tatil-sepeti

Küresel ısınmadan kaynaklı iklim koşullarındaki değişimler, bazı ürünlerin geleceğini tehdit ediyor. Kuraklık ve aşırı hava olaylarının hayvansal ve tarımsal üretimde verimi ve kaliteyi düşürdüğü, coğrafi işaretli ürünlerin de bu durumdan olumsuz etkilendiği belirtiliyor.

Coğrafi işaret, tüketiciler için ürünün kaynağı ve karakteristik özellikleri ile coğrafi alan arasındaki bağlantıyı gösteren ve garanti eden kalite işareti olarak tanımlanırken, bu tescil gelenekselliğiyle yöreden elde edilen, ham maddesiyle yerel niteliklere bağlı olarak belli bir üne kavuşmuş ürünlerin korunmasını sağlıyor.

Türk Patent ve Marka Kurumu’nda yer alan bilgilere göre, Türkiye'nin 81 ilinde tescilli 1609 coğrafi işaretli ürün bulunurken 600 başvurunun değerlendirme süreci ve işlemleri devam ediyor.

106 ile en çok coğrafi işaretli ürüne sahip Gaziantep'i, 76 ürünle Konya, 57 ürünle Diyarbakır, 55 ürünle Erzurum, 50'şer ürünle Malatya ve Afyonkarahisar, 48 ürünle Şanlıurfa, 44 ürünle İzmir, 41 ürünle Ankara ve 37 ürünle Balıkesir takip ediyor.

 

AYNI TADI VERMEYECEK, COĞRAFİ İŞARETLİ OLMAYACAK

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. 

Dr. Cevdet Yılmaz, yerel adlarla ön plana çıkan çok sayıda lezzete sahip Türkiye'nin, "coğrafi işaretli ürün" kavramıyla 10 yıl önce tanıştığını söyledi.

Tarım ürünlerine ve gıdalara insan eli değdikten sonraki sürecin önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Biz coğrafi şartlara uygun olarak ne kadar sağlam bir depolama yapabilirsek, yani İzmir'de üzümü, Aydın'da inciri, Malatya'da kayısıyı, Gaziantep'te biberi araziye sererek kurutabilirsek coğrafi işaretli olur. Kayseri'deki pastırma Erciyes Dağı'ndan esen rüzgarla kurursa tadına ulaşır. Şartlar uygun değilse bu ürünleri fabrikalarda, makine ortamında yapmak zorunda kalacaksınız ve aynı tadı vermeyecek, coğrafi işaretli olmayacak" dedi.

İklimin yerel şartları etkilemesinin coğrafi işaretli ürünlere de olumsuz yansıdığını aktaran Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Gelecek hava durumunun nasıl olacağını bilmiyoruz ama şu anda baktığımızda geçmişteki istikrarın bozulduğunu söyleyebiliriz. Küresel ısınma, 200-300 yıllık hava olayları takibi sonucunda üretilen ürünlerin istikrarını bozuyor. Önümüzdeki yıl ne kadar kar yağacağını hatta yağıp yağmayacağını bile bilmiyoruz, gelecek yıl havanın ne kadar sıcak olacağını da bilmiyoruz."

 

TULUM PEYNİRİ SEVENLER ÜZÜLECEK

Coğrafi işaretli Karaman'ın Divle obruk tulum peynirinin keçe tulumların içinde kışın karla dolan obrukta saklanarak yapıldığını anlatan Yılmaz, kar yağmaması durumunda bu coğrafi işaretli ürünün olmayacağını söyledi.

Samsun'un coğrafi işaretli ürünü olan Bafra kaymaklı lokumunu da örnek gösteren Yılmaz, "Türkiye'de manda popülasyonun en fazla olduğu alan Bafra. Buradaki mandalardan elde edilen süt, süt kaymağına, kaymak ise Bafra lokumuna dönüşüyor. Bu yıl kurak gitti, sular azaldı, mandalar bölgeden çekildi, kuraklık ve yağış eksikliği bu şekilde mandanın yaşam alanını daralttığı için Bafra kaymaklı lokumu üretimi de azaldı. Buradaki yerel kuraklık sadece Samsun'da olan coğrafi işaretli Bafra kaymaklı lokumunu etkiliyor." diye konuştu.

Yağmurun yağacağı ve toprağın sürüleceği mevsimin, çiftçinin beynine kazınan rutin bir bilgi olduğunu ifade eden Yılmaz, mevsimlerde ve yağışlarda yaşanan istikrarsızlık nedeniyle çiftçinin geleceği göremediğini, ekim ayında hazırlık yapsa da kuraklık nedeniyle sertleşen toprağa ekim yapamadığını, aşırı yağış olduğunda da toprağı süremediğini ve bozulan istikrarın önce çiftçiyi, sonra ekilen mahsulü ve ardından bu mahsulden elde edilen coğrafi işaretli ürünü etkilediğini anlattı.

Kuraklıkla meralarda ot örtüsünün azaldığını, hayvancılığı doğrudan ilgilendiren bu durumun da coğrafi işaretli et ve süt ürünlerinin üretimini olumsuz etkilediğini sözlerine ekleyen Yılmaz, şu değerlendirmede bulundu: "Şu anda Türkiye'nin tamamında coğrafi işaretli ürünler risk altında çünkü kuraklık güneyden başlayarak kuzeye doğru ilerliyor. Bu durum iklim göçüne sebep olacak çünkü şu anda bizim gözlemlediğimiz daimi kar sınırı 1800-2000 bin metreden 200-300 metre daha yukarı çıktı, sıcaklık arttıkça bu yukarı çıkıyor. Bu durum insanları daha serin yer arayışına itiyor ve gelişi güzel yapılaşmadan dolayı tarım ürünlerini dolayısıyla coğrafi işaretli ürünlerin üretimini etkiliyor, suları kaynağında kirletiyor."

 

"SEZONDA 3 KEZ ALINAN MAHSUL TEKE DÜŞTÜ"

Dokuz Eylül Üniversitesi İzmir Meslek Yüksekokulu Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Esin Candan Demirkol ise iklim değişikliğinin sadece sıcaklık artışı olarak algılanmaması gerektiğini, bazı ürünlerin ekim ve hasat dönemlerinde sarkmalara neden olduğunu söyledi.

Ege Bölgesi'ndeki çiftçilerin üretim sahalarında iklim değişikliğinin etkisinin son 4 yıldır çok net bir şekilde görüldüğünden bahseden Demirkol, bölgede, sezonda erkenci, mevsim ve geç olmak üzere domates, salatalık, mısır ve fasulye gibi ürünlerden 3 kez mahsul alındığını ancak yer altı sularının eksikliği nedeniyle bu mahsulün teke düştüğünü anlattı.

Coğrafi işaretli ürünlerin kurutularak ya da işlenerek elde edilen sebze, meyve ve hayvansal ürünlerden oluşan büyük bir grup olduğunu belirten Demirkol, "Küresel ısınmadan kaynaklı iklim koşulları ve özelliklerindeki değişimler nedeniyle bu tür ürünler tehdit altındadır. Coğrafi işaretli ürünlerin orijinalliklerinin, üretim teknolojilerinin ve kalitelerinin gözlenmesiyle bu ürünlerin risk altında olduğunu söylemek mümkün." ifadelerini kullandı.

 

TÜRKİYE, PEK ÇOK FARKLI BAL TİPİNE EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR

Coğrafi işaretli ürünler arasında Rize'nin Anzer balının önemli yeri olduğunu dile getiren Demirkol, "Türkiye, farklı iklim ve bitki örtüsü çeşitliliği sayesinde pek çok farklı bal tipine ev sahipliği yapıyor. Özellikle karakovan, kestane, ayçiçeği, çam balı gibi çeşitler hem yerel hem de uluslararası pazarda oldukça önemli yere sahip. Ancak iklim koşullarındaki değişimler ve sıcaklık faktöründeki artış, arıların büyüme düzenlerini etkiliyor, tarımda kullanılan kimyasallar ise koloniler üzerinde olumsuz etkiler oluşturuyor." tespitinde bulundu.

Düzenli ve sürdürülebilir tarım yöntemlerine geçiş yapılarak arıların doğal yaşam alanlarının ve yerel bal üreticilerinin korunmasının önemine değinen Demirkol, bu sayede bal üretimine önemli katkı sağlanacağının altını çizdi.

Demirkol, sözlerini şöyle tamamladı: "Coğrafi işaretlerin, bölgesel ve kültürel mirası yansıttığını unutmamalıyız. Eğer biz biyoçeşitliliğimizi sağlıklı bir şekilde koruyabilirsek yerel tatlarımızı ve coğrafi işaretli ürünlerimizi de korumuş oluruz. Bu durum, gastronomi turizminin gelişmesi açısından da büyük bir avantaj sağlar. Yerel üretim, ulusal tarım politikaları içinde ön plana çıkmak zorunda, bunu desteklemeliyiz. Konuya sadece şehir veya bölge bazında değil, biyoçeşitliliği ve yerel bitki türlerini koruma bakış açısıyla da bakmamız gerekiyor."

 

COĞRAFİ İŞARETLİ ÜRÜN SAYILARI

 

Alfabetik sıraya göre illerin tescilli coğrafi işaretli ürün sayıları şöyle:

 

İl          Ürün sayısı

Adana  22

Adıyaman         9

Afyonkarahisar 50

Ağrı      5

Aksaray            12

Amasya            24

Ankara  41

Antalya 18

Ardahan           7

Artvin   7

Aydın   29

Balıkesir           37

Bartın   12

Batman 6

Bayburt 12

Bilecik  7

Bingöl  5

Bitlis     4

Bolu     26

Burdur  14

Bursa   34

Çanakkale        15

Çankırı  28

Çorum  20

Denizli  15

Diyarbakır         57

Düzce   15

Edirne  12

Elazığ   12

Erzincan           10

Erzurum            55

Eskişehir          14

Gaziantep         106

Giresun 13

Gümüşhane      13

Hakkari 12

Hatay   35

Iğdır     6

Isparta  20

İstanbul 5

İzmir     44

Kahramanmaraş            30

Karabük           8

Karaman           14

Kars     10

Kastamonu       34

Kayseri 31

Kırıkkale           3

Kırklareli           7

Kırşehir 9

Kilis      10

Kocaeli 14

Konya  76

Kütahya            21

Malatya 50

Manisa 31

Mardin  24

Mersin  24

Muğla   34

Muş      4

Nevşehir           9

Niğde   7

Ordu     19

Osmaniye         7

Rize      17

Sakarya            19

Samsun            17

Siirt      8

Sinop   12

Sivas    21

Şanlıurfa           48

Şırnak   8

Tekirdağ           11

Tokat    21

Trabzon            12

Tunceli  4

Uşak    9

Van      18

Yalova  4

Yozgat 8

Zonguldak        8

17 Ekim 2024 Perşembe

Borsa İstanbul Kıymetli Madenler ve Kıymetli Taşlar Piyasası'nda (KMKTP) standart altının kilogram fiyatı 3 milyon 75 bin liraya yükseldi.

Altın piyasasında en düşük 2 milyon 923 bin lira, en yüksek 3 milyon 80 bin lirayı gören standart altının kilogram fiyatı, gün sonunda yüzde 0,3 artışla 3 milyon 75 bin lira oldu. Standart altının kilogram fiyatı dün günü 3 milyon 66 bin 399,50 liradan tamamlamıştı.

 

EN FAZLA İŞLEM YAPAN KURUMLAR

KMKTP'de altında toplam işlem hacmi 2 milyar 687 milyon 928 bin 567,14 lira, işlem miktarı ise 878,70 kilogram oldu.

Tüm metallerde toplam işlem hacmi ise 3 milyar 117 milyon 214 bin 56,50 lira düzeyinde gerçekleşti.

Altın borsasında bugün en fazla işlem yapan kurumlar, Uğuras Kıymetli Madenler, İstanbul Altın Rafinerisi, Türk Ekonomi Bankası, NMGlobal Kıymetli Madenler ile Akbank olarak sıralandı.

 

Bugünkü işlemlere ilişkin veriler şöyle:

 

 

 

STANDART TL/KG           DOLAR/ONS

 

Önceki Kapanış 3.066.399,50     2.787,00

 

En Düşük            2.923.000,00     2.677,00

 

En Yüksek          3.080.000,00     2.809,00

 

Kapanış 3.075.000,00     2.677,75

 

Ağırlıklı Ortalama           3.062.997,46     

 

Toplam İşlem Hacmi (TL)            2.687.928.567,14             

 

Toplam İşlem Miktarı (Kg)          878,70  

 

Toplam İşlem Adedi       49         

17 Ekim 2024 Perşembe

Dünya Altın Konseyi (WGC), altının uzun vadede son 50 yılda enflasyonun önemli oranda üzerinde, küresel Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) ile uyumlu bir getiri sağladığını açıkladı.

Dünya Altın Konseyi, "Altının uzun vadeli getiri beklentisi" başlıklı raporunu yayımladı.

Raporda, altının portföy riskini yönetmeye katkısının ve değer koruma özelliklerinin çok sayıda çalışmayla desteklenerek iyi bir şekilde belirlenmiş olduğu ifade edildi.

Altının portföy getirisine katkısının ise aynı şekilde belirlenmediğine işaret edilen raporda, “Altının uzun vadeli getirisini tahmin etmeye yönelik çerçeveler bulunuyor ancak bunlar, diğer varlık sınıflarına ilişkin sermaye piyasası varsayımlarıyla uyumlu, sağlam bir yaklaşımdan uzaktır.” yorumuna yer verildi.

 

DESTEKLEYEN MÜCEVHER VE TEKNOLOJİ SEKTÖRLERİ

Raporda, altının getiri beklentisine yönelik araştırmalar sonucunda, bu emtianın bir “değer saklama aracı” olarak tanımlandığı belirtilirken, söz konusu yaklaşımın bazı eksikler barındırdığı vurgulandı.

"Altın standardının” uygulandığı dönemlerden gelen verileri kullanmanın, altının performansı konusunda yanıltıcı sonuçlar çıkarttığı değerlendirmesine yer verilen raporda, uzun vadeli fiyatlara yalnızca finansal piyasalardan gelen talep üzerinden bakmanın da altının portföylerdeki ağırlığının daha az olduğu yanılgısına yol açtığı kaydedildi.

Raporda, altının uzun vadeli getiri hesaplamasına yeni bir yaklaşım sergilendiği, bunun sonucunda da altının uzun vadede son 50 yılda enflasyonun önemli oranda üzerinde, küresel GSYH ile uyumlu bir getiri sağladığının ortaya konduğu ifade edildi.

Altın alımlarını destekleyen mücevher ve teknoloji sektörleri, merkez bankaları, finansal yatırımlar, perakende külçeleri ve madeni paraların, mevcut teorilerin önerdiğinden çok daha fazla olduğunun vurgulandığı raporda, “Ayrıca, finansal piyasa yatırımcıları kısa vadede fiyat oluşumunu belirleme eğiliminde olsalar da uzun vadede daha az baskındırlar.” denildi.

17 Ekim 2024 Perşembe