Uzmanlar, orta gelir grubunun tüketim alışkanlıklarında yerli ürünlerden vazgeçmesinin, ekonomide yapısal bir sorun oluşturmaması için önlem alınması gerektiğini vurguluyor.
Türkiye’de lüks tüketime olan ilgi, yıllara sari bir şekilde dikkat çekici biçimde artıyor. Mücevherden kozmetiğe, lüks saatlerden parfümlere kadar geniş bir yelpazede yıllık 12 milyar doları bulan ithalat, büyük ölçüde orta gelir grubunun talebinden kaynaklanıyor. Uzmanlara göre bu eğilim, bireysel tercihlerin ötesinde sosyal medyanın dayattığı statü arayışı ve ‘başarı’ algısıyla şekilleniyor.
500 MİLYAR LİRAYA DAYANDI
TÜİK verileri ve sektör raporlarına göre, Türk tüketiciler her yıl mücevher ve değerli taşlara yaklaşık 9 milyar dolar, kozmetiğe 2 milyar dolar, lüks saatlere 350 milyon dolar, markalı parfümlere 250 milyon dolar ve güneş gözlüklerine 220 milyon dolar harcıyor. Toplamda 12 milyar doları bulan bu ithalat, güncel kurla yaklaşık 480 milyar TL’ye denk geliyor.
HEDEFSİZLİK TETİKLİYOR
Sosyolojik analizlere göre lüks tüketime en çok yönelen kesim ‘orta direk’ olarak tanımlanan orta gelir grubu. Bu kitle, ‘iş hayatındaki istikrarsızlık’ ve ‘hedefsiz ekonomik tercihleri’ gibi faktörlerin etkisiyle gösterişçi tüketime daha yatkın hale geliyor. Uzmanlar, son dönemde dünyada artan belirsizlik ortamında bireylerin lüks bir çanta, saat ya da aksesuarla hem kendilerine güven duymaya çalıştığını hem de toplumda ‘başarılı’ görünme ihtiyacını tatmin ettiğini ifade ediyor. Lüks ürünler yalnızca estetik bir tercih değil; aynı zamanda psikolojik bir kalkan ve statü sembolü haline geliyor.
INFLUENCER’LARIN ROLÜ
Sosyal medya platformları ve influencer’ların rolü ise bu eğilimi hızlandırıyor. Reklamlar ve paylaşımlar aracılığıyla ‘başarı’ ve ‘mutluluk’ kavramlarının lüks markalarla özdeşleştirilmesi, özellikle gençler üzerinde güçlü bir statü baskısı yaratıyor. Sosyal medyada sürekli karşılaşılan markalı ürün paylaşımları, bir süre sonra normalleşerek bireylerin kendi yaşam standartlarını yeniden tanımlamasına yol açıyor.
STATÜ KAZANMA ARAYIŞI
Psikolog Zeynep Çengel Aytürk, orta gelir grubunun lüks tüketime yöneliminin aslında bir ‘psikolojik telafi’ davranışı olduğunu söyleyerek, şu yorumu yaptı: “Dünyada belirsizlik ortamında lüks ürünler satın almak, bireylerin kontrol ve güç duygularını pekiştirmelerini sağlayan sembolik bir davranış haline geldi. Kişi için ürünün işlevinden çok, o ürüne sahip olmanın getirdiği statü, prestij ve özsaygı algısı önemli hale geliyor. Bu tür harcamalar kısa vadede haz sağlasa da uzun vadede borç yükü, tükenmişlik ve kaygı artışını beraberinde getiriyor. Lükse yöneliş yalnızca ekonomik değil, duygusal bir ihtiyaçtan da besleniyor. Görünür olma ve statü kazanma arayışı, kişinin kendine dair eksiklik duygusunu geçici olarak bastırıyor. Özellikle sosyal medyada 'marka kültürü' ile beslenen gösterişli yaşam tarzı, bireylerin kendi ekonomik durumlarını sürekli başkalarıyla kıyaslamasına yol açıyor.”
SOSYAL MEDYA TETİKLİYOR
Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşegül Sili Kalem ise Türkiye’de lüks tüketim artışının bir refah göstergesi değil; belirsizlik, statü kaygısı ve kimlik arayışının sosyolojik izdüşümü olduğunu söyledi. Bu durumdan çıkış için yalnızca ekonomik değil, kültürel bir dönüşümü gerektiğini belirten Kalem, şunları ekledi: “Türk toplumunun geleneğinde, itibar üretkenlik, dürüstlük ve erdemle özdeşleşirdi. Ancak günümüz tüketim kültürü sosyal medyanın ve influencerların etkisiyle, giderek ‘sahip olduklarıyla tanımlanan’ bir görünüme büründü. Bu dönüşümün arkasında yalnızca küresel kapitalizmin etkisi değil, aynı zamanda modernleşmenin yarattığı kimlik belirsizliği de vardır. Geleneksel değer sisteminin çözülmesiyle birey, hangi davranışın ‘saygın’ ya da ‘doğru’ olduğunu belirlemede kültürel rehberliğini kaybetti. Bu boşluğu ise tüketim ideolojisi doldurdu. İnsanlar artık kim olduklarını değil, neye sahip olduklarını göstermekle meşgul. Toplumun bu döngüden çıkışı, ekonomik reformlardan önce kültürel ve ahlaki bir yeniden inşayı gerektiriyor. Kanaat, ölçülülük, dayanışma ve toplumsal sorumluluk değerlerinin yeniden güçlendirilmesi, sosyal medyadaki reklam etkilerinin kısıtlanabilmesi, Türk toplumunun hem ekonomik hem manevi istikrarı için temel bir zorunluluktur.”
ÖNLEM ALINMALI
Türkiye’nin lüks tüketime yönelimi, yalnızca bireysel bir tercih değil, aynı zamanda ekonomik dengeyi etkileyen bir unsur. Lüks ürünlerin büyük bölümü ithal olduğu için bu harcamalar doğrudan döviz kaybına neden olarak cari açığı artırıyor. Uzmanlar, orta gelir grubunun tüketim alışkanlıklarında yerli üretimden uzaklaşmasını ülke ekonomisinin yapısal bir sorunu olmadan çözmek için önlem alınması gerektiğini vurguluyor.
‘Z’ KUŞAĞINDA ÇOK BELİRGİN
Dünyada ve Türkiye'de genç kuşak özellikle sosyal medyanın etkisiyle ‘yarın yokmuşçasına’ lüks tüketime yöneliyor. Bu kavramın, özellikle Z kuşağının mücadele ve rekabetçi iş hayatından kaçan yapısından kaynaklandığı belirtildi. Gelecek için para biriktirmek yerine ‘anı yaşama’ dürtüsüyle hareket eden gençler, pahalı tatillere, markalı kıyafetlere ve teknolojik ürünlere servet ödüyor.
NielsenIQ’nun araştırmasına göre, Türkiye’de gençlerin yalnızca yüzde 57’si geleceğe dair plan yaparken, yüzde 43’ü hiçbir plan yapmıyor.
TÜKETMEK İÇİN YAŞANMAMALI
Kocaeli Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Hasan Yazıcı, tüketim çılgınlığı hakkında şunları söyledi: “Reklam, pazarlama, moda ile talep oluşturulup teşvik, tahrik ediliyor. Etik olmayan imaj inşasına etik olmayan, ihtiyaç olmayanı ihtiyaç gibi gösteren algılatan pazarlamaya son verilmeli. Yersiz, gereksiz, faydasız, zararlı, küçük düşüren, ayrımcı beklenti ve istekler körüklenmemeli. İhtiyaçtan çok daha fazla tüketmek, yakmak, eskitmek, yenilemek, atmak girdabında boğulmamalı, her bakımdan tüketici yaşama biçimine sırt çevirmeli. Üretme, tasarruf, yatırım, paylaşma öne çıkarılmalı. Yaşamak için tüketmeli, tüketmek için yaşanmamalı.”