Hür teşebbüs ve hür siyaset, ülkenin gelişmesi için vazgeçilmez

İstanbul Ticaret Odası Meclis Başkanı Dr. Erhan Erken, Oda’nın eylül ayı Meclis Toplantısı’nda konuştu.

Giriş: 12.09.2025 - 14:04
Güncelleme: 12.09.2025 - 14:04
Hür teşebbüs ve hür siyaset, ülkenin gelişmesi için vazgeçilmez

İstanbul Ticaret Odası Meclis Başkanı Dr. Erhan Erken, konuşmasına şu şekilde başladı: “Bugün eylül ayında tarihe geçen iki acı olayı hatırlatmak isterim. İlki, 17 Eylül 1961’de Adnan Menderes’in, ondan bir gün önce de bakanları Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idamıdır. 27 Mayıs darbesi sonrası gerçekleşen bu idamlar, Türk siyasi hayatında demokrasinin en trajik kesintilerinden biri olarak tarihe geçti.”


Aradan 20 yıl geçmeden, 12 Eylül 1980 sabahı, Türkiye’nin yeniden farklı bir güne uyandığını hatırlatan Dr. Erhan Erken, şöyle devam etti: “Tanklar sokaklara çıktı, siyasi liderler gözaltına alındı, partiler kapatıldı, parlamento feshedildi. Bu, yalnızca hükûmet değişikliği değil, siyasi ve toplumsal hayatın yeniden kurgulanmasıydı. 1982 Anayasası askeri ve bürokratik vesayeti kurumsallaştırdı; Milli Güvenlik Kurulu adeta gölge hükûmet işlevi gördü, yüksek yargı siyaseti denetleyen bir yapı kazandı, YÖK üniversiteleri kontrol altına aldı. Cumhurbaşkanlığı makamı güçlendirildi ve ilk cumhurbaşkanı darbenin lideri Kenan Evren oldu.”


VESAYETİN ETKİSİ

Dr. Erhan Erken, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sonraki yıllarda seçimler yapıldı, ancak demokrasi vesayet altında işledi. Özal, Demirel ve Sezer dönemlerinde siyaset–vesayet gerilimi devam etti. 1997’de 28 Şubat ‘post-modern darbesi’yle ordu doğrudan yönetime el koymadı ama medya ve bürokrasi üzerinden baskı kuruldu, Başbakan Erbakan istifaya zorlandı. 2007’de e-muhtıra yayımlandı, Cumhuriyet mitingleri düzenlendi; buna rağmen Abdullah Gül halkın desteğiyle seçildi. Bu gelişme, vesayetin çözülmeye başladığının işaretiydi.


2002’den itibaren anayasal reformlarla vesayet geriledi. Ancak 15 Temmuz darbe teşebbüsü, bu anlayışın hâlâ diri olduğunu gösterdi. Milletin kararlı direnişiyle bu girişim başarısız oldu.


12 Eylül sonrasının yalnızca siyasi değil, ekonomik sonuçları da önemlidir. 24 Ocak kararlarıyla başlayan süreç, Özal liderliğinde hız kazandı. Serbest piyasa ve dışa açılma politikaları benimsendi, Türk Lirası konvertibl hale geldi, ihracat odaklı büyüme modeli benimsendi. 1990’larda Gümrük Birliği ile Türkiye Avrupa pazarına entegre oldu, AB süreci için adımlar atıldı.


HALKIN İRADESİ

Böylece Türkiye, siyasette vesayet gölgesinde yaşarken ekonomide küreselleşmeye açıldı. Bu çelişki sonraki dönüşümlerin de temelini oluşturdu. Bugün görüyoruz ki demokrasi de ekonomi de halkın iradesiyle güçlenmektedir. Hür teşebbüs ve hür siyaset, ülkenin gelişmesi için vazgeçilmezdir. Bizler de gerek İTO gerekse de tüm iş dünyası olarak bu anlayışın en güçlü destekçileri olmalıyız.”