Kovid-19 salgını sonrası enflasyonu öngöremeyen ve önünü almakta geç kalan dünyanın önde gelen merkez bankalarının, enflasyona karşı sert bir şekilde faiz artışına gitmeleri nedeniyle geçen yıl yüksek zararlar açıklaması dikkati çekiyor.


 

Yükselen faiz oranları bazı merkez bankalarının, karlarının azalmasına hatta zarar etmelerine yol açarken bu kayıplar da merkez bankalarının itibarlarına zarar veriyor.

 

Merkez bankalarının zararları 2008 küresel finansal krizinden ve Kovid-19 salgınından sonra ekonomilerini canlandırmak ve deflasyonu önlemek için mücadele eden merkez bankalarının bilançolarındaki genişlemeden kaynaklandı.

 

Zararlar, keskin bir şekilde yükselen faiz oranları ve merkez bankalarının büyük ölçüde genişleyen bilançosunun bir araya gelmesiyle ortaya çıktı.

 

Merkez bankaları, ekonomistlerin uyarılarına rağmen neredeyse 10 yıl boyunca trilyonlarca dolar para basarken, son 8 yıldır trilyonlarca dolar harcayarak çoğu sıfır, hatta negatif, getirili tahvil satın aldı. Daha sonra enflasyonun artmasıyla rezervlerin neredeyse tamamı için yüzde 3 üzerinde faiz ödemeye başladı.

 

Enflasyonla mücadele için uygulanan yüksek faiz oranları ise merkez bankalarını ticari bankaların tuttukları mevduatlara milyarlarca dolar ödemek zorunda bırakıyor.

 

KAYIPLAR HÜKÜMET BÜTÇELERİNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR

 

Merkez bankalarının söz konusu zararları hükümetler için istikrarlı bir gelir kaynağı olan kamu bütçelerine temettü ödeme kabiliyetini sınırlıyor.

 

Para politikasının sıkılaştırıldığı her durumda, merkez bankalarının mali kaynakları fiyat istikrarını yeniden sağlama görevlerini yerine getirirken geçen yılki kayıplar daha önce görülenden çok daha büyük ölçekte bulunuyor.

 

Merkez bankaları enflasyonu düşürmek için faiz oranlarını artırdıklarında, yükümlülüklerinin büyük bir kısmı politika faizlerine bağlı olduğu için net faiz gelirleri düşerken, varlık değerlemeleri de artan tahvil getirileriyle geriliyor. Bunlar, karların hesaplanmasında piyasa değerlerindeki değişiklikleri dikkate alan bir muhasebe uygulaması kullanan merkez bankaları için karlılık üzerinde daha fazla baskı oluşturuyor.

 

Özellikle gelişmiş ülkelerde hükümetler on yıllardır merkez bankalarından temettü ödemesi alırken, son zararlar aynı zamanda bütçeler için gelir kaybı anlamına geliyor.

 

Öte yandan, Morgan Stanley, ulusal merkez bankalarındaki zararların bu yıl daha da artacağını tahmin ediyor.

 

FED’İN FAALİYET ZARARI GEÇEN YIL 114,3 MİLYAR DOLARI BULDU

 

Geçen yıl en büyük faaliyet zararını 114,3 milyar dolar ile ABD Merkez Bankası (Fed) açıkladı.

 

Banka, kısa vadeli faiz oranı hedefinin yönetilmesiyle ilgili harcamalara bağlı olarak bu zamana kadarki en büyük faaliyet zararını kaydetti. Mevduat kurumlarının rezerv bakiyelerine yönelik faiz gideri geçen yıl 176,8 milyar dolara çıkarken, repo operasyonlarına ilişkin faiz gideri 104,3 milyar dolar oldu.

 

Bankanın varlık portföyünden elde ettiği faiz geliri ise 2023'te, bir önceki yıla kıyasla 6,2 milyar dolar azalışla 163,8 milyar dolara geriledi.

 

Banka, geçen son yıllarda çok düşük faiz oranları ve yüksek seviyelerde tahvil tutulması nedeniyle önemli karlar elde etmişti. Bankanın, 2022'de 58,8 milyar dolarlık net geliri kayıtlara geçmişti.

 

AVRUPA MERKEZ BANKASI 2004'TEN BERİ İLK KEZ ZARAR ETTİ

 

Avrupa Merkez Bankası (ECB) geçen yıl için, enflasyona karşı faiz artışları nedeniyle 2004’ten beri ilk kez zarar açıkladı.

 

Banka geçen yılki faiz artışları nedeniyle 1,3 milyar avroluk zarar etti.

 

Finansal riskler için 6,6 milyar avro ayıran ECB’de bu rakam öngörülenin üzerinde 7,9 milyar avro olarak gerçekleşirken ECB Konseyi, kalan 1,3 milyar avroluk kısmın, bilançoda “geçmiş zarar” olarak gelecekteki karlardan mahsup edilmesine karar verdi.

 

ECB yaklaşık 20 yıl kar elde ettikten sonra 2022’de kar açıklamamıştı.

 

Avrupa Merkez Bankası’nın açıklamasında, “önümüzdeki birkaç yıl içinde zarar etmenin muhtemel olduğu ancak daha sonra sürekli kar elde etmeye dönmenin öngörüldüğü” ifadesi yer aldı.

 

Bankanın bilançosunun toplam büyüklüğü geçen yıl bir önceki yıla göre 24 milyar avro azalarak 674 milyar avroya geriledi.

 

ECB’nin görevi, fiyatları istikrarlı tutmak iken herhangi bir kar ya da zarar, yan ürün olarak görünüyor. Fakat bazı analistler, söz konusu zararın ECB üzerindeki siyasi baskıyı artırabileceğini ve bağımsızlığını tehdit edebileceği yönünde fikir birliği içinde.

 

ECB, en son 2004 yılında avronun hızla değer kazanması nedeniyle kur zararına bağlı olarak 1,63 milyar avro zarar açıklamıştı.

 

BUNDESBANK YÜKSEK FAİZ NEDENİYLE 1979’DAN BERİ İLK KEZ ZARAR AÇIKLADI

 

Almanya Merkez Bankası (Bundesbank), artan faiz oranlarının tahvil varlıklarının değerini düşürmesiyle geçen yıl 1979'dan beri ilk defa zarar etti.

 

Geçen yılki 172 milyon avroluk zarar risk karşılıklarından telafi edilirken, Bundesbank raporunda, faiz oranlarının artmaya devam etmesi ve alışılmışın dışında yüksek enflasyonun bilançodaki tahvillerin değerini düşürmesi nedeniyle zararın gelecek yıllarda daha da artacağı öngörüldü.

 

Bundesbank, 2010 ile 2019 arasında karından yaklaşık 25 milyar avro federal bütçeye aktarmıştı. Geçen yılki söz konusu kayıpla Almanya’nın federal bütçesinde bir gelir kaybı görülecek.

 

İSVİÇRE MERKEZ BANKASI GEÇEN YIL İÇİN 3,2 MİLYAR İSVİÇRE FRANGI ZARAR AÇIKLADI

 

İsviçre Merkez Bankası ise (SNB), 2023 için pozitif faiz oranlarına geçişin etkisiyle 3,2 milyar İsviçre frangı (3,62 milyar dolar) zarar açıkladı.

 

Bankanın 2022'de de döviz pozisyonunun etkisiyle 132,5 milyon İsviçre frangı zararı olmuştu.

 

Hollanda Merkez Bankası'nın (DNB), geçen yıl zararı ECB'nin enflasyona karşı faiz artışlarına devam etmesi nedeniyle yaklaşık 8 kat artarak 3,5 milyar avroya yükseldi.

 

Bankanın 2022'de zararı 460 milyon avro düzeyinde bulunuyordu.

 

Bankanın açıklamasında, “Faiz oranları yükselip faiz giderimiz artarken faiz gelirimiz neredeyse hiç artmadı." yorumuna yer verilmişti.

 

DNB, ECB’nin parasal sıkılaştırmanın bilançosunu etkilemesi nedeniyle 2028 yılına kadar olası yıllık kayıplar konusunda uyarıda bulunarak “Ancak 2029'dan itibaren karlılığa dönmeyi bekliyoruz. Hollanda hazinesine temettü dağıtmadan önce ilk birkaç yıl içinde tamponlarımızı eski haline getirmeye çalışacağız. Bununla birlikte, tamponlarımızı eski haline getirme konusundaki beklentilerimiz önemli ölçüde belirsizliğe tabi olmaktadır.” değerlendirmesi yapılmıştı.

 

10 Nisan 2024 Çarşamba

Çin'in döviz rezerv varlıklarının ağustosta 3 trilyon 288 milyar dolara yükseldiği bildirildi.


 

Çin Devlet Döviz Takas İdaresinden yapılan açıklamada, döviz rezervlerinin, ağustos sonunda önceki aya kıyasla 31,8 milyar dolar artış kaydettiği belirtildi.

 

Döviz rezervlerinin temmuza göre yüzde 0,98 arttığı aktarılan açıklamada, döviz rezerv varlıklarının ağustosta 3 trilyon 288 milyar dolara yükseldiği kaydedildi. 

 

Açıklamada, rezervlerin son 9 ayda 3,2 trilyon doların üzerinde istikrarlı seyrettiği vurgulandı.

 

Açıklamada, ağustosta majör ekonomilerin para politikası beklentileri ve makroekonomik verilerinin etkisiyle ABD doları endeksinin düştüğü, küresel finansal varlıkların fiyatlarının ise arttığı kaydedildi. 

 

Artışın takas işlemleri ile varlık fiyatlarındaki değişimin bileşik etkisinden kaynaklandığına işaret edildiği açıklamada, Çin'in ekonomik faaliyetlerinin genel olarak istikrarlı olduğu ve uzun dönemli büyüme eğiliminin değişmediği, bunun ülkenin döviz rezervlerini istikrarını sürdürmesine yardım edeceği vurgulandı.

07 Eylül 2024 Cumartesi

Etiketler : Çin döviz dolar

ABD'de açıklanan makroekonomik verilerin resesyon korkularını beslemesiyle küresel piyasalarda satıcılı seyir hakim oldu.


 

Küresel piyasalar, geçen hafta ABD'de açıklanan verilerin ekonomik aktivitenin öngörülünden daha sert yavaşlayabileceği endişesini beslemesiyle negatif seyir izlerken gözler, Avrupa Merkez Bankasının (ECB) gelecek hafta duyuracağı faiz kararına ve ABD'de açıklanacak enflasyon verisine çevrildi.

 

ABD Merkez Bankasının (Fed) gelecek dönem atacağı faiz indirimi adımlarının büyüklüğüne ilişkin belirsizlikler sürerken ülkede açıklanan makroekonomik verilerin resesyon korkularını beslemesiyle küresel piyasalarda satıcılı seyir hakim oldu.

 

Analistler, ABD ekonomisinin beklenenden hızlı soğuyabileceği endişelerinin risk iştahını törpülediğini belirtti.

 

Ülkede enflasyonun istenilen seviyeye ineceğine yönelik güven güçlenirken resesyon endişelerinin öne çıkmayı sürdürmesi, fiyatlamaları zorlaştıran etkenlerin başında geldi.

 

Buna göre, ABD'de tarım dışı istihdam ağustosta 142 bin kişi artarak beklentilerin altında gerçekleşirken işsizlik oranı yüzde 4,3'ten yüzde 4,2'ye indi. Tarım dışı istihdama ilişkin haziran ve temmuz ayı verilerinde aşağı yönlü revizyona gidildi. Buna göre, tarım dışı istihdamda kaydedilen artış, haziran ayı için 179 binden 118 bine, temmuz ayı için 114 binden 89 bine düşürüldü.

 

Söz konusu dönemde haftalık ortalama çalışma saati 34,3 e yükselirken ABD Merkez Bankasının dikkatle izlediği ortalama saatlik kazanç, yüzde 0,4 artarak 35,21 dolara çıktı.

 

Ortalama saatlik kazanca dair piyasa beklentileri, geçen ay yüzde 0,3 artması yönündeydi. Ortalama saatlik kazanç, ağustosta yıllık bazda da yüzde 3,8 artış kaydetti.

 

ABD'de ADP Araştırma Enstitüsünün, Stanford Digital Economy Lab işbirliğiyle hazırladığı ağustos ayına ilişkin özel sektör istihdamı, ağustosta 99 bin kişi ile Ocak 2021'den bu yana en düşük seviyede arttı.

 

Ülkede JOLTS açık iş sayısı, temmuzda 7 milyon 673 bine gerileyerek Ocak 2021'den bu yana en düşük seviyesini kaydederken temmuz ayına ilişkin fabrika siparişleri ise yüzde 5 ile beklentilerin üzerinde gerçekleşti.

 

Buna ek olarak, ABD'de ilk kez işsizlik maaşı başvurusunda bulunanların sayısı, 31 Ağustos ile biten haftada 227 bine inerek piyasa beklentilerinin altında kaldı.

 

Hizmet sektörü Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI) verisi ağustosta bir önceki aya kıyasla 0,7 puan artarak 55,7'ye çıktı. Tedarik Yönetim Enstitüsü (ISM) hizmet sektörü PMI verisi de ağustosta piyasa beklentilerini aşarak aylık bazda 0,1 puan arttı ve 51,5'e yükseldi.

 

Ülkede Tedarik Yönetim Enstitüsünün (ISM) imalat sanayi Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI), ağustosta 47,2'ye çıkmasına rağmen piyasa beklentilerinin altında kaldı. S&P Global'in imalat sektörü PMI verisi de ağustosta 47,9 ile tahminlerin hafif altında gerçekleşti. İmalat sektöründeki daralmanın sürdüğünü gösteren PMI verileri sonrasında ABD'nin 10 yıl vadeli hazine tahvili faizi, yaklaşık 9 baz puan azalışla yüzde 4,83'ün altına indi.

 

Bu gelişmelerin yanı sıra Amerikan ekonomisindeki mevcut duruma ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı Fed'in "Bej Kitap" raporu da ekonomik faaliyetin son haftalarda yavaşladığını ortaya koydu.

 

Bankanın 12 şubesinden gelen analizlerle hazırlanan raporda ekonomik faaliyetlerin 3 bölgede hafif artış gösterdiği ve geçen rapor döneminde 5 olan yatay veya azalan faaliyet bildiren bölge sayısının 9'a yükseldiği ifade edildi.

 

Ülkedeki ekonomi yetkililerinin açıklamaları da takip ediliyor. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, ABD iş gücü piyasasının yavaş işe alım temposuna rağmen sağlıklı olduğunu belirterek, tüketici harcamaları ve yatırım harcamalarına ilişkin sağlam verilerle büyümenin ikinci çeyrekte yüzde 3 düzeyinde hızla sürdüğünü dile getirdi.

 

Fed yetkililerinin açıklamaları da izleniyor. New York Fed Başkanı John Williams, ekonominin artık dengede olması ve enflasyonun yüzde 2'ye doğru bir yolda ilerlemesi nedeniyle politika duruşundaki kısıtlayıcılık derecesini azaltmanın artık uygun olduğunu bildirdi.

 

Fed Yönetim Kurulu Üyesi Christopher Waller da "Enflasyon ve iş gücü piyasasındaki ılımlılık konusunda kaydedilen ve devam eden ilerlemeyi göz önünde bulundurarak önümüzdeki toplantımızda faiz oranını düşürmenin zamanının geldiğine inanıyorum." değerlendirmesinde bulundu.

 

Faiz indirimlerinin hızının ve politika faizindeki toplam düşüşü belirlemenin gelecekte verilecek kararlar olduğuna işaret eden Waller, faiz indirimi sürecini bir sonraki toplantıda başlatmanın önemli olduğunu anlattı.

 

Waller, verilerin daha büyük faiz indirimlerine ihtiyaç olduğunu göstermesi halinde bunu destekleyeceğini kaydetti.

 

Chicago Fed Başkanı Austan Goolsbee de iş piyasasının açıkça soğuduğu ve enflasyonda ilerleme kaydedildiği bir anda sıkılaştırma istenip istenmeyeceğini sordu.

 

Bunun sadece Fed'in eylül ayı toplantısıyla ilgili değil gelecek birkaç ay için soruları gündeme getirdiğini belirten Goolsbee, "İşlerin daha da kötüye gitmemesi için nasıl çaba göstereceğiz? Bana göre Fed'in karşı karşıya olduğu kritik zorluk bu." değerlendirmesinde bulundu.

 

Atlanta Fed Başkanı Raphael Bostic ise iş gücü piyasasının yumuşamaya devam ettiğini ancak zayıf olmadığını kaydetti. Fiyat baskılarının hızla ve genel olarak azaldığına işaret eden Bostic, son verilerin, enflasyonun muhtemelen yüzde 2'ye doğru sürdürülebilir bir yolda olduğuna dair güvenini güçlendirdiğini bildirdi.

 

Bostic, Fed'in çok uzun süre kısıtlayıcı politika duruşunu sürdürmemesi gerektiğini savunarak, enflasyon risklerinin azalmaya devam etmesini sağlamak için dikkatli olunması gerektiğini vurguladı.

 

Enflasyona karşı henüz zafer ilan etmediklerini dile getiren Bostic, ekonomide ciddi hasara yol açmadan yüksek enflasyonu ortadan kaldırmanın ulaşılabilir olabileceğini belirtti.

 

San Francisco Fed Başkanı Mary Daly de ABD Merkez Bankasının iş gücü piyasasını sağlıklı tutmak için faiz oranlarını düşürmesi gerektiğini ancak bunun ne kadar olacağını belirlemenin artık gelen ekonomik verilere bağlı olduğunu kaydetti.

 

Söz konusu gelişmelerle para piyasalarındaki fiyatlamalarda Fed'in yıl sonuna kadar 100 baz puanlık faiz indirimine gideceğine kesin gözüyle bakılıyor. ABD'de açıklanan istihdam verisinin ardından bu ay 50 baz puan faiz indirimi yapabileceğine ilişkin tahminler, bir ara yüzde 69'a kadar yükselmesine karşın daha sonra yüzde 30'a indi.

 

Bankanın sıkı para politikasını bu aydan itibaren gevşeteceği fiyatlanırken atılacak adımların büyüklüğü belirsizliğini koruyor.

 

Analistler, gelecek hafta ECB'nin açıklayacağı faiz kararının da piyasaların odak noktasında bulunduğunu belirterek, bankanın politika faizinde 25 baz puanlık indirime gitmesinin beklendiğini, yatırımcıların ECB Başkanı Christine Lagarde'ın açıklamalarında bankanın bundan sonraki politikalarına ilişkin ipucu arayacağını ifade etti.

 

ABD'de açıklanacak enflasyon verisinin de ABD ekonomisi hakkında daha çok bilgi vermesi bekleniyor.

 

Bu gelişmelerle 3,65 ile 2 Haziran 2023'ten bu yana en düşük seviyeyi gören ABD'nin 10 yıllık tahvil faizi, haftayı 19 baz puan azalışla yüzde 3,72'den tamamladı. Dolar endeksi, yüzde 0,5 gerileyerek 101,2 seviyesine, altının ons fiyatı da yüzde 0,2 azalışla 2 bin 497 dolara geriledi.

 

Brent petrolün varil fiyatı, artan resesyon endişeleri ve başta Çin tarafında olmak üzere zayıf talebin sürmesi endişeleriyle haftayı yüzde 7,2 düşüşle 71,4 dolardan tamamladı.

 

NEW YORK BORSASINDA SATIŞ BASKISI HAKİM OLDU

 

New York borsasında artan resesyon endişeleriyle teknoloji hisseleri öncülüğünde geçen hafta satış baskısı hakim oldu.

 

Yapay zeka konusunda yatırımcıların şirketleri yeniden değerlendirdiği görüldü.

 

Nvidia’nın hisseleri yüzde 12,6, Broadcom’un hisseleri yüzde 12,7, Qualcomm’un hisseleri yüzde 6,7 ve Micron’un hisseleri yüzde 9,6 değer kaybetti. US Steel’ın hisseleri, Beyaz Saray’ın söz konusu çelik üreticisinin Japon şirket Nippon Steel tarafından satın alınmasını engellemeye hazırlandığı haberinin ardından yüzde 18,9 azaldı.

 

Gelecek yıl Avrupa ve Çin’de otonom araçlarını piyasaya sürmeyi planladığını duyuran Tesla’nın hisseleri ise yüzde 2,2 değer kazandı.

 

Öte yandan, ABD’de Demokrat başkan adayı Kamala Harris, yeni kurulan şirketler için vergi indirimini 5 bin dolardan 50 bin dolara çıkarmayı planladığını bildirdi. İlk başkanlık döneminin sonunda 25 milyon yeni küçük işletme başvurusu görmek istediğini ifade eden Harris, bunun gerçekleşmesi için yeni işletme kurma maliyetini düşüreceklerini açıkladı.

 

Bu gelişmelerle Nasdaq endeksi yüzde 5,77, Dow Jones endeksi yüzde 2,93, S&P 500 endeksi yüzde 4,21 değer kaybetti.

 

Gelecek hafta pazartesi toptan stoklar, Çarşamba Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), Perşembe haftalık işsizlik maaşı başvuruları, Cuma Michigan Üniversitesi tüketici güven endeksi takip edilecek.

 

AVRUPA BORSALARI, ECB KARARI ÖNCESİNDE HAFTAYI DÜŞÜŞLE TAMAMLADI

 

Avrupa borsalarında ECB'nin faiz kararı öncesinde geçen hafta negatif seyir izlenirken bölge genelinde ekonomik aktiviteye yönelik endişeler varlığını koruyor.

 

Analistler, Avrupa Merkez Bankasının (ECB) bu yıl içinde iki faiz indirimi daha yapacağına kesin gözüyle bakıldığını kaydederek, bölgede enflasyonist baskıların azalmasının üçüncü bir faiz indirimi ihtimalini de güçlendirmeye devam ettiğini belirtti.

 

ECB üyesi Claudia Buch, Avro Bölgesi bankalarının ne kadar sermaye tutacaklarına ve nerede iş yapacaklarına karar verirken jeopolitik riskleri hesaba katmalarının gerektiğini bildirdi.

 

ECB Yönetim Kurulu üyesi ve Almanya Merkez Bankası (Bundesbank) Başkanı Joachim Nagel de Almanya'nın ilkbaharda yaşadığı ekonomik daralmanın "uyanış çağrısı" olması gerektiğini ve hükümetin büyümeyi artırmak ve borç frenini iyileştirmek için daha önce duyurulan önlemleri uygulaması gerektiğini belirtti. Nagel, verdiği başka bir demeçte "tüketici fiyatlarındaki gerileme önümüzdeki hafta bir faiz indirimine daha olanak tanısa bile ECB, enflasyon karşısında çok erken zafer ilan etmemeli." ifadesini kullandı.

 

Açıklanan verilere göre Almanya'da temmuzda 43,2 puan olan imalat sanayi PMI ağustosta 42,4 puana inerek son beş ayın en düşük seviyesine geriledi. Hizmet sektörü PMI Almanya'da 51,2, Avro Bölgesi'nde ise 52,9 ile beklentilerin altında gerçekleşse de güçlü kalmaya devam etti.

 

Ülkede fabrika siparişleri, uçak, gemi, askeri araç ve tren gibi büyük siparişlerin etkisiyle temmuzda yüzde 2,9 yükselerek aylık bazda artışını ikinci aya taşıdı.

 

Ayrıca, Almanya'nın önde gelen ekonomik düşünce kuruluşlarından Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo), zayıf yatırım ve sipariş durumu nedeniyle ülkenin 2024 ve gelecek yıla ilişkin büyüme tahminini yüzde 0,4'dan yüzde 0’a ve 2025 büyüme beklentisini de yüzde 1,5’ten 0,9’a düşürdü.

 

Avro Bölgesi'nde de temmuzda 45,8 seviyesinde olan imalat sanayi PMI, ağustosta değişmedi. Böylece PMI, faaliyetlerde büyümeyi gösteren 50 puan seviyesinin altında kaldı.

 

Ayrıca, Avro Bölgesi'nde Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE), temmuzda aylık bazda yüzde 0,8 yükselirken yıllık bazda yüzde 2,1 geriledi. Bölgede ayrıca mevsimsellikten arındırılmış GSYH, 2024'ün ikinci çeyreğinde ilk çeyreğe kıyasla yüzde 0,2 artarak beklentilerin altında gerçekleşirken yıllık ise yüzde 0,6 yükselerek beklentileri karşıladı.

 

Avro/dolar paritesi, haftayı yüzde 0,3 artışla 1,1086 seviyesinden tamamladı.

 

Öte yandan, Alman otomobil üreticisi Volkswagen, tasarruf ve maliyet azaltma önlemlerinin parçası olarak ilk defa Almanya'da fabrika kapatabileceği konusunda uyarılarda bulundu.

 

Yönetim kurulunun gerçekleştirdiği son toplantı sonrası Alman şirketinden yapılan açıklamada, Volkswagen AG bünyesindeki markaların kapsamlı şekilde yeniden yapılandırılmasının gerektiği bildirildi.

 

Bu gelişmelerle İngiltere'de FTSE 100 endeksi yüzde 2,33, Fransa'da CAC 40 endeksi yüzde 3,65, İtalya'da MIB 30 endeksi yüzde 3,15, Almanya'da DAX 40 endeksi yüzde 3,20 değer kaybetti.

 

Gelecek hafta salı Almanya'da TÜFE, çarşamba İngiltere'de sanayi üretimi, perşembe ECB faiz kararı takip edilecek.

 

ASYA BORSALARINDA DA NEGATİF SEYİR ÖNE ÇIKTI

 

Asya tarafında da yarı iletken çip sektörü öncülüğünde satış baskısının sürmesiyle negatif seyir öne çıktı.

 

Japonya Merkez Bankası (BoJ) Başkanı Kazuo Ueda, yaptığı açıklamada verilerin tahminler doğrultusunda gerçekleşmesi durumunda artışlara devam edeceklerini duyurdu.

 

BoJ Yönetim Kurulu Üyesi Hajime Takata yaptığı açıklamada, şirketlerin harcamalarını ve ücretleri artırmayı sürdüreceğini teyit etmesi halinde Merkez Bankasının faiz oranlarını yükseltmeye devam etmesinin gerektiğini dile getirdi.

 

Bölgede açıklanan verilere göre, Çin'de imalat sanayi PMI, ağustosta 0,3 puan azalarak 49,1'e gerilerken ülkede imalat sanayisinde ekonomik aktivite, ağustosta önceki 3 aydaki daralma seyrini devam ettirdi.

 

Japonya'da hizmet sektörü PMI 53,7 seviyesine gerilerken imalat sanayi PMI 49,8'e çıktı. Ülkede temmuz ayı hanehalkı harcamaları, bir önceki yıla göre yüzde 0,1 yükselirken temmuz ayına ilişkin öncü endeks 117,1 ile beklentilerin üzerinde gerçekleşti.

 

Güney Kore'de TÜFE aylık bazda yüzde 0,4 ile beklentilerin hemen üzerinde artarken yıllık bazda yüzde 2 yükselerek öngörülere paralel gerçekleşti. Ülkede TÜFE, böylece yıllık bazda Mart 2021'den bu yana en yavaş artışı kaydetti.

 

Dolar/yen paritesi haftayı önceki kapanışın yüzde 2,6 altında, 142,30 seviyesinde tamamladı. Analistler, dolar/yen paritesinin geçen hafta 141,9 seviyesine kadar indiğini belirterek, BoJ'un sıkılaşma adımlarına yönelik piyasa beklentilerinin güçlü kalmaya devam ettiğini bildirdi.

 

Kurumsal tarafta ise dünyanın en büyük çip üreticilerinden Amerikan Intel'in Japonya'da yarı iletken alanında araştırma ve geliştirme merkezi kuracağı bilgisi yer aldı.

 

Bu gelişmelerle haftalık bazda Japonya'da Nikkei 225 endeksi yüzde 5,84, Hong Kong'da Hang Seng endeksi yüzde 3,03, Çin'de Şanghay bileşik endeksi yüzde 2,69, Güney Kore'de Kospi endeksi yüzde 4,86 değer kaybetti.

 

Gelecek hafta pazartesi Japonya'da büyüme, Çin'de enflasyon, salı Çin'de dış ticaret dengesi, cuma Japonya'da sanayi üretimi ve kapasite kullanım oranı takip edilecek.

 

Yurt içinde gözler, gelecek hafta ödemeler dengesi ve sanayi üretimi verilerine çevrildi

Yurt içinde geçen hafta düşüş eğilimi öne çıkarken Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi haftayı yüzde 0,63 değer kaybederek 9.771,16 puandan tamamladı.

 

Dolar/TL, haftayı bir önceki kapanışın yüzde 0,3 altında 33,9851'den kapattı.

 

Analistler, teknik açıdan BIST 100 endeksinde 9.600 ve 9.500 puan seviyelerinin destek, 10.100 ve 10.200 seviyelerinin direnç konumunda olduğunu kaydetti.

 

Yurt içinde Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), ağustosta aylık bazda yüzde 2,47, Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yüzde 1,68 artış gösterdi. Yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 51,97, yurt içi üretici fiyatlarında yüzde 35,75 olarak gerçekleşti.

 

2025-2027 dönemini içeren Orta Vadeli Program'ı (OVP) açıklayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, büyüme oranının 2024'te yüzde 3,5 olmasının beklendiğini belirterek, "2025 yılına geldiğimizde büyüme oranının toparlanarak yüzde 4 seviyesine ulaşmasını bekliyoruz." ifadesini kullandı.

 

OVP'ye göre enflasyonun bu yıl sonunda yüzde 41,5 olacağı tahmin edilirken enflasyon hedefi gelecek yıl için yüzde 17,5, 2026 için yüzde 9,7, 2027 için yüzde 7 olarak belirlendi.

 

Öte yandan Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Türkiye'nin kredi notunu "B+"dan "BB-"ye yükseltirken not görünümünü durağan olarak belirledi.

 

Fitch'in açıklamasında, pozitif reel faiz oranlarının, düşük cari hesap açıkları ve döviz korumalı mevduatlardaki kademeli düşüşün, muhtemelen dış tamponlardaki iyileşmenin kalıcılığını destekleyeceği belirtilerek, rezervlerin bu yıl sonunda 158 milyar dolara, 2025 sonunda 165 milyar dolara çıkmasının öngörüldüğü bildirildi.

 

Yurt içi piyasalarda gelecek hafta salı sanayi üretimi, perşembe ödemeler dengesi, cuma piyasa katılımcıları anketi takip edilecek.

07 Eylül 2024 Cumartesi

Etiketler : piyasalar ECB ABD