Eğrisiyle doğrusuyla KKM! Nurullah Gür yazdı

İstanbul Ticaret Gazetesi yazarı Nurullah Gür, bu haftaki yazısında resmi olarak sona eren Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasını "eğrisiyle doğrusuyla" mercek altına aldı.

Giriş: 05.09.2025 - 10:25
Güncelleme: 05.09.2025 - 10:52
Eğrisiyle doğrusuyla KKM! Nurullah Gür yazdı

İstanbul Ticaret Gazetesi yazarı Nurullah Gür, bu haftaki köşesinde, resmi olarak sona eren Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasını "eğrisiyle doğrusuyla" masaya yatırdı. KKM'nin "günah keçisi" ilan edilmesine karşı çıkan Gür, uygulamanın yüksek enflasyonun sebebi değil, Eylül 2021'de başlayan dövizdeki sert yükselişin bir "sonucu" olduğunu vurguladı. Yazar, o günün koşullarında sıkı para politikasının tercih edilmemesi nedeniyle KKM'nin, getirdiği maliyete rağmen döviz krizini durdurmak için "kaçınılmaz" hale gelen "ikinci en iyi tercih" olduğunu belirtti.


Nurullah Gür'ün yazısı şöyle:


Eğrisiyle doğrusuyla KKM!
Kur korumalı mevduat (KKM) uygulamasında hesap açma ve yenileme işlemlerine resmi olarak son verildi. Böylece bir devir kapanmış oldu. KKM çok tartışıldı. KKM'yi ‘kurtarıcı’ olarak görenler de oldu, ‘günah keçisi’ ilan edenler de. Maalesef her konuda olduğu gibi KKM'ye ilişkin değerlendirmeler de iki taraftar grubunun tartışmasının ötesine geçemedi.


Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki KKM, yüksek enflasyonun ve finansal istikrarsızlıkların müsebbibi değildir. Sebep ile sonucu karıştırmayalım. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, koronavirüs sonrasında tüm dünyada enflasyon oranları artarken ve diğer merkez bankaları para politikalarını sıkılaştırırken Eylül 2021'de tam tersi hareketle politika faizinde indirmeye başladı. Haziran 2023'e kadar faiz oranları oldukça düşük seviyelerde kaldı.


Piyasalar durumu anlamaya çalıştı. Bir gerekçe arandı. Salgının ilk dalgasının ardından sanayi üretiminde ve ihracatta yakalanan ivmelenmeyi korumak ve 2021'de yüzde 14.1'i gören işsizlik oranının düşmesini sağlamak bu karara bir gerekçe olarak görülebilir. Politika yapıcılar o dönem yükselişe geçen enflasyonu esas itibariyle arz kaynaklı sıkıntıların tetiklediğini düşünerek üreticiyi canlandırıcı politikalarla fiyat istikrarının sağlanabileceğini hesapladılar. Bu gibi ekonomik gerekçeler ön plana çıksa da negatif reel faize geçiş, ekonomik saiklerden daha ziyade siyasi ve psikolojik unsurların belirleyici olarak daha ağır bastığı bir karardı.


Dolayısıyla piyasalar bu kararı anlamlandırmakta zorlandı. Ciddi bir politika belirsizliği oluştu. Bu duruma bir de kambiyo rejiminde değişikliğe gidileceğine dair manipülatif haberler eklenince döviz talebi iyice arttı. Dövize yönelme Türkiye'deki yabancı sermayeden ziyade yerleşikler tarafından gerçekleştirildi. Zira o dönemde piyasaları güçlü biçimde etkileyebilecek bir yabancı sermaye stoku yoktu. Bizzat vatandaşlar ve şirketler dövize yoğun bir talep gösterdi. Yabancı para mevduatlarının toplam mevduatlar içindeki oranı yüzde 60'ın üzerine çıktı. TL hızla değer kaybetti. 20 Eylül 2021'de 8.75 olan dolar/TL kuru, 20 Aralık'ta 17.50'ye yükseldi.


GERÇEKÇİ OLMAK LAZIM!
Döviz kurlarının daha ne kadar yükselebileceğine dair tahmin yapmak imkansızlaşmıştı. Böyle bir noktaya gelindikten sonra KKM devreye girdi. KKM, ‘birinci en iyi tercih’ değildi. Enflasyon yükselişteyken para politikasını sıkı tutmak, birinci en iyi politika tercihiydi. Fakat bu tercih edilmedi. Sıkı para politikasının seçenekler dahilinde olmadığı ve döviz piyasasının yangın yerine dönüştüğü bir ortamda KKM gibi bir uygulama kaçınılmaz hale geldi. İşte bu yüzden KKM'ye ‘ikinci en iyi tercih’ diyebiliriz. 


KKM'nin tabii ki yan etkileri vardı. KKM sadece kamuya finansman yükü getirmedi, gelir dağılımını bozucu etki de oluşturdu. Nasıl ki belirli hastalıklara zamanında müdahale edilmemesinin ardından ciddi yan etkileri olabilecek ilaçları almak kaçınılmaz bir hal alıyorsa, KKM için de benzer bir durum oluşmuştu. İş o noktaya geldiğinde “para politikasını sıkılaştırmak, faizleri artırmak gerekiyordu” tartışmasını yapmak anlamını yitiriyor. KKM olmasaydı da sıkı para politikasına geçilmeyecekti. Ekonomik istikrarsızlık artacaktı. Bu gerçekleri atlamamak lazım. Bu yüzden o dönemin koşullarını dikkate alarak KKM'yi değerlendirmek gerekiyor.


Umarım Türkiye bir daha KKM'ye ihtiyaç duymaz. Bunun için dövize takıntımızdan kurtulmamız gerekiyor. Kolay değil. Çok uzun yılların birikiminden gelen travmalar söz konusu. Önce enflasyonu kalıcı biçimde tek hanelere indirmemiz gerekiyor. TL'ye güveni sağlayacak öngörülebilir para ve maliye politikaları bu sürecin olmazsa olmazıdır. Ve tabii ki TL'yi cazip kılacak finansal yatırım araçlarının çeşitlendirilmesi de önemli.