Rekor hızda büyüyen başıboş gezegen: Saniyede altı milyar ton

Avrupa Güney Gözlemevi’nin Çok Büyük Teleskobu (VLT) ile yapılan gözlemler, Bukalemun’da yaklaşık 620 ışık yılı uzaklıktaki başıboş gezegen Cha 1107-7626’nın, birkaç ay içinde sekiz kat hızlanarak saniyede 6 milyar ton gaz ve toz tükettiğini gösterdi.

Giriş: 02.10.2025 - 20:01
Güncelleme: 02.10.2025 - 20:01
Rekor hızda büyüyen başıboş gezegen: Saniyede altı milyar ton

Gökbilimciler, sözde başıboş bir gezegende benzeri görülmemiş bir ‘büyüme atağı’ tespit etti. Güneş sistemimizdeki gezegenlerden farklı olarak yıldız yörüngesinde dönmeyen bu nesneler, uzayda tek başına sürükleniyor. Avrupa Güney Gözlemevi’nin Çok Büyük Teleskobu (ESO’nun VLT’si) ile gerçekleştirilen son gözlemler, başıboş gezegenin çevresinden saniyede altı milyar ton gaz ve toz tükettiğini ortaya koydu. Bu oran, şimdiye dek başıboş bir gezegende —hatta herhangi bir gezegende— kaydedilen en güçlü büyüme hızı olarak kayda geçti ve bu tür nesnelerin nasıl oluşup büyüdüğüne dair önemli ipuçları sundu.


SIRADIŞI BİRİKİM PATLAMASI

İtalya’daki Palermo Astronomi Gözlemevi’nden ekip, gezegen kütlesindeki serbest nesnelerin ‘sessiz ve istikrarlı dünyalar’ olarak düşünülmesinin aksine son derece dinamik ve heyecan verici ortamlara dönüşebildiğini vurguladı. Jüpiter’in kütlesinin 5 ila 10 katı aralığında olduğu belirlenen cisim, Bukalemun takımyıldızında yaklaşık 620 ışık yılı uzaklıkta konumlanıyor.


GENÇ, OLUŞUM AŞAMASINDA

Resmi adıyla Cha 1107-7626, hala oluşum evresinde bulunuyor ve etrafındaki gaz-toz diski üzerinden besleniyor. Madde akışı, serbestçe yüzen gezegenin üzerine sürekli düşüyor; bu sürece birikim deniyor. Araştırma ekibi, genç gezegenin birikim hızının sabit olmadığını, zaman içinde önemli dalgalanmalar gösterdiğini saptadı. Ağustos 2025 itibarıyla, birkaç ay önceki duruma kıyasla birikim hızı sekiz kat artarak saniyede 6 milyar ton seviyesine çıktı. Bu olay, gezegen kütleli bir nesnede kaydedilen en güçlü kütle biriktirme epizodu olarak öne çıktı.


VLT VE WEBB ARŞİVİ

Ekip, sonuçları güçlendirmek üzere ABD, Avrupa ve Kanada uzay ajanslarının işlettiği James Webb Uzay Teleskobu arşivlerinden ve ESO-VLT’deki SINFONI spektrografından elde edilen verileri de kullandı. Böylelikle, patlama öncesi ve sırasındaki tayfsal imzalar karşılaştırılarak, birikim sürecinin doğası hakkında daha ayrıntılı ipuçları derlendi.


YILDIZ–GEZEGEN ÇİZGİSİ

‘Haydut gezegenlerin’ kökenine yönelik temel soru —yıldızlar gibi mi doğuyorlar, yoksa doğum sistemlerinden fırlatılan dev gezegenler mi?— güncelliğini koruyor. Bulgular, en azından bazı başıboş gezegenlerin genç yıldızlarda görülen benzer birikme patlamaları geçirdiğini, dolayısıyla oluşum yollarında kesişmeler olabileceğini gösteriyor. Patlama öncesi ve sırasındaki ışık karşılaştırmalarından, dramatik kütle akışını manyetik aktivitenin tetiklemiş olabileceği sonucuna varıldı; bu tür mekanizmalar daha önce yalnızca yıldızlarda net biçimde gözlemlenmişti. Sonuç, düşük kütleli nesnelerin dahi bu ölçekte birikim olaylarını destekleyecek güçlü manyetik alanlara sahip olabileceğini ortaya koydu.


KİMYASAL İZLER DEĞİŞTİ

Ayrıca birikim olayı sırasında gezegenin çevresindeki diskin kimyasal bileşiminin değiştiği görüldü. Patlama esnasında su buharı tespit edilirken, patlama öncesinde böyle bir işaret alınmadı. Bu olgu, yıldızlarda daha önce belgelenmişti; ancak gezegenlerde ilk kez bu kadar açık biçimde rapor ediliyor. Bu durum, başıboş gezegen disklerinde ısıtma, şok ve kimyasal yeniden düzenleme süreçlerinin yıldız oluştan tanıdık mekanizmalarla çalışabildiğine işaret ediyor.


GÖRÜNMEYENİ GÖRMEK

Serbestçe yüzen gezegenleri saptamak çok zor; çünkü tipik olarak çok sönükler. ESO’nun yakında devreye girecek Aşırı Büyük Teleskopu (ELT), Dünya’daki en karanlık göklerde çalışacak üstün aygıtları ve dev ana aynası ile bu tabloyu değiştirmeye aday. ELT’nin sağlayacağı çözünürlük ve ışık toplama gücü, bu yalnız gezegenlerin daha fazlasını keşfetme ve ayrıntılı biçimde inceleme olanağı sunacak; böylece ne ölçüde yıldızlara benzeyen süreçler izledikleri daha iyi anlaşılacak.


KOZMİK SINIRDA YAŞAM

Araştırmacılar, gezegen kütlesindeki bir nesnenin yıldız benzeri davranışlar sergileyebilmesinin şaşırtıcı ve ufuk açıcı olduğunu, bunun da kendi dünyamızın ötesindeki gezegenlerin en erken dönemlerine dair yeni bir pencere sunduğunu belirtiyor. Bu keşif, gezegen ve yıldız oluşumu arasındaki sınır çizgisini belirsizleştirerek, evrende gezegenik doğum senaryolarının sandığımızdan daha çeşitli olabileceğini düşündürüyor.