istanbul-ticaret-gazetesi
istanbul-ticaret-gazetesi

SON DAKİKA: Merkez Bankası'nın 2025 ve 2026 yıl sonu enflasyon tahmini belli oldu!

Son dakika haberi: Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, bankanın 2025, 2026 ve 2027 yıl sonu enflasyon tahminini açıkladı. Karahan 2025 yılı için enflasyon tahminlerini yüzde 24'te sabit tuttuklarını açıkladı Ayrıca Karahan, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde hareket etmeye devam edeceklerini vurguladı. Açıklamaya göre enflasyonun 2025’te %24’e, 2026’da %12’ye ve 2027’de %8’e gerileyeceği öngörülüyor.

Giriş: 22.05.2025 - 10:54
Güncelleme: 22.05.2025 - 12:48
SON DAKİKA: Merkez Bankası'nın 2025 ve 2026 yıl sonu enflasyon tahmini belli oldu!

Son dakika haberleri...  Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, 2025 yılına odaklanan yılın ikinci Enflasyon Raporu'nu İstanbul Finans Merkezi'nde düzenlediği bir basın toplantısıyla kamuoyuna duyurdu. Karahan, toplantıda mevcut yıl sonu ve önümüzdeki iki yıla ilişkin enflasyon tahminlerini de açıkladı. TCMB, yılın ilk enflasyon raporunda 2025 yıl sonu enflasyonunu yüzde 24, 2026 için yüzde 12 ve 2027 için ise yüzde 8 olarak öngörmüştü.


Merkez Bankası Başkanı Karahan, enflasyon beklentilerinde herhangi bir güncelleme yapılmadığını duyurdu. Karahan, daha önce 2025 yılı için yüzde 24, 2026 yılı için yüzde 12 ve 2027 yılı için ise yüzde 8 olarak açıklanan enflasyon tahminlerinin aynen korunduğunu belirtti. Bununla birlikte, 2025 yılına ait yüzde 19 ile yüzde 29 arasındaki enflasyon tahmin aralığının da değişmediği ifade edildi.


Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, bir önceki rapor dönemiyle aynı şekilde, 2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 24 seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini belirterek, "2026 yıl sonu için yüzde 12 olan enflasyon tahminimizi de koruduk. Enflasyonun 2027 yılında yüzde 8’e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 seviyesinde istikrar kazanmasını hedefliyoruz." dedi.


Karahan, yılın 2. Enflasyon Raporu'nun tanıtımı amacıyla İstanbul Finans Merkezi'ndeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yerleşkesi'nde düzenlenen bilgilendirme toplantısında konuştu.


Son dönemde küresel ticarette artan korumacı eğilimlerin, küresel büyüme görünümü üzerinde aşağı yönlü riskleri artırdığını belirten Karahan, bu nedenle tahminler oluştururken baz aldıkları dış talebe ilişkin varsayımları belirgin şekilde aşağı yönlü güncellediklerini ifade etti.


Karahan, bu görünümle uyumlu olarak ham petrol ve ithalat fiyatları varsayımlarının da 2025 ve 2026 yılları için aşağı çektiklerini belirterek, gıda fiyatları varsayımlarını ise işlenmemiş gıda enflasyonu kaynaklı olarak 2025 yılı için yukarı yönlü güncellediklerini söyledi.


Orta vadeli tahminlerini oluştururken, enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir iyileşme sağlanana kadar, para politikasındaki sıkı duruşu sürdüreceklerini esas aldıklarını dile getiren Karahan, "Ayrıca, ekonomi politikalarındaki eşgüdümün de artarak devam edeceğini tahminlerimize yansıttık." ifadesini kullandı.


Karahan, "Bu çerçevede, bir önceki rapor dönemiyle aynı şekilde, 2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 24 seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. 2026 yıl sonu için yüzde 12 olan enflasyon tahminimizi de koruduk. Enflasyonun 2027 yılında yüzde 8’e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 seviyesinde istikrar kazanmasını hedefliyoruz." diye konuştu.


"GIDA FİYATLARI VARSAYIMIMIZDA İŞLENMİŞ GIDA KAYNAKLI ARTIŞ OLDU"
Fatih Karahan, yıl sonunun yaklaşması nedeniyle, 2025 tahmin aralığının mekanik olarak daralması gerektiğini ancak, son dönem artan belirsizlikler nedeniyle, tahmin aralığını yüzde 19 ile 29 olarak koruduklarını belirterek, tahmin aralığının 2026 yıl sonu için ise yüzde 6 ve 18’e karşılık geldiğine işaret etti.


2025 yılındaki tahmin güncellemesinde, yukarı ve aşağı yönlü etkilerin birbirini dengelediğine dikkati çeken Karahan, şunları kaydetti:


"Burada öne çıkan unsurlardan biri gıda fiyatları varsayımımızda işlenmemiş gıda kaynaklı yaptığımız artış oldu. Bu değişiklik, bir önceki tahminimizi 0,5 puan yukarı çekti. Çıktı açığının son dönemde öngörülerimizin üzerinde seyretmesine rağmen, yaptığımız sıkılaşma sayesinde bu sapmanın net etkisi 0,3 puan ile sınırlı kaldı. Petrol ve ithalat fiyatları varsayımındaki düşüşe karşın, sepet kur gelişmeleri kaynaklı olarak Türk lirası cinsi ithalat fiyatı varsayımındaki güncelleme ise enflasyon tahminini 0,1 puan yükseltti. Başlangıç koşulları ve ana eğilim de enflasyon tahminini 0,1 puan yukarı yönlü etkiledi."


Karahan, öte yandan sağlık muayene katılım paylarında şubat ayında yapılan indirimin etkisiyle, yönetilen ve yönlendirilen fiyatlardan kaynaklanan 1 puanlık bir aşağı yönlü güncelleme olduğunu belirtti.


Son dönemde uyguladıkları politikalarla enflasyon görünümünde ciddi bir bozulma yaşanmasının önüne geçtiklerini vurgulayan Karahan, "Revizyona konu olan tüm gelişmeleri ve unsurları izlemeye devam edeceğiz. Bu süreçte, para politikasında aldığımız önlemler sayesinde yurt içi talebin zayıflamaya devam etmesi bizim için en kritik hususlardan biri. Diğer taraftan, belirsizliklerin geçmiş döneme göre daha yüksek olduğunu da göz önünde bulundurarak ihtiyatlı ve sıkı para politikası duruşumuzdan taviz vermeyeceğiz." diye konuştu.


Karahan, temkinli duruşun sürmesiyle, enflasyonun önümüzdeki dönemde istikrarlı olarak gerileyeceğini öngördüklerinin altını çizdi.


"SIKI DURUŞUMUZU SÜRDÜRECEĞİZ"
Nitekim para politikasındaki kararlı duruşun, yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla dezenflasyon sürecini güçlendirmeye devam edeceğini bildiren Karahan, şu değerlendirmeleri yaptı:


"Beklentilerin tekrar düşüş eğilimine girmesi ve hizmet enflasyonundaki düşüşün devam etmesiyle, enflasyon ana eğilimindeki gerileme 2025 yılının kalanında da sürecek. Para ve maliye politikalarının artan eşgüdümü de bu sürece katkı sağlayacak. Özetlemek gerekirse, para politikasındaki sıkı duruşumuzu, enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceğiz. Politika faizini, öngördüğümüz dezenflasyon sürecinin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirliyoruz. Bu süreçte enflasyon gerçekleşmelerini, ana eğilimi ve enflasyon beklentilerini göz önünde bulunduruyoruz. Politika faizine ilişkin atılacak adımları enflasyon görünümü odaklı, ihtiyatlı ve toplantı bazlı bir yaklaşımla alıyoruz. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörmemiz durumunda, para politikası duruşumuzu sıkılaştırmak için her zaman hazırız."


Karahan, fiyat istikrarının, sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refah artışı için ön koşul olduğunun altını çizerek dezenflasyon sürecinde, enflasyonu belirledikleri ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceklerini söyledi.


Bugünün, Finansal Okuryazarlık Günü olduğunu belirten Karahan, "Biz de fiyat istikrarının önemine ve merkez bankacılığına yönelik bilgi ve farkındalığı artırmak için çalışmalar yürütüyoruz. 'Merkezin Güncesi' ve 'Herkes için Ekonomi' gibi platformlarla finansal okuryazarlığa katkıda bulunuyoruz." ifadelerini kullandı.


Konuşmasında "Sıkı para politikamızın sonuçlarını kademeli bir şekilde almaya devam ediyoruz." ifadesini kullanan Karahan, talepte oluşan dengelenmenin eşliğinde, 2024 yılı haziran ayından bu yana dezenflasyon sürecinin kesintisiz bir şekilde devam ettiğini bildirdi. Karahan, gelinen noktada enflasyonun ana eğiliminin gerilediğini, hizmet enflasyonundaki düşüşün belirginleştiğini, mal enflasyonunun da düşük seviyelerde seyrettiğini dile getirdi.


Karahan, söz konusu sürece, son dönemde belirsizliklerin de yoğunlaştığı bir tablonun eşlik ettiğini belirterek, "Mart ve nisan aylarında finansal piyasalarda yaşanan hareketlilik karşısında, TCMB olarak proaktif bir biçimde gerekli adımları attık. Önümüzdeki dönemde de para politikasındaki kararlı duruşumuzu sürdürerek, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde hareket edeceğiz." açıklamasında bulundu.


Küresel çapta önemli değişimlere şahit olunduğunu söyleyen Karahan, "2 Nisan’da ABD tarafından geniş kapsamlı bir gümrük vergisi paketi açıklandı. Duyuru öncesinde sektörel ya da bölgesel olacağı düşünülen bu vergilerin, 180’den fazla ülkeyi kapsayacak şekilde tasarlandığını gördük." ifadelerini kullandı.


Karahan, öte yandan, son haftalarda yapılan ikili görüşme ve ertelemelerin küresel ticaret ile ilgili gerilimi bir miktar azalttığını belirtti.


"KÜSEREL BELİRSİZLİK YÜKSEK"

Son dönemdeki yumuşamaya rağmen, küresel ticaret ve ekonomi politikalarına dair belirsizliğin yüksek seviyelerini koruduğunu kaydeden Fatih Karahan, bu belirsizliklerle, küresel büyüme üzerinde aşağı yönlü riskler artarken, enflasyon üzerinde ülkelere göre değişen olası etkilerin söz konusu olduğunu söyledi. Karahan, 2 Nisan tarife adımlarıyla, beklenen oynaklığı ölçen "VIX endeksi"nde keskin yükselişler görüldüğünü anımsattı.


Sonrasında, gelişmelere bağlı olarak endeksin kademeli düştüğünü ve 2025 yılı ilk çeyreğindeki ortalamasına yaklaştığını gözlediklerini söyleyen Karahan, şöyle devam etti:


"Bu süreçte ABD dolar endeksi ve küresel borsalarda iki yönlü keskin değişimler oldu. Benzer şekilde, uzun vadeli tahvil faizlerinde de, haber akışına bağlı olarak dalgalanmalar gördük. Finansal varlık fiyatlarındaki bu dalgalanmalar bilançolar üzerinden makro finansal riskleri artırıyor. Açıklanan korumacı önlemlerin etkisiyle ABD başta olmak üzere tüm büyük ekonomilere dair büyüme beklentileri geriledi. Bu durum, ülkemizin dış talebine dair beklentileri de olumsuz etkiliyor. Euro Bölgesi büyümesindeki değişimler bu anlamda özel bir öneme sahip. Örneğin, en önemli dış ticaret ortaklarımızdan Almanya’nın 2025 büyüme tahmini ekimdeki yüzde 0,7 seviyesinden mayısta 0’a güncellendi. Bu doğrultuda, dış talep göstergemiz, 2025 yılında zayıflayan bir küresel büyümeye işaret ediyor. Küresel büyümedeki zayıflama beklentisiyle, enerji emtia fiyatlarında, başta ham petrol ve doğalgaz olmak üzere, ilk etapta belirgin düşüşler gördük. Mayıs ayında ise tekrar bir yükseliş oldu. Ancak fiyatlar, önceki Rapor döneminin altında kalmaya devam ediyor."


Karahan, enerji dışı emtia fiyatlarının ise önce bir düşüş yaşadıktan sonra altın ve diğer değerli metal fiyatları kaynaklı yükseldiğini belirtti.


Emtia fiyatlarının da finansal varlık fiyatlarına benzer şekilde, küresel ticaret politikalarına ilişkin haber akışıyla dalgalanmalar gösterebildiğini ifade eden Karahan, son gelişmelerin enflasyon beklentileri üzerindeki etkilerinin ise ülkeden ülkeye farklılaştığını aktardı.


Karahan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Geçtiğimiz rapor dönemiyle kıyaslandığında, özellikle gelişmiş ülkeler için 2025 yılı enflasyon beklentisinin bir miktar yükseldiğini görüyoruz. Dolayısıyla, korumacı eğilimlerin artmasının küresel enflasyondaki düşüşü yavaşlatabileceği bekleniyor. Öte yandan, tarifelerin etkilerine bağlı olarak, enflasyon-büyüme görünümünün eşanlı bozulduğu ekonomilerde politika ödünleşiminin artabileceğini değerlendiriyoruz. Küresel piyasalarda, tarife adımları sonrası daha fazla faiz indirimi fiyatlanıyor. Bununla birlikte, merkez bankaları, indirim süreçlerini temkinli sürdüreceklerini vurgulamaya devam ediyor. Yurt içi görünüme geçmeden önce kısaca özetlemek gerekirse, küresel belirsizliğin 2 Nisan öncesi döneme göre halen yüksek seyrettiği bir ortamda ilerliyoruz.


"NET İHRACATIN POZİTİF KATKISI ÖN PLANA ÇIKTI"
TCMB Başkanı Karahan, "Sıkı para politikamız sonucunda, 2024 yılında talep kompozisyonunun belirgin şekilde dengelendiği bir süreç yaşadık. Yurt içi talebin büyümeye katkısı belirgin düşerken, net ihracatın pozitif katkısı ön plana çıktı." dedi.


Bununla birlikte, yılın son çeyreğinde iktisadi faaliyetin toparlanma kaydettiğini belirten Karahan, bu dönemde kampanyalar ve öne çekilen talebin etkisiyle, hane halkının mal talebinin güçlü seyrettiğini, böylece, özel tüketimin çeyreklik olarak arttığını ifade etti.


Karahan, keza, 2024 yılının ikinci ve üçüncü çeyreklerinde gerileyen sanayi üretiminin yılın son çeyreğinde yeniden artışa geçtiğini vurguladı.


Sanayi üretimindeki bu artışın 2025 yılı ilk çeyreğinde yavaşlamakla birlikte sürdüğünü bildiren Karahan, şöyle konuştu:


"Hizmet üretim endeksi de 2024 yılının son çeyreğinde ılımlı bir toparlanma gösterdikten sonra 2025 yılının ilk çeyreğinde artışını devam ettirdi. İlk çeyrekteki artış, 'mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler' ile 'bilgi ve iletişim' gibi hanehalkı talebi ile ilişkisi nispeten zayıf olan sektörler dışlandığında ise daha düşük. İmalat sanayinde kapasite kullanım oranları, geçmiş dönem ortalamasının altında seyrediyor. İYA verileri, parasal sıkılaştırmanın etkisiyle iç talepte gerçekleşen dengelenme ile uyumlu. Nitekim, imalat sanayi firmalarının kayıtlı iç piyasa siparişlerinin geçmiş dönem ortalaması etrafında seyrettiğini görüyoruz. İş gücü piyasasına bakıldığında, manşet işsizlik oranı düşüşünü sürdürmekle birlikte geniş tanımlı göstergeler yüksek seviyesini koruyor. İlan başına başvurulara dair derlediğimiz veriler de artışa işaret ediyor. Burada geçmiş sıkılaştırma dönemlerine yaklaşan bir görünüm mevcut. Bahsettiğim göstergelerle birlikte daha geniş bir veri setine baktığımızda, iş gücü piyasasında sıkılığın, işsizlik oranının ima ettiğinden daha az olduğunu değerlendiriyoruz."


Karahan, ilk çeyrekte, yurt içi talep ivme kaybetmekle birlikte öngörülenin bir miktar üzerinde seyrettiğini aktardı.


Bu dönemde perakende satış hacim endeksinin artışı önceki çeyreğe kıyasla bir miktar yavaşladığını dile getiren Karahan, mart ayı özelinde endeksin, geçen yılın mayıs ayından bu yana ilk kez aylık bazda gerilediğinin görüldüğünü kaydetti.


Karahan, tüketimden ziyade bir değer biriktirme aracı olan kuyumculuk ürünlerini dışlayarak bakıldığında ise çeyreklik artış eğiliminin daha ılımlı olduğunun görüldüğünü söyledi.


Sıkılaştırma sonrasında mal tüketiminin, trendinin altına gerilediğini, perakende satışlarda da ivme kaybının mevcut olduğunu vurgulayan Karahan, altın hariç olarak ise bu görünümün daha belirginleştiğini kaydetti.


Karahan, kartla yapılan harcamaların gerek ilk çeyrekte gerekse nisan ayında hane halkı tüketiminde sınırlı bir artışa işaret ettiğini bildirdi.


Trendden sapmalara bakıldığında ise verilerin hane halkı tüketim harcamalarında ivme kaybının sürdüğünü ima ettiğini belirten Karahan, "Talebe ilişkin verilere bir bütün olarak baktığımızda ise talep koşullarının ilk çeyrekte enflasyonu düşürücü etkisinin azaldığını görüyoruz. Farklı yöntemlerle hesapladığımız göstergelerin ortalaması, 2024 yılının ikinci yarısında negatif, bu yılın ilk çeyreğinde ise nötre yakın bir seviye ima ediyor." değerlendirmesinde bulundu.


Fatih Karahan, öte yandan, finansal koşullardaki sıkılaşma ve küresel gelişmelerin etkisiyle, talep koşullarının yılın ikinci çeyreğinden itibaren dezenflasyonist patikayla daha uyumlu hareket edeceğini öngördüklerini ifade etti.


"Talep koşullarındaki gelişmelerin dezenflasyon sürecini olumsuz etkilemesi durumunda, gerekli önlemleri alacağımızı tekrar vurgulamak isterim." ifadesini kullanan Karahan, iç talepteki dengelenmeyle uyumlu olarak, cari işlemler hesabında da belirgin bir iyileşme gerçekleştiğini söyledi.


Karahan, şu bilgileri paylaştı:

"2024 yılının son çeyreğinde, cari açığın milli gelire oranı yüzde 0,8 seviyesine geriledi. 2025 yılı için ise, cari açık üzerinde enerji ve emtia fiyatları kaynaklı aşağı yönlü, küresel talep kaynaklı yukarı yönlü riskler öne çıkıyor. Zayıf seyreden küresel talebe ve son dönemde ticaret politikalarına ilişkin belirsizliklere rağmen, ihracatın ılımlı bir artışla gücünü koruduğunu görüyoruz. İthalat tarafında ise söz konusu belirsizliklere bağlı olarak talebin öne çekilmesinin de etkisiyle artış söz konusu. Tahminlerimiz, 2025 yılında cari açığın milli gelire oranının, 2024 yılına kıyasla bir miktar daha yüksek olmakla birlikte, uzun dönem ortalamalarının altında kalacağına işaret ediyor. Tüketici enflasyonu nisan ayında yüzde 37,9’a gerileyerek, 2024 mayıs ayındaki tepe noktasına kıyasla önemli bir düşüş gösterdi. Öncü veriler bu eğilimin, mayıs ayında da sürdüğüne işaret ediyor."


Son rapor döneminden bu yana enflasyonun öngördükleri tahmin aralığının orta noktasının altında gerçekleştiğini belirten Karahan, bu gelişmede, özellikle yurt içi enerji fiyatlarında öngörülere kıyasla daha düşük seyrin ve Sağlık Uygulamaları Tebliği’ne yönelik düzenlemenin etkisinin öne çıktığını vurguladı.


Karahan, bilindiği gibi, ana eğilim göstergelerinin enflasyondaki gidişatı daha sağlıklı görülmesini sağladığını kaydetti.


Ana eğilim ocak ayındaki artışın ardından, şubat-mart döneminde önemli ölçüde yavaşladığını bildiren Karahan, nisan ayında ise finansal piyasalardaki gelişmelerin etkisiyle kısmi bir yükseliş izlediklerini ifade etti.


Karahan, mayıs ayı öncü verilerinin ana eğilimde nisan ayına kıyasla daha düşük bir seyre işaret ettiğini belirterek, gelinen noktada TÜFE yıllık enflasyonunun yüzde 37,9 olduğunu ifade etti.


"HİZMET ENFLASYONUNDA DA YAVAŞLAMA EĞİLİMİ GÖRÜYORUZ"

Bununla birlikte gerek ana eğilim göstergelerinin ortalaması gerekse tahmin performansı görece iyi olan medyan enflasyonun yıllıklandırılmış ana eğilimin yüzde 30’un biraz üzerinde olduğunu ima ettiğini kaydeden TCMB Başkanı Karahan, bunun da dezenflasyonun süreceğini gösterdiğini aktardı.


Tüketici fiyat gelişmelerine alt gruplar bazında bakıldığında ise mal enflasyonunun görece düşük seyrettiğini vurgulayan Karahan, şu değerlendirmelerde bulundu:


"Temel mal enflasyonu, ilk çeyrekteki ılımlı seyir sonucunda yıllık bazda yüzde 20’ye geriledi. Finansal koşullara duyarlılığı yüksek olan dayanıklı tüketim mallarında ise yüzde 19 seviyesinde bir enflasyon söz konusu. Mal enflasyonuna kıyasla kademeli gerçekleşse de hizmet enflasyonunda da yavaşlama eğilimi görüyoruz. Nitekim, son bir senede hizmet enflasyonu 40 puandan fazla geriledi. Hizmet enflasyonuna yakından baktığımızda, geçmişe endeksleme eğilimi güçlü eğitim ve kira gibi kalemlerin bu grubu yukarı çektiğini görüyoruz. Kira enflasyonu, deprem ve kentsel dönüşüm gibi konut sektörüne özgü unsurların da etkisiyle hizmet grubunun kalanına kıyasla belirgin bir atalet sergiliyor. Diğer yandan, talep koşullarına duyarlılığı görece yüksek olan hizmet alt gruplarında daha ılımlı bir seyir izliyoruz. Bir diğer önemli konu da, son dönem finansal piyasalardaki gelişmelerin fiyatlara yansıması. Aylık bazda temel mal enflasyonunun nisan ayında yükseldiğini, hizmet enflasyonundaki artışın ise görece sınırlı olduğunu gördük. Nitekim hizmet enflasyonu, ilk çeyrekte zamana bağlı fiyatlamaya tabi kalemlerin etkisiyle yükseldikten sonra, tekrar düşüş eğilimine girdi. "


Karahan, aynı dönemde, kur gelişmelerine hassasiyeti yüksek olan dayanıklı tüketim malları gibi bazı temel mal kalemlerinde ise fiyat artışlarının güç kazandığını aktardı.


Avro/dolar paritesindeki gelişmelerin de etkisiyle, bu dönemde özellikle otomobil fiyatlarının öne çıktığının görüldüğü belirten Karahan, "Nitekim, enflasyonu ithal girdi yoğunluğu ayrımında incelediğimizde, ithal içeriği görece düşük kalemlerde enflasyonun yavaşlama eğilimini sürdürdüğünü, ithal içeriği yüksek kalemlerde ise kur gelişmelerinin etkisiyle fiyat artışlarının güçlendiğini görüyoruz." dedi.


Karahan, ancak, mevcut ve öncü verilerin, döviz kuru geçişkenliğinin geçen yıla göre azaldığını ve son dönemdeki döviz kuru gelişmelerinin enflasyona yansımasının sınırlı olduğunu gösterdiğini belirterek, "Azalan KKM bakiyesi, finansal koşullardaki sıkılaşma ve küresel gelişmelerin etkisiyle talep koşullarının yılın kalanında daha ılımlı olacağını ve kur geçişkenliğini sınırlayacağını öngörüyoruz." ifadesini kullandı.


Buna ek olarak, emtia fiyatlarında küresel ticaret ve büyümeye yönelik kaygılarla yakın dönemde gözlenen düşüşün, kalıcı olması durumunda kur kaynaklı yukarı yönlü etkinin bir kısmını telafi edebileceğini değerlendirdiklerini vurgulayan Karahan, "Özellikle uluslararası ham petrol fiyatları, bir önceki Enflasyon Raporu’nda öngördüğümüz patikanın önemli ölçüde altına gerileyerek, TL cinsi ithalat fiyatlarının manşet enflasyona olan etkisini hafifletti." diye konuştu.


Karahan, buna karşın, geçen ay yurt genelinde gerçekleşen zirai don hadisesinin gelecek dönem için başta meyve olmak üzere, işlenmemiş gıda fiyatları üzerinde yukarı yönlü riskleri artırdığını ifade etti.


Son yaşanan zirai don hadisesinden en çok etkilenen 16 ürünün tüketici sepetindeki payının yüzde 1,5 civarında olduğunu vurgulayan Fatih Karahan, şunları kaydetti:


"Mevcut ve öncü veriler, henüz gıda fiyatlarına yansıyan olumsuz bir görünüm olmadığına işaret etse de, bu gelişmenin önümüzdeki dönemde gıda enflasyonu üzerindeki baskıları artırabileceğini değerlendiriyoruz. Her zaman vurguladığımız gibi, dezenflasyon sürecinde, enflasyon beklentileri ve firmaların fiyatlama davranışlarının seyri de büyük önem arz ediyor. Bildiğiniz üzere, alınan politika tedbirleri ve manşet enflasyondaki düşüşü takiben, enflasyon beklentileri sektörel farklılık göstermekle birlikte belirgin bir gerileme eğilimine girmişti. Son dönemde finansal piyasalarda yaşanan gelişmelerin etkisiyle nisan ayında enflasyon beklentilerindeki iyileşme duraksadı. Yıl sonu beklentileri bağlamında ise piyasa katılımcılarının beklentisinin yüzde 30 seviyesine yükseldiğini görüyoruz. Bu çerçevede, enflasyon beklentileri dezenflasyon patikamızın üzerinde seyretmeye devam ediyor. Bu görünüm para politikasındaki sıkı ve kararlı duruşumuzu korumayı gerekli kılıyor."


Mart ayının ikinci yarısında, finansal piyasalarda riskten kaçınma davranışı kaynaklı oynaklıkların görüldüğünü bildiren Karahan, 2 Nisan'da açıklanan ek gümrük tarifelerinin beklentilerin çok üzerinde olmasının küresel piyasalarda oynaklığı artırdığını söyledi.


Karahan, ilk günden itibaren, finansal piyasalarda yaşanan gelişmelerin enflasyon görünümü açısından oluşturabileceği riskleri değerlendirerek sıkı parasal duruşunu güçlendirici adımlar attıklarını ifade ederek şunları kaydetti:


"Bu adımları üç başlıkta ele alabiliriz. Türk lirasının (TL) fonlama maliyetlerini artırıcı adımlar, likidite adımları ve döviz talebini sınırlayıcı adımlar. Fonlama maliyeti ile başlamak gerekirse, öncelikle 20 Mart tarihinde ara toplantı düzenledik. Bu toplantıda, oynaklığın geçici olabileceğini değerlendirerek Merkez Bankası gecelik borç verme faiz oranını yüzde 44'ten 46'ya yükselttik. Bir hafta vadeli repo ihalelerine ise bir süreliğine ara verdik. 2 Nisan sonrasında küresel finansal piyasalarda artan oynaklığın enflasyon görünümünde kalıcı riskler yaratabileceğini öngörerek 17 Nisan toplantısında politika faizini yüzde 42,5’ten 46'ya yükselttik. Ayrıca, gecelik vadeli borç verme faiz oranını 49'a, borçlanma faiz oranını ise 44,5'e yükselttik. Likidite yönetimi kapsamında ise TL depo ihalelerinin vadelerini uzattık. Ayrıca, likidite araçlarımızın çeşitliliğini artırarak kısa vadeli likidite senetleri ihraç etmeye başladık. Son olarak döviz talebini sınırlamaya yönelik attığımız adımlar geliyor. Bu çerçevede, TCMB nezdinde TL uzlaşmalı vadeli döviz satım işlemlerine başladık."


Karahan, ilgili dönemde para piyasası fonlarından çıkışların yaratabileceği dolarizasyon risklerini ve faiz oynaklıklarını engellemek için DİBS alımları gerçekleştirdiklerini kaydederek, mart ayının ikinci yarısında finansal piyasalarda yaşanan oynaklığın finansal varlıklarda değer kayıplarına neden olduğunu ve TL varlıklardan çıkış gözlendiğini söyledi.


Bu dönemde TL mevduata yönelimin devam ettiğini aktaran Karahan, söz konusu çıkışın para piyasası fonları kaynaklı olduğunu belirtti.


Karahan, piyasadaki oynaklığın azalması ve alınan tedbirlerin etkisiyle yatırımcıların TL'ye yönelik risk algısında toparlanma olduğuna işaret ederek, nisan ayından itibaren para piyasası fonlarında sınırlı bir yükseliş görüldüğünü bildirdi.


Mart ayında yaşanan oynaklıkta 21 Mart haftasında hane halkı yabancı para (YP) mevduat talebinin hızlı bir şekilde arttığını vurgulayan Karahan, 20 Mart tarihli ara PPK toplantı kararının ardından söz konusu talebin sınırlandığı ve 17 Nisan tarihli PPK toplantı kararıyla da YP mevduatta azalmanın tekrar belirginleştiğini bildirdi.


"MEVDUAT FAİZLERİNİN SEVİYESİ, TL'YE GEÇİŞİ VE TASARRUFLARI DESTEKLİYOR"

Karahan, finansal piyasalardaki gelişmelerin makroekonomik görünümü bozmaması için gerekli önlemlerin hızlı bir biçimde alındığına işaret ederek, bu adımların katkısıyla, oynaklığın giderek azaldığını dile getirdi.


Piyasaların etkin işleyişinin sürmesi amacıyla, tüm para politikası araçlarını proaktif bir yaklaşımla ve kararlılıkla kullanmaya devam edeceklerinin altını çizen Karahan, şöyle devam etti:


"Bileşik bazda mevduat ve ticari kredi faizleri yaklaşık yüzde 60, tüketici kredisi faizleri ise yüzde 70 civarında oluşuyor. Yaptığımız faiz artışları, mevduat ve kredi fiyatlamalarına beklentilerimiz ölçüsünde yansıdı. Para politikası duruşumuz ve makroihtiyati çerçeve sayesinde mevduat faizlerinin seviyesi, TL'ye geçişi ve tasarrufları destekliyor. Kredilere bakacak olursak, nisan ayında dönemsel etkilerin de katkısıyla tüketici kredilerinde bir miktar hızlanma gözlemlemiştik."


Karahan, mayıs ayının ilk yarısına ilişkin verilerin, kredi büyümesinde haftalık bazda yeniden bir yavaşlamaya işaret ettiğini aktararak, tüketici kredilerinin, iç talepteki dengelenmeyi destekleyecek bir hızda ilerlemesinin büyük önem taşıdığını ifade etti.


Tüketici kredilerinin ılımlı ve kontrollü bir patikada sürmesini temin etmek için ellerindeki tüm araçları kullanmaya devam edeceklerine dikkati çeken Karahan, "TL ticari kredi büyümesi, aylık büyüme sınırları ve kredi talebiyle uyumlu bir seyirde ilerliyor." dedi.


Karahan, parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmek amacıyla yabancı para kredilerdeki aylık büyüme sınırını, mart ayında yüzde 0,5 seviyesine indirdiklerini ve istisnaların kapsamını daralttıklarını hatırlatarak, bu değişiklik sonrasında yabancı para kredilerdeki büyümenin hedeflerle uyumlu bir patikada seyrettiğini kaydetti.


"KKM BAKİYESİNİN AZALMASI BİLANÇO ÜZERİNDEKİ RİSKLERİ AZALTIYOR"

Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarının 2023 Ağustos'ta 140 milyar doların üzerine yükseldiğini ve mevcut durumda bakiyenin 17 milyar dolara gerilediğini ifade eden Karahan, şubat ayında da tüzel kişi KKM hesapları için yeni açılış ve yenilemeleri sonlandırdıklarını anlattı.


Karahan, KKM bakiyesindeki azalışı, finansal istikrar üzerinde risk oluşturmadan ve TL cinsi mevduatı önceleyerek sağladıklarını belirterek şunları söyledi:


"KKM bakiyesinin azalması TL mevduat payını artırarak parasal aktarım mekanizmasını güçlendiriyor ve Merkez Bankası bilançosu üzerindeki riskleri azaltıyor. Son dönemde finansal piyasalardaki oynaklıklar TL payında bir geri çekilmeye yol açsa da atılan adımların etkisiyle bu düşüş sınırlı kaldı ve nisan ortasından itibaren eğilim tekrar yataya döndü. Nitekim TL mevduatın payı yüzde 58 ile tarihsel ortalamasına yakın bir seviyede ilerliyor. Yatırım fonlarını da dahil ettiğimizde bu görünüm değişmemekte. Ocak ayından itibaren belirginleşen dezenflasyon süreciyle birlikte Türkiye'ye yönelik sermaye girişleri pozitif ayrışmıştı. Bununla birlikte, finansal piyasalarda son dönemde yaşanan gelişmeler ve azalan risk iştahıyla, gelişmekte olan ülkelerden ve Türkiye'den sermaye çıkışları belirginleşti. Mart ayının ikinci yarısından sonra Türkiye'den çıkışların tarife adımlarının açıklanmasıyla hızlandığını görüyoruz."


Son haftalarda gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye'ye yönelik sermaye akımlarında çıkışların durduğu ve ılımlı bir sermaye girişi yaşandığını vurgulayan Karahan,"Brüt rezervler, bu yıl mart ayı ortasında, geçen yıl mart ayındaki 124 milyar dolar seviyesinden 171 milyar dolar seviyesine ulaşırken, swap hariç net rezervler ise, bu dönemde eksi 65 milyar dolardan 66 milyar dolara yükselmişti." dedi.


Karahan, 2 Mayıs itibarıyla 139 milyar dolara gerileyen brüt rezervlerin sonrasında tekrar artarak 16 Mayıs'ta 146 milyar dolara ulaştığını aktararak, swap hariç net rezervlerin ise bu dönemde 14 milyar dolara geriledikten sonra 21 milyar dolara yükseldiğini kaydetti.