tatil-sepeti

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi üzerinden tam üç yıl geçti. Darbe girişiminde 251 kişi şehit olurken, iki binden fazla kişi da yaralandı. Bunun yanı sıra darbe girişiminin ekonomiye olumsuz birçok etkisi oldu.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, darbe girişiminin ekonomiye etkilerine ilişkin AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, tam üç yıl önce Türkiye'nin büyük bir ihanetle sarsıldığını belirterek, halkın bu ihanete çok sert şekilde cevap verdiğini ve hain darbecilere hadlerini bildirdiğini söyledi.

15 Temmuz'un Türk halkının yazdığı çağdaş bir zafer destanı olduğunu dile getiren Avdagiç, "15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü, Türk milletinin övünç madalyalarından biridir. 15 Temmuz, vatanı işgal eden emperyalist güçlere karşı yürüttüğümüz Kurtuluş Savaşı'nda şehit ve gazilerimize verilen İstiklal Madalyası gibi bağımsızlığımızın simgesidir. Çünkü 15 Temmuz 2016 gecesi, Türk milleti, sokak ve meydanlara inerek, dış güçlerle iş birliği halindeki hain FETÖ'cü darbecileri püskürterek, milli iradesine ve istikbaline sahip çıkmıştır. Türk milleti, Edirne’den Kars’a kadar büyük bir mücadele örneği vermiştir. Halkımız, İstanbul’da Şehitler Köprüsü’nde, Atatürk Havalimanı’nda ve şehrin tüm cadde ve meydanlarında destan yazmış, Ankara'da ise Gazi Meclisimizi bombalayan uçaklara ve halkına kurşun yağdıran hainlere karşı, göğsünü çelikten siper yapmıştır." diye konuştu.

Avdagiç, 15 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısıyla meydanları ve caddeleri dolduran halkın bir bütün olduğunu belirterek, 15 Temmuz'un aynı zamanda ülkesine ihanet edenlerin deşifre olduğu bir gün olduğunu kaydetti.

İpotekli kimlikler taşıyan hainlere, halkın gerekli dersi verdiğini aktaran Avdagiç, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Beyinleri yıkananlara, robot gibi yetişenlere, yabancı güçlerle kol kola girip vatanına ihanet edenlere karşı, milletimiz gerçek anlamıyla bir zafer kazanmıştır. Bu yönüyle 15 Temmuz, 'yurt dışındaki hesabın yurt içine uymayacağının' en büyük ispatıdır. 15 Temmuz, aynı zamanda bir turnusol kağıdıdır, dost ile düşmanın belli olduğu gecedir. 15 Temmuz'da hain FETÖ ile birlikte onların destekçisi iç ve dış güçler de püskürtüldü, onlara da hadleri bildirildi. O gece kadınlarımız cesaretin zirvesi oldu, erkeklerimiz şehitlik mertebesine koşarak gitti. Gençlerimiz, göğüslerini çelikten silahlara dönüştürdü. Kadınlarımız, erkeklerimiz, gençlerimiz o gece bir kitle olmaktan çıkıp 'filler' karşısındaki 'ebabil kuşları' gibi hain darbecilere kan kusturdular. İstanbul iş dünyası olarak, 15 Temmuz’un üçüncü yılı münasebetiyle diyoruz ki; 15 Temmuz’u asla unutmayacağız. Çünkü 15 Temmuz’u unuttuğumuz an, milletimizin iradesine gem vurulduğu an olacaktır. 15 Temmuz’u unuttuğumuz an, istiklalimizi, istikbalimizi, kendi iktisadımızı, kendi sanatımızı ve kendi kültürümüzü kaybettiğimiz an olacaktır. 15 Temmuz’u unuttuğumuz an, 251 şehidimizin ruhunun sızladığı, kanının yerde kaldığı an olacaktır. İTO Başkanı olarak 420 bin üyemiz adına Türk milletine söz veriyorum ki, 15 Temmuz zaferini de, o gece halkına silah sıkan hain FETÖ darbecilerini de asla unutmayacağız."

“15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ SANAYİ ÇARKLARINI DURDURAMADI”

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan da Türkiye'nin üç yıl önce 15 Temmuz hain darbe girişiminin çok acı sonuçlarını yaşadığını belirterek, demokrasiye canları pahasına sahip çıkanların, hainlerin bombalarına, kurşunlarına hedef olduğunu anımsattı.

İnsanların canına kasteden, demokrasinin önünü kesmeyi amaçlayan bu hain girişimin, iş dünyası ve sanayiciler açısından da çok olumsuz yansımaları olduğunu aktaran Bahçıvan, "Çok şükür ekonomi yönetimimiz, dirayetli kararları ile bu olumsuzlukları kısa sürede bertaraf etti. Gerek finansal ve gerekse üretim hayatımızda ciddi bir aksama olmadı. Öte yandan iş dünyasını oluşturan tüm sivil toplum kuruluşları olarak darbenin hemen ardından, ekonomimize yönelik yapılan dış algı çalışmalarına karşı bir güç birliği oluşturduk. Bu ortak duruşun yanında İstanbul Sanayi Odası olarak ekonomimizin bu süreçten etkilenmemesi, yanlış algı çalışmalarının sonuç vermemesi için elimizden ne geliyorsa yaptık. Darbeyi takip eden ilk iş gününde sanayiciler olarak hepimiz işlerimizin başında olduk. Böylece üretim çarklarının hiçbir sorun olmadan dönüyor olduğu mesajını kamuoyuna verdik. 15 Temmuz darbe girişimi, sanayi çarklarını durduramadı." şeklinde konuştu.

Bahçıvan, kurumsal olarak da İSO nezdinde Türkiye'yi ve ekonomiyi bütün dünyaya en doğru şekilde anlattıklarını belirterek, kısa süre içinde hükümet ve uluslararası sermayeli firmaların yönetici ve üyelerini "Türkiye'ye Güvenenler, Türkiye'de Üretenler" toplantısında bir araya getirdiklerini anlattı.

Bu toplantıyla ülkede "ekonomi çarklarının hiçbir sorun olmadan dönmekte olduğu" mesajını tüm dünyaya en güçlü şekilde verdiklerinin altını çizen Bahçıvan, "Bugün özellikle belirtmek isterim ki ülkemiz dünyaya entegre bir ekonomiye sahiptir. Göz bebeğimiz olan sanayi sektörümüz, darbe günlerinde olduğu gibi bugün de geleceğe umutla bakarak ekonomimizin en güçlü sacayağı görevini sürdürmeye devam ediyor." dedi.

"GÜÇLÜ TÜRKİYE'NİN VAZGEÇİLMEZ UNSURU DEMOKRASİDİR"

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak ise üç yıl önce, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğüne göz dikerek, hain bir darbe girişimiyle nice insanı şehit eden Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ), milli iradesine bir kez daha sahip çıkan demokrasi kahramanları karşısında hüsrana uğradığını söyledi.

Aziz milletin, iş insanından öğrencisine, gencinden yaşlısına kadar ve her görüşten insanıyla, her bir ferdiyle tek vücut olarak demokrasiden yana olduğunu bir kez daha tüm dünyaya ispatladığını belirten Olpak, "Başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere devletimizin dik duruşu ve demokrasi çağrısı neticesinde, her zaman olduğu gibi yine birbirimize kenetlendik, zorluğu yine birlikte göğüsledik. Türkiye tarihinin dönüm noktalarından biri olan 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü vesilesiyle tüm şehit ve gazilerimizi bir kez daha minnetle anıyoruz ve bir daha böyle günler yaşamamayı diliyor, olmaması için elimizden geldiğince çalışmamız gerektiğine inanıyoruz." ifadelerini kullandı.

Olpak, Türkiye'nin yaşadığı zor dönemleri her zaman sağduyu ve azimle atlatıp zor süreçlerden daha da güçlenerek çıktığını belirterek, dünyanın önemli ekonomileri arasında yer alan Türkiye'nin küresel boyuttaki stratejik önemi ve cazibe merkezlerinden biri olması sebebiyle dış etkenlere de açık bir konumda olduğuna dikkati çekti.

Geçen yılın ağustos ayında, dövizdeki, Türkiye'nin makroekonomik göstergeleriyle bağdaşmayan volatiliteyle birlikte sıkıntılı bir süreç yaşandığını belirten Olpak, şunları kaydetti:

"Bu manipülatif kur atağına rağmen, ekonomi yönetimimizin ortaya koyduğu tedbirler sonucu, süreci olabildiğince az hasarla atlatmaya çalıştığımız bir dönem yaşıyoruz. Ticaret Bakanlığımızın koordinasyonunda, ihracatta 168,1 milyar dolar ile tarihi bir rekora imza atarken, ithalattaki pozitif görünüm ile birlikte cari açığımızın azalması noktasında da önemli bir performans ortaya koyduk. İş dünyası temsilcileri olarak el birliğiyle hareket ederek, devletimiz ve milletimizden aldığımız güçle Türkiye’nin küresel ekonomi arenasındaki bayrak taşıyıcısı olmak için var gücümüzle çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz.

DEİK olarak Türkiye’nin 'ticari diplomasi' misyonunu üstlenerek çıktığımız bu küresel yolculukta, demokrasi mücadelemizi anlatmaya ve işimizi dünyaya taşımaya devam edeceğiz. Güçlü Türkiye'nin vazgeçilmez temel unsurunun demokrasi, hukuk devleti, sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmişlik olduğunun bilinciyle, hedeflerimize ilerleyen yol haritamızda bize düşen her görevi yerine getirmek için elimizden gelenin en iyisini yapmaya devam edeceğiz."

"TÜRKİYE YÖNÜNÜ MİLLET ROTASINDA TUTACAK"

TİM Başkanı İsmail Gülle, "Türkiye, demokrasi adına verdiği haklı mücadelesini, vatandaşından iş dünyasına, siyasete ve ordusuna kadar topyekun birlik içerisinde vermeye devam edecek, dünyanın neresinde olursa olsun, yönünü hep milli rotasında tutacaktır." dedi.

Gülle, 15 Temmuz hain darbe girişimine ilişkin yaptığı değerlendirmede, Türk milletinin topyekun ortaya koyduğu iradesiyle darbelere dur demeyi başardığını belirterek, hıyanet içerisinde kirli planlar yapanlara bundan sonra da böyle bir teşebbüsü akıllarına bile getiremeyeceklerinin en vurucu şekilde gösterildiğini söyledi.

Kahraman Türk milletinin, milli iradenin tartışılmaz gücüyle tanklara, uçaklara ve hain kurşunlara tarihte birçok kez olduğu gibi göğüs gerdiğini dile getiren Gülle, halkın dünya siyasetinde eşi benzeri görülmemiş bir destana ve demokrasiyi sahiplenme mücadelesine imza attığını vurguladı.

Gülle, Türk ticaret diplomasisinin saha neferleri ihracatçıların, hain teşebbüsün direkt olarak gelişen ve büyüyen Türkiye'yi hedef aldığını gayet iyi bildiğini belirterek, Türkiye'nin artık ihracatta büyük atılımlar yapan, savunma ve havacılıktaki başarıları başta olmak üzere teknolojiyi artık sadece kullanan değil, üretebilen, modernize edebilen ve ihraç edebilen bir ülke olduğunu ifade etti.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin getirdiği dinamizm ve ekonomi yönetiminin de destekleriyle, TİM'in 2019'da yeni bir misyon ve vizyon ortaya koyduğunu anlatan Gülle, "Dış ticaret fazlası veren Türkiye' diyerek çıktığımız yolda, 5G vizyonunu, yani, 'Güçlü Türkiye', 'Güçlü Ekonomi', 'Güçlü İhracat', 'Güçlü İnsan Kıymetleri' ve 'Güçlü İhracat Altyapısı' mottolarını oluşturduk. Bugün Türkiye, 2060 yılında 102 milyona giden toplam nüfusu ve 60 milyona yükselecek olan çalışan nüfusu ile büyük bir potansiyel barındırıyor. Nitelikli insan kaynağı yaratmak adına bugünden atılacak olan yapısal reform adımları, hem sanayide hem de içerisinde bulunduğumuz teknolojik dönüşüm döneminin doğurduğu yeni iş alanlarında ülkemizdeki potansiyeli karşılamayı amaçlamalıdır. 2019 yılını 'Sürdürülebilirlik ve Yenilik Yılı' olarak tanımlamamızın da asıl öngörüsü bu potansiyele dayanmaktadır. 15 Temmuz’da birlik olan iş dünyası ve sivil toplum kuruluşları aracılığı ile ekonomi yönetimine daha etkin katılım başladı. Piyasa ekonomisine dayalı zihinsel, kurumsal ve sektörel boyuttaki dönüşüm, başarıyla hayata geçmeye başladı. Bu da hem Türk toplumunun hem de dünyanın Türkiye algısını daha da güçlendirdi ve ekonomik demokratikleşmesinin güçlendirdiği öz güveni, milli egemenlik, milli irade ve milli ekonominin korunması ve kollanması adına çok daha güçlü bir zemine taşıdı." diye konuştu.

Gülle, 16 Temmuz 2016 sabahı Türkiye'nin, milli iradenin tüm süreçlere hakim olduğu, bugün ve gelecekte içeriden ve dışarıdan kimsenin artık Türkiye'nin geleceğine, kaderine müdahale etmeye cesaret edemeyeceği bir döneme uyandığını belirterek, "16 Temmuz’dan bu güne olduğu gibi Türkiye, demokrasi adına verdiği haklı mücadelesini, vatandaşından iş dünyasına, siyasete ve ordusuna kadar topyekun birlik içerisinde vermeye devam edecek, dünyanın neresinde olursa olsun, yönünü hep milli rotasında tutacaktır." dedi.

"KAYYUMDAKİ ŞİRKETLER, SİSTEME DAHA YÖNETİLEBİLİR YAPILAR HALİNDE ENJEKTE EDİLMELİ"

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Abdurrahman Kaan da Türkiye Cumhuriyeti tarihine kara bir leke olarak geçen ve Türk Milleti’nin tüm dünyaya demokrasi dersi verdiği 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün üzerinden üç yıl geçtiğini hatırlatarak, "Türkiye Cumhuriyeti yaşadığı sürece minnetle anılacak olan 15 Temmuz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimize bir kez daha şükranlarımı sunuyorum." ifadesini kullandı.

Kaan, FETÖ ile ekonomik mücadelenin aslında ekonominin zayıf yanlarını keşfederek bunlarla mücadele edebilmek ve uzun soluklu çözümler üretmek adına bir fırsat olarak görülmesi gerektiğini söyledi.

Teori ve görüntüde sorunsuz gibi işleyen ancak uygulama noktasında hata veren ekonomi bileşenlerinin "iktisadi kaçak" olarak tanımlandığını bildiren Kaan, ekonomik modeller işletilirken hesaplamaların, piyasa koşullarında işletilememesinin temel nedeninin sistemdeki iktisadi kaçaklar olduğunu kaydetti.

Kaan, 15 Temmuz sonrasındaki sürecin, ekonomik kaçakları göstermesi adına önemli olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sermaye birikimi yeterli düzeyde olmadığı sürece ekonomik politikaların sürdürülebilirliği tehlike altındadır. Sağlıklı bir finans sektörü ve derin sermaye piyasası ancak sermaye stokunun ülke lehine genişletilmesiyle mümkündür. Bunun için milli sermaye stoku oluşturulması ve yatırımların yerlileştirilmesi, uzun bir süredir MÜSİAD olarak savunduğumuz bir görüştür. Tıpkı toprak reformunun sanayi devrimini hızlandırması gibi dünya, sermaye reformunun milli servet birikimi yaratması ve refahı artırması teorisini çalıştırmaktadır. Örneğin kayyumdaki şirketlerin milli bir unsur olarak yeniden yapılanması ve sisteme, ortaklıklar halinde, temizlenerek aktarılması mümkündür.

Aynı şekilde reel ekonomik parametrelerin sığ sermaye piyasası ile işletilemeyeceği açıktır. Bunun için alternatif fonlama modellerinin geliştirilmesi ve kayyumdaki şirketlerinin sektörel verimliliklerine göre parçalanarak sisteme daha yönetilebilir yapılar halinde enjekte edilmesi gerekir. Büyümek isteyen sanayiciler açısından hazır kurulu yapılar olan bu firmaların, hızlıca yabancı ya da yerli ortaklıklarla özel sektöre kazandırılması gerekir. Yabancı yatırımın yerlileştirilmesi de bu sayede yeniden yapılandırılabilir. Ancak bu işlemlerde ortaklık yapıları ve yabancı ortağın menşei, yabancının kimlerden oluştuğu ve buraya gelme sebebi gibi sorular bir güvenlik meselesi ciddiyetiyle ele alınmalıdır."

"HEDEF İSTİKRARLI BİR ŞEKİLDE BÜYÜYEN TÜRKİYE EKONOMİSİYDİ"

Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Orhan Aydın ise 15 Temmuz’da hain darbe girişiminin hedefinin mevcut siyasi istikrarın yanı sıra 13 yıldır sürekli istikrarlı bir şekilde büyüyen Türkiye ekonomisi olduğunu belirterek, Türkiye'nin ekonomik büyüme performansı, artan refah seviyesi, özellikle dış yatırımlar için cazibe merkezi olmasıyla sürekli yükselen bir grafik çizdiğini anımsattı.
Türkiye'nin darbe girişimiyle 20 milyar dolara yakın bir kayıp yaşadığını kaydeden Aydın, "Darbe teşebbüsü sonrasında, yerinde alınan kararlarla darbenin ekonomiye etkileri zayıflatılmaya çalışılsa da Türkiye aleyhine bu durumu fırsata çevirmeye çalışan zihniyetler tarafından ülkemiz aleyhinde bulunulan kara propagandalar ile darbe teşebbüsünün ekonomimize belirli bir oranda etkisi oldu. Darbenin hemen akabinde, kredi derecelendirme kuruluşlarının takvim dışına çıkarak not düşürmesi, ülkemiz aleyhine çalışan zihniyetlerin fırsatçılığını da ortaya koydu. Bu süreçte özellikle özel sektöre borç veren finansal kuruluşlar baz aldığından dolayı, bu durumun Türkiye’de ekonomik anlamda riskleri artırmaya neden olduğu ve kredi derecelendirme kuruluşlarının olumsuz tavır takındıkları net bir şekilde ortaya koyuldu. Yine bu süreçte Türkiye’ye giriş çıkış yapan kişi sayısı bir önceki yıl 115 milyonlara dayanmışken, bu rakam darbenin yaşandığı yıl 80 milyonun altına düştü. Döviz kurları arttı, borsada haftalık büyük düşüşler yaşanarak şirketlerimiz ciddi maddi kayıplara uğradı. Bu kayıp oranı da 80 milyar lirayı buldu. Bir çok insan bankalardan mevduatlarını çekti. Bu oran normal bir güne oranla 2,5 kat daha fazla oldu. Türkiye üzerinde 'siyasi risk var' açıklamaları, yabancı yatırımcıların ülkemizi tercih etmesine engel oldu." şeklinde konuştu.

Aydın, darbe girişiminin hemen akabinde gerek hükümet gerekse bankacılık, özel sektör ve STK’lardan yapılan ekonomiye ilişkin güven verici açıklamaların, hasarın önlenmesinde büyük etkisi bulunduğuna dikkati çekerek, bu dayanışmanın millet omuz omuza verdiğinde neleri başarabileceğinin somut bir göstergesi olduğunu söyledi.

Kara propagandaların Türkiye düşmanlarının himayelerinde, çeşitli platformlarda sürdüğünü belirten Aydın, "Eli kanlı bu zihniyetler ile mücadelemiz, minnettarlık duyduğumuz kahraman şehitlerimizden aldığımız güç ile artarak devam edecek ve asla son bulmayacaktır. Ne yaparlarsa yapsınlar beyhude bir uğraş ve büyük bir hainlik içendedirler. Türkiye, kamu maliyesinde yer alan güçlü göstergeleri, güçlü bankacılık sistemi ve önüne koymuş olduğu aktif yapısal reformlarla pozitif bağlamda yükselişini sürdürecektir. Darbeci kalıntılarına verilecek en büyük cevap 'güçlü Türkiye' olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

14 Temmuz 2019 Pazar

Etiketler : Gündem

Küresel piyasalar, Fed'in 4 yıl aradan sonra 50 baz puanlık faiz indirimine gitmesinin ardından "yumuşak iniş" ihtimaline yönelik beklentilerin yeniden güçlenmesiyle geçen hafta pozitif seyrederken, gözler ABD'de açıklanacak büyüme verisine çevrildi.


 

Fed politika faizini 4 yıl aradan sonra ilk kez indirdi ve 50 baz puan düşürerek yüzde 4,75-5,00 aralığına getirdi.

 

Fed'den yapılan açıklamada, son göstergelere göre ekonomik aktivitenin sağlam bir hızda genişlemeye devam ettiğinin görüldüğü aktarılarak, istihdam kazanımlarının yavaşladığı ve işsizlik oranının yükseldiği ancak düşük kalmayı sürdürdüğü kaydedildi.

 

Ekonomik görünümün belirsiz olduğu kaydedilen açıklamada, her iki taraftaki risklere dikkat edildiği vurgulandı.

 

Fed projeksiyonlarına göre enflasyon tahminleri ise bu yıl için yüzde 2,6'dan yüzde 2,3'e, 2025 için yüzde 2,3'ten yüzde 2,1'e düşürüldü.

 

ABD ekonomisinin büyüme tahmini bu yıl için yüzde 2,1'den yüzde 2'ye indirilirken, 2025, 2026 ve 2027 için yüzde 2 olarak öngörüldü. İşsizlik oranına ilişkin tahminler ise bu yıl için yüzde 4'ten yüzde 4,4'e ve 2025 için yüzde 4,2'den yüzde 4,4'e çıkarıldı.

 

Toplantı sonrası açıklamalarda bulunan Fed Başkanı Jerome Powell, enflasyona yönelik yukarı yönlü risklerin azaldığını ve istihdama ilişkin aşağı yönlü risklerin arttığını belirterek, 50 baz puanlık faiz indirimi kararının politika duruşunun uygun şekilde yeniden ayarlanmasıyla iş gücü piyasasındaki gücün korunabileceğine olan artan güveni yansıttığını ifade etti.

 

ABD ekonomisinin genel olarak güçlü olduğunu ve son iki yılda hedeflere doğru önemli ilerlemeler kaydedildiğini belirten Powell, iş gücü piyasasının eski "aşırı ısınmış" haline kıyasla "soğuduğunu" ve enflasyonunun önemli ölçüde azaldığını kaydetti.

 

Dünya genelinde Fed'in çarşamba günkü kararı sonrasında ABD'de ekonominin ne yönde ilerleyeceği değerlendirilmeye devam edilirken, resesyondan kaçınılabileceği ihtimali risk iştahını besledi.

 

Fed'in projeksiyonlarına göre yıl sonun kadar 50 baz puanlık daha indirim beklentisi öngörülürken, piyasalarda ise 75 baz puanlık indirim beklentileri öne çıkıyor. Bu durumda özellikle açıklanacak istihdam verilerinin öneminin arttığı görülürken, ekonomik aktiviteye ilişkin sinyaller de yatırımcıların odağında bulunuyor.

 

Analistler, gelecek hafta ABD'de açıklanacak büyüme verisinin de piyasaların odağında bulunacağını söyledi.

 

Bu gelişmelerle ABD'nin 10 yıllık tahvil faizi, haftayı 7 baz puan artışla yüzde 3,72'den tamamladı. Dolar endeksi, yüzde 0,4 gerileyerek 101,7 seviyesine gerilerken, 2 bin 625,8 dolarla rekor seviyeyi gören altının ons fiyatı da yüzde 1,7 artışla 2 bin 622,3 dolara yükseldi.

 

Küresel piyasalardaki pozitif havanın etkisiyle Brent petrolün varil fiyatı, haftayı yüzde 3,2 artışla 74 dolardan tamamladı.

 

NEW YORK BORSASI POZİTİF SEYRETTİ

 

New York borsası, Fed’in faiz kararının ardından haftayı pozitif tamamladı.

 

ABD’de açıklanan verilere göre, ülkede ilk kez işsizlik maaşı başvurusunda bulunanların sayısı, 14 Eylül ile biten haftada 219 bine gerileyerek piyasa beklentilerinin altında gerçekleşti.

 

ABD’de cari işlemler açığı ise yılın ikinci çeyreğinde yüzde 10,7 artarak 266,8 milyar dolara yükseldi.

 

Ülkede, perakende satışlar, ağustosta aylık bazda azalacağı beklentilerinin aksine yüzde 0,1 artış kaydetti. Analistler, perakende satışlarda ağustosta yaşanan beklenmedik artışın tüketici harcamalarının nispeten güçlü kalmaya devam ettiğini gösterdiğini belirtti.

 

ABD’de sanayi üretimi de ağustosta aylık bazda yüzde 0,8 ile piyasa beklentilerinin üzerinde artış kaydetti.

 

Kurumsal tarafta ise Intel’in hisseleri, şirketin Amazon Web Services ile stratejik işbirliğini genişlettiklerini duyurmasının ardından yüzde 11,1 değer kazandı.

 

Çip üreticilerinden AMD’nin hisseleri yüzde 2,4 yükseldi. ABD’li teknoloji devlerinden Apple’ın hisseleri yüzde 2,6, Meta’nın hisseleri yüzde 7, Microsoft’un hisseleri yüzde 1,1 ve Alphabet’in hisseleri yüzde 4 değer kazandı.

 

Bu gelişmelerle Nasdaq endeksi yüzde 1,49, Dow Jones endeksi yüzde 1,62 ve S&P 500 endeksi yüzde 1,37 değer kazandı.

 

Gelecek hafta pazartesi ABD’de imalat sanayi ve hizmet sektörü Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) Chicago ulusal aktivite endeksi, Salı tüketici güven endeksi, Richmond Fed sanayi endeksi, Çarşamba yeni konut satışları, Perşembe büyüme, dayanıklı mal siparişleri, haftalık işsizlik başvuruları, bekleyen konut satışları, Cuma kişisel gelir ve harcamalar, toptan stoklar, Michigan Üniversitesi tüketici güven endeksi takip edilecek.

 

AVRUPA BORSALARI İNGİLTERE HARİÇ YÜKSELDİ

 

Avrupa borsalarında, Fed'in faiz 50 baz puanlık faiz indiriminin bölge piyasalarında olumlu karşılanmasıyla alıcılı bir seyir hakim oldu.

 

Öte yandan İngiltere Merkez Bankası (BoE), politika faizini, beklentiler dahilinde yüzde 5'te sabit bıraktı.

 

Bankadan yapılan açıklamada, Para Politikası Kurulu'nun (PPK) para politikasını, yüzde 2 enflasyon hedefine ulaşmak ve aynı zamanda sürdürülebilir büyümeyi sağlamak üzere belirlediği aktarıldı.

 

BoE Başkanı Andrew Bailey, kararın ardından yaptığı değerlendirmede, ağustosta politika faizini düşürdüklerinden beri enflasyonist baskıların azalmaya devam ettiğini belirterek, "Ekonomi genel olarak beklediğimiz gibi ilerliyor. Bu durum devam ederse politika faizini zaman içinde kademeli olarak düşürebiliriz. Ancak enflasyonun düşük kalması hayati önem taşıyor, bu nedenle politika faizinde çok hızlı ya da çok fazla kesinti yapmamaya dikkat etmeliyiz." ifadelerini kullandı.

 

Öte yandan Avrupa Merkez Bankası (ECB) yetkililerinin açıklamaları da öne çıktı.

 

ECB Başkan Yardımcısı Luis de Guindos yaptığı açıklamada, projeksiyonların enflasyonun 2025 sonunda yüzde 2 hedefi civarında seyredeceğini gösterdiğini belirterek, "Faiz oranı kararları konusunda tüm seçenekleri açık tutmak istiyoruz, enflasyonun eylülde düşmesini bekliyoruz ama 4. çeyrekte bir yeniden yükseliş olabilir." dedi.

 

ECB üyesi Peter Kazimir de faiz indirimi için acele etmeye gerek olmadığını görünümün daha net hale gelmesini beklemenin en güvenlisi olduğunu kaydederek, "ECB'nin ekim ayında faiz indirimine gitmesi için görünümde önemli bir değişiklik gerekli." ifadesini kullandı.

 

ECB Başekonomisti Philip Lane ise ücret ve karlarla ilgili gelen verilerin beklentilere uygun olduğu vurgulayarak, "Veriler temel senaryomuza uygun gelirse, parasal sıkılaştırmadan kademeli bir çıkış uygun olacak." açıklamasında bulundu.

 

Analistler, Fed'in faizleri 50 baz puan indirmesinin gevşeme döngüsü için küresel bir alan açtığı belirterek, Avrupa Merkez Bankasının (ECB) yıl sonuna kadar atacağı adımlarda daha da güvercinleşebileceğini söyledi.

 

Bölgede açıklanan verilere göre, Avrupa Ekonomik Araştırmalar Merkezi'nin (ZEW), kurumsal yatırımcı ve analistlerin gelecek 6 aya ilişkin beklentilerini ölçen ZEW Ekonomik Güven Endeksi eylülde önceki aya göre 15,6 puan düştü.

 

Ağustosta 19,2 puan olan endeks, bu ay 3,6 puan seviyesine inerken, Almanya'da mevcut duruma ilişkin yatırımcı güveni eylülde Mayıs 2020'den beri en düşük seviyesine geriledi.

 

Bu gelişmelerle İngiltere'de FTSE 100 endeksi yüzde 0,52 değer kaybederken, Fransa'da CAC 40 endeksi yüzde 0,47, İtalya'da MIB 30 endeksi yüzde 0,57 Almanya'da DAX 40 endeksi yüzde 0,11 değer kazandı.

 

Almanya'da DAX 40 endeksi geçen hafta 19.044,96 puanı görerek rekor kırdı.

 

Gelecek hafta pazartesi Almanya'da imalat sanayi ve hizmet sektörü PMI, salı Almanya'da İfo iş dünyası güven endeksi, cuma Avro Bölgesinde ekonomik güven endeksi ve tüketici güven endeksi takip edilecek.

 

ASYA BORSALARI BOJ'UN FAİZ KARARIYLA BİRLİKTE YÜKSELDİ

 

Asya tarafında Japonya Merkez Bankasının faiz oranını sabit tutmasıyla birlikte geçen hafta pozitif bir seyir öne çıktı.

 

Japonya Merkez Bankası (BoJ) politika faizini değiştirmeyerek yüzde 0,25 seviyesinde sabit bıraktı. Bankadan yapılan açıklamada, Japonya ekonomisindeki toparlanmanın devam ettiği belirtilerek, enflasyonist baskıların da ithalat fiyatlarındaki gerilemeyle yumuşadığı ancak devam etmesinin beklendiği ifade edildi.

 

Para politikası toplantısının ardından açıklamalarda bulunan BoJ Başkanı Kazuo Ueda, küresel ekonomik görünümün oldukça belirsiz olduğunu ve piyasalarda istikrarsızlığın sürdüğünü belirterek, finans ve döviz piyasalarını yakından takip edeceklerini söyledi.

 

Ueda, ekonomik öngörüleri ve fiyat tahminleri gerçekleşirse, faiz oranlarını yükseltip parasal desteği yeniden ayarlayacaklarını vurguladı.

 

Japonya’da açıklanan verilere göre, ülkede, yıllık bazda ağustos ayı Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) yüzde 3, çekirdek TÜFE ise 2,8 artarak beklentiler dahilinde gerçekleşti.

 

Japonya’da ağustos ayı dış ticaret açığı 695,3 milyar yen oldu. Temmuz ayına ilişkin çekirdek makine siparişleri ise aylık 0,1 azalışla tahminlerin altında gerçekleşirken, yıllık bazda ise yüzde 8,7 artış kaydetti.

 

Çin’de sanayi üretimi ağustos ayında yıllık bazda yüzde 4,5 artarken beklentilerin altında gerçekleşti. Ağustos ayına ilişkin işsizlik oranı ise 5,3 ile tahminlerin üzerinde geldi.

 

Öte yandan, ülkede ağustos ayı konut fiyatları ise yüzde 5,3 ile azalış serisini sürdürdü.

 

Analistler, ülkedeki konut fiyatlarındaki sert azalışın önüne geçmek için alınan önlemlerin etkisinin sınırlı kaldığını belirterek, emlak fiyatlarındaki düşüşün ülkedeki temel ekonomik sorunların başında geldiğini kaydetti.

 

Bunun yanı sıra, Çin’de gösterge faizi işlevi gören 1 ve 5 yıllık kredi faizi oranlarında (LPR) değişiklik olmadı. Ulusal Bankalar Arası Fon Merkezinden yapılan açıklamaya göre, 1 yıllık kredi faiz oranı yüzde 3,35, 5 yıllık kredi faiz oranı ise yüzde 3,85’te sabit bırakıldı.

 

Öte yandan, Çin’in Hong Kong Özel İdari Bölgesi, Fed’in politika faizini 50 baz puan indirmesinin ardından ABD dolarına bağlı kur rejimi nedeniyle gösterge faizinde aynı oranda kesintiye gitti.

 

Dolar/yen paritesi, haftayı yüzde 2,2 artışla 143,9 seviyesinden tamamladı.

 

Bu gelişmelerle haftalık bazda Japonya’da Nikkei 225 endeksi yüzde 3,12, Güney Kore’de Kospi endeksi yüzde 0,70, Hong Kong’da Hang Seng endeksi yüzde 5,12, Çin’de Şanghay bileşik endeksi yüzde 1,21 değer kazandı.

 

Gelecek hafta Salı Japonya’da hizmet sektörü ve imalat sanayi PMI, Perşembe BoJ toplantı tutanakları, Cuma Japonya’da Tokyo TÜFE, Çin’de sanayi karları takip edilecek.

 

YURT İÇİ PİYASALAR POZİTİF SEYRETTİ

 

Yurt içinde geçen hafta yükseliş eğilimi öne çıkarken Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi haftayı yüzde 2,22 değer kazanarak 9.900,25 puandan tamamladı.

 

Dolar/TL, haftayı bir önceki kapanışın yüzde 0,5 üstünde 34,1230'dan kapattı.

 

Analistler, teknik açıdan BIST 100 endeksinde 9.900 ve 9.700 puanın destek, 10.000 ve 10.150 seviyelerinin ise direnç konumunda olduğunu kaydetti.

 

Öte yandan TCMB Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını değiştirmeyerek yüzde 50'de tuttu.

 

PPK duyurusunda, "Temel mal enflasyonu sınırlı bir artışla düşük seyretmeye devam ederken, hizmet enflasyonundaki iyileşmenin son çeyrekte gerçekleşmesi beklenmektedir. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası araçları etkili şekilde kullanılacaktır." ifadelerine yer verildi.

 

Söz konusu gelişmelerin ardından Türkiye'nin 5 yıllık kredi risk primi (CDS) ise 254,2 baz puanla Şubat 2020'den bu yana görülen en düşük seviyeye geriledi.

 

Gelecek hafta salı reel kesim güven endeksi ve kapasite kullanım oranı, cuma ekonomik güven endeksi ile dış ticaret dengesi takip edilecek.

21 Eylül 2024 Cumartesi

Etiketler : Fed faiz ABD büyüme

İTO’nun eylül meclis toplantısında konuşan İTO Meclis Başkanı Dr. Erhan Erken, çocukların eğitiminin önemine dikkat çekerek, “Çocuklarımız bizim gözbebeğimiz. Onları özellikle geleceğin dünyasına hazırlamak hepimizin görevidir. Çünkü gelecek, kıran kırana bir rekabete sahne olacak” dedi.



 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın katıldığı İstanbul Ticaret Odası’nın eylül ayı olağan meclis toplantısında konuşan İTO Meclis Başkanı Dr. Erhan Erken, “Türkiye’de anaokulu, ilköğretim ve ortaöğretimdeki öğrenci sayımız 20 milyon civarında. İlgilenmemiz gereken ve bizim de bir şekilde sorumluluk sahibi olduğumuz bu kadar büyük bir kitle var. Bu noktada Hazreti Ali’nin söylediği ifade edilen ‘Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil, onların yaşayacakları zamana göre yetiştirin’ sözünü nakletmek isterim” diye konuştu. 

 

Rekabetin yeni araçlarla yeni teknolojilerle ve daha hassas bilgilerle icra edileceğini belirten Dr. Erken, şöyle devam etti: “Biz, çocuklarımızı özellikle eğitim kurumlarımızda ve hayatın içinde bilgi, beceri ve yetkinliklerle donatmaya çalışırken, onların manevi ve ahlaki açıdan da yetişmesine önem vermeliyiz. Tabii bu alanda bizim büyükler olarak dürüst, ahlaklı hem Yaratıcı’nın hem de diğer insanların haklarını gözeten bir yaklaşımda olmamız gerekiyor ki, çocuklarımız için de iyi örnekler olabilelim.”

 

Dr. Erken, konuyla ilgili olarak Fatih’teki Millet Kütüphanesi’nin kurucusu, merhum Ali Emiri’nin şu sözünü de paylaştı: “Bir insanda asıl olması gerekenler; vatanına bağlılık, insanlara güzel hizmet etmek, adab-ı muaşerete yani terbiye ve görgü kurallarına uymak, maddi manevi, kişisel ve vicdani bütün üstün değerlere ve özelliklere sahip olmaktır. Böylelerini bulup durumlarına uygun iş ve görevlerde vazifelendirmek ise daha önemli bir büyüklüktür.”

 

Ali Emiri’nin özetle çerçevesini çizmeye çalıştığı insan tipine ulaşmanın, eğitim sisteminin önemli bir hedefi olması gerektiğini vurgulayan Dr. Erken, “İşte o zaman bu tarz yetişecek yeni nesiller sayesinde ‘Büyük Türkiye’ hedefi hayata geçebilir, ekonomik ve sosyal hayatımız daha sağlam temellere oturabilir” dedi.  

 

MECLİS’TEN YANSIMALAR

 

ALÜMİNYUM VE BAKIR HURDA İTHALATINDA SORUN ÇÖZÜLMELİ 

 

Ali Bakaner-Demir Dışı Metaller Meslek Komitesi: Alüminyum ve bakır hurda ithalatının gümrükte zorlaştırılması sebebiyle sektörümüz sorun yaşıyor. Bu hurdaları katma değerli mamul ve yarı mamul üretmek için ithal ediyoruz. Ayrıca Yeşil Mutabakat hurda kullanımından faydalanmayı gerektiriyor. Karbon salımının azaltılması açısından da önem taşıyor. Alüminyum ve bakır hammaddede ithalata yüzde 80 bağımlıyız. Avrupa’da Almanya’dan sonra en çok alüminyum kullanan ülkeyiz. Yılda 2 milyon ton kullanıyoruz. Yurt dışından alüminyum ve bakır hurda ithal ediyoruz; çünkü katma değerli ihracat yapıyoruz. Zorlaştırıldığı zaman yabancılar pazara giriyorlar. Gümrükteki zorluklar sebebiyle ihracat da etkileniyor. Mesela alüminyum jantta ağır koşullar var, artık getirmemeye başladık. İthalat yapamayınca işleyip ihraç da edemiyoruz. Alüminyum ve bakır hurda ithalatındaki sorun çözülmeli. İkinci konu, konkordatoların artması. Ekonomik sıkıntılar dünyada ve ülkemizde devam ediyor. Ancak bazı firmalar konkordatoyu fırsat bilip borçlarını ödememek için kullanıyor. Bu konuyla ilgili usulsüzlük iddiaları da var. Konkordato, kamu ve finans kurumlarını kapsasın. Reel sektör konkordato dışında bırakılsın. 

 

FUTBOLDA ALTYAPILARIMIZI DAHA ÇOK DESTEKLEMELİYİZ

 

Murat Özkaya-Taşıt Kiralama ve İlgili Hizmetler Meslek Komitesi: Otomotiv sektöründeyim fakat aynı zamanda bir spor kulübünün sahibiyim. Futbol endüstrisi, herkesin peşinden koştuğu ve kalbini verdiği bir sektör. Bu sektör öyle bir sektör ki, etrafınızda hep yüzlerce insan olur. Sürekli para harcayıp insanları mutlu etmek istersiniz. Sonuçta kulübünüzle küme düşmemek veya şampiyon olmak için mücadele edersiniz. Taa ki, arkanızdaki ekonomi sizi terk edene kadar. Arkanızdaki o ekonomi sizi terk ettiğinde başkanlığınızın bir hükmü kalmaz. Türk futboluna naçizane teklifim, altyapılarımızı daha çok desteklemeli ve daha nominal hale getirip halkın karşısına çıkmalıyız. Bu endüstride hepimiz çok dikkat etmeliyiz. Neden kulüp başkanı oldum? Çünkü Eyüp’te oturuyorum. Eyüp’te sokaktaki çocukların durumunu gördüğüm için Eyüpspor Başkanı olmaya karar verdim. Otomotiv sektöründe, çalınan arabalara emniyeti suistimal diye bir sistem bulunmuş ve bu sorunun içinden çıkamıyoruz. Sektörümüz bu soruna çözüm talep ediyor.

 

KENT KONSEYLERİNE KATILMAYI ÖNERİYORUM

 

Barış Avşar-Restorasyon ve İzolasyon Meslek Komitesi: İTO’nun 800 bin üyesiyle Orta Vadeli Program’a nasıl destek verebiliriz, konuşmalıyız. Kendi üyelerimizden başlayarak destek vermeliyiz. İlçelerde kent konseyleri var. Bizim de dahil olmamız için davet var. Kent konseylerine İTO’nun da katılmasını öneriyorum. Ekonomide bu şartlarda nasıl ticaret yapacağız? En çok susan iş adamları. Bunu ilginç buluyorum. Tarımı konuşuyoruz. Tarımın da maliyetleri dolarla ve faizle…

 

TÜRKİYE’NİN BORU HATLARI HİDROJEN İÇİN DE AVANTAJ

 

Bülent Şen-Enerji Meslek Komitesi: Küresel enerji yatırımlarında temiz enerjiye giden yatırım fosil yakıtların nerdeyse iki katına ulaşmış durumda. 3 trilyon doların üstünde olduğu ifade ediliyor. Fosil yatırımlar neden geride kalıyor? Birinci sebebi, fosil yakıtlara yatırımların finansa erişememesi. Dünyada herkes kendi ekonomisini ayakta tutmak zorunda. Enerjide kaynağı neyse onu kullanıyor. Türkiye’nin bir avantajı da doğu-batı arasında doğalgaz boru hatları var. Bu durum hidrojen için de bir avantaj. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Alparslan Bayraktar, Türkiye’nin gaz ve elektrik faturalarının yüzde 60’ını sübvanse ettiğini açıkladı. Enerji, hayatın merkezinde durmaya devam edecek.

 

EKONOMİDE TEMEL MESELE GÜVEN

 

Bayram Bilgin-İşletme Destek Hizmetleri Meslek Komitesi: Günümüzde döviz kuru ve faiz en çok konuşulan konu. Enflasyon ile döviz kuru makası da toplumda soruluyor. Enflasyon, dünyanın en büyük sorunları arasında. Dünyada değer olarak ne varsa eritiyor. Tüm ülkeler tehlike olarak görmüş. Şu anda ülkemizde enflasyonu düşürmek için para ve maliye politikaları uygulanıyor. Bu süreç devam ettirilecek, başka çaresi yok. Burada güven konusu çok önemli. Konkordatonun artması, büyük bir güven bunalımı. Ekonominin yöneticileri güven için bunun da mutlaka üstüne gitmeli. Herkesin sisteme güvenmesi gerekiyor. Temel mesele güven. Bürokrasi gerçeği de var. Siyasi bir karar alınıyor, uygulama bürokraside. Uygulanan politikada güvene zarar verecek en ufak bir olaya da müdahale edilmeli. Güveni sağlayabilirsek bizim önümüzde kimse duramaz. 

 

KADININ GELİŞMESİ LAZIM

 

Saadet Gülümser Yıldırım-İplik ve Elyaf Ürünleri Meslek Komitesi: İstanbul Kadın Kültür Vakfı’nı kurdum. İstanbul Kadın Müzesi’ni ise 2011 yılında kurduk. Cumhuriyetimizin 101. yılı olan bu sene bir aktivite hazırladık. 202 kadın sanatçı biyografisi sergisi, İstanbul Kültür Yolu Festivali dolayısıyla 28 Eylül-6 Ekim tarihlerinde Beyoğlu’nda Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde olacak. Açılışa Kültür ve Turizm Bakanımız da katılacak. Tüm meclis üyesi arkadaşlarımızı açılışa davet ediyoruz. Kadına şiddet olaylarını üzüntüyle izliyoruz. Kadının gelişmesi lazım. Bütün toplumumuzun aydınlanması için tüm arkadaşlarımıza bu konularda el ele çalışma sorumluluğu düşüyor. Tabii ki para kazanacağız, ülkemizi geliştireceğiz fakat en önemlisi toplumun aydınlatılması. Çocuklarımızı, kızlarımızı, kadınlarımızı koruyalım.

 

İHRACATA YÖNELİK ÜRETİM TEŞVİK EDİLMELİ

 

Adem Ramazan Kırca-Restorasyon ve İzolasyon Meslek Komitesi: Enflasyon muhasebesi ve çıkarılan kanunlar, küçük ve orta ölçekli işletmeleri sıkıntıya düşürüyor. Mesela işletmelerdeki makinalar yoğun kullanımdan sonra hurda seviyesindedir. Hal böyleyken üretim mallarının durduğu yerde vergiye tabi tutulması işletmelere ekstra yük getiriyor. Firmaların emtiaya ihtiyacı var ve ayrıca stoklu çalışıyorlar. Bundan dolayı da vergi yükü geliyor. İhracata yönelik üretim teşvik edilmeli. İTO Yönetim Kurulu’ndan ricamız, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda bu konuları daha çok gündeme getirmeleri. 

 

YÖNETMELİK DEĞİŞİKLİĞİ BEKLENTİLERİ KARŞILADI

 

Hayrettin Ertemel-Motorlu Taşıt Satış ve Servisi Meslek Komitesi: Ülkemizde yüksek faiz ve krediye erişimin zorlaşmasından en çok etkilenen sektörlerden biri de otomotiv. İkinci elde ciddi bir durağan dönem yaşıyoruz. Pandemi döneminde yaşanan haksız uygulamalar, birtakım düzenlemelerin yapılması gereğini de beraberinde getirdi. Sektörümüzde yeni bir yönetmeliğe ihtiyaç vardı. Talebimizi Ticaret Bakanlığı’na ilettik. Pek çok yeniliklerle birlikte ikinci el araç satışı ile ilgili yönetmelik değişikliği, 27 Ağustos’ta Resmi Gazete’de yayımlandı. Eski yönetmelik sadece ikinci el araç satıcılarına uygulanıyordu. En önemli kazanım, değişikliğin ardından distribütör, bayi, ilan platformları gibi tüm paydaşların yönetmelikte yer alması oldu. Üçüncü kişilere araç satışını yetki belgesi olanlar yapabilecek. Online fiyat veren ilan sitelerine ilk ve son teklif arasındaki makas fiyatı da belirlendi. Yeni yönetmelikte bu makas yüzde 5’e kadar indirildi. Güvenli ödeme sistemi de artık hayatımıza girdi. Yetki belgesi temininde ruhsat şartının kaldırılması da önemli bir sorunu çözdü. Yeni yönetmelik, halihazırda faaliyette olan işletmeleri rahatlattı ve beklentileri karşıladı. Yeni yönetmeliğin tüm paydaşları kapsamasını sektörümüz için olumlu buluyoruz. 

 

ENFLASYONDAN VERGİ ALINMAZ

 

Noman Sağ-Mali Müşavirlik Meslek Komitesi: Enflasyon düzenlemesinden 70 milyar lira gelir bekleniyordu. Dünyanın hiçbir yerinde enflasyondan vergi alınmaz. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınır. Ağustos meclis konuşmalarında da meclis üyesi arkadaşlarımız konuyu gündeme getirdi. Kendilerine de teşekkür ediyoruz. İTO Başkanımızın basının tamamına ulaşarak konuyu gündeme getirmesi çok önemliydi. Enflasyon düzenlemesinde ciroda 50 milyon liranın üstünde veya altında diye bir sınırlama yapılmasının önemi yok. Bilançoları yine bozacak. Tebliğ iptal ettirilebilir veya ihtiyari hale getirilebilir.

21 Eylül 2024 Cumartesi

Etiketler : İTO çocuk eğitim