Cuma, 22 Kasım, 2024
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde küresel tedarik zincirinin aldığı darbe nedeniyle nakliye maliyetleri yükseldi. Nakliye ve navlun fiyatlarındaki artış, enerji fiyatlarının yanı sıra işçilik, hatta konteynır ekipmanında yükselen maliyetlerden etkilendi.
Küresel ticaretin yüzde 80'inden fazlası deniz taşımacılığı üzerinden yapılırken söz konusu maliyetlerdeki artış firmaları Uzak Doğu'da üretim ve tedarik seçeneğini sorgulamaya itti.
Bu nedenle küresel bazda faaliyet gösteren şirketler, maliyetlerini düşürmek amacıyla farklı pazar arayışları içine girdi.
Uzmanlara göre, özellikle Avrupalı yatırımcıların üretimlerini Uzak Doğu'dan daha yakın bölgelere taşımak için tercih ettiği seçenekler arasında Türkiye öne çıkıyor.
Uluslararası derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings'in son analizinde de Türkiye'nin, Avrupa'da tedarik zincirlerindeki değişimden en fazla kazanç elde edecek ülke konumunda bulunduğu belirtildi.
Türkiye'yi bu noktada diğer alternatiflere kıyasla rekabetçi kılan unsurlar arasında coğrafi konumu, ulaşım ağı, demografik yapısı ve yatırımcıya sunduğu kolaylıklar yer alıyor.
Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika pazarına yakın bir konumda bulunan, 1,3 milyarlık nüfusa ve 26 trilyon dolarlık bir pazara 4 saatlik uçuş mesafesinde yer alan Türkiye, coğrafi avantajının yanı sıra genç, dinamik ve kalifiye nüfusu ve benzer ülkelere kıyasla uygun işçilik maliyetleriyle de yatırımcılara avantajlar sunuyor.
Öte yandan, ülke, Asya ve Avrupa arasında köprü konumu üstlenmesinin yanı sıra önemli ticaret yollarının da kesişim noktasında bulunuyor.
Küresel lojistik ağın önemli bir parçası olan ülkede, Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz'de hemen her türlü geminin erişebileceği limanlar hizmet veriyor.
Pekin'den Londra'ya kadar kesintisiz bir ticaret yolu oluşturmayı hedefleyen Kuşak ve Yol Projesi ile kilit role sahip olan Türkiye'nin hinterlandında, son yıllarda demir yollarına yapılan yatırımlarla birlikte yaklaşık 40 milyon metrekarelik alanda 60'tan fazla ülke ve 4,5 milyarlık nüfus yer alıyor.
Türkiye, reform çalışmalarıyla özel sektörün gelişimine imkan sağlayarak, yatırımcı dostu bir iklim de oluşturuyor. 80'i aşkın ülkeyle karşılıklı yatırımları koruma altına alan ülkede çifte vergilendirmenin önüne geçen anlaşmalarla yatırımcılara avantajlar sunuluyor.
Ülkede şirket kuruluş işlemlerinin bir saat içinde tamamlanması mümkünken yabancı gerçek ve tüzel kişilerin şirket kurması yerli yatırımcılarla aynı kurallara tabi tutuluyor.
Bunların yanı sıra bölgedeki ülkelerde operasyon yürüten bir firma, bölgesel operasyon yönetim merkezini Türkiye'ye taşırsa burada çalıştırdığı kişilerin ücretlerinden gelir vergisi alınmıyor.
Öte yandan, şirketlerin değer zinciri içinde daha üst ürün gruplarına geçişi için çeşitli teşvikler de veriliyor.
Yatırım teşvikleri, bölgesine ve sektörüne göre değişmekle birlikte, yatırım tutarının tamamının vergiden muaf olmasına, sosyal güvenlik primlerinden işverenlere düşen payın kamu tarafından karşılanmasına kadar ulaşabiliyor.
Türkiye'de çeşitli vergi türlerinde sağlanan muafiyet ve indirimlerin yanı sıra yatırımcılara faiz oranı desteği, sermaye katkısı, altyapı, enerji, eğitim ve kredi desteği ile alım garantisi gibi teşvik unsurları da sunuluyor.
Türkiye'de Ar-Ge faaliyetleri yürüten yerli ve uluslararası şirketler aynı zamanda çeşitli Ar-Ge teşviklerinden de yararlanabiliyor. Bu teşviklerden faydalanabilmek için birçok uluslararası firma Türkiye'de de Ar-Ge merkezi açarak, önemli miktarda istihdam sağlıyor.
Türkiye'de 1255 Ar-Ge merkezi bulunuyor ve bunların 204'ü yabancı veya yabancı ortaklı firmalara ait.
Ülkede 89 teknokent de faaliyet yürütüyor. Bu teknokentler, Ar-Ge, teknoloji transfer merkezi, kuluçka merkezi nitelikli yatırım ve faaliyetlerin yoğunlaştığı yerler olarak dikkati çekiyor.
Ayrıca Türkiye'de 350'nin üzerinde organize sanayi bölgesi (OSB) bulunuyor. Sanayi üretimi için en önemli unsurlardan biri enerji ve diğer ana girdilerin kolay ve istikrarlı temin edildiği OSB'ler, girişimciler tarafından yönetiliyor ve enerji, doğal gaz, su gibi ana girdiler açısından yatırımcılara özel teklifler sunabiliyor.
Öte yandan, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile yürürlükte olan Gümrük Birliği Anlaşması ve 22 ülkeyle yürürlükte olan serbest ticaret anlaşmaları da farklı pazarlara doğrudan erişiminin önünü açıyor.
Houston Üniversitesi Tedarik Zinciri ve Lojistik Bölümü Öğretim Görevlisi Margaret Kidd, küresel nakliye maliyetlerindeki artışlar ve bunun Türkiye'ye etkilerine ilişkin değerlendirmede bulundu.
Nakliye fiyatlarının ABD'li ve Avrupalı tüketicilerden gelen muazzam talebe bağlı olarak, arz-talep dengesizliğinden dolayı katlanarak arttığını belirten Kidd, konteyner, ekipman ve kamyon şoförlerinin yetersizliği ile gemilerdeki kapasite kısıtlamaların da yükselen nakliye fiyatlarında önemli rol oynadığını söyledi.
Kidd, 40 fitlik (yaklaşık 12 metre) bir konteynerin maliyetinin 2019'un sonlarında 2 bin doların altındayken 2021'de 12 bin doların üzerine çıktığına dikkati çekerek, "Konteyner sıkıntısı, kargo nakliyecilerinin bir konteyner için 24 bin dolara kadar ödemesine neden oldu. Artan nakliye maliyeti de sonuçta tüketiciye aktarılıyor. Gıda gibi temel kalemlerin fiyatlarındaki artış, şu anda tanık olduğumuz enflasyonist baskıların bir göstergesi." değerlendirmesinde bulundu.
Bu maliyetlerden kaçınmak için ülkelerin izleyebilecekleri yola da değinen Kidd, Avrupa ülkeleri için daha yakında üretmenin çözüm olabileceğini ifade etti.
Kidd, "Türkiye'de üretim, Çin fabrikalarında yaşanan elektrik kesintileri nedeniyle yaşanan belirsizliklerin yanı sıra nakliye ve konteyner fiyatları düşünüldüğünde Avrupa ülkeleri için daha avantajlı olabilir. IKEA, LPP, DW Reusables ve Boehringer Ingelheim'dan gelen son haberler, Avrupa, Asya ve Afrika arasında bir köprü olarak avantajlı coğrafi konumu nedeniyle Türkiye'ye eğilimi ve burada üretimin çekiciliğini gösteriyor." diye konuştu.
AB ve Asya arasında artan lojistik maliyeti ve küresel tedarik zinciri kısıtlamalarının, AB pazarlarına coğrafi yakınlığı nedeniyle Türkiye için iyiye işaret ettiğini vurgulayan Kidd, şunları kaydetti: "Halihazırda Türkiye, AB'nin 6'ncı en büyük ticaret ortağı. Batı Avrupa'ya kıyasla Türkiye'deki genç, iyi eğitimli iş gücü havuzu, avantajlı iş gücü maliyeti avantajı, özellikle giyim, mobilya ve otomotiv endüstrileri için Türkiye'de üretimin düşünülmesinde zorlayıcı bir neden sunuyor."
21 Ekim 2021 Perşembe
21 Kasım 2024 Perşembe
21 Kasım 2024 Perşembe
21 Kasım 2024 Perşembe
21 Kasım 2024 Perşembe
21 Kasım 2024 Perşembe