KOBİ’lerin nefes alması için kredi sınırlaması gözden geçirilmeli

İTO Başkanı Avdagiç, ekonomi politikalarındaki radikal değişiklik etkilerinin her geçen gün daha da belirginleştiğini vurgulayarak, “TCMB’nin döviz rezervi, rekor seviyesine ulaştı. Cari işlemler dengesi iyileşiyor. Bozulmuş bütçe dengesi yeniden tesis edildi. Dezenflasyon süreci başladı” dedi.

Giriş: 12.08.2024 - 08:38
Güncelleme: 17.12.2024 - 22:35


 


 

Kur artışlarının enflasyonla bağının kopmasının, ihracat için ciddi bir sorun olduğunu belirten Avdagiç, “Kur ile enflasyon arasındaki farkın açılması, alarm verici bir durumdur. Birçok sektörde pazar kaybı yaşanıyor. Bu nedenle, kur ile enflasyon arasında dengeli bir ilişki kurulmasını bekliyoruz” diye konuştu.

 

Kredi sınırlamasının gözden geçirilmesi gerektiğini söyleyen Avdagiç, şöyle devam etti: “KOBİ’leri rahatlatmak çok yerinde bir karar olacaktır. KOBİ temelli ekosistem iyileştirildikçe büyük ölçekli yatırımların çekilmesi mümkün hale gelir. Sıkılaşmanın, finansal daya-nıklılığa halel getirmemesi en önemli beklentimizdir.” 

 

HABER: ŞEREF KILIÇLI / BARIŞ CABACI / MESUDE DEMİRHAN

 

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, hibrit olarak düzenlenen ağustos ayı Meclis Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, iş dünyasının gündemine ve ekonomik beklentilere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İTO Başkanı Avdagiç, Haziran 2023 seçimlerinin ardından ekonomi politikalarındaki radikal değişikliğin etkilerinin her geçen gün daha da belirginleştiğini vurguladı. Avdagiç, “TCMB’nin döviz rezervi, tarihi rekor seviyesine ulaştı. Cari işlemler dengesinde iyileşme sürüyor. Bozulmuş olan bütçe dengesi yeniden tesis edildi” değerlendirmesiyle uygulanan finansal istikrar programının başarılarına dikkat çekti.

 

KUR KAYNAKLI MALİYET ENFLASYONU

 

Avdagiç, reformların başarısının güçlü ve rekabetçi bir yatırım ekosisteminin tesisi ile mümkün olacağını söyledi. Avdagiç, “Bu anlamda ifade etmek gerekir ki, içinde bulunduğumuz finansal şartların ve yatırım ikliminin süratle iyileştirilmesi beklentisi içindeyiz. Bugün içinde bulunduğumuz koşulları, bu vizyonla örtüşür hale getirmemiz gerekiyor” dedi. Türk lirasının reel olarak değerlenmesinin ‘kur kaynaklı maliyet enflasyonunun’ dizginlenmesinde önemli işlev gördüğüne değinen Avdagiç, şöyle devam etti: “Ancak kur artışlarının enflasyonla bağının kopması, ihracatımız açısından önemli bir sorun oluşturuyor. Yıllık bazda kur artışı ile enflasyon arasındaki makasın kur aleyhine 50 puana yaklaşması bir alarm durumudur. Sadece temmuz ayında kur yüzde 0.6 artarken, TÜİK rakamlarına göre temmuz ayı TÜFE yüzde 3.23, İTO’ya göre yüzde 4 arttı. Özellikle tekstil, hazır giyim, konfeksiyon gibi geleneksel ürün gruplarında yaşanan daralma ve pazar kaybı önemli seviyelere ulaştı. Dolayısıyla kur ile enflasyon arasında dengeli bir korelasyonun tesis edilmesini bekliyoruz.”

 

KOBİ TEMELLİ EKOSİSTEM

 

Program kapsamında kredi büyümesine getirilen sınırlamanın enflasyonla mücadelede önemli bir araç olduğunun farkında olduklarının, ancak bu durumun yeniden gözden geçirilmesine ihtiyaç bulunduğunun altını çizen Avdagiç, KOBİ’lerin iş dünyası için can suyu olduğunu hatırlattı. Avdagiç, “Unutmayalım ki, bir ülkedeki yatırım ekosistemi KOBİ’ler üzerinde yükselir. KOBİ temelli ekosistem iyileştirildikçe büyük ölçekli yatırımların çekilmesi mümkün hale gelir” açıklamasını yaptı. Avdagiç, kredi büyümesine getirilen sınırlamanın gözden geçirilmesine ihtiyaç olduğunu belirterek, “Finansal sıkılaşmanın, finansal dayanıklılığa halel getirmemesi en önemli beklentimizdir. Dolayısıyla finansman koşullarının makul ölçeklerde ve kademeli olarak iyileştirilmesini ihmal etmemeliyiz. Finansa erişim konusunda KOBİ’leri rahatlatmak çok yerinde bir karar olacaktır” diye konuştu. 

 

KDV İADELERİ HAYATİ

 

“Birikmiş KDV iadelerinin ödenmesi, sanayicilerimiz ve işletmelerimiz için hayati bir konu haline geldi” diyen Avdagiç, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Devletten alacağını tahsil edemediği için üretimini sürdüremeyen işletmeler oluşmasına izin verilmemeli. Bu durum, sadece o işletmelerin değil, aynı zamanda ülke ekonomisinin genelinde bir domino etkisi yaratabilir. Daha önce de birçok kez dile getirdiğimiz gibi birikmiş KDV alacaklarının çözülmesi artık kaçınılmaz bir zorunluluk haline geldi. Özellikle bu alacakların hiç olmazsa mahsuplaşma yoluyla çözüme kavuşturulması, işletmelerimizin sürdürülebilirliği açısından kritik önem taşıyor. Mahsuplaşma yöntemi, hem devletin nakit akışını zorlamayacak hem de işletmelerimize nefes aldıracak. Atılacak adımlar, sadece mevcut işletmelerin ayakta kalmasını sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda gelecekteki yatırımlar ve üretim süreçleri için de güven ortamı yaratacaktır. Unutmamalıyız ki, işletmelerimizin sürdürülebilirliği, ülkemizin ekonomik kalkınmasının temel taşlarından biridir.”

 

İŞ DÜNYASI OLARAK KATLİAMA RÂM OLMAYACAĞIZ

 

İTO Başkanı Şekib Avdagiç, İsrail’in Ortadoğu’yu bir savaş meydanına çevirmesinin, Gazze’de ortaya koyduğu katliam ve saldırıların, dünya ekonomisini ciddi şekilde sarstığını söyledi. Avdagiç, “Ortadoğu’daki askeri ve siyasi gerginlikler had safhaya çıkmış durumda” dedi. Filistin barış ve özgürlük mücadelesinin önde gelen ismi İsmail Haniye’nin alçakça bir saldırıyla şehit edildiğini hatırlatan Avdagiç, “Korkakça saldırıyı düzenleyenleri nefretle telin ediyorum” dedi. İsrail’in Gazze’de 7 Ekim 2023’te başlattığı soykırımın birinci yılına doğru ilerlediğine dikkati çeken Avdagiç, “Filistin’de İsrail katliamında ölenlerin sayısı 40 bine ulaştı. Ne yazık ki, İsrail her gün 10 ya da 20 Müslümanı katletmeyi sıradan bir istatistiğe indirgemeye çalışıyor. İstanbul iş dünyası olarak buna râm olmayacağız. Filistinli kardeşlerimizin hayat hakkını, özgürlüğünü savunmaya devam edeceğiz. Temennimiz, bu savaşın tüm bölgeye yayılmasının önlenmesi ve başkenti Doğu Kudüs olan özgür Filistin devletinin bir an evvel tesis edilmesidir” diye konuştu.

 

İSTİHDAMDA EK MALİYETLER OLUŞUYOR

 

“Kayıt içindeki şirketlerle ilgili düzenlemeler ve denetimlerle beraber, kayıt dışılıkla da daha etkin mücadele bekliyoruz” diyen İTO Başkanı Şekib Avdagiç, “Son düzenlemelerle beraber kayıtlı çalışanların prim yükü artırıldı. Kısa vadeli sigorta kolları prim oranı yüzde 2’den yüzde 2.25’e yükseldi. Her çalışan için 50 TL ile 375 TL arasında ek yük geldi. Aynı şirkette çalışmaya devam eden EYT’lilere verilen yüzde 5’lik prim desteği kaldırılıyor. Bu ise çalışmaya devam eden her EYT’li çalışan için bin TL ile 7 bin 500 TL arasında ek bir yük getiriyor. Enflasyonda sonuç almak için ekonomiyi soğutacak bazı tedbirler alınmalı ama bütün bunlar yapılırken, asla üretim ve ticaretten vazgeçilmemesi de büyük önem taşıyor” değerlendirmesini yaptı.

 

TÜRKİYE SANAYİ TARİHİNİN EN BÜYÜK TEŞVİK PROGRAMI: HIT-30

 

İTO Başkanı Şekib Avdagiç, kısa süre önce tanıtılan HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı’yla Türkiye’nin yüksek teknoloji yatırımlarının merkezi haline gelebileceğini vurguladı. Avdagiç, şöyle konuştu: “Bu programla, en az 20 milyar dolarlık özel sektör yatırımının ülkemize kazandırılması ve vergi teşvikleri ile hibe desteklerinden oluşan toplam 30 milyar dolarlık kaynağın yüksek teknolojiye yönlendirilmesi planlanıyor. Türkiye sanayi tarihinin en büyük ölçekli teşvik programı olan bu girişimi, büyük bir vizyonun eseri olarak görüyoruz. Bu programın başarısı için güçlü ve rekabetçi bir yatırım ekosisteminin tesisi şarttır. Finansal şartların ve yatırım ikliminin hızla iyileştirilmesi gerekiyor. KOBİ’leri rahatlatmak, yatırım ekosisteminin güçlenmesine katkı sağlayacaktır. Unutmayalım ki, KOBİ’ler üzerinde yükselen bir yatırım ekosistemi, büyük ölçekli yatırımları da ülkemize çekebilir.”

 

MECLİS’TEN YANSIMALAR

 

Tarihte iz bırakan iyi işler yapalım

 

İstanbul Ticaret Odası Meclis Başkanı Dr. Erhan Erken, Oda’nın ağustos ayı Meclis Toplantısı’nda insanlık için doğru yatırımın önemine dikkat çekti. 

 

Dünyanın kuruluşundan bugüne milyarlarca insanın yaşayıp gittiğini belirten Dr. Erken, ‘İnsanlık için faydalı bir eser bırakanların, hayırlı bir çığır açanların, ilmi bir gelenek oluşturanların ve hayırlı evlat yetiştirenlerin’, kendisi gitse bile defterinin kapanmadığını hatırlattı. Dr. Erken, “Hayatta bence insanın en önemli yatırımları bunlardır. Diğer tüm maddi yatırımlarımızın bize olan getirisi, bizim vefatımızla son bulur. Maksadımız; güzel işler yapmak, güzel izler bırakmak ve insanlığa hizmet etmek olmalı” dedi. 


“Her durum ve şartta iyinin, adaletin, doğrunun ve hakkın yanında saf tutma vazifemizi yerine getirmeliyiz” diyen Meclis Başkanı, şöyle devam etti: “Güzel izler, birleşerek kültürü ve medeniyeti oluşturur, adeta bir genel çerçeve inşa eder. Bu çerçeve, sonraki dönemlerde yaşayacak kişileri de ya müspet ya da menfi olarak etkiler. Tarihe bu gözle baktığımızda bunları fark edebiliriz. İyilerin ve iyiliklerin izleri yüzyıllar boyu devam eder. Önemli olan tarihte yaşamış kişilere ve yaşanan olaylara da hep böyle bakabilmektir.” 

 

KALICI HİZMETLER OLSUN

 

Dr. Erken, konuşmasında, Oda’nın 21’inci döneminde son iki yıla gireceklerini belirterek, “İleride İTO tarihini inceleyecek olanlar, 21’inci dönemle ilgili gerek yönetim gerekse komiteler nezdinde kalıcı hizmetlerin yapıldığına şahit olsunlar istiyorum. İnşallah, İstanbul’un ve ülkemizin ekonomik ve sosyal tarihinde iz bırakan bir dönem oluruz” dedi. 

 

Tarihte, ağustos ayında gerçekleşen önemli olaylara da dikkat çeken Dr. Erhan Erken, şöyle devam etti: “Birinci Dünya Savaşı sonrasında son Osmanlı hükümetinin 19 Ağustos 1920’de imzalamak zorunda kaldığı Sevr Anlaşması, bizi boğmaya çalışan bir anlaşmaydı. Buna karşı, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere yoğun gayret gösteren Gazi Meclisimiz ve kahraman milletimiz, 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz’u başlatmış ve 30 Ağustos 1922’de de Dumlupınar Zaferi ile düşmana son darbeyi vurmuştur. Ağustos ayındaki bir diğer kahramanlık destanımız da Türklere Anadolu kapılarını ardına kadar açan Alpaslan’ın 26 Ağustos 1071’deki Malazgirt zaferidir.” 

 

Konuşmasında, 17 Ağustos 1999’daki Marmara Depremi’ni ve Şubat 2023’teki depremleri hatırlatan Dr. Erken, “İnşallah, bu depremlerden şehirleşme ve bina yapımı açılarından ders alabiliyoruzdur. Ama biliyoruz ki, olması gerekenin hayli uzağındayız. Allah her türlü, afetten muhafaza eylesin” diye konuştu. 

 

Dr. Erken, konuşmasında, 2019 yılının ağustos ayında bir trafik kazasında vefat eden Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’u da andı. 

Dr. Erhan Erken, “Şahidiz ki o arkasından çok güzel izler bıraktı. ‘İstanbul’da Yaşama Sanatı’ adlı kitabını özellikle okumanızı öneririm” dedi.

 

ENFLASYON MUHASEBESİ GÖZDEN GEÇİRİLMELİ

 

Haşmet Akın Ketenci-Akaryakıt Meslek Komitesi: Enflasyon muhasebesi tüm sektörlerin ortak konusu. Stoklarla ilgili hususlardan İTO Başkanımız da bahsetti. Ancak bunun dışında hepimizi etkileyen diğer kalemleri de var. Bunlardan biri de aktifte bulunan mülklerin değerlenmesi konusu. Mesela işletmenize 2023 yılı içerisinde 33 milyon lira değerinde bir gayrimenkul aldınız. 30 Haziran tarihine gelince 1.19’luk katsayıyla mülkünüz yaklaşık 37 milyon liraya çıktı. Değer kazanımıyla 6 aylık bir dönem için 1 milyon 500 bin lira civarında bir vergi oluşuyor. Neticede 6 ayı bölünce işletmeye aylık 250 bin liralık bir vergi yükü geliyor. Bugün enflasyon muhasebesi sebebiyle İstanbul’da kira olarak ödeyeceğiniz bedelden daha fazlasını devlete vergi olarak ödüyorsunuz. Çünkü ödeyeceğiniz kira 90 bin ila 150 bin lira arasında. Kanunun özünde pasifte olan değerlerin vergi oluşturmamasıyla ilgili bir madde var. Ancak bu da bazı şirketlere özel durumlarla vergi oluşturuyor. Önümüzdeki yılların kârlarına kaydedilmiş olan değerler de henüz mükellefiyetiniz olmamasına rağmen vergiye tabi tutuluyor. Bunun gibi örnekler var. Enflasyon muhasebesinde şirketlerin güçlü olması esas alınıyor fakat düzenleme yeniden gözden geçirilmeli. 

 

ALTIN ESASLI MUHASEBE SİSTEMİ UYGULANMALI

 

Ercan Özboyacı-Kuyumculuk Meslek Komitesi: Sektörümüzde 250 bin çalışan ve 35 bin perakendeci var. İtalya ve Hindistan ile birlikte dünya sıralamasında ilk üçte yer alıyoruz. Rahmetli Turgut Özal’ın 40 yıl önce engelleri kaldırmasıyla sektörümüz büyük bir aşama kaydetti. Yüz milyonlarca dolarlık yatırım yaptı. Ancak geçen yıl ağustos ayında getirilen kota uygulaması sektörümüzde türbülansa sebep oldu. Uygulama sebebiyle kiloda 3 ila 5 bin dolar arasında fark oldu. Müşteriler bu farkı ödemeyi kabul etmiyor. Bugün Kuyumcukent yarı yarıya boş durumda. Hiç kimse stabil bir piyasa ile çalışmak istemez. Döviz kurundaki düşüklük bizim de ihracat piyasamızı olumsuz etkiliyor. Sektör mensuplarımız 6 ay önce Ticaret Bakanımızla birlikte Mısır’a gitmişti. Oraya 250 milyon dolar yatırım yaptılar. Bugün ise oradaki yatırımları 1 milyar dolara ulaşıyor. Yani ülkemizdeki maliyetler sebebiyle yatırımların yurt dışına gitmesi durumu da yaşanıyor. Maliyetine satış yaparak dünya pazarında var olmaya çalışıyoruz. Hane halkının alım gücü düşünce iç piyasada da düşüş var. Son zamanlarda meslektaşlarımızın vergi kaçıran sektör gibi gösterilmesinden büyük rahatsızlık duyuyoruz. Sektörümüz her zaman devletimizin yanında. Kayıt dışı konusunda ortak çözüm üretilmeli. Sektörü temsil eden tüm kurumlar da bunu talep ediyor. Ancak sektörümüze uygulanan enflasyon muhasebesi ihtiyacı karşılamıyor. Stok afları ve kasa düzeltmeleri kuyumculuk sektöründe uygulanmadı. Hammadde farkından değil, alım-satım farkından ve işçi maliyetlerinden vergi ödemek istiyoruz. Altın esaslı muhasebe sisteminin tekrar uygulanmasını talep ediyoruz. Altın esaslı muhasebe sistemi uygulanırsa sektörümüz tamamıyla kayıt altına girecek ve kurumsallaşacaktır. 

 

ENFLASYON MUHASEBESİ ORTAK SORUN

 

Noman Sağ-Mali Müşavirlik Meslek Komitesi: Enflasyon düzeltmesi veya enflasyon muhasebesinin sadece mali müşavirlerin değil, ülkenin ortak sorunu olduğunu da gündeme getirmiştik. 2002 yılından itibaren kuyumcular hariç enflasyon muhasebesi uygulanmıyordu. Ancak gördük ki, kuyumcular da bu işten mağdur hale gelmiş. Satamadığınız malın yani stoktaki malın vergisini ödüyorsunuz. Evet, bilançoları düzeltelim. Yaşadığımız enflasyon tüm bilançoları bozdu. Bankalar kredibiliteyi hesaplayamıyordu. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın enflasyon düzeltmesinden 70 milyar lira gelir beklediğini biliyoruz. Ancak bunun teknik tarafı da var. Ertelenebilir veya vergisel etkisi azaltılabilirdi. Hiç yapılmaması yoluna da gidilebilirdi. Şirketlerin önüne iki bilanço çıkartılıyor. Hiç satış yapmamış olanlara da vergi çıkıyor. Bu konuda iş dünyasının rahatlatılması lazım. 

 

DÜNYA NÜKLEERDEN VAZGEÇMİYOR

 

Bülent Şen-Enerji Meslek Komitesi: Uluslararası Enerji Ajansı raporunda yer alan 2014-2025 kaynak bazında küresel üretim grafiğine göre; dünya nükleer ve doğalgazdan vazgeçmiyor. Yenilenebilir enerji kaynakları, 2023 sonrası yeni rekora koşuyor. Hidroelektrik santrallerinden vazgeçemiyor. Rüzgar ve güneşi tutabilene aşk olsun. Dünyada enerji çeşitlendirmesinin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Dünyada nükleer enerji yatırımları devam ediyor. Yenilenebilir enerji, sanayicilerimizin hayatını biraz daha kolaylaştırıyor. Türkiye, su konusunda ciddi bir kuraklık yaşıyor ve yaşayacak. Özellikle Türkiye’nin enerjiden dolayı cari açığını biliyoruz. Enerjiyi çıkardığımızda cari açık neredeyse yok oluyor. Ülkemizde çeşitlendirme en temel enerji stratejisi. Dünya nüfusunun yüzde 1’ini oluşturan en varlıklı nüfus; emisyonların yüzde 15’ini, yüzde 10’luk zengin nüfus yüzde 34 emisyon, nüfusun yüzde 40’ını oluşturan kesim yüzde 44 emisyon, en fakir olan yüzde 50’lik kısım ise yüzde 7 emisyon üretiyor. Yani zenginler yoksullara göre 100 kat daha fazla emisyon oluşturuyor.

 

HİNDİSTAN’A İHRACATIMIZI ARTIRMALIYIZ

 

Semih Ferit Emekli-Metal Ürünler ve Mutfak Ekipmanları Meslek Komitesi: Geçtiğimiz günlerde İTO’da gerçekleştirilen Hindistan ile ilgili bir çalışma grubu toplantısına katıldım. Hindistan ile 1.6 milyar dolar değerinde ihracatımız ve 7.9 milyar dolar değerinde ithalatımız var. Bizim derdimiz ihracatı artırmak. Ülkemizin en çok doğrudan yatırımlara ihtiyacı var. Mesela demir-çelik sektöründe bu yapılabilir. Paslanmaz çelikte tedarik zinciri eksik. Yani işbirliği yapılabilir. Bu konudaki işbirliğini konuştuk. Ticaret Odamızdan Hindistan’a yazı da gönderdik. Sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirmeliyiz. O günkü konuşmada Sayın Hindistan Başkonsolusu vize konusunda kolaylık yapacaklarını da söyledi. ‘Biz ne satarız?’ konusu önceliğimiz olmalı. Enflasyon değişmez konumuz. Son 4 senedir bu konuyu sürekli gündeme getiriyorum. Enflasyon muhasebesi sonucunda duran varlıkların enflasyon oranında artırılmasıyla yatırımların vergisini veriyoruz. Duran bir varlığa enflasyon düzeltmesi adı altında böyle bir vergi getirmenin hakkaniyetli olmadığını düşünüyoruz. Ayrıca her üç ayda bir enflasyon muhasebesini nasıl yapacağız. Vergiyi vermek hepimizin borcu, vergilendirilmiş kazanç kutsaldır fakat duran varlıktan vergi almak servet vergisidir. 

 

GIDA FİRMALARINA AVRUPA’DAN ORTAKLIK TEKLİFİ

 

Mustafa Manav-Meyve ve Sebze Meslek Komitesi: Tahkim davalarıyla ilgili; Türkiye’de 730 bin dava açıldı. Sonuçlanan 630 bin davanın 615 bini işçi ve işveren sorunuyla alakalı. ‘Bu 615 bin davanın yüzde kaçı işveren lehine veya aleyhine sonuçlandı’ diye sorduğumda bürokrat, ‘Bu konu bizim konumuz değil’ diyerek cevap veremiyor. Komitemiz Madrid’e meyve ve sebzeyle ilgili fuara gidecek. Her ne kadar burada fiyatlar yüksek, dolar düşük olsa da bilhassa Avrupalı firmalar, yakın çevre gıda, tahıl, meyve ve sebze üretimi yapan firmalarla ortak olmak istiyor. Ancak işçi sorunu ortaya çıkıp davaların çoğu işçi lehine sonuçlanırsa yabancı firmalar buraya gelir mi? Bu konu çok önemli.

 

İSTANBUL’U YENİDEN ŞEKİLLENDİRECEK ÇALIŞMA YAPALIM

 

Metin Ağırman-Mimarlık ve Mühendislik Meslek Komitesi: İTO bütün dinamikleriyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile bir organizasyonda buluşarak İstanbul’un ticaretini geliştirmeli. Hem sanayi hem de OSB açısından çok değerli atılımlarda bulunulabilir. Sorunlar çözülebilir. Mimarlık ve mühendislik açısından İstanbul’da proje bazında büyük bir organizasyonla fuar geliştirilebilir. Mimarlar ve mühendisler olarak İstanbul’da güzel eserler meydana getirdiğimizde dünyaya açılabiliriz. 

 

TEKSTİL SEKTÖRÜ ZOR GÜNLER GEÇİRİYOR

 

Rasim Bilgehan-Örme Kumaş, Çorap ve Trikotaj Meslek Komitesi: Tekstil, ihracatın artırılmasında uzun yıllar önemli rol oynadı. Yüksek faiz, düşük kur politikasıyla kapasite oranı yüzde 50’nin altına düştü. Uzun zamandır dolar kurunun 32-33 lira bandında seyretmesi, bizleri fiyatlama bile yapamaz hale getirdi. Yunanistan ve İtalya’da tatil yapmak Türkiye’den ucuzsa, bu, döviz kurunun yanlış yerde olduğunu gösteriyor. Temmuzda ithalat 7.9 milyar dolar azaldı. Dış ticaret açığı 7.2 milyar dolara gerildi. İhracat, 22.5 milyar dolar oldu. Bunlar güzel rakamlar ama bu rakamlar kolay olmuyor. Firmalar bütün şartları zorlayıp, dış pazarı kaybetmemeye ve ayakta kalmaya çalışıyor. Tekstil sektörü zor günler geçiyor. Finansmana erişim oldukça zor. Bu kredi sorunu maalesef maliyetle de sınırlı değil. Özellikle son zamanlarda bankalar, inşaat başta olmak üzere bazı sektörlere kredi vermeyi durdurdu. Üretim tarafındaki sınırlamalar, üreticiyi zorluyor. Enflasyonu kalıcı şekilde düşürmek için üretimi artırmalıyız. Türkiye ekonomisini dünyadaki gelişmelerden ayrı tutamayız. Yakın coğrafyamızda jeopolitik riskler her geçen gün artıyor. Firmalarımızı ayakta tutmaya çalışıyoruz.