Aktarlık ve çiçekçilik, standartları belirlenerek birer meslek olarak tanımlandı. Böylece mesleklerin artık resmi bir biçimde de korunarak, geleceğe aktarılmasının önü açılmış oldu. Biri gönüllere, biri de sağlık ve damağa hitap eden iki meslek, Türk kültüründe asırlık geçmişe sahip.


 


 

HABER: SÜMEYRA YARIŞ TOPAL

 

İstanbul tarihçisi Reşat Ekrem Koçu’nun ifadelerine göre, Osmanlı zamanında sıradan bir çiçekçi dükkanının duvarlarında çiçekle ilgili şiir mısralarını içeren levhalar mutlaka asılı olurdu. Aktarlar ise rahatsızlığı bulunan kişilerin doktorlardan sonra en sık çaldığı kapıların başında geliyordu. Her iki meslek de asırlardır icra edilmesine rağmen standartlarına kavuşmamış ve bir meslek olarak tanımlanmamıştı. Geçtiğimiz günlerde yapılan bir düzenlemeyle her iki meslek için de ‘Ulusal Meslek Standartları’ belirlendi. 

 

Belgelendirme neticesinde Türk kültürünün geleneksel meslekleri arasında sayılan aktarlık ve çiçekçilik artık yazılı olarak da nesilden nesile aktarılabilecek. İşte sırtını yüzyıllara dayamış kadim iki mesleğin Türk kültüründeki yerine dair bazı notlar:

 

İSTANBUL BAHÇELERİ 

 

Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği verilerine göre Türkiye, geçtiğimiz yıl 145 milyon dolarlık çiçek ihraç etti. Sektörde 300 bini aşkın kişi istihdam edilirken, kuşaktan kuşağa geleneksel yollarla aktarılan kadim meslek, artık bir tanımlamaya da sahip oldu. Dünya çiçek pazarında emin adımlarla ilerleyen Türkiye’nin çiçek ticaret geçmişi Osmanlı zamanına dayanıyor. İstanbul’un fethi ile kurulmaya başlanan meşhur İstanbul bahçelerine çiçek temin eden çiçekçi esnafı, en parlak dönemini 16. yüzyılın ikinci yarısında yaşadı. 

 

ŞÜKÛFECİYAN ESNAFI 

 

Söz konusu dönemde çiçekçilik başlı başına bir sektör haline geldi. Arşiv belgelerine göre 1570’te Kırım’dan 300 bin Kefe lalesi soğanı, 1579’da Halep’ten 500 bin sümbül lalesi soğanı getirildi. Haliç kıyısına bahçeler tanzim edilerek İstanbul’un çiçek ihtiyacı karşılanmaya çalışıldı. 

 

O yıllarda ‘şükûfeciyan’ olarak tanımlanan çiçekçi esnafı en çok Aksaray, Tahtakale, Ayasofya ve Üsküdar’daki çiçek pazarlarında satış yapıyordu.

 

İLK YASAL DÜZENLEME 

 

Lale Devri’nde (1718-1730) mesleklerinin zirvesini yaşayan şükûfeciyan esnafı için ilk yasal düzenleme de bu dönemde yapıldı. Lale ve diğer çiçekler için narh uygulaması başladı. Mezata çıkan, alınıp satılan tüm çiçeklerin defterleri hazırlanarak narhları belirlendi. Bunun üstündeki satışların ihtikâr sayılacağı çiçekçilere duyuruldu. 

 

ADINA ENSTİTÜ KURULDU

 

İstanbul çiçekçi esnafının bir geleneği vardı. O da her yıl düzenlenen çiçek sergileriydi. Bu sergilerde en iyi çiçek yetiştiren çiçekçilere ödül veriliyordu. Çiçekçi esnafı için 17. yüzyılın sonlarına doğru Meclis-i Şükufe denen bir çiçek enstitüsü kuruldu. Bu kurulda üretilen yeni türlerin kokuları, renkleri, hatta vazodaki görünüşleri inceden inceye tetkik edilerek çiçekler için değer biçilmeye başlandı. Her bir çiçek için uzmanlaşma alanları belirlendi. 

 

ECZACI HÜKMÜNDE 

 

Avrupa’nın tamamında bulunan bitki sayısından daha fazla endemik bitkiye ev sahipliği yapan Türkiye’de aktarlık da geleneksel kökleri olan meslekler arasında bulunuyor. İstanbul’da Bizans döneminden bu yana icra edilen aktarlar, henüz eczaneler açılmadan önce birer ecza deposu görevi görüyordu. İbn Batuta seyahatnamesinde, 14. yüzyılda İstanbul’da faaliyet gösteren aktarların Ayasofya civarında kümelendiği anlatılıyordu. O dönem kayıtlarına göre ilaç hükmünde ürünler satan bu dükkânların kâr haddi, diğer dükkânlardan 4 kat daha fazla olarak belirlenmişti. 

 

MERKEZ ÇARŞI 

 

Osmanlı döneminde Mısır Çarşısı’nın kurulmasıyla birlikte aktarlık mesleğinin merkezi de burası olarak belirlendi. O dönemde aktarlar doktorlarla işbirliği halinde çalışarak altın devrini yaşadı. Bu dönemde 100 dükkandan 49’u aktarlara ayrıldı. Aktarlar, doktorların hastalar için hazırladığı reçeteler haricinde bitkisel karışımlardan macunlar yaparak halk sağlığına nüfuz etti. Ayrıca aktar bahçeleri de kurularak şifalı bitkilerin yetiştirilmesi sağlandı. 

 

BİTKİYE GÖRE UZMAN 

 

Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’ndeki bilgilere göre, 17. yüzyıl aktar esnafı, belli bitkilerde uzmanlaşmasına göre sınıflanmıştı. Kimi aktarlar tüm bitkileri satarken, kimi bazı bitkilerde uzmanlaşmıştı. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ne göre, o yıllarda İstanbul’da 620 aktar dükkânı faaliyetteydi. Ayrıca çeşit çeşit bitkilerin yağlarını çıkararak satan yağcı aktar grubu da vardı ki, bunlardan 3’ü İstanbul’daydı. 500 de seyyar aktar bulunuyordu.   

 

İLK NİZAMNAME 

 

Eczacılık fakültesinin ilk mezunlarının verildiği 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra aktarlar için bir nizamname hazırlandı. 

 

Nizamna-meye giden yol, eczacılar ve aktarlar arasındaki anlaşmazlıklar neticesinde açılmış oldu. 1884 tarihli Aktarlar ve Kökçüler Nizamnamesi’ne göre aktarlarda bazı ürünlerin satılması yasaklandı. Dükkânlarında yalnızca eczacıların ilaç hazırlarken kullandık-ları içerikleri satmasına izin verilen aktarlar, bunun için ruhsat almaya da mecbur bırakıldı. Aynı nizamname ile aktarlarda 68 ürünün satışı tamamen yasaklandı. İstanbul’da çeşitli düzenlemeler sonrasında 1993 yılı belediye kayıtlarına göre aktar sayısı 15’e düşmüştü. 

 

NİTELİKLİ İSTİHDAM ARTACAK 

 

Çiçekçilik ve aktarlık için mesleki yeterlilik ve tanımlama çalışmaları Ankara Ticaret Odası tarafından yürütüldü. Çalışmalar neticesinde yapılan düzenleme, sektör mensuplarınca ‘nitelikli istihdamı artıracak’ bir gelişme olarak yorumlandı. Standartla birlikte mesleklerin tanımı, çalışma koşulları belirlendi. 

23 Ekim 2023 Pazartesi