İstanbul Ticaret Gazetesi yazarı Nurullah Gür, bu haftaki yazısında makroekonomik istikrarın en güçlü yönlerinden biri olan kamu maliyesinin performansını mercek altına aldı. Gür, bütçeyi sarsan ana unsurlara ve toparlanma için atılması gereken adımlara dikkat çekti.
Nurullah Gür'ün bu haftaki yazısı şöyle:
Kamu maliyesinin 2025 performansı!
Yılın sonu yaklaşıyor. Performans değerlendirme dönemindeyiz. Makroekonomik performansın en kritik üç unsurundan biri kamu bütçesidir. Bu yazıda kamu maliyesinin performansına göz atacağız. 2000-2001 krizinden sonra kamu maliyesi, uzun bir süre makroekonomik istikrarın en güçlü yönü olmuştur. Cari açığın ve enflasyonun dalgalı seyir izlediği dönemlerde bile düşük bütçe açığı ve kamu borç oranları sayesinde kamu maliyesi istikrarlı biçimde yoluna devam etmişti.
Son dört yıllık süreçte kamu maliyesinde hissedilir bir bozulma yaşandı. Bu bozulma koronavirüs salgını nedeniyle artan sosyal destek ve teşvik harcamaları ile başlamıştı. Ama asıl bütçeyi sarsan unsurlar; deprem harcamaları ve artan faiz harcamaları oldu. Uzun yıllar ortalama yüzde 2 civarında gelen bütçe açığı, 2023'te yüzde 5'in üzerine çıktı. Geçen yıl ise yüzde 4.7 olarak gerçekleşti. OVP, 2025'te bütçe açığının GSYH'ye oranının yüzde 3.6'ya ineceğini öngörüyor. Tahminler, bütçe açığı oranının 2028 yılı itibariyle yeniden yüzde 3 eşiğinin altına ineceği yönünde.
***
Kamu maliyesindeki bozulma sadece Türkiye'ye has bir durum değil. Koronavirüs salgını ve artan faizler birçok ülkede kamu bütçesi rakamlarını kötüleştirdi. Türkiye, merkezi kamu borç stokunun GSYH'ye oranı itibariyle G20 ülkeleri arasında en iyi performans sergileyen iki ülkeden biri. Kamu maliyesinin genel durumu itibariyle dünya ortalamasından çok negatif ayrıştığımızı söyleyemeyiz.
Fakat enflasyon ve faiz gibi göstergelerde kırılganlıklarımız devam ettiği için kamu maliyesini toparlamamız gerektiği de bir gerçek. Deprem harcamalarının önümüzdeki dönemde kademeli olarak azalması bütçeyi rahatlatacak. Sadece 2024 yılında deprem harcamalarına 1 trilyon 28 milyar TL harcandı. 2025'te ise 584 milyar TL kaynak ayrıldı. 2 trilyon TL'ye yaklaşan faiz giderleri bütçeyi yoran bir diğer kalem. 2025'in ilk dokuz ayı itibariyle kamunun faiz dışı harcamaları yüzde 38 oranında artış kaydederken, faiz harcamalarındaki artış oranı yüzde 73 olarak gerçekleşti.
***
Enflasyon ve buna bağlı olarak faiz oranlarının gerilemesi, bütçe açığı oranının eski seviyelerine geri dönmesi için kritik önem taşıyor. Türkiye'nin faiz dışı harcamalardan aşırı kemer sıkmaya ihtiyacı olduğunu söyleyemeyiz. Tabii ki görev zararları ve vatandaşların gözünde kamunun müsrifliğe kaçtığını düşündüğü kalemlerde daha dikkatli olunması gerekiyor. Fakat faiz dışı harcamalar tarafında Türkiye'nin asıl dikkat etmesi gereken husus, harcamaların kompozisyonu ve etkinliği meseleleridir.
Örneğin, eğitim, sağlık, tarım ve Ar-Ge gibi alanların kamu harcamalarından daha fazla pay alması ekonomik kalkınmamız için elzem. Kamu personeli tarafında ise toplam sayılardan ziyade personel sayılarının kurumlar arasındaki dağılımı, personelin niteliği ve performansı üzerinden analizler yapmalıyız. Kamu personel rejimini bu faktörlere göre güncellemeliyiz.
Son olarak vergi tarafına bakalım. Zayıf noktalarımızdan biri olan vergi toplama kapasitesinde son dönemde ılımlı da olsa iyileşme emareleri var. Kayıt dışı ile mücadele tedbirleri sonuç vermeye başladı. Yılın ilk dokuz ayında vergi gelirlerinin artış oranı (%51), kamu harcamalarındaki yıllık artış oranının (%43) üzerinde. Bu iyi bir haber. Fakat vergi gelirleri içerisindeki dolaylı vergilerin payı halen çok yüksek. Daha adil bir vergi rejimi, kamu maliyesinin reform gündemindeki öncelikli maddelerden biri olmalı.