Danimarka, Pazartesi günü Avrupa'nın sayılı düşük karbonlu hidrojen tesislerinden birini hizmete açtı. Bu sektör, daha temiz enerjinin anahtarı olarak görülüyor ancak zorluklarla karşı karşıya kalıyor. HySynergy projesi, güneş ve rüzgar enerjisiyle çalışan sekiz elektrolizör kullanarak ilk aşamada günde yaklaşık sekiz ton hidrojen üretecek ve bunu yakındaki bir rafineriye ve Almanya'ya taşıyacak. Hidrojen, sanayi ve ağır taşımacılığın karbonsuzlaştırılmasını sağlayabilecek potansiyel bir enerji devrimi olarak öne sürülüyor.
Gezegeni ısıtan karbon salınımına neden olan fosil yakıtların aksine, hidrojen yakıldığında sadece su buharı üretiyor. Ancak sözde ‘yeşil hidrojen’ üretimi hâlâ zorlu bir süreç ve sektör Avrupa'da hâlâ ivme kazanmakta zorlanıyor. Bu durum, çok sayıda projenin terk edilmesine veya ertelenmesine neden oldu. Başlangıçta 2023 yılında açılması planlanan, Danimarka'nın batısındaki Fredericia'da bulunan HySynergy projesi de gecikmeler yaşadı.
AVRUPA'DAKİ DURUM
Uluslararası Enerji Ajansı'na (IEA) göre, Avrupa'da şu anda yalnızca dört santral düşük karbonlu hidrojen üretiyor ve bunların hiçbirinin kapasitesi bir megavatın üzerinde değil. Projenin yüzde 51'ine sahip olan Everfuel'in kurucusu ve CEO'su Jakob Korsgaard, HySynergy'nin başlangıçta 20 megavat üreteceğini, ancak hedeflerinin bunun çok ötesine geçtiğini belirtti.
AFP'ye konuşan yetkili, tesisin elektrik bağlantısına ve arazisine sahip olduğunu, burada 350 megavata kadar genişlemeye hazır hale gelen tesislerinin bulunduğunu ifade etti.
MALİYET EN BÜYÜK ENGEL
Teknoloji henüz tam olarak olgunlaşmadığından, hidrojen üretimi için gereken elektriğin maliyeti nedeniyle, yerini almayı hedeflediği gaz ve petrole kıyasla genellikle çok pahalı kalıyor. IEA, son raporunda, sektörde lider konumda olan Çin dışında, "beklenenden yavaş dağıtımın" daha büyük ölçekli üretimden elde edilebilecek potansiyel maliyet düşüşlerini sınırladığını belirtti. Ajans, açıklanan projelerin yalnızca küçük bir kısmının 2030 yılına kadar faaliyete geçmesinin beklendiğini ekledi.
Korsgaard, yeşil hidrojenin büyümesinin siyasi ivmeye bağlı olduğunu söyledi ve Avrupa Birliği ülkelerini ve politikacıları, AB'nin RED III olarak adlandırılan yenilenebilir enerji direktifinin iddialı bir şekilde uygulanması için baskı yapmaya çağırdı. Yönerge, AB'nin 2030 yılına kadar brüt nihai tüketiminin en az yüzde 42,5'inin yenilenebilir enerjiye ayrılması hedefini koyuyor ve düşük karbonlu hidrojen gibi yakıtlara vurgu yapıyor.