olanı ‘Öğretmenler Günü’nden en anlamsızlardan biri olan ‘Dünya Pizza Günü’ne kadar yılın tüm günlerinin doldurulduğu bir ortamdayız. Buna muhalif olarak ‘Dünya Lahmacun Günü’ önerisi getirecek değiliz. Genel olarak; doktorlar günü gibi meslek günü, dünya barış günü gibi küresel günler, Noel gibi dini günler, Anzak Günü gibi tarihi anı günleri, Çocuk Hakları Günü gibi özel ilgi alanları ve Dünya Kanser Günü gibi sağlık günleri türünden farklı kategorileri bulunuyor. 

 

Dünyada bu alanda bir salgın aldı başını gidiyor. Farkındalık oluşturmadan öte iktisadi boyutu öne çıktığı için de ticari kuruluşlar bu durumu tetikleyip duruyor. Yani aslında işin suyu çıkmış durumda. Hakikaten 365 gün içinde boşu kalmadı, yeni bir gün icat edecek olsanız biriyle mutlaka çakışacaksınız. İyi niyetle yola çıkan ve hakikaten farkındalık oluşturmayı hedefleyenler de ticari yanının gücü karşısında pes etmiş durumda. Dünya Gülümseme Günü türünden iktisadi yanı olmayan birkaç masum günün dışında tümü bu çemberin içinde olmaya mahkûm maalesef.

 

*           *           *

 

Bu gidişatın psikolojik ve sosyolojik boyutunu, bunun oluşturduğu tehlikeleri kimsenin düşündüğü ve tedbir geliştirdiği yok. Herkes ticari boyutunun kurbanı olmuş durumda, zira sektörler çalışıyor. Her güne özel bir anlam yüklenmesi, bireyde oluşturduğu duygusal yük ve özellikle sosyal medya üzerinden sürekli bir şeyleri kutlamak, hatırlamak veya farkındalık oluşturmak zorunda kalmak, stres, tükenmişlik ve baskı hislerine yol açıyor. Başka bir taraftan özel günlerin fazla olması, bu günlerin değerini yitirmesine sebep oluyor. Çok fazla gün olduğunda, insanlar hangi günün gerçekten önemli olduğuna odaklanmakta zorlanıyorlar. 

 

Bu da insanların bu günlere karşı duyarsızlaşmasına neden oluyor. Bazı özel günler ise iyice ticari hale geldiğinden (Sevgililer Günü, Babalar Günü gibi) özellikle maddi açıdan zorluklar yaşayanlar için kaygı ve stres biriktiriyor.

 

Batı kökenli günler ise küreselleşmenin artışı ile farklı kültürlere yayılarak bu toplumların yerel değerleri üzerinde baskın hale geliyor, kendi normlarını ve değerlerini daha zayıf topluluklara dayatarak küresel düzeyde hegemonya kuruyorlar. Bu da istenmedik bir durum olan kültürel çeşitliliğin azalmasıyla neticeleniyor.

 

*           *           *

 

Diğer husus ise sosyal medya platformlarının, günlerin kutlanmasını neredeyse zorunlu hale getirmesidir. Ritüeller, bir toplumun kolektif bilincini pekiştiren önemli unsurlar olsa da aşırı tekrarlandıklarında veya ticarileştiklerinde bu anlamı kaybetme riskini taşıyor. Böylece bu tür günler sıradanlaşarak sembolik anlamlarını bir ölçüde yitirmiyor. Sosyolojik açıdan ise yılın her gününün bir özel günle dolu olması, bireyler ve toplumlar arasındaki ilişkileri, tüketim alışkanlıklarını, kimlik ve aidiyet duygularını, hatta toplumsal normları ve kültürel dinamikleri doğrudan etkiliyor. 

 

Peki, negatifliğin daha çok olduğu bu durumda birey ve toplum olarak makuliyeti nasıl sağlarız? Bu işin tehlikelerinden nasıl korunuruz? Bu soruların kısa cevabı; kendimiz için en anlamlı ve değerli olan günleri tercih ederek bu günlere odaklanabilir, her günü kutlamak zorunda hissetmek yerine, gerçekten önemli bulduğumuz günlere katılım gösterme yolunu seçebiliriz. Bu doğrultuda tüketime dayalı kutlamalardan kaçınarak manevi, kişisel ve sade kutlamalara yönelmek gibi makul olanı tercih edebiliriz. Bir başka boyut ise küreselleşmenin etkisiyle özellikle Batı kaynaklı günlerin dünyanın her yerinde yaygınlaşması, yerel kültürlerin erozyona uğramasına sebep oluyor ve kültürel çeşitliliğe saygı duymak, yerel günleri ve ritüelleri korumak, kültürel mirasın devamlılığı açısından önemli tehdit oluşturuyor.

 

Şairin söylediği gibi yolun sonu görünmüyor. Bizde bir gün icat edelim mantığıyla karmaşa ve anlamsızlık iyice artıyor. Bu durum bireyin ve toplumun mücadele gücünü ise aşıyor, ticari döngünün esiri olup çıkıyoruz. Makuliyeti yakalamaktan başka çare de yok. 

21 Ekim 2024 Pazartesi