Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) son yayımlanan aylık petrol piyasası raporuna göre, küresel petrol arzının bu yıl geçen yıla kıyasla 770 bin varil artışla günlük 102.9 milyon varile ulaşacağı hesaplanıyor. Bu yıl, gönüllü kesintilerinin devam etmesiyle Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve OPEC dışı bazı üretici ülkelerden oluşan OPEC+ grubu günlük üretiminin 820 bin varil azalacağı öngörülüyor. OPEC+ dışı günlük üretimin ise 1.6 milyon varil artacağı kaydediliyor. Küresel petrol talebindeki büyümenin mevcut durumda bir yavaşlama sürecinin ortasında olduğuna dikkati çeken rapora göre, talebin bu yıl yaklaşık 1.2 milyon varil artışla günlük 103.2 milyon varil seviyesinde olacağı tahmin ediliyor. Piyasalarda daha sıkı bir arz-talep dengesi beklentisine işaret edilirken, talepteki büyümenin ABD, Brezilya, Kanada ve Guyana’da gibi OPEC+ dışı ülkelerden gelecek üretimlerle karşılanması bekleniyor.
FİYAT FAKTÖRLERİ
IEA Başkanı Fatih Birol, küresel enerji piyasalarındaki güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Petrol talebindeki büyümenin geçmiş yıllara kıyasla zayıfladığını belirten Birol, “Bunun iki ana nedeni var. Birincisi, Çin ekonomisinin yavaşlamaya başlaması, ikincisi ise elektrikli araçların payının artması” diye konuştu. Birol, arz tarafında ise Amerika kıtasında ciddi bir üretim artışı beklendiğini ifade ederek, “ABD, Kanada, Brezilya ve Guyana’dan çok ciddi bir artış geliyor. Buna rağmen petrol fiyatlarının artmasının iki nedeni var. En önemlisi, Suudi Arabistan ve Rusya’nın başını çektiği OPEC+ ülkelerinin üretim kesintileri. Bu öyle bir seviyeye geldi ki, şu anda atıl üretim kapasitesi dediğimiz ‘spare capacity’ tarihi seviyeye ulaştı. Günlük 6 milyon varili aşan önemli bir atıl kapasite var. Bir diğer neden ise Ortadoğu’daki gerilim” dedi.
DOĞALGAZ PİYASALARI
Doğalgaz piyasalarına ilişkin değerlendirmelerinde, 2025-2026 yılları itibarıyla piyasada ciddi bir sıvılaştırmış doğalgaz (LNG) dalgası yaşanacağına işaret eden Birol, bu LNG arzının piyasaya girmesiyle fiyatlarda aşağı yönlü bir baskının beklendiğini dile getirdi. Bunun birçok dengeyi değiştireceğine dikkati çeken Birol, “Satıcıların ellerinin güçlü olduğu piyasadan alıcıların ellerinin güçlü olduğu piyasaya gideceğiz” dedi. Kömüre olan iştahın ise azaldığını, bunun esas nedeninin daha ucuz alternatiflerin ortaya çıkması olduğunu belirten Birol, “Sadece Çin ve Hindistan yeni kömür tesisleri kuruyor ama bu büyüme de geçmiş yıllara göre son derece yavaş” dedi.
YENİLENEBİLİR ENERJİ
Enerjinin parlayan yıldızının yenilenebilir enerji olduğunu dile getiren Birol, “2023 yılında dünya genelinde devreye giren elektrik santrallerinin yüzde 85’inden fazlası yenilenebilir enerji santralleri. Bunun içinde en büyük payı da güneş alıyor. Esas nedeni maliyetlerin çok düşmüş olması” dedi. Birol, Çin’in bu alanda da başı çektiğini belirterek, “Dünyada geçen yıl tarihi bir rekor oldu ve 510 gigavat yenilenebilir enerji devreye girdi. Çin, bunda çok büyük bir rol oynadı” diye konuştu. Dünya genelindeki elektrik şebekelerini tek tek incelediklerini anlatan Birol, şebeke kapasitesi olmaması nedeniyle 1500 gigavat hazır yenilenebilir enerjinin ise atıl olarak beklediğini kaydetti.
NÜKLEERE YÖNELİM
Dünya genelinde nükleer enerjiye yönelimin yeniden başladığına dikkati çeken Fatih Birol, şöyle konuştu: “Bunun 3 şekilde yaşanacağını düşünüyoruz. Birincisi, ‘nükleer tesislerimi kullanmayacağım’, ‘nükleerin payını azaltacağım’ diyen ülkeler tamamıyla fikir değiştirdi. Kimdi bu ülkeler? Mesela Japonya, mevcut santrallerini tekrardan işletmeye almaya başladı. Güney Kore ve İsveç de aynı politikayı izliyor. İkincisi, yeni nükleer santraller hemen hemen birçok ülkede yapılmaya başlandı. Bunun başını da Çin çekiyor. Fransa, Polonya, Türkiye ve Amerika’da da konvansiyonel yeni nükleer santraller yapılıyor. Birleşik Arap Emirlikleri’nde de yeni bitti. Üçüncüsü de yeni nükleer teknolojileri.”
Finansman sorunlarına rağmen nükleere ilginin arttığını belirten Birol, “2025-2026 yıllarında dünyada nükleerden elektrik üretiminin şimdiye kadarki en yüksek seviyeye çıkacağını düşünüyoruz” dedi. Birol, nükleer enerjiye yönelimdeki artışta enerji güvenliği ve emisyon salımı sorununun olmayışının etkili olduğunu söyledi.
AB, ENERJİ GÜVENLİĞİNDE ZOR DURUMDA KALDI
Türkiye’nin büyük bir ticaret partneri olan Avrupa Birliği’nde (AB) enerji alanındaki gelişmelerin yakından takip edilmesinin önemli olduğunu dile getiren IEA Başkanı Fatih Birol, şunları kaydetti: “AB, enerji fiyatları ve enerji güvenliği açısından baktığınız zaman oldukça zor durumda. AB, stratejik hatalar yaptı. Bunun da şimdi vebalini ödüyor. Hatalardan biri, bir ülkeye enerji açısından çok fazla göbekten bağımlı olmak. Hangi ülke olursa olsun, bu kadar büyük bir bağımlılık büyük hata. Peki, hangi ülkeydi? Rusya. AB, 24 Şubat 2022’ye kadar (Rusya-Ukrayna savaşının başlangıcı) doğalgazın yüzde 75’ini, petrolün yüzde 65’ini Rusya’dan alıyordu.”
AVRUPA GÜNEŞ PANELLERİNDE DE STRATEJİK BİR HATA YAPTI
Bundan 25 yıl önce elektrik üretiminin yüzde 30’unu nükleer enerjiden karşılayan Avrupa’nın bazı nedenlerle nükleer enerjiye sırtını dönmesinin de hata olduğunu belirten IEA Başkanı Fatih Birol, “Şu anda bu oran yüzde 15’lere doğru düşmek üzere. Şimdi yeniden bir politika değişikliği oluyor fakat bu hata Avrupa’nın elini bayağı zayıflattı” değerlendirmesinde bulundu.
AB’nin üçüncü stratejik hatayı da güneş teknolojileri alanında yaptığını ifade eden Birol, “Dünyadaki güneş panellerinin yüzde 85’i tek bir ülkede imal ediliyor, o da Çin. Avrupa’nın burada hatası ne diyeceksiniz? Avrupa’nın hatası şu; esasında yaklaşık 25 yıl önce güneş panellerinin imalatına ilk başlayan yer Avrupa’ydı. Özellikle İtalya, Almanya, İspanya sübvansiyonlar verdi, bunu kurdu ama 5-6 yıl sonra işin peşini bıraktı, sonra da Çin aldı” dedi.