tatil-sepeti

Kovid-19 salgını sonrası enflasyonu öngöremeyen ve önünü almakta geç kalan dünyanın önde gelen merkez bankalarının, enflasyona karşı sert bir şekilde faiz artışına gitmeleri nedeniyle geçen yıl yüksek zararlar açıklaması dikkati çekiyor.


 

Yükselen faiz oranları bazı merkez bankalarının, karlarının azalmasına hatta zarar etmelerine yol açarken bu kayıplar da merkez bankalarının itibarlarına zarar veriyor.

 

Merkez bankalarının zararları 2008 küresel finansal krizinden ve Kovid-19 salgınından sonra ekonomilerini canlandırmak ve deflasyonu önlemek için mücadele eden merkez bankalarının bilançolarındaki genişlemeden kaynaklandı.

 

Zararlar, keskin bir şekilde yükselen faiz oranları ve merkez bankalarının büyük ölçüde genişleyen bilançosunun bir araya gelmesiyle ortaya çıktı.

 

Merkez bankaları, ekonomistlerin uyarılarına rağmen neredeyse 10 yıl boyunca trilyonlarca dolar para basarken, son 8 yıldır trilyonlarca dolar harcayarak çoğu sıfır, hatta negatif, getirili tahvil satın aldı. Daha sonra enflasyonun artmasıyla rezervlerin neredeyse tamamı için yüzde 3 üzerinde faiz ödemeye başladı.

 

Enflasyonla mücadele için uygulanan yüksek faiz oranları ise merkez bankalarını ticari bankaların tuttukları mevduatlara milyarlarca dolar ödemek zorunda bırakıyor.

 

KAYIPLAR HÜKÜMET BÜTÇELERİNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR

 

Merkez bankalarının söz konusu zararları hükümetler için istikrarlı bir gelir kaynağı olan kamu bütçelerine temettü ödeme kabiliyetini sınırlıyor.

 

Para politikasının sıkılaştırıldığı her durumda, merkez bankalarının mali kaynakları fiyat istikrarını yeniden sağlama görevlerini yerine getirirken geçen yılki kayıplar daha önce görülenden çok daha büyük ölçekte bulunuyor.

 

Merkez bankaları enflasyonu düşürmek için faiz oranlarını artırdıklarında, yükümlülüklerinin büyük bir kısmı politika faizlerine bağlı olduğu için net faiz gelirleri düşerken, varlık değerlemeleri de artan tahvil getirileriyle geriliyor. Bunlar, karların hesaplanmasında piyasa değerlerindeki değişiklikleri dikkate alan bir muhasebe uygulaması kullanan merkez bankaları için karlılık üzerinde daha fazla baskı oluşturuyor.

 

Özellikle gelişmiş ülkelerde hükümetler on yıllardır merkez bankalarından temettü ödemesi alırken, son zararlar aynı zamanda bütçeler için gelir kaybı anlamına geliyor.

 

Öte yandan, Morgan Stanley, ulusal merkez bankalarındaki zararların bu yıl daha da artacağını tahmin ediyor.

 

FED’İN FAALİYET ZARARI GEÇEN YIL 114,3 MİLYAR DOLARI BULDU

 

Geçen yıl en büyük faaliyet zararını 114,3 milyar dolar ile ABD Merkez Bankası (Fed) açıkladı.

 

Banka, kısa vadeli faiz oranı hedefinin yönetilmesiyle ilgili harcamalara bağlı olarak bu zamana kadarki en büyük faaliyet zararını kaydetti. Mevduat kurumlarının rezerv bakiyelerine yönelik faiz gideri geçen yıl 176,8 milyar dolara çıkarken, repo operasyonlarına ilişkin faiz gideri 104,3 milyar dolar oldu.

 

Bankanın varlık portföyünden elde ettiği faiz geliri ise 2023'te, bir önceki yıla kıyasla 6,2 milyar dolar azalışla 163,8 milyar dolara geriledi.

 

Banka, geçen son yıllarda çok düşük faiz oranları ve yüksek seviyelerde tahvil tutulması nedeniyle önemli karlar elde etmişti. Bankanın, 2022'de 58,8 milyar dolarlık net geliri kayıtlara geçmişti.

 

AVRUPA MERKEZ BANKASI 2004'TEN BERİ İLK KEZ ZARAR ETTİ

 

Avrupa Merkez Bankası (ECB) geçen yıl için, enflasyona karşı faiz artışları nedeniyle 2004’ten beri ilk kez zarar açıkladı.

 

Banka geçen yılki faiz artışları nedeniyle 1,3 milyar avroluk zarar etti.

 

Finansal riskler için 6,6 milyar avro ayıran ECB’de bu rakam öngörülenin üzerinde 7,9 milyar avro olarak gerçekleşirken ECB Konseyi, kalan 1,3 milyar avroluk kısmın, bilançoda “geçmiş zarar” olarak gelecekteki karlardan mahsup edilmesine karar verdi.

 

ECB yaklaşık 20 yıl kar elde ettikten sonra 2022’de kar açıklamamıştı.

 

Avrupa Merkez Bankası’nın açıklamasında, “önümüzdeki birkaç yıl içinde zarar etmenin muhtemel olduğu ancak daha sonra sürekli kar elde etmeye dönmenin öngörüldüğü” ifadesi yer aldı.

 

Bankanın bilançosunun toplam büyüklüğü geçen yıl bir önceki yıla göre 24 milyar avro azalarak 674 milyar avroya geriledi.

 

ECB’nin görevi, fiyatları istikrarlı tutmak iken herhangi bir kar ya da zarar, yan ürün olarak görünüyor. Fakat bazı analistler, söz konusu zararın ECB üzerindeki siyasi baskıyı artırabileceğini ve bağımsızlığını tehdit edebileceği yönünde fikir birliği içinde.

 

ECB, en son 2004 yılında avronun hızla değer kazanması nedeniyle kur zararına bağlı olarak 1,63 milyar avro zarar açıklamıştı.

 

BUNDESBANK YÜKSEK FAİZ NEDENİYLE 1979’DAN BERİ İLK KEZ ZARAR AÇIKLADI

 

Almanya Merkez Bankası (Bundesbank), artan faiz oranlarının tahvil varlıklarının değerini düşürmesiyle geçen yıl 1979'dan beri ilk defa zarar etti.

 

Geçen yılki 172 milyon avroluk zarar risk karşılıklarından telafi edilirken, Bundesbank raporunda, faiz oranlarının artmaya devam etmesi ve alışılmışın dışında yüksek enflasyonun bilançodaki tahvillerin değerini düşürmesi nedeniyle zararın gelecek yıllarda daha da artacağı öngörüldü.

 

Bundesbank, 2010 ile 2019 arasında karından yaklaşık 25 milyar avro federal bütçeye aktarmıştı. Geçen yılki söz konusu kayıpla Almanya’nın federal bütçesinde bir gelir kaybı görülecek.

 

İSVİÇRE MERKEZ BANKASI GEÇEN YIL İÇİN 3,2 MİLYAR İSVİÇRE FRANGI ZARAR AÇIKLADI

 

İsviçre Merkez Bankası ise (SNB), 2023 için pozitif faiz oranlarına geçişin etkisiyle 3,2 milyar İsviçre frangı (3,62 milyar dolar) zarar açıkladı.

 

Bankanın 2022'de de döviz pozisyonunun etkisiyle 132,5 milyon İsviçre frangı zararı olmuştu.

 

Hollanda Merkez Bankası'nın (DNB), geçen yıl zararı ECB'nin enflasyona karşı faiz artışlarına devam etmesi nedeniyle yaklaşık 8 kat artarak 3,5 milyar avroya yükseldi.

 

Bankanın 2022'de zararı 460 milyon avro düzeyinde bulunuyordu.

 

Bankanın açıklamasında, “Faiz oranları yükselip faiz giderimiz artarken faiz gelirimiz neredeyse hiç artmadı." yorumuna yer verilmişti.

 

DNB, ECB’nin parasal sıkılaştırmanın bilançosunu etkilemesi nedeniyle 2028 yılına kadar olası yıllık kayıplar konusunda uyarıda bulunarak “Ancak 2029'dan itibaren karlılığa dönmeyi bekliyoruz. Hollanda hazinesine temettü dağıtmadan önce ilk birkaç yıl içinde tamponlarımızı eski haline getirmeye çalışacağız. Bununla birlikte, tamponlarımızı eski haline getirme konusundaki beklentilerimiz önemli ölçüde belirsizliğe tabi olmaktadır.” değerlendirmesi yapılmıştı.

 

10 Nisan 2024 Çarşamba

G20 maliye bakanları ve merkez bankası başkanları, pek çok zorluk devam etmesine rağmen küresel ekonomide "yumuşak iniş" olasılığının arttığını bildirdi.





Brezilya dönem başkanlığında 25-26 Temmuz'da Rio de Janeiro kentinde düzenlenen G20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları Toplantısı'nın ardından sonuç bildirisi yayımlandı.


Küresel ekonomik görünüm ve devam eden zorluklara değinilen bildiride, "Pek çok zorluk devam etse de küresel ekonomide yumuşak iniş olasılığının artması bizi cesaretlendiriyor." ifadeleri kullanıldı.


Bildiride, iyi ayarlanmış para politikası ve arz şoklarının azalması sayesinde enflasyonun yüksek seviyelerden düşmeye devam ettiği aktarıldı.


Ekonomik aktivitenin dünyanın birçok yerinde beklenenden daha dirençli olduğunu kanıtladığına işaret edilen bildiride, ancak toparlanmanın ülkeler arasında son derece dengesiz olduğu ve bunun da ekonomik ayrışma riskine katkıda bulunduğu kaydedildi.


Bildiride, orta ve uzun vadeli küresel büyüme beklentilerinin tarihsel ortalamaların altında olmasından endişe duyulduğu ifade edildi.



SAVAŞLAR VE ARTAN ÇATIŞMALAR GÖRÜNÜME YÖNELİK AŞAĞI YÖNLÜ RİSKLER ARASINDA YER ALIYOR

Ayrıca bildiride, korumacılığa direnmeye ve kurallara dayalı, ayrımcı olmayan, adil, açık, kapsayıcı, adil, sürdürülebilir ve şeffaf çok taraflı ticaret sistemini desteklemek için ortak çabaları teşvik etmeye kararlı olduğu vurgulandı.


Görünüme yönelik risklerin genel olarak dengeli kalmayı sürdürdüğü belirtilen bildiride, savaşlar ve artan çatışmaların, ekonomik ayrışmanın, beklenenden daha kalıcı enflasyonun uzun vadede daha yüksek faiz oranlarına yol açmasının, aşırı hava olaylarının, aşırı kamu ve özel borçlanmanın, birçok ülkenin özel sektöründeki sınırlı mali tamponların, beklenenden düşük verimlilik artışının ve yapay zeka da dahil olmak üzere yeni teknolojilerin olası olumsuz etkilerinin aşağı yönlü riskler olduğu aktarıldı.


Bildiride, uzun süredir devam eden küresel zorlukların çok taraflı işbirliğini ve kararlı eylemleri gerektirmeye devam ettiği kaydedildi.


İklim değişikliğinin ve biyoçeşitlilik kaybının sonuçlarının G20 ekonomilerine yük olduğu ve toplumların üzerinde acı bir etki yarattığına da dikkat çekilen bildiride, bu nedenle iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilikle ilgili zorlukları ele almak için etkili politika çerçevelerini teşvik etmeye, yeterli, uygun fiyatlı ve erişilebilir finansmanı harekete geçirmeye odaklanıldığı aktarıldı.

 ULTRA ZENGİNLERİN VERGİLENDİRİLMESİNE YÖNELİK İŞBİRLİĞİNDE ANLAŞILDI


Öte yandan toplantının ardından Uluslararası Vergi İşbirliğine İlişkin Rio De Janeiro G20 Bakanlık Deklarasyonu da yayımlandı.


Söz konusu deklarasyonda, "Vergi egemenliğine tam saygı göstererek, ultra yüksek net servete sahip bireylerin etkili bir şekilde vergilendirilmesini sağlamak için işbirliği içinde olmaya çalışacağız." ifadeleri kullanıldı.


İşbirliğinin en iyi uygulamaların paylaşılmasını ve vergi ilkeleri etrafındaki tartışmaların teşvik edilmesini içerebileceği belirtilen deklarasyonda, bu konuların G20 ve diğer ilgili forumlarda tartışılmaya devam edileceğine işaret edildi.


Deklarasyonda, son zamanlarda eşitsizliklerle mücadele etmek, daha adil ve daha ilerici vergi sistemlerini teşvik etmek amacıyla birçok G20 ülkesi tarafından gerçekleştirilen yerel vergi reformlarının takdir edildiği belirtilerek, reform çabalarının güçlendirilmesi taahhüdünde bulunulduğu kaydedildi.

27 Temmuz 2024 Cumartesi

ABD'de kişisel tüketim harcamaları, haziranda aylık yüzde 0.3 ile beklentilere paralel artış kaydetti.





ABD Ticaret Bakanlığı, haziran ayına ilişkin kişisel gelir ve tüketim harcamaları verilerini açıkladı.


Buna göre, kişisel gelirler haziranda bir önceki aya kıyasla yüzde 0,2 arttı.


Piyasa beklentisi ülkede kişisel gelirlerin bu dönemde yüzde 0,4 artacağı yönündeydi.


 Amerikalıların kişisel gelirlerindeki artış mayısta yüzde 0,4 olarak hesaplanmıştı.


Kişisel tüketim harcamaları ise haziranda aylık bazda yüzde 0,3 arttı.


Bu dönemde piyasa beklentisine paralel artış kaydeden kişisel tüketim harcamaları, mayıs ayında yüzde 0,4 artış göstermişti.


FED'İN ENFLASYON GÖSTERGESİ BEKLENTİNİN ÜZERİNDE


Kişisel tüketim harcamaları fiyat endeksi de haziranda aylık yüzde 0,1 ve yıllık bazda yüzde 2,5 arttı.


Bu dönemde aylık ve yıllık bazda beklentiler dahilinde artan endeks, mayısta aylık bazda değişim göstermezken, yıllık yüzde 2,6 yükselmişti.


ABD Merkez Bankasının (Fed) enflasyon göstergesi olarak dikkate aldığı, gıda ve enerji kalemlerinin hesaplama dışı tutulduğu çekirdek kişisel tüketim harcamaları fiyat endeksi de haziranda aylık bazda yüzde 0,2, yıllık bazda yüzde 2,6 arttı.


Endeksteki aylık değişim piyasa beklentisine paralel gerçekleşirken, artışın yıllık bazda yüzde 2,5 olacağı tahmin ediliyordu. Çekirdek kişisel tüketim harcamaları fiyat endeksi, mayısta aylık yüzde 0,1 ve yıllık yüzde 2,6 artmıştı.

26 Temmuz 2024 Cuma