İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünyada yeni bir denge kurulduğunu ve neredeyse her konu üzerinde ayrı ayrı oluşumlar vücuda getirildiğini belirten Dr. Erken, şunları söyledi: “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi de bu metinlerden biridir. 10 Aralık 1948’de ilan edilen bildirgenin 76’ncı yıl dönümündeyiz. Ancak bugün, 76 yıl sonra şu soruyu dürüstlükle sormak zorundayız: Bu bildirge bugün gerçekten ne kadar hayata geçirilebiliyor?”
SEÇMELİ UYGULAMA
“İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi evrensel değerleri savunur fakat uygulamaya baktığımızda özellikle dünyanın güçlü devletleri için bu evrenselliğin çoğu zaman ‘seçmeli’ olduğunu görüyoruz” diyen Dr. Erken, şöyle konuştu: “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin veto hakkına sahip beş daimi üyesi, ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa çoğu zaman insan haklarını değil kendi jeopolitik çıkarlarını öne alır. Veto mekanizması ise ağır insan hakları ihlalleri karşısında dahi uluslararası sistemi kilitleyen bir yapıya dönüştü” dedi.
“Bosna Savaşı sırasında BM tarafından ‘güvenli bölge’ ilan edilen Srebrenitsa’da BM askerlerinin gözü önünde 8 binden fazla Müslüman Boşnak erkek ve çocuk katledildi” diyen Dr. Erken, sözlerine şöyle devam etti: “Burada trajedi sadece yaşanan katliam değildir. Trajedi şudur: İnsan haklarını korumakla yükümlü sistemin, ihtiyaç duyulan anda işlemez hâle gelmesidir. Diğer örneğimiz maalesef iki yıldan fazladır sürekli gündemimizde yer alan Gazze’dir. Bir diğer ağır örnek ise Doğu Türkistan’dır. İnsan hakları, büyük güçlerin müttefikleri söz konusu olduğunda askıya mı alınmaktadır? İnsan hakları evrensel bir ilke olmaktan ziyade, güç ilişkilerine bağlı bir söyleme dönüşme riskiyle karşı karşıya. Peki çözüm ne?”
ÇÖZÜM İÇİN 5 ÖNERİ
Birkaç teklifini dile getiren Dr. Erken, şunları kaydetti: “BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin veto hakkı askıya alınabilmelidir. Uluslararası ceza hukuku güçlendirilmelidir. İnsan haklarına riayet, ticaretin ve silah anlaşmalarının şartı olmalıdır. Sivil toplum ve belgeleme hayati öneme sahip. Buna azami dikkat edilmelidir. Evrensellik ilkesinden sapılmamalıdır. İnsan hakları, ‘bizimkiler’ ve 'ötekiler’ ayrımıyla savunulamaz. Bir hak gasbı varsa bu samimiyetle gündeme getirilebilmelidir. Sonuç olarak; İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi bir metinden ibaret değildir. Öyle kalmamalıdır. İşletilmelidir.”
Uluslararası ilişkileri incelerken kabaca iki ana yaklaşımdan bahsedildiğini belirten Dr. Erken, “Biri, İngiliz fikir adamı Thomas Hobbes’un güce dayalı yaklaşımı. Diğeri de Alman düşünürün Kant’ın yaklaşımı. Bugün var olan maalesef Hobbes’un yaklaşımı. Ama olması gerek isen Kant’ın yaklaşımıdır. Bunu öne çıkarmaya gayret edilmelidir ki barış kalıcı olabilsin” şeklinde konuştu.