Cuma, 22 Kasım, 2024
HABER: ŞEREF KILIÇLI
İklim değişikliği ile mücadele, Paris Anlaşmasına 197 ülkenin imza atmasıyla küresel bir politika haline geldi. Küresel emisyonların 2030’a kadar en az yüzde 50 azaltılmasının hedeflendiği Paris Anlaşması ile 2050’de net sıfır emisyon ekonomiye ulaşılması amaçlanıyor. Fosil yakıtların kullanımın azaltılarak, yenilenebilir enerjiye hızlı dönüşümün yapılması da yine kabul edilen uygulamalar arasında. Ayrıca Avrupa Birliği de ‘Yeşil Mutabakat’ kapsamında 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını yüzde 55 oranında azaltmayı, 2050 yılında ise karbon nötr olmayı hedefliyor.
KRİZİN NEDENLERİ
Yeşil ekonomi süreci devam ederken, 2021 yılının sonbaharında fosil yakıtların fiyatlarındaki yukarı yönlü dalgalanma Rusya-Ukrayna savaşından önce küresel enerji krizinin ilk işaretlerini verdi. Fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye dönüşüm süreci, enerji arzındaki sorunları da net bir şekilde gösterdi. Küresel enerji krizini tetikleyen ana nedenler arasında; yeşil ekonomiye beklenenden hızlı geçiş, fosil yakıtlara yatırımın azalması ile ortaya çıkan arz darlığı gösteriliyor. Bugün dünyada tüketilen enerjinin yüzde 83.1’lik kısmını petrol, doğalgaz ve kömür gibi fosil kaynakların karşıladığı düşünüldüğünde geçiş sürecinin doğru yönetilmesi de kritik önemde. Bu bakımdan fosil yakıtlardaki arz yatırımı için 2014 yılından sonra finansa erişimin zorlaştırılması eleştiriliyor.
PETROL YATIRIMLARI
Küresel petrol arama ve üretim sektörü özelinde bakıldığında, 2014 yılında yatırımlar 629 milyar dolar seviyesindeydi. 2021 yılında ise pandemi sonrası toparlanmaya rağmen 297 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Norveç merkezli enerji araştırma kuruluşu, Rystad Energy, uzun vadede küresel petrol arama ve üretim sektörüne yapılan yatırımların 2014 yılı seviyelerine dönmeyeceğini, 2040 yılında yaklaşık 300 milyar dolar seviyesine yaklaşacağını tahmin ediyor. Yatırımlardaki bu seviyeye karşın OPEC, küresel günlük petrol talebininin gelecek yıl 2 milyon 700 bin varil artarak 102 milyon 720 bin varile ulaşacağını öngörüyor.
DOĞALGAZ YATIRIMLARI
Doğalgaz özelinde bakıldığında ise Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın raporundaki verilere göre, küresel doğalgaz arama ve üretim sektörü yatırımları 2013-2014 yıllarında 258 milyar dolar seviyelerindeydi. Pandemi sonrası toparlanma yılı olarak nitelendirilen 2021 yılında 124 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Yatırımların 2022 yılında da benzer seviyelerde olması ve sonrasında, küresel talep toparlanmasına bağlı olarak yükselmesi bekleniyor. Uzun vadede küresel doğalgaz arama ve üretim sektörüne yapılan yatırımların petrole kıyasla daha fazla artış göstereceği, 2040 yılında yaklaşık 270 milyar dolar seviyelerine çıkacağı tahmin ediliyor.
2022-2025 ÖNGÖRÜSÜ
Bir başka araştırmada ise petrol ve gaz sektöründe arama, saha geliştirme ve üretim toplam yatırım harcamalarının 2025 sonuna kadar yıllık 400 milyar doları geçmeyeceğini yani 2014-2019 yılları arasındaki seviyelerin oldukça altında kalacağına dikkat çekiliyor. Gelinen noktada mevcut küresel enerji krizi, ülkeleri birkaç sene daha yüksek maliyetleri karşılama veya fosil yakıt yatırımlarının finansa erişimini bir süre rahatlatma arasında bir karar verme noktasına getirdi. Nitekim tüketici ülkelerin üretimi daha fazla artırma taleplerine, üreticiler, arz yatırımlarında finansa erişim ile ilgili engellerin hafifletilmesi talebiyle karşılık veriyor.
AVRUPA KOMİSYONU SÜRECİ KÖTÜ YÖNETTİ
Paris merkezli Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği’nin Petrol ve Gaz Direktörü Doç. Dr. Sohbet Karbuz, yeşil dönüşümün bugünkü enerji konjonktürü ve fiyat gelişmeleri kapsamında nasıl bir yörünge izleyeceği konusunda iki görüşün ön plana çıktığını söyledi. Karbuz iki görüşü şöyle anlattı: “Birincisinde, Avrupa Komisyonu’nun yeşil dönüşüme daha fazla ağırlık verileceği ve bugünkü durumun yenilenebilir enerji kaynaklarına yeterli yatırım yapılmadığı yüzünden olduğunu savunan AB politikacıları ve yeşiller var. İkincisinde ise yeşil dönüşüme verilen ağırlık nedeniyle enerji arz güvenliğinin arka plana itildiği ve baz yük kavramının anlaşılamamasından dolayı olduğunu ileri sürenler var. Ancak her halükarda şu bir gerçek ki Avrupa Komisyonu bu süreci çok kötü yönetti. Elektrik üretiminde, bırakın kömürden gaza geçmeyi, gazdan kömüre ve petrol ürünlerine geçildi. Gaz fiyatının aşırı pahalılığı yüzünden tasarruf tedbirlerine başvurma zorunluluğu doğdu ve sanayi sektörü ağır yara aldı. Her ne kadar AB doğalgazı ve nükleeri yeşil yakıt statüsüne aldıysa da birçok sınırlar koydu. Nihayetinde tüm iyi niyete rağmen yeşil dönüşümün planlandığı gibi gitmediği net olarak ortada.”
DOĞALGAZIN TEMİZ YAKIT SINIFINA ALINMASI YETERLİ Mİ?
Enerjide bu duruma gelinmesinin en önemli sebepleri arasında fosil yakıt endüstrisinin finans kaynaklarına erişimine birçok engelin getirilmesinin olduğunu belirten Doç. Dr. Sohbet Karbuz şu analizi yaptı: “Özellikle 2014 yılından bu yana yatırım tutarlarında ciddi azalma gözlemleniyor. Finans kaynaklarının yeniden önünün açılmasında AB’nin doğalgazı temiz yakıt sınıfına alması muhtemelen bekleneni vermeyecek. Bunun iki nedeni var. Birincisi AB’nin 2030-2035 zaman kıstasını getirmesi. Oysa, doğalgaz yatırımları 5-10 yılın çok üstünde bir zaman sürecini kapsayan yatırımlardır. Kimse bile bile milyarlarca dolar yatırımı 10 yıl gibi bir vade için yapmaz. Çünkü AB açıkça ‘Doğalgaz talebini düşüreceğiz’ diyor. Yol olarak ise biyogaz, biyometan ve hidrojen gazının, karbon yakalama ve depolamayla bu yatırımların beraber düşünülmesi gerektiğini söylüyor. Bu ayrı bir maliyet gerektirir. Doğalgaz altyapı yatırımlarının ise hidrojen uyumlu olmasını istiyor. Yani yatırımcı şevkini kırıyor. İkincisi ise ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim kriterleri) denilen ve gerçek anlamından hızla uzaklaşan bir kavramla, finans kurumlarının fosil yakıt yatırımlarına desteğini çekmesi ve şirketlerin hissedar ve yönetimlerinin sosyal baskılara boyun eğmesi de yatırımların önüne bir set çekti.”
NASIL BİR DÖNÜŞÜM SÜRECİ OLMALI?
Süreci değerlendiren The London Energy Club Başkanı Mehmet Öğütçü, mevcut krizin iklim değişikliği ve yenilenebilir önceliğini geri plana itebileceğini belirterek şöyle konuştu: “Olmayan enerji en pahalı enerjidir. Nitekim, Almanya ve Japonya tekrar nükleer ve kömür konuşmaya başladı. Rüzgar ve güneş, giderek daha popüler enerji kaynakları oluyor. Ancak güneş her zaman ısıtmıyor, rüzgar da her zaman esmiyor. Bu aralıkla elde edilen enerjiyi depolayacak piller henüz yeterince ucuz ve fonksiyonel değil. Nükleer enerji doğrudan sera gazı üretmiyor fakat mevcut reaktör neslinin başka sorunları var. Karbondioksiti yer altında depolamak veya temiz yakıta dönüştürmek gibi çözümler umut verici ama daha gelişmeye ihtiyaçları var. Hedef, elbette ki karbon bazlı yakıt kaynaklarına daha az bağımlı olmak. Ancak önümüzdeki dönemde bunun için mucizevi bir çözüm düşünmek yerine; daha yeşil enerji geleceği için fosil yakıtları tedricen azaltarak, onları düşman ilan etmeden temizleyerek, enerji düzeninin istikrarına dikkat ederek ilerlemek en doğrusu.”
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİYLE MÜCADELE BİTMEYECEK
AB’nin Yeşil Mutabakatı’nın ve iklim değişikliği ile mücadele ısrarının sona ermeyeceğinin de altını çizen Mehmet Öğütçü şunları söyledi: “Bu hususta güçlü bir mutabakat ve siyasi irade ortaya kondu. Yenilenebilir enerjiye ve enerji verimliliğine yatırımlar hız kesmeyecek. Ancak son 10 yıldır finansçıların para vermeye yanaşmadığı kömür, doğalgaz ve petrol yeniden gözde yakıtlar olarak sivriliyor. Onları taşıyan boru hatlarının modernizasyonu, yenilerinin inşası da tekrar gündeme alınıyor. Yeşil mutabakat, enerji ile ticaret, enerji ile finans, enerji ile insan hakları, enerji ile dış politika arasında güçlü ve zorlayıcı bağlar kurdu. Sadece AB çerçevesinde değil dünyanın diğer iki büyük ekonomisi ABD ile Çin’de de benzeri girişimler başlattı.”
22 Ağustos 2022 Pazartesi
21 Kasım 2024 Perşembe
21 Kasım 2024 Perşembe
21 Kasım 2024 Perşembe
21 Kasım 2024 Perşembe
21 Kasım 2024 Perşembe