Deniz canlılarını ve ekonomik faaliyetleri olumsuz etkileyen denizlerde müsilaj sorunu hakkında yapılan incelemelerin sonuçları açıklandı. Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, temmuz itibarıyla, Marmara Denizi, Saros Körfezi ve Kuzey Ege'yi kapsayan 23 noktada yaptıkları çalışmalarda müsilaja rastlamadıklarını belirtti.
TÜDAV, Marmara Denizi'nde 18-22 Temmuz arasında, vakfa ait MARU adlı araştırma gemisiyle müsilaj izleme ve örnekleme çalışması gerçekleştirdi. Sefer süresince, Marmara Adaları, Ekinlik Adası, Balıkesir Narlı, Çanakkale Gelibolu ve İstanbul Boğazı'nın da aralarında bulunduğu 23 farklı noktada denizin 0-80 metre aralığında örneklemeler yapılarak, müsilajın ve deniz çayırları ile mercanların son durumu gözlemlendi.
Yapılan çalışmalar sonucunda elde edilen bulguları paylaşan Prof. Dr. Bayram Öztürk, geçen yıl aynı dönemde Marmara Denizi'nde müsilaj görüldüğünü ancak bu yıl yaptıkları incelemelerde böyle bir bulguya rastlamadıklarını söyledi.
Öztürk, “Temmuz 2025 itibarıyla Marmara Denizi'nde, Saros Körfezi'nde ve Kuzey Ege'deki toplam 23 noktada müsilaj görülmedi. Ancak bu, gelecekte olmayacağı anlamına gelmez” dedi.
MÜSİLAJ EN ÇOK HANGİ MEVSİMDE ORTAYA ÇIKIYOR
Müsilajın doğası gereği daha çok ilkbahar aylarında ortaya çıktığını ve bunun mevsimsel biyolojik üretimle bağlantılı olduğunu anlatan Öztürk, müsilajın tamamen ortadan kalkmadığını yalnızca yoğunluğu az olduğu için yüzeyde görünmediğini ve dibe çöktüğünü belirtti.
Fitoplanktonların üreme kapasitesinin kısmen azalması sayesinde orta tabakada, yüzeyde ve kıyı alanlarında müsilaj görülmediğini bildiren Öztürk, özellikle 80 metre sonrası dip bölgelerde müsilaj gözlemlenebileceği tahminini paylaştı.
Öztürk, "Yani biyolojik üretim zayıflamış durumda. 80, 70, 60, 50, 40, 30 ve 0'a kadar olan derinliklerde geçen haftaya kadar müsilaj yoktu. Bu tabii Marmara Denizi'nin hiçbir yerinde müsilaj yok anlamına da gelmiyor. Bizim örnekleme yaptığımız 23 istasyonda yok” diye konuştu.
FİTOPLANKTON PATLAMALARI VE SICAKLIK ETKİLİYOR
Fitoplankton patlamaları ile deniz suyu sıcaklığının müsilaj oluşumunda etkili olduğundan bahseden Öztürk, karasal kaynaklı azot ve fosfor yükü devam ettikçe tehlikenin süreceği uyarısında bulundu.
Marmara Denizi'nin özel çevre koruma alanı olduğunu hatırlatan Öztürk, bu sonuçtan dolayı rehavete kapılmamak gerektiğini, atık su arıtma konusunda çok yol alınmadığını, özellikle biyolojik atık su arıtma tesislerinin bir an önce devreye alınması ve 22 maddelik eylem planının ciddi şekilde izlenmesi gerektiğini vurguladı.
Öztürk “Geçmiş yıllarda kasım, aralık, ocak ve şubat aylarında da müsilaj görülmüştü. Şimdi 1 ay boyunca görülmemesi, kalan 11 ayda da olmayacağı anlamına gelmez. İzleme çalışmaları aralıksız sürmeli. Marmara; Karadeniz ve Ege arasında bir biyolojik koridordur. Marmara’yı korumak, iki denizi birden korumak demektir” dedi.