Dijital dönüşüm ve sanayideki teknolojik atılımlar, dünya genelinde enerji talebini artırdı. Yapay zeka uygulamalarının yaygınlaşması, büyük veri merkezlerinin kurulması, elektrikli araçların ve cihazların günlük yaşama girmesiyle de elektrik tüketimi hızla yükseliyor. Nitekim Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) verilerine göre, küresel enerji talebi 2024 yılında yüzde 2.2 artarak son 10 yıl ortalamasının neredeyse iki katına çıktı.
Elektrik tüketimi de yılda yüzde 4.3 arttı. Öte yandan, iklim değişikliğinin hissedilmesiyle beraber klima kullanımı da artmaya başladı. Artık enerji, kış mevsimi yerine daha çok yazın kullanılıyor. Enerji bağımlılığının sürekli artması, ekonomilerin işleyişinde enerjinin kesintisiz ve güvenilir bir şekilde temin edilmesi zorunluluğunu kritik bir hale getirdi.
YAPTIRIMLAR ETKİLİ OLDU
Enerji kaynaklarının jeopolitik gerilimlerde bir koz olarak kullanılması, ülkelerin enerji arz güvenliğini doğrudan etkileyen bir diğer kritik faktör. Enerji ithalatına bağımlı ülkeler, tedarikçi ülkelerde yaşanan savaş, siyasi kriz veya ambargo gibi gelişmeler karşısında ciddi risklerle karşılaşıyor. Rusya’nın 2022’de Avrupa’ya doğalgaz akışını kısıtlaması, AB ülkelerinin enerji faturalarına olumsuz yansıdı. AB, savaş öncesi doğalgaz ihtiyacının yüzde 40’ını, petrolün de yüzde 25’ini Rusya’dan karşılıyordu. Savaş ve yaptırımlar sonucunda Rusya gaz sevkiyatını savaş öncesine kıyasla yüzde 80 düşürdü.
Bu nedenle enerji arz güvenliğinde yenilenebilir enerji teknolojileri kritik bir çözüm alanı olarak öne çıktı. Güneş, rüzgar, hidroelektrik ve jeotermal gibi yerli ve temiz kaynaklar, ülkelerin ithal fosil yakıtlara bağımlılığını azaltıp, kendi kendine yetmelerini sağlıyor. Bu yüzden son yıllarda dünya genelinde yenilenebilir enerji yatırımlarında rekor artışlar oldu. 2024’te küresel elektrik üretimindeki büyümenin yüzde 80’i rüzgar, güneş ve nükleer gibi düşük karbonlu kaynaklardan karşılandı ve elektrik üretiminde bu temiz kaynakların payı ilk kez yüzde 40’a ulaştı.
ENERJİDE DİJİTALLEŞME
Enerji sektöründeki dijitalleşme de arz güvenliğinin sağlanmasında hem büyük fırsatlar hem de yeni riskler getiriyor. Akıllı şebekeler (smart grid) olarak adlandırılan dijital destekli elektrik altyapıları sayesinde enerji üretimi ile tüketimi arasındaki denge gerçek zamanlı izlenip yönetilebiliyor.
Elektrik şebekelerinin iki yönlü iletişim ve otomasyon içeren bu yeni nesil mimarisi, verimlilik ve esneklik artışı sağlıyor. Beklenmedik arz-talep dalgalanmalarına uyum kabiliyetini yükseltiyor. Özellikle yenilenebilir enerji oranı yüksek sistemlerde, üretimin hava koşullarına bağlı dalgalanması şebeke kararlılığı için zorluk oluşturuyor.
Milli İstihbarat Akademisi (MİA) tarafından hazırlanan yakın tarihli bir analizde de yenilenebilir kaynakların değişken yapısı nedeniyle yapay zeka, nesnelerin interneti (IoT) ve veri analitiği gibi dijital teknolojilerin enerji yönetiminde kullanımının zorunlu hale geldiği vurgulandı. Akıllı şebekelere entegre akıllı sayaçlar ve dinamik fiyatlandırma mekanizmaları, tüketicilerin talep eğrisini yönetmesine yardımcı olarak talep tarafı katılımını ve böylece dengeli bir şebeke işletimini sağlıyor.
3 ADIMDA ENERJİ GÜVENLİĞİ
Enerjide yaşanan bu dönüşümü değerlendiren MÜSİAD Enerji Sektör Kurulu Başkanı Bülent Şen, enerji arz güvenliğinin artık sadece teknik bir mesele değil, ülkelerin ekonomik bağımsızlığı ve küresel istikrara uyum kapasitesi açısından kritik bir konu haline geldiğini vurguladı. Şen, Covid sonrası dönemde yaşanan güç savaşları, iklim değişiklikleri ve siber saldırıların, enerji sistemlerinin yalnızca yerel imkanlarla ayakta tutulamayacağını gösterdiğini belirterek, “Geleneksel risklerin başında petrol, doğalgaz ve kömür arzındaki dalgalanmalar ve kesintiler yer alırken; yükselen riskler arasında nadir toprak elementlerinde Çin’in hegemonyası, yenilenebilir enerjiye hızlı geçiş ve elektrikli araçların yaygınlaşması öne çıkıyor” dedi. Şen, enerji arz güvenliğini sağlamanın üç temel önleyici adımını şöyle özetledi:
Enerjide çeşitlendirme: Kaynakların, tedarikçi ülkelerin ve tedarik yollarının farklılaştırılması.
Yatırım politikaları: Enerji yatırımlarında uzun vadeli planlamaların yapılması.
İşbirliği: Enerji güvenliğinin sınır tanı- mayan bir konu olduğunun kabul edilmesi.
120 BİN MW KURULU GÜÇ
Türkiye’nin 2002’de 32 bin MW olan elektrik kurulu gücünün, 2025 Haziran itibarıyla 120 bin MW’ye ulaştığını aktaran Şen, “Bu rakam ülkemizi dünyada 12’nci sıraya taşırken, yenilenebilir enerjide AB’de 4’üncü, dünyada ise 11’inci sıraya yükseltti” diye konuştu. Türkiye’nin enerjide hâlâ yüzde 68 oranında dışa bağımlı olduğunu hatırlatan Şen, enerji ithalatının yıllık cari açığa ortalama 50–70 milyar dolar yük bindirdiğini belirtti. Şen, bu tabloyu hafifletmenin yolunun yenilenebilir enerji yatırımlarını artırmak ve ulusal enerji verimliliği seferberliği olduğunu söyledi.
PETROL BAĞIMLILIĞI AZALIYOR
Türkiye’nin 2024 yılında 53 milyar metreküp doğalgaz tükettiğini ifade eden Bülent Şen, bunun yüzde 42’sinin Rusya’dan, yüzde 22’sinin Azerbaycan’dan, yüzde 14’ünün İran’dan, kalan kısmının ise LNG ile farklı ülkelerden geldiğini belirtti. Karadeniz’deki hidrokarbon aramalarıyla 785 milyar metreküplük kanıtlanmış gaz rezervinin bulunduğunu hatırlatan Şen, “Yerli doğalgaz üretimimiz günlük 10 milyon metreküp iken Osmangazi yüzer platformunun devreye girmesiyle bu rakam 20 milyon metreküpe, 2028’de ise 40 milyon metreküpe çıkacak. Bu miktar, 17 milyon hanenin neredeyse tamamının ihtiyacını karşılayacak” dedi. Şen, Türkiye’nin günlük 1 milyon varil petrol ihtiyacına karşılık, 130 bin varil yerli üretim yaptığını belirterek, “Gabar bölgesinde üretilen petrol bile enerjide dışa bağımlılığımızı yüzde 1 azaltıyor ki, bu 2 milyar dolarlık katkı demektir” diye konuştu.