Baharın renkleri Hünkâr dükkanlarında

Çiniden sulu boyaya, boncuk işinden tezhibe kadar birbirinden farklı sanat dalları, İstanbul Ticaret Odası Yeni Cami Hünkâr Kasrı’nda baharı karşılıyor.

Giriş: 15.04.2024 - 09:11
Güncelleme: 17.12.2024 - 22:35

 Hem sanat eserlerinin yerinde yapılıp İstanbullulara sergilendiği hem de satışların yapıldığı Hünkâr Kasrı dükkanları, ekim ayına kadar sanatseverleri ağırlamaya devam edecek.  

 

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL

 

Kimi yıllar süren ofis hayatından sonra huzuru sanatta bulmuş, kimi çocukluk yıllarından beri sanatla iç içe… Yılda iki kez çeşitli dallarda sanatçıları ağırlayan İstanbul Ticaret Odası Yeni Cami Hünkâr Kasrı’nın bahar konuklarının ortak noktası ise üretmenin ruhlarına kazandırdığı huzur. Çiniden sulu boyaya, boncuk işinden tezhibe, ebrudan takı sanatına kadar pek çok farklı alanda eser icra eden sanatçılar, ekim ayına kadar Yeni Cami Hünkar Kasrı’nda sanatseverleri ağırlamaya devam edecek. 

 

HER ESER BİRİCİKTİR 

 

Nezahat Savaş, Hünkâr dükkanlarını altı ay boyunca tezhip ve minyatür sanatı ile şenlendirecek sanatçılardan biri. Üniversitede desen tasarımı bölümünden mezun olduktan sonra kendini tezhip ve minyatür sanatının içinde bulmuş. Kimi zaman iğne ucu kadar ince fırçalarla ince ince işlemiş sayfaların kenarlarını kimi zaman altını saatlerce ezerek elde etmiş malzemelerini. Savaş, sanat yolculuğunun insanın ruhunu dinlendirdiğini ifade ederek, “25 yıldır bu sanatla meşgulüm ama her zaman öğrenilecek bir şeyler olduğuna inanıyorum” diyor. Her eserin biricik olduğunu ifade eden Savaş, ne kadar istense de aynı eseri ikinci kez yeniden üretmenin imkansız olduğunu söylüyor. 

 

HİROŞİMA’DAN GELEN BONCUKLAR 

 

“Bu boncuklar Hiroşima’da bulunan bir yanardağdan geliyor, parlaklığını da volkanik bileşenlere borçlu” diyor cam ve gümüş işleme sanatçısı Çiğdem Eyilmez. Her biri milimetrik ölçüde olan boncukları birbirinden farklı desenlerde takılara dönüştüren Eyilmez, 30 yıllık ofis hayatından sonra yolunu sanatla kesiştirenlerden. Eyilmez, “İçimde daima sanatla ilgilenme tutkusu vardı, ancak hayat şartları müsaade etmemişti. İşimden ayrılmak zorunda kaldıktan sonra hemen çeşitli eğitimler alarak kendimi geliştirdim. Ancak keşke daha önce içimdeki sesi dinleseymişim” diye anlatıyor sanat yolculuğunu. 

 

HOBİDEN MESLEĞE 

 

Hobisini mesleğe dönüştürerek sanat icra eden isimlerden biri Emine Toprak. Toprak, Hünkâr Kasrı dükkânlarında taşıyıcı olduğu ebru sanatçısı kimliği ile sanatseverleri ağırlıyor. “Çocuklarımı büyüttükten sonra hobi olarak ebru sanatına başladım. Çeşitli mecralarda eğitimler aldım” diyen Toprak, aynı zamanda tezhip sanatı ile de ilgileniyor. 

 

Eğitim merkezlerinde ve özel ders şeklinde ebru sanatında ilerlemek isteyenlere profesyonel yarenlik yapan Toprak, “Ebru sanatı benim için bir aşk. Bu sanat beni çok farklı boyutlara götürüyor. Her bir desenin kullandığımız materyale nasıl düşeceğini hâlâ çok büyük bir heyecanla bekliyorum” diyor. Toprak; kumaşa, seramiğe, ahşaba, deriye ve çeşitli materyallere ebru sanatını yansıtıyor. Toprak, aynı zamanda ziyaretçilere minik bir ebru atölyesi imkanı da sunuyor. 

 

KÜTAHYA’DAN İSTANBUL’A 

 

Hasan Hüseyin Emiroğlu, çininin memleketi Kütahya’dan yolunu İstanbul’a düşürmüş. Hünkâr Kasrı dükkanlarında altı ay sürecek misafirliği için ev kiralayarak İstanbul’da ikamet etmeye başlayan Emiroğlu, çini ve seramik eserlerinin muadillerinden farkının modern desenler olduğunu ifade ediyor. Emiroğlu, modern desenleri seramik ile buluşturarak her biri aynı zamanda kullanılabilir eserler üretiyor. “Tabaklarla yemek yiyebilir, bulaşık makinasında yıkayabilirsiniz. Asla renklerinde solma olmaz” diyor. Bu sanatın her zaman sürprizlerle dolu olduğunu anlatan Emiroğlu, “Sırlama ismi bu yüzden verilmiştir. Çünkü bir eserin fırından çıktıktan sonra nasıl bir hale geleceğini asla bilemezsiniz. Bu, emek verene dahi sırdır” diyor. 

 

RÜYAMDA TASARIM GÖRÜYORUM

 

Seyhan Aktaş Sarıoğlu, takı tasarımı sanatçısı olarak Hünkâr dükkânlarının bahar konukları arasında yer alıyor. Sarıoğlu, çeşitli materyallerden tasarladığı takılarını sanatseverlerle buluşturuyor. Sarıoğlu’na göre takı, tamamen kişisel bir tasarım ürünü ve kişilerin enerjisi takı konusunda çok belirleyici oluyor. Takı tasarımını, “Vücudumun nasıl suya ihtiyacı varsa benim de bu şekilde tasarım yapmaya ihtiyacım var” diyerek özetleyen Sarıoğlu, kişiye özel takı tasarımları da yapıyor. Sarıoğlu, “İşimin en güzel tarafı, onu satın alan kişinin üzerinde görmek. Bunun mutluluğunu hiçbir şeye değişemem. Takı tasarımı benim için o kadar büyük bir tutku ki, bazen nasıl tasarımlar yapacağımı rüyamda görürüm. Bir de tasarımdan sonra mutlaka iyi niyetlerimi takıya yükleyerek emaneti teslim ederim. Her şey benim tasarım fikrimi besleyen bir kaynak olabilir” diye anlatıyor sanatıyla olan bağını. 

 

SULU BOYANIN KAĞITLA DANSI 

 

Sulu boya sanatçısı kimliği ile Hünkâr dükkanlarında sanatseverleri ağırlayan sulu boya sanatçısı ve iç mimar Levent Erkök, sanat yolculuğunun çocuk yaşlarda başladığını ifade ediyor. Köyde bulduğu kalemlerle annesinden gizli gizli ahşap somyaların altına resim yaptığını söyleyen Erkök, “İç mimarlık eğitimi alıp mezun olduktan sonra tekrar resme başlamayı planlamıştım. Ancak 15 yıl fırçayı elime alıp hiç resim yapamadım. Sonrasında çeşitli kurslarla resim sevdasının serüvenine başladım. 2-3 yıl sonra gelen talepler üzerine benim gibi sulu boya resim sanatını erteleyenler için dersler vermeye başladım” diyor.

 

Erkök, her resim yapmaya oturduğunda yeni şeyler öğrendiğini ve tekniğini daha ileriye götürmek zorunda olduğunu belirterek, “Her çalışmamda renklerin paletimde karışmasından bir şeyler öğrenirim. Fırçayı suya daldırdığınızda o kadar çok sürprizler vardır ki resme yansıyacak olan... O günkü ruh durumunuz, heyecanınız, fırçayı suya daldırma kuvvetiniz, kağıt ile buluşması, boyayı alma oranınız, kâğıdın dokusu… Her biri ortaya çıkacak resmi etkiler” diye konuşuyor.