Gıdada fiyat istikrarı için üçlü formül

Nisan ayında birçok ili etkisi altına alan zirai don ve devamında gelen kuraklık, eylül ayı enflasyonunda artışa neden oldu. “Fiyat istikrarının anahtarı verimlilik artışında” diyen uzmanlar, acil sulama yönetimi, soğuk zincirlerin artması ve tarım sigortası formülünü öneriyor.

Giriş: 24.10.2025 - 09:25
Güncelleme: 24.10.2025 - 10:20
Gıdada fiyat istikrarı için üçlü formül

Kuraklığın etkisiyle yağışların az olması, eylül ayı gıda enflasyonunda artışa neden oldu. Bu artışın küresel fiyatlardan ziyade, yurt içi iklim kaynaklı arz düşüklüğü ve maliyet artışından kaynaklandığı belirtiliyor. Tarım sektörü temsilcileri ve uzmanlar, enflasyonda tarım kaynaklı dalgalanmaların önlenmesi için sıkı ve güvenilir para-maliye politikasıyla birlikte acil sulama yönetimi, soğuk zincirlerin artması ve tarım sigortası üçlüsüne dayalı yeni bir tarım politikası öneriyor.


Gıdada fiyat istikrarı için üçlü formül


 ARZ ŞOKLARI
 Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şevket Sayılgan, eylül enflasyonunda gıdanın belirleyici olmasının nedenlerini şöyle sıraladı:


- Aylık güçlü artış: TÜFE eylülde yüzde 3.23 arttı. ‘Gıda ve alkolsüz içecekler’, aylık yüzde 4.6–4.7 artarak manşeti yukarı çekti. TCMB’nin fiyat değerlendirmesi, ‘zirai don ve kuraklık gibi olumsuz hava koşullarının’ gıda fiyatlarına yansıdığını not ediyor.


- Küresel tabloyla ayrışma: FAO Gıda Fiyat Endeksi eylülde hafif geriledi; yani artış Türkiye’ye özgü arz/lojistik/kur riskleri ve mevsimsel etkilerle açıklanıyor.


-Kur ve maliyet: Akaryakıt ve enerji maliyetlerindeki artış (akaryakıt + yüzde 2.36), tarla-hal-pazar zinciri boyunca fiyatlara yansıdı. 


-Arz şokları: Taze meyve-sebze ve işlenmemiş gıda kalemlerinde aylık artışların hızlanması, kısa vadede arzın daraldığını gösterir. TCMB ve aracı kurum verileri bu ayrışmayı doğruluyor. 


-Fiyat istikrarsızlığı: Bölgesel don/kuraklık hasadı azaltır, stokları eritir ve fiyat oynaklığını (volatiliteyi) yükseltir. Küresel fiyatlar yatayken yurt içi fiyatların sıçraması, bu mekanizmanın tipik sonucu. 


FİREDEKİ BİR PUAN FİYATI DÜŞÜRÜR 

Doç. Dr. Sayılgan, orta vadede tarımsal verimliliğin artmasının fiyat istikrarı açısından kritik bir rol oynadığını belirtti. Soğuk zincir, ambalaj ve lojistik yatırımlarının yaygınlaşmasıyla hasat sonrası fire oranlarının düşmesinin özellikle taze gıda ürünlerinde perakende fiyatlarına doğrudan yansıdığını dile getiren Sayılgan, firedeki her bir puanlık azalışın nihai tüketici fiyatlarını çarpan etkisiyle aşağı çekerken, arz tarafındaki baskıyı da hafiflettiğini vurguladı. Sayılgan, üretici, hal ve perakendeci arasındaki entegrasyonun güçlenmesinin piyasalardaki dalgalanmaları sınırladığını söyledi. 


Gıdada fiyat istikrarı için üçlü formül


DİJİTALLEŞME VE ARZ AÇIĞI
Dijital tedarik platformlarının yaygınlaşması ve şeffaf fiyat kurallarının devreye alınmasının, bölgesel arz açıklarının hızla ikame edilmesini sağladığını belirten Doç. Dr. Sayılgan, “Bu süreç fiyat geçişkenliğini zayıflatıyor ve oynaklığı azaltıyor” dedi. Verimlilik artışının bir diğer boyutunun üretim maliyetleri üzerinde etkili olan girdi kullanımında görüldüğünü vurgulayan Sayılgan, su, gübre ve enerji yoğunluğunun azalmasıyla üretim maliyetlerinin düştüğünü, böylece iç fiyatların döviz kurlarındaki şoklara ve küresel fiyat dalgalanmalarına karşı daha dirençli hale geldiğini ifade etti. Sayılgan, “Küresel fiyatlar yatay seyrederken iç piyasada fiyatların yükselmesi, Türkiye’deki verimlilik ve lojistik sorunlarının önemini açıkça gösteriyor” dedi. 


KURAKLIK VE ŞAP ETKİLEDİ
Tarım Finansmanı Uzmanı İbrahim Oğuz ise tarımdaki arzın talebi karşılamadığını ya da eksik kaldığını söyledi. Oğuz, “Gıda enflasyonunda eylül ayının mevsimsel geçiş dönemlerinden biri olduğunu da hatırlatmak gerekir” dedi. Oğuz, zirai don ve kuraklığın kısa vadede gıda arzına ve fiyat istikrarına etkisini ise şöyle değerlendirdi: “Bu yıl geniş kapsamlı zirai don olayının yanında, ülke sathında kuraklık da yaşandı. Üzerine bir de şap hastalığıyla mücadele ediyoruz. Her üç olayda üretim daralması dolayısıyla arz sıkıntısı baş gösterdi. Bu da fiyatların artmasına, tüketimin düşmesine neden olur. Böyle durumlarda fiyat istikrarından söz etmek mümkün olmaz. İthalat bir miktar fiyat istikrarı sağlayabilir ama her şeyi ithal edemeyebilirsiniz. İthalat, aynı zamanda içerdeki üretimi olumsuz etkiler.”


 STRATEJİK ÜRÜNLER KORUNMALI
Oğuz, tarımda kuraklık ve iklim risklerinin enflasyon üzerindeki etkisini azaltmak için alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı: “İlk önce iklim dirençli bir üretim modeline geçmek zor, zahmetli ve kaynak aktarımı gerektiren bir konu. İklimsel risklerin başında kuraklık geliyor. Yapılan iklim bozulması senaryolarında en iyi ihtimalle Türkiye önümüzdeki 20 yıl içinde yüzde 10-15 arası daha az yağış alacak gibi. Tarım topraklarının yüzde 67’si ise hiç sulanmayacak özellikte. Bu topraklarda arpa, buğday, çay, fındık, mercimek, nohut, zeytin, incir gibi stratejik ürünler yetiştiriliyor. Bu topraklar meyilli ise setlenmesi, düz arazilerde toprağın organik madde miktarının artırılması ve su tutma kabiliyetinin yükseltilmesi gerekir. Sulanabilir arazilerde ise su kayıpları önlenmeli ve modern, basınçlı sulama sistemlerine geçilmeli. Zirai don, dolu, fırtına gibi riskler ise nispeten daha kolay yönetilebilir. İklimsel risk periyodu sıklaştığında sigorta poliçe maliyeti artacak, bu da gıda fiyatlarına yansıyacak. Türkiye, tarım sigortası konusunda çok yol kaydetti. Devlet de destekliyor.” 


Gıdada fiyat istikrarı için üçlü formül


ÖLÇEK EKONOMİSİ
 Oğuz, tarımsal üretimde verimlilik artışı sağlanması için bazı yapısal sorunların çok acil çözülmesi gerektiğini dile getirerek, şu önerilerde bulundu: “Miras hukuku, çağın ihtiyacına göre düzenlemeli. 5403 sayılı Toprak Koruma Kanunu uygulanmalı; arazi toplulaştırma işlerini artırmalıyız. Bunun üzerine çiftçi nüfusunu gençleştirmemiz gerekiyor. Tüm bunları sağlamak için sektöre daha fazla kaynak ayrılmalı. Gıda enflasyonunun yüzde 30’un altına düşmesi için rekoltelerin çok üzerinde bir üretim gerekir.”


YÜZDE 31-33 ARALIĞI MÜMKÜN
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şevket Sayılgan, eylül itibarıyla yıllık TÜFE’nin yüzde 33.29’a, yılbaşından bu yana kümülatif artışın ise yüzde 25.4’e ulaştığını hatırlatarak, piyasa ve kurum tahminlerinin yıl sonu için yüzde 30+2 bandında yoğunlaştığını, eylül sürprizi sonrası üst banda yönelim riskinin arttığını kaydetti. Sayılgan, “Ekim–aralık döneminde aylık yüzde 2 ila 2.5’lik bir patika yıl sonunu yüzde 31–33 bandına taşıyabilir. Gıda fiyatlarında yeniden yavaşlama olursa yüzde 29–31 aralığı da mümkün” diye konuştu.

Gıdada fiyat istikrarı için üçlü formül


KURAKLIĞA KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER
Doç. Dr. Şevket Sayılgan, kuraklık-iklim riskinin enflasyona etkisini azaltacak yapısal adımlara ilişkin şu önerilerde bulundu: 


-Sulama ve su yönetimi: Havza bazlı kuraklık planları, su kıtlığı dönemlerinde tarımsal tahsis-öncelik kurallarının netleşmesi, ölçüm-izleme (debimetre, uzaktan sensör) şartı. İspanya’nın ‘kuraklık yönetim planları’ kurumsal bir örnek.  


-Soğuk zincir ve depo: Bölgesel soğuk hava ve lisanslı depoculuk kapasitesinin artırılması, tedarik zincirinde fireyi ve mevsimsel dalgayı azaltır. (TCMB raporu, gıdadaki hava koşulu kaynaklı dalgalanmaya işaret ediyor.) 


-İklime dayanıklı üretim: Kuraklığa/dona toleranslı tohum, damla-yağmurlama modernizasyonu, erken uyarı sistemleri ve iklim sigortaları (endeks temelli) yaygınlaştırılmalı. ABD’de felaket yardımı ve sigorta programları ölçekli biçimde kullanılıyor.


-Pazarlama sözleşmeleri: Sözleşmeli üretim ve TMO/TARİŞ benzeri alım-stoklama mekanizmalarının şeffaf kural setleri ile güçlendirilmesi, ani fiyat sıçramalarını yumuşatır.