Uzay yaşam alanlarının tasarımı, ISS döneminin faydacı modüllerinden uzaklaşıyor. Artık daha geniş pencereler, gelişmiş aydınlatma, ses yalıtımlı özel alanlar ve kozmik radyasyona karşı dayanıklı yapılar ön planda. Mimarlar, ‘metal kutular’ yerine hızlı monte edilebilen modüler ‘uzay evleri’ tasarlıyor.
SAGA Space Architects’in kurucu ortağı Sebastian Aristotelis, uzayda yaşamın sadece güvenlikle sınırlı olamayacağını vurguladı: “Uzay hiçbir zaman beş yıldızlı bir tesis olmayacak, ancak astronotların konfor ve güvenliği kritik öneme sahip.”
ŞİŞİRİLEBİLİR YENİ TEKNOLOJİLER
Kennedy Uzay Merkezi’nde faaliyet gösteren Max Space, kompozit kumaşlardan üretilmiş şişirilebilir modüller geliştiriyor. CEO Saleem Miyan, bu yapılar sayesinde astronotların uzun görevlerde daha geniş alanlara sahip olacağını ve psikolojik zorlukların hafifleyeceğini belirtti.
Şirketin ‘Alpha’ modülü, fırlatma sırasında yalnızca iki valiz büyüklüğünde iken açıldığında 20 m³ yaşam alanı sunuyor. NASA testlerini geçen modül, 2026’da SpaceX ile yörüngeye gönderilecek. Daha büyük, 100 m³ hacimli versiyonlar ise on kişiye kadar kapasite sağlayacak.
MODÜLER KUBBE YAKLAŞIMI
Cambridge merkezli Aurelia Enstitüsü, altıgen karolardan oluşan jeodezik kubbeler üzerinde çalışıyor. NASA hibeleriyle desteklenen proje kapsamında 2026’da ISS’ye küçük bir test versiyonu gönderilecek. Başarılı olursa, dört kişilik bir habitat tasarlanacak.
Avrupa Uzay Ajansı da FlexHAB prototipini geliştiriyor. Nakliye konteyneri büyüklüğündeki yapı, Köln yakınlarında test ediliyor. Geri dönüştürülmüş malzemeler, mantar kaplı yüzeyler ve ses geçirmez uyku kabinleri ile donatılan modül, Ay ve Mars için hazırlanıyor.
PENCERELER VE MORAL
Modern uzay mimarisinde pencereler artık lüks değil, psikolojik destek aracı. Aurelia’nın kubbelerinde yosun renkli, oksijen üretebilen vitray pencereler planlanıyor. Kaliforniya merkezli Vast ise 1 metrelik kubbeli gözlem penceresi tasarladı.
Eski NASA astronotu Garrett Reisman, pencerelerin moral üzerindeki etkisini şöyle anlattı: “Okyanus ve bulutların renkleri, çocuk odalarındaki projektör gibi astronotlara huzur veriyordu.”