tatil-sepeti
tatil-sepeti

Merkez Bankası rezervleri 165 milyar dolar ile rekor kırdı! Cevdet Yılmaz açıkladı

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Rezervimiz, 13 Aralık itibarıyla yaklaşık 165 milyar dolarla rekor seviyeye çıkmıştır" dedi.

Giriş: 21.12.2024 - 11:18
Güncelleme: 21.12.2024 - 11:18

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2025 yılı bütçe görüşmelerinin son gününde TBMM Genel Kurulunda konuştu. Yılmaz, "Geçen yıl mayıs ayında 98,5 milyar dolar seviyesinde olan rezervimiz, 13 Aralık 2024 tarihi itibarıyla yaklaşık 165 milyar dolarla rekor seviyeye çıkmıştır" dedi.


Bugün AK Parti olarak 23'üncü bütçeyi arz ettiklerini, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin 7'nci, Türkiye Yüzyılı'nın ise 2'nci bütçesini sunduklarını ifade eden Yılmaz, şunları söyledi:

"Burada bir çok değerlendirmeler, eleştiriler oldu. Hepsini saygıyla karşılıyoruz. Üslup olarak bazı hususlara katılmasak bile fikir olarak bazılarıyla farklı noktalarda olsak da bugün ve bu süreçte yaşanan çok değerli bir müzakere sürecini geride bırakmış bulunuyoruz. Tek tek bütün sorulara cevap vermek kısıtlı süre içinde mümkün değil. Ben topluca bir şey söylemek istiyorum; muhalefetten arkadaşlarımız hükümete dönük çok ciddi kapsamlı, ayrıntılı bir çok hususu dile getirdiler, eleştiriler yönelttiler ve bu hükümetin başarısız bir hükümet olduğunu göstermeye, kamuoyunu buna ikna etmeye çalıştılar. Değerli arkadaşlar, başarısız bir hükümet art arda 23 bütçe sunamaz. Başarının, başarısızlığın nihai karar vericisi milletin kendisidir. Bunu da demokratik bir ortamda sandıklarda yapar. Milletin feraseti her şeyin üzerindedir. Biz milletimizin değerlendirmelerine, aziz milletimizin hükümetimize dönük değerlendirmelerine sonuna kadar saygı duyuyoruz ve defalarca sınanmış bir hükümet olarak, politikalarımızı halkımıza arz etmiş bir hükümet olarak bu kadar uzun süre bütçe sunma imkanı sunduğu için bizlere aziz milletimize tekrar tekrar teşekkür ediyoruz, şükranlarımızı sunuyoruz."

"SAĞLAM POLİTİKALARIN BÜTÇESİDİR"

2025 yılı bütçesini milletin takdirine sunarken gerçekçi adımlarla ve ortak bir gelecek vizyonuyla hareket ettiklerini dile getiren Yılmaz, "Her bir bütçe kalemini ve yatırım kararını, Türkiye Yüzyılı hedeflerimize uygun şekilde, ekonomik istikrarı güçlendirmek ve toplumsal refahı artırmak amacıyla şekillendirdik." diye konuştu.

Bütçeye ilişkin birçok nitelendirmeler yapıldığını, bunların bir kısmını çok haksız ve yersiz bulduklarını ifade eden Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizim nazarımızda, bizim perspektifimizle bütçemiz bir istikrar, icraat ve kalkınma ve bütçesidir. 85 milyonun, 81 ilimizin, tüm toplumsal kesimlerin bütçesidir. Depremin yaralarını saran, ülkemizi geleceğe çok daha sağlam temeller üzerinde hazırlayan Türkiye Yüzyılı'nın 2'nci bütçesidir. İstikrar içinde büyümeyi ve kalıcı sosyal refah artışını hedefleyen sağlam politikaların bütçesidir. Daha müreffeh, katma değeri yükselen bir Türkiye'nin bütçesidir. Eğitimden sağlığa, kalkınmanın en kilit unsuru olan beşeri sermayeyi güçlendirmeyi hedefleyen bir bütçedir. Ülkemizin fiziki altyapısındaki eksiklikleri tamamlamayı hedefleyen bir bütçedir. Tarımdan sanayiye hizmet sektörlerine uzanan bir şekilde üreten Türkiye'nin bütçesidir. Daha huzurlu ve güven içinde bir ülkenin bütçesidir. Bölgesinde ve küresel düzeyde çok daha aktif, etkili bir güç olan devletimizin bütçesidir. Büyük ve güçlü Türkiye Cumhuriyeti'nin bütçesidir. Aziz milletimizin, kerim devletimizin bütçesidir. Mazlumların umudu, ülkemizin tecrübeli ve dirayetli lideri, milletin adamı Recep Tayyip Erdoğan'ın Gazi Meclis'imizin takdirlerine sunduğu bütçedir."


"KAYNAKLARI HER ALANDA GELİŞMEMİZİ GÜÇLENDİRİCİ ŞEKİLDE YÖNLENDİRECEĞİZ"

2025 yılı bütçesinin, ekonomik istikrar ve sosyal refahı önceleyen bir bütçe olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Türkiye Yüzyılı'nda pek çok alanda hayata geçirmeyi hedeflediğimiz yapısal dönüşüm adımlarımızı destekleyecek, bütçemizde kaynakları, eğitimden sanayiye, tarımdan enerjiye her alanda gelişmemizi güçlendirici şekilde yönlendireceğiz." diye konuştu.

Yılmaz, fiyat istikrarını ve finansal istikrarı gözeten, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir ekonomik büyümeyi hedef alan, serbest piyasa ve rekabet ortamında verimliliği artırarak makroekonomik dengeleri gözeten ve yapısal reformlarla desteklenen bir yaklaşım izlediklerini bildirdi.

Seçimlerin tamamlanmasıyla siyasi belirsizliklerin ortadan kalktığını, hemen ardından siyasi güven ve istikrarın pekiştiği bir ortamda yeni bir programın ortaya konulduğunu belirten Yılmaz, "Ekonomik politikalar açısından bu, çok çok kıymetli. Siyasi istikrarın, güven ortamının olmadığı bir ortamda dünyanın en iyi programlarını, en iyi bütçelerini de yapsanız başarılı olma şansınız yok. Siyasi istikrar varsa, siyasi güven ortamı varsa bunlar etkili olabiliyorlar." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin bu nedenle çok kıymetli bir dönemden geçtiğinin altını çizen Yılmaz, "Türkiye seçimlerini yapmış, gelecek seçimlerine belli bir vade olan, seçimsiz bir dönemden geçiyor. İşte bu dönem bizim için altın kıymetinde bir dönemdir. Ülkemizin hedefleri için, milletimizin beklentileri için bu dönemi en iyi şekilde değerlendirmeye kararlıyız." dedi.

Siyasi güven ve istikrar dışındaki önemli bir hususun da öngörülebilirlik olduğunu vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:

"Yine ekonomi politikalarında, politikalarınızı orta vadeli bir şekilde, öngörülebilir şekilde ortaya koyduğunuzda hem yatırım ortamını iyileştirmiş oluyorsunuz hem de farklı karar alıcıların yol haritalarını çıkarmaya zemin teşkil etmiş oluyorsunuz. Bunu da neyle yaptık? Orta Vadeli Programı'mızla, 12. Kalkınma Planı'mızla, yıllık programlarımızla ve nihayet bütçemizle yapıyoruz. Dolayısıyla siyasi güven ve istikrarın olduğu, politika belirsizliklerinin en az düzeye indirildiği bir ortamda ekonomimiz güçlü bir şekilde yoluna devam ediyor. Bunun sonuçlarını da görüyoruz. Siyasi istikrarın, programlı yaklaşımın sonuçlarını görüyoruz. Geçen yıl uygulamaya koyduğumuz programdan sonra uluslararası sermaye girişi hızlanmış, rezervlerimiz güçlenmiş, kur oynaklığı azalmış ve finansman koşulları iyileşmiştir. Ekonomideki dengelenme Türk lirasını desteklerken, TL varlıklara artan ilgi, rezervlerdeki artış ve kurun istikrarlı seyri enflasyonla mücadelemizi de destekleyici mahiyette olmuştur. Merkez Bankamızın brüt rezervleri bunun için güzel bir örnek, geçen yıl mayıs ayında 98,5 milyar dolar seviyesinde olan rezervimiz, 13 Aralık 2024 tarihi itibarıyla yaklaşık 165 milyar dolarla rekor seviyeye çıkmıştır. Swap hariç net rezerv olarak bakarsanız çok daha büyük bir değişimi işaret etmektedir."

Geçici bir uygulama olarak ortaya konulan kur korumalı mevduattan hızlı şekilde çıkış sağlandığını dile getiren Yılmaz, "Bunu yaparken de finansal piyasaları sarsmadan, olumsuz bir etki meydana getirmeden başarıyoruz. Bakın kur korumalı mevduat geçen sene ağustos itibarıyla 3 trilyon 408 milyar lira seviyesine kadar yükselmişti, 13 Aralık 2024 itibarıyla 1 trilyon 170 milyar liraya kadar geriledi. Dolar bazında bakarsanız 30 milyar dolarlara giderek yaklaşan bir seviyesi var. Ciddi bir şekilde bir gerileme ve dolayısıyla kur risklerinde azalma söz konusu." diye konuştu.

"GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDEN POZİTİF BİR ŞEKİLDE AYRIŞTIĞIMIZI RAHATLIKLA İFADE EDİLEBİLİRİM"

Yılmaz, Türkiye'nin gri listeden çıkmış ve dünyadaki 3 kredi derecelendirme kuruluşunun 2 defa not artırımı yaptığı bir ülke konumunda olduğunu belirterek, "Bu tür birçok finansal gösterge itibarıyla gelişmekte olan ülkelerden pozitif bir şekilde ayrıştığımızı rahatlıkla ifade edilebilirim." dedi.

Küresel piyasalara bakıldığında başlıca gündemler arasında faiz indirim döngüsünün devamı ve Orta Doğu başta olmak üzere jeopolitik gelişmelerin öne çıktığına işaret eden Yılmaz, dünyanın iyi bir dönemden geçmediğini herkesin bildiğini söyledi.

Yılmaz, pandemi sonrası toparlanma sürecinin hala devam ettiğini, dünya ekonomisinin hala pandemi öncesi döneme gelemediğini ifade etti.

ABD Merkez Bankasını (Fed) eylül ayında gevşeme döngüsünü başlattığının ve faiz indirimlerine devam ettiğinin, Avrupa Merkez Bankasının faiz indirimine giderek faizleri yüzde 3'e kadar düşürdüğünün görüldüğünü dile getiren Yılmaz, "Küresel ekonomi yeni bir döneme giriyor. Sıkılaştırıcı parasal politikalardan daha ılımlı politikalara doğru geçiş oluyor. Bu bizim için ne bakımdan önemli diye soracak olursak, bir defa dünya talebinin bu yeni ortamda nispi olarak daha canlı olmasını bekleyebiliriz. Yine, 'gelişmiş ülkelerdeki faizlerin düşmesi, gelişmekte olan ülkelere yönelik finansal akımları destekleyici mahiyettedir' diye görebiliriz. Her iki bakımdan da gelecekte ülkemizin lehine bir gelişme olduğunu ifade etmek isterim." değerlendirmesinde bulundu.

Gelecek döneme ilişkin, AB ile MENA olarak adlandırılan Kuzey Afrika ve Orta Doğu'daki büyümelerin daha olumlu seyredeceğine ilişkin tahminleri bulunduğunu anlatan Yılmaz, bunun da esas ihraç pazarı AB ve MENA ülkesi olan Türkiye için kıymetli olduğunu söyledi.

Yılmaz, bu iki bölgenin büyümesinin, buralarda talep oluşmasının Türkiye'nin ihracatı, ekonomisi açısından son derece olumlu olduğunu belirterek, "Geleceğe bakıldığı zaman nispi olarak daha olumlu bir perspektif olduğunu görüyoruz. Emtia fiyatlarında da küresel düzeyde daha ılımlı bir seyir gözlemliyoruz. Bütün bunlar, önümüzdeki dönemde büyüme perspektifimize, dış ticaretimize olumlu katkıda bulunacak hususlar." diye konuştu.

BÜYÜME

Türkiye'nin büyümesini devam ettirdiğini ve 2002-2023 döneminde ortalama yıllık yüzde 5,4 civarında büyüdüğünü, aynı dönemde dünyadaki ortalama yıllık büyümenin yüzde 3,6 olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Yaklaşık 1,8 puan dünya ortalamasının üstünde büyümüşüz. Büyük bir başarı. Geçmişle de mukayese etseniz, dünyayla da mukayese etseniz Türkiye ekonomisi daha fazla büyümüş." dedi.

Cumhuriyet tarihi boyunca bakıldığında ise büyümenin yıllık ortalama yüzde 4,5 olduğunu kaydeden Yılmaz, "büyüme" konusundaki eleştirilere değindi.

Yılmaz, "La ne olacak, 0,9 bir büyüme kaydetmişsiniz geçmişle" yönündeki eleştiriyi anımsatarak, "O '0,9' dediğiniz yıllık büyümenin bu yıl itibarıyla oluşturduğu fark 211 milyar dolar." dedi.

İstikrarlı büyümenin önemine işaret eden Yılmaz, "Bunu hiç küçümsemeyin. Yıllık artışlar, oranlardaki küçük farklar bile uzun vadede çok büyük farklılıklar oluşturabiliyor. İşte, bu sayededir ki Türkiye gelişmiş ülkelerle arasındaki farkı da oldukça önemli oranda kapatmıştır." ifadelerini kullandı.

"İSTİKRAR İÇİNDE DEĞİŞİME İNANAN BİR PARTİYİZ"

Pandemi dönemindeki büyüme performansına değinen Yılmaz, Türkiye'nin, Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin sağladığı istikrarla, hızlı ve etkili karar almayla bu dönemi en iyi yöneten ülkelerden biri olduğunu kaydetti.

Bu döneme ilişkin rakamları anımsatan Yılmaz, "2020-2023 döneminde dünya ekonomisi yıllık ortalama yüzde 2,6 büyürken Türkiye ekonomisi yıllık ortalama yüzde 5,9 büyümüş. 'Bundan iyisi can sağlığı' diyelim. Bu kadar büyük bir performans takdir edilmez de ne denir? Elbette ki büyüme her şey değil, elbette ki sosyal boyut, finansal boyut, başka boyutlar da tartışılmak durumunda ama en azından bu büyümedeki performansı takdir etmenizi beklerdik." diye konuştu.

Muhalefetin "geçmiş politikanız böyleydi, şimdi niye farklı?" şeklindeki ifadeleri de hatırlatan Yılmaz, ekonomiden güvenliğe, dış politikadan hukuka kadar her alanda 22 yılı bir bütün olarak gördüklerini ve bu 22 yılın her bir ayını, gününü, saatini sahiplendiklerini söyledi.

Konuşması sırasında "Cumhuriyet dönemini niye bir bütün olarak görmüyorsunuz?" sorusu üzerine Yılmaz, şunları kaydetti:

"Bir dönem ile diğer dönemi yarıştırma gibi bir niyetimiz yok. Ancak biz aynı zamanda şuna inanıyoruz, değerleriniz değişmez, temel ilkeleriniz değişmez, zihniyetiniz değişmez, birtakım sabiteleriniz vardır ama politikalarınız dünyanın, günün koşullarına göre değişir. Bunu değiştirmemek yanlıştır. 'Siz niye değişiyorsunuz?' diye sormak hiçbir şekilde anlamlı değildir. Değişiyoruz, çünkü biz istikrar içinde değişime inanan bir partiyiz. Değişiyoruz, çünkü biz Türkiye'nin ve dünyanın güncel ihtiyaçlarına göre politikalarımızı ayarlıyoruz. Pandemi döneminde büyüme bizim için temel meseleydi, tezgahın dağılmaması temel meseleydi, tarımda, sanayide, her alanda üretimin devam etmesi bizim için temel meseleydi. Şimdi ise finansal istikrara daha fazla yönelmiş durumdayız, enflasyona daha fazla öncelik veriyoruz, makro finansal istikrarımızı güçlendiriyoruz. Bunlar birbiriyle tenakuz içinde değil, çelişki içinde değil birbirini bütünleyen ve dönemin ruhuna uygun bir şekilde şekillendirilen politikalardır. Hiç endişe etmeyin, bundan sonra da değişmeye devam edeceğiz."

"DEZENFLASYON SÜRECİ BAŞLAMIŞ DURUMDA"

Yılmaz, 2024 yılında da istikrar içinde büyümeyi devam ettirdiklerini belirterek, "Bir taraftan bir istikrar programı uyguluyoruz, fiyat istikrarını sağlamaya çalışıyoruz, bir yandan da büyümemizi dengeli bir şekilde, kaliteli bir şekilde sürdürme çabası içindeyiz." dedi.

Türkiye ekonomisinin geçen yıl yüzde yüzde 5,1 büyüdükten sonra, bu yılın ilk üç çeyreğinde yüzde 3,2 büyüme kaydettiğini ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti:

"Bu yıl da büyümeye devam ettik. 14 yıldır aralıksız bir şekilde Türkiye ekonomisi büyüyor ve 2024'ü de yıl sonu itibarıyla yüzde 3,5'ler civarında, o seviyeye yakın bir şekilde tamamlamayı öngörüyoruz. Üçüncü çeyrekteki büyümemiz ise yüzde 2,1 oranında. Bu da 17 çeyrektir kesintisiz büyümeyi ifade ediyor ve biz önümüzdeki süreçte istikrar içinde büyümeye devam edeceğiz.

Sıkılaştırıcı politikalarımızın etkisiyle iç talepte dengelenme sağlanmış, özel tüketim kaynaklı enflasyonist baskı azalmıştır. Dış talepteki olumsuz görünüme paralel olarak son 2 çeyrekte düşük bir performans gösteren sanayi sektörüne ilişkin son veriler bir miktar toparlanmayı göstermektedir. Hizmetlerde büyümemiz iyi gidiyor, tarımda iyi gidiyor. Dünya da genel olarak imalat sanayisinde bir sıkıntı var. Çin'in özellikle oluşturduğu yüksek atıl kapasitenin tüm dünya da bir baskı oluşturduğunu görüyoruz. Bir taraftan da Türkiye içinde yükselen finansal maliyetlerin işletmelerin stoklarını azaltmaya dönük eğilimlerini güçlendirdiğini ve üretim yerine bir miktar stok azaltmayı tercih ettiklerini görüyoruz. Bütün bu etkilerle birlikte sanayimizde bir miktar üretimde azalma söz konusu ama kasım ayında kapasite kullanım oranının yüzde 75,6'ya, imalat sanayi PMI Endeksi'nin ise 3 puandan fazla bir yükselişle 48,3'e çıktığını görüyoruz. Reel Kesim Güven Endeksi ve Perakende Ticaret Güven Endeksi'ndeki artışlar da göz önüne alındığında sanayi tarafındaki olumsuz görünümün de belli oranda ortadan kalkmaya başladığını değerlendirmekteyiz. Enflasyonla mücadelede 2023 yılının haziran ayından itibaren bir geçiş süreci ve dezenflasyon süreci başlamış durumda. Hep söyledik, geçen yıl da bu programı ilan ederken de söyledik, bir sürpriz yapmıyoruz bu anlamda."

Başından itibaren programları ve çerçevesinin belli olduğunu dile getiren Yımaz, bunları, "geçiş, dezenflasyon ve tek haneli rakamlara ulaşılacak kalıcı fiyat istikrarı" dönemleri olarak sıraladı.

"BAŞARIYI YAKALAYACAĞIZ"

Yılmaz, şunları söyledi:

"Geçiş sürecini bu haziran ayı itibarıyla tamamladık. Geçiş sürecinde temellerimizi güçlendirdik, risklerimizi azalttık, Türkiye'yi çok daha sağlam, sağlıklı bir zeminde enflasyonla mücadele edecek, sürdürülebilir istikrarlı büyüme sağlayacak bir ortama kavuşturduk. Bütçe açığını depreme rağmen kontrol altında tuttuk. Cari açığı çok ciddi oranda azalttık, rezervlerimizi güçlendirdik, kur korumalı mevduatı önemli oranda erittik, kurda istikrar sağladık, buna benzer birçok alanda temellerimizi sağlamlaştırdık. Hazirandan itibaren dezenflasyon süreci başladı. Yani enflasyon oranında düşüş süreci başladı. Bugüne kadar, kasım ayına kadar 28 puan enflasyon oranında bir düşüş var. İşte, bu dezenflasyon dediğimiz sürecin getirisi. Önümüzdeki dönemde dezenflasyon sürecinin devam etmesini bekliyoruz ve inşallah gelecek sene bu zamanlar artık 20 küsurlu bir enflasyondan bahsediyor olacağız. Elbette, yine gündemimizde olacak ama bugünkü kadar artık enflasyonu konuşmayacağız, başka meseleleri konuşacağız. Daha sonraki yıllarda ise 2026-2027 perspektifinde ülkemizi yeniden tek haneli enflasyonlara kavuşturacağız, bunda kararlıyız, bunu adım adım hayata geçireceğiz."

Yılmaz, "enflasyonla mücadele ediyorsunuz, bununla birlikte büyüme olur mu?", "gelir dağılımı nasıl düzelecek?" denildiğini ifade ederek, fiyat istikrarının, istikrarlı büyüme ve gelir dağılımını iyileştirmenin de zemini olduğunu belirtti. Yoksullukla mücadeleyi, gelir dağılımını iyileştirme politikalarını dar bir çerçevede görmediklerini vurgulayan Yılmaz, her şeyden önce makro politikanın sağlam olması gerektiğini söyledi. Yılmaz, "Gemi sağlam değilse kamaralar altından da olsa bir anlam ifade etmez." dedi.

Enflasyonu düşürme ve fiyat istikrarını sağlama hedefinin aynı zamanda sürdürülebilir büyümeye ve gelir dağılımını iyileştirmeye de hizmet ettiğinin altını çizen Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Kısa dönemli, dönemsel, çeyreklik, belli bir vadede bu hedefler arasında bazı açmazlar olabilir, bazı zorluklar olabilir. Bunu kabul ediyorum ama orta ve uzun vadeli bir perspektifle baktığınızda bu hedefler arasında bir tutarsızlık yok, tam tersine, birbirini destekleyici mahiyette olduğunu belirtmek isterim. Geldiğimiz noktada TÜFE yüzde 47 seviyesinde ve önümüzdeki dönem bir taraftan sıkı para politikalarımız, makro ihtiyati tedbirlerimizle, diğer taraftan maliye politikalarımızla ve yapısal reformlarımızla burada başarıyı yakalayacağız. Özellikle hizmet enflasyonunda dünyada olduğu gibi bizde de bir katılık var, giderek bunun da kırılmaya başladığını görüyoruz, özellikle son 2 ayda bu daha bir belirginleşmiş durumda. Hizmet enflasyonunda da artık geriye gidiş var. Kira dışı alanlarda iyileşme var, kira enflasyonunda daha katı seyretmesine rağmen genel eğilim yine olumlu yönde. Yüzde 25 limitinden dolayı -birikmiş diyelim- bir artış talebi söz konusu, o da büyük oranda erimiş durumda. Dolayısıyla önümüzdeki dönem gerek konut fiyatları gerek kiralarda daha farklı bir perspektife sahibiz. Son ayda gıda fiyatlarındaki geçici mevsimsel artışlar enflasyonda beklediğimiz düşüşü bir miktar geciktirdi ama bu gelişmelere rağmen beklentiler iyileşmeye devam ediyor. Önümüzdeki dönemde doğru istikamette devam ediyoruz. Dönemsel etkiler her zaman olabilir; mevsimsel etkiler olur, jeopolitik gerilimler olur, dünya ekonomisinden kontrol edemediğiniz birtakım hadiselerin programınıza olumlu veya olumsuz etkileri her zaman olabilir ama esas olan programdır. Siz iyi bir programa sahipseniz, güçlü bir programınız varsa dönemsel etkiler sadece geçici -olumlu veya olumsuz- etkiler yaparlar. Aslolan programınızdır, aslolan istikametinizdir. İstikametimiz daha düşük bir enflasyon yönündedir, böyle kalmaya devam edecektir tek haneli enflasyon rakamlarına ulaşıncaya kadar."

"MİLLİ GELİRE ORANLA YÜZDE 1'İN DE ALTINDA BİR CARİ AÇIKLA BU YILI KAPATACAĞIZ"

Yılmaz, cari açıkta sağladıkları ilerlemeye ilişkin, "Geldiğimiz bu noktada 10 milyar doların altına düşmüş bir cari açığımız var. Yıl sonu itibarıyla Orta Vadeli Programımızda, bütçemizde öngördüğümüzden daha düşük gerçekleşmesini bekliyoruz. Muhtemelen yüzde 1'in de altında. Milli gelire oranla yüzde 1'in de altında bir cari açıkla bu yılı kapatacağız." açıklamasını yaptı.

Rehavete kapılmadıklarını ve cari açıktaki bu düşüşün kendileri için yeterli olmadığını belirten Yılmaz, kalıcı bir şekilde cari açığı düşürücü politikaları da eş zamanlı bir şekilde hayata geçirdiklerini söyledi.

Burada özellikle enerji politikalarının çok kritik olduğuna işaret eden Yılmaz, enerjide verimliliği artırma, dışa bağımlılığı azaltma yönünde politikaları bulunduğunu vurguladı.

Sanayi ve teknoloji politikalarının çok önemli olduğunu ifade eden Yılmaz, sanayide katma değeri yükseltici politikaları ortaya koyduklarını kaydetti. Yılmaz, "Bir taraftan HIT-30 gibi programlar, teşvik politikalarımız, AR-GE'ye yaptığımız harcamalar, bütün bunlarla katma değeri daha yüksek bir üretim ve ihracatı hedefliyoruz. 2002'de AR-GE harcamalarının milli gelirimize oranı sadece yüzde yarımdı. Türkiye'nin milli gelirinin sadece yüzde yarımı AR-GE'ye harcanıyordu. Bugün geldiğimiz noktada yüzde 1,4'ü AR-GE'ye harcanıyor. İşte, cari açığı kalıcı bir şekilde düşürmenin temel unsurlarından biri budur." dedi.

"İŞSİZLİK ORANIMIZ EKİM AYINDA YÜZDE 8,8"

İstihdamda çok olumlu gelişmeler yaşandığını dile getiren Yılmaz, "İşsizlik oranımız ekim ayında yüzde 8,8, tek haneli rakamlarda bir işsizliğimiz var ve burada son bir yılda 1 milyon 31 bin insan iş imkanına kavuşmuş. Bundan güzel bir şey olabilir mi?" ifadelerini kullandı.

İstihdamın sadece ekonomik bir veri olmadığını vurgulayan Yılmaz, "Toplam istihdamımız 33 milyon civarına gelmiş durumda. Bugünkü istatistiklerin başlangıcı olan 2005 yılına geri giderseniz, işte, 19 milyon küsur bir istihdamı vardı tüm ülkemizin, 19 milyonun biraz üstünde bir istihdam vardı. Bugün 33 milyonlara gelmişiz. Bu, takdir edilmesi gereken bir durumdur hem ekonomik hem sosyal açıdan." dedi.

"YENİ GAP EYLEM PLANI'NI İLAN EDECEĞİZ"

Tasarruf dışı tutulan unsurlardan birinin sulama yatırımları olduğunu açıklayan Yılmaz, hafta sonu Şanlıurfa'da yeni GAP Eylem Planı'nı ilan edeceklerini söyledi.

Tarımsal üretimi çok daha farklı seviyelere taşımanın gayreti içinde olduklarını belirten Yılmaz, 2002'de 24,5 milyar dolar olan toplam tarımsal üretim değerinin 2023'te 68,5 milyar dolara çıktığını bildirdi. Yılmaz, tarım ve gıda ürünleri toplam ihracatının 4 milyar dolardan 21,8 milyar dolara, tüm ülkede sulanan alanın 2,3 milyon hektardan 7,1 milyon hektara, su ürünleri üretiminin 61 bin tondan 556 bin tona, 8,4 milyon ton olan süt üretiminin de 21,5 milyon tona ulaştığını aktardı. Yılmaz, gıdayı, tarım sektörünü önceliklendirdiklerini ve bu alanda gelecek dönemde daha fazlasını yapacaklarını kaydetti.

Turizmin de cari açığı aşağı çeken en önemli unsurlardan birini teşkil ettiğini vurgulayan Yılmaz, bu yıl beklenen turist sayısının 61 milyon, turizm gelirinin 60 milyar dolar olduğunu dile getirdi.

Sosyal konut konusunda kapsamlı çalışmalar yapmaya kararlı olduklarını ifade eden Yılmaz, "Yeni nüfus dinamiklerini dikkate alarak, metropoller başta olmak üzere yeni aile büyüklüğünü, ölçeğini de dikkate alarak, enerji verimliliğini, afetlere dayanıklılığı da dikkate alarak kapsamlı sosyal konut programlarını hayata geçireceğiz." dedi.

Ulaşımda da demir yollarını önceliklendirdiklerini aktaran Yılmaz, "Önümüzdeki dönem demir yollarına, özellikle pazarlar ile üretim alanlarını bağlayan şirketlerimizin lojistik maliyetlerini düşürerek rekabet güçlerine katkıda bulunacak hızlı tren projeleri başta olmak üzere bu hatlara önem ve öncelik veriyoruz; bunun etkilerini de göreceksiniz." diye konuştu.

Yılmaz, 12'inci Planın, Orta Vadeli Programın temel unsurlarından birinin yeşil ve dijital dönüşüm olduğunu belirterek, "Bunu Türkiye olarak kaçırmamak zorundayız. Yapay zekadan tutun diğer bütün alanlara varıncaya kadar, sanayiden hizmet sektörlerine, tarıma kadar her alanda dijitalleşme ve yeşil dönüşümü sağlamak durumundayız. Daha düşük karbonla üretim yapan, daha etkili, verimli üretim yapan bir yapıyı bu şekilde sağlamak durumundayız." ifadelerini kullandı.

"GÜVENLİ BİR ORTAM OLMADAN TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİNİZİ DE YAŞAYAMAZSINIZ"

Türkiye'nin önemli bir zamanını güvenlik odaklı bir dönemle geçirdiğini anlatan Yılmaz, buna rağmen ekonomik başarılar sağladığını söyledi. Yılmaz, "Türkiye, şimdi bu güvenlik risklerini de büyük oranda azaltmış, terörle mücadelesinde çok önemli başarılar elde etmiş bir ülke olarak demokratik standartları yükseltmeye, kalkınmasını çok daha ileriye taşımaya hazır haldedir." değerlendirmesini yaptı.

Güvenlik olmadan ne demokrasi ne de kalkınma olacağını aktaran Yılmaz, şunları dile getirdi:

"Güvenli bir ortam olmadan temel hak ve hürriyetlerinizi de yaşayamazsınız, girişimcilik hürriyetinizi de yaşayamazsınız; güvenli olmayan bir ortam yatırım yapılabilir bir ortam değildir. Bunun en fazla acısını da Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan insanlarımız çekmişlerdir; terörden dolayı, güvenlik şartlarının getirdiği sıkıntılardan dolayı bırakın, o bölgemize sermayenin gitmesini, yatırımların gitmesini, o bölgedeki birçok yatırımcı, sermayedar başka yörelere gidip yatırım yapmak durumunda kalmışlardır. Şimdi ise tam tersini yaşıyoruz; güvenlik şartlarının pekiştiği, çok daha güçlendiği bir ortamda turizminden sanayisine, tarımına, Doğu ve Güneydoğu'da çok ciddi bir gelişme görüyoruz. İşte, bu terörle mücadelenin, güvenli ortam oluşturmanın ekonomik sonucudur."

2002'den bugüne enflasyondan arındırarak bakıldığında her kalemde reel artış olduğunu, çeşitli kesimlerin sosyal haklarında iyileşmeler sağlandığını anlatan Yılmaz, "Birleşmiş Milletlerin Kalkınma Programı tarafından açıklanan İnsani Gelişme Endeksi'nde 2000 yılında Türkiye 166 ülke içinde 88'inci sıradayken bugün 193 ülke arasında 45'inci sıraya yükselmiştir ve bu şekilde üst üste 4'üncü yıldır en yüksek insani gelişme kategorisinde yer alan ülkeler arasındadır. Burada düşük insani gelişmişlik, orta insani gelişmişlik, yüksek insani gelişmişlik ve çok yüksek insani gelişmişlik dediğimiz 4 grup var; Türkiye, son 20 yılda yüksek insani gelişmişlikten çok yüksek insani gelişmişliğe terfi etmiştir ve sıramızı daha üst sıralara taşıma gayreti içindeyiz." ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Samsun Milletvekili Erhan Usta'nın deprem harcamalarına ilişkin kurduğu ifadeleri eleştiren Yılmaz, "Erhan Usta eski mesai arkadaşım, o yüzden, inşallah, bu söylediklerimden alınmaz. 'deprem bütçemize katkı sundu' dedi. Bu, bence literatüre geçecek bir ifade, akademik olarak hakikaten incelenmesi gereken bir ifade." dedi.

Erhan Usta'nın "Asgari ücretin vergi dışı bırakılmasının çalışanlara hiçbir faydası yok." sözlerini de eleştiren Yılmaz, şöyle devam etti:

"Böyle bir şey olabilir mi? Asgari ücrete kadar ücretleri vergi dışı tutmamız işçilere, çalışanlara muazzam bir destektir, çalışan başına 35 bin lira civarında bir katkıya karşılık gelmektedir. Gelecek yıl 850 milyar lira sırf bunun için vergiden vazgeçti hükümetimiz. Dolayısıyla o '3 trilyon' dediğimiz vergi harcamalarının aşağı yukarı üçte biri bundan oluşmaktadır. O harcamaların önemli bir kısmı yine tarımla ilgili harcamalar, AR-GE'ye destek harcamaları, esnafa dönük harcamalar, teşvik politikalarıyla ilgili harcamalardan oluşmaktadır. Dolayısıyla 'asgari ücretliden vergi almamanız çalışanlara hiç katkı sunmadı' demek bence insafla bağdaşır bir fikir değil."

"BÜTÜN DÜNYA GÖRÜYOR"

Türkiye'nin her ortamda barışı savunan, barışa katkıda bulunan bir güç olduğunu söyleyen Yılmaz, "Gazze'de Filistinli kardeşlerimizin Batı Şeria'da, tüm Filistin'de yaşadıkları zulümleri yakından bütün dünya görüyor. Türkiye olarak bu konuda hem Gazze'deki saldırıları hem Lübnan'a yapılan saldırıları hem de İsrail'in Golan'daki işgal ettiği alanları genişletici eylemlerini hiçbir şekilde tasvip etmiyoruz." diye konuştu.

Ateşkesin sağlanması için İsrail'in Gazze'de yaptığı soykırım nedeniyle Binyamin Netanyahu yönetiminin uluslararası hukuk önünde hesap vermesi gerektiğini kaydeden Yılmaz, "İnsani yardımların Gazze halkına kesintisiz ulaşmasını, İsrail'e silah ihracatının engellenmesini tüm platformlarda savunuyoruz, bu yönde öncülük yapıyoruz." dedi.

Gazze'ye en fazla insani yardım yapan ülkenin Türkiye olduğunun altını çizen Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Burada ticaret konusunda da en öncü adımları atan, diğer ülkelerin atmadığı adımları atan Türkiye olmuştur. Bize yönelik bu yönde yapılan eleştirilere sadece şunu söyleyeceğim. Filistin Ekonomi Bakanı'yla bir konuşun, Filistin'i temsil eden insanlarla bir konuşun, onlar Türkiye'nin politikasından memnun mu, değil mi? Onlar Türkiye'nin Filistin'in yanında olduğunu düşünüyorlar mı, düşünmüyorlar mı? Buradan oturup onlar adına, onların şartlarının hiçbir şekilde dikkate alınmadığı bir şekilde değerlendirmeler yapmayı da hiçbir şekilde doğru bulmuyorum."

"SURİYE HALKI BİZİM KARDEŞİMİZDİR"

Suriye'de 8 Aralık itibarıyla yeni bir döneme girildiğini hatırlatan Yılmaz, "Suriye bir halk devrimi yapmıştır ve otoriter bir yönetim, bir diktatörlük sona ermiştir. Şimdi beklentimiz, Suriye'de tüm kesimleri kapsayan, hangi dinden, hangi etnik gruptan, hangi mezhepten olursa olsun herkesi şemsiyesi altında buluşturan bir yapının oluşmasıdır." dedi.

Suriye'nin toprak bütünlüğünden, egemenliğinden yana olduklarını vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:

"Suriye halkı bizim kardeşimizdir, kader ortağımızdır, komşumuzdur ve inanıyoruz ki Suriye'nin yeniden imarıyla birlikte, oradaki ortamın, güvenlik ortamının, ekonomik ortamın, kurumsal ortamın gelişmesiyle birlikte uzun süredir ülkemizde bulunan Suriyeli kardeşlerimiz de gönüllü bir şekilde, onurlu bir şekilde, güvenli bir şekilde vatanlarına döneceklerdir ve bu yönde de her türlü desteği sağlayacağız. Bunu yaparken DEAŞ'la, IŞİD'le, PKK terör örgütüyle mücadelemizi de kararlı bir şekilde sürdürmeye devam edeceğiz."

DEAŞ'ın İslam'ı temsil etmediği gibi PKK'nın da Kürtleri temsil etmediğini belirten Yılmaz, şunları söyledi:

"Bu ayrımı net bir şekilde yapmak durumundayız. Teröre karşı kim yaparsa yapsın, hangi güzel kavramları istismar ederse etsin, teröre karşı ilkesel bir duruş sergilememiz lazım ve bütün demokratik oluşumların, partiler başta olmak üzere terörün gölgesine, terörün etkisine karşı çıkmaları lazım. Farklılıklara saygılıyız; farklı fikirlere, farklı görüşlere ama terörün başladığı yerde demokratik siyaset biter. Bu sadece Türkiye'ye özgü değil, tüm demokratik ülkeler için böyledir. Dolayısıyla biz, terörsüz bir Türkiye istiyoruz, Türkiye Yüzyılı'nın huzurun yüzyılı olmasını istiyoruz. Bunu da başarıyoruz, başaracağız."

Türkiye'nin, Rusya-Ukrayna Savaşı'nda çeşitli girişimlere ara buluculuk yaptığını ve çok önemli katkılar sunduğunu hatırlatan Yılmaz, Etiyopya ile Somali arasında sıcak çatışma oluşturma potansiyeli olan sorunların aşımında da Türkiye'nin çok aktif bir ara buluculuğu olduğunu söyledi.

Türk milletinin köklü bir medeniyetten geldiğini vurgulayan Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bizim değerlerimiz, yüzyıllar boyunca birçok farklılığı aynı yerde yaşatmış, birlikte yaşatmış değerler; geleceğe baktığımızda da yine bunu görüyoruz, Türkiye Cumhuriyeti devleti güçlü bir şekilde yoluna devam edecektir. Bölgesinde çok daha güçlü bir aktör, küresel düzeyde de çok daha etkili bir aktör olacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu yönde de adımlarımızı kararlı bir şekilde devam ettiriyoruz. Hükümet olarak ülkemizi her alanda ileri taşımaya devam edeceğiz. Ülkemizi, insanımızın hak ettiği standartlara kavuşturmak için gece gündüz planlı, programlı bir şekilde çalışacağız. Bu duygularla, AK Parti'nin 23'üncü, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin 7'nci, Türkiye Yüzyılı'nın ikinci bütçesinin hayırlı uğurlu, bereketli olmasını diliyorum."