Kısır döngü kırıldı! Türkiye orta gelir tuzağından çıkıyor

Türkiye uzun yıllardır süregelen ‘orta gelir tuzağı’nı geride bırakmaya hazırlanıyor. Milli gelirin yıl sonunda 1,5 trilyon doları aşması ve Türkiye’nin yüksek gelir grubuna geçmesi beklenirken, OVP hedefleri 2028’de kişi başına 21 bin dolara yaklaşacağına işaret etti. Nükleer enerji ve yapay zekâ yatırımları bu yükselişi hızlandıracak.

Giriş: 12.09.2025 - 09:39
Güncelleme: 12.09.2025 - 09:51
Kısır döngü kırıldı! Türkiye orta gelir tuzağından çıkıyor

Türkiye ekonomisinin üç yıllık yol haritasını ortaya koyan Orta Vadeli Program (OVP) sunumunda dikkat çeken başlık, milli gelir ve kişi başına düşen gelir hedefleri oldu. Açıklanan projeksiyonlara göre; 2025 sonunda 1.5 trilyon doları aşacak milli gelirle Türkiye, kişi başına 17 bin doların üzerinde gelir seviyesine ulaşacak. 2028 yılı sonunda ise milli gelirin 1.9 trilyon dolara yaklaşması ve kişi başına gelirin ise 21-22 bin dolar düzeyine yükselmesi bekleniyor.


Ekonomi literatüründe orta gelir tuzağı, ülkelerin belli bir gelir seviyesini aştıktan sonra sürdürülebilir büyüme sağlayamaması, kişi başına gelir artışının durağanlaşması olarak tanımlanıyor. Dünya Bankası’nın yaklaşık verilerine göre 4 bin-12 bin 500 dolar arası kişi başına gelire sahip ülkeler, ‘orta gelir’ grubunda kabul ediliyor. 


Bu seviyeden yüksek gelir grubuna geçememek, birçok ülkenin karşılaştığı yapısal bir sorun olarak dikkat çekiyor.


KISIR DÖNGÜ KIRILIYOR

1955 yılında düşük-orta gelir düzeyine ulaşan Türkiye, 2005 yılında yüksek-orta gelir düzeyine yükseldi. Bu bağlamda Türkiye, 50 yılın üzerinde orta gelir düzeyinde yer aldı. Özellikle son 10 yılda Ar-Ge, teknoloji tabanlı üretim yaparak temelde katma değeri yüksek ürün üretimini artırarak büyümede güçlü bir ivme yakalayan Türkiye’nin turizm, bankacılık, eğitim, sağlık ve ulaştırma alanında yaptığı yatırımların karşılığını almaya başlaması milli gelire yansıdı. Türkiye, orta gelir tuzağı kısır döngüsünü kalıcı olarak kırmaya aday ülkeler arasında öne çıkıyor. Verilere göre Bulgaristan, kosta rika ve Türkiye, düşük-orta gelir düzeyinde en uzun süre kalan ülkeler arasında yer aldı. Ancak Güney kore örneğinde olduğu gibi yüksek büyüme hızları yakalandığında ülkeler bu tuzaktan çıkmayı başarıyor. OVP’de ortaya konan hedefler de Türkiye’nin bu süreci artık kalıcı olarak aşacağına işaret ediyor.


MAKRO VERİLER

Türkiye ekonomisi için yeni dönemde büyüme oranlarının 2026’da yüzde 3.8, 2027’de yüzde 4.3 ve 2028’de yüzde 5 olması bekleniyor. işsizlik oranının ise aynı dönemde kademeli olarak düşerek yüzde 7.8 seviyesine gerileyeceği öngörüldü. OVP’de en dikkat çeken hedeflerin başında enflasyon geldi. enflasyonun yıllara göre kademeli olarak azalması öngörülüyor. TüFe artışı OVP’ye göre; 2025’te yüzde 28.5, 2026’da yüzde 16, 2027’de yüzde 9 ve 2028’de yüzde 8 ile tek haneli seviyelere ulaşacak. Cari açığın milli gelire oranı ise dönem sonunda yüzde 1 düzeyine inecek.


21 BİN DOLAR HEDEFİ

izlenen politikalar ve sağlanacak kazanımlarla Türkiye ekonomisi, program dönemi sonunda çok daha güçlü bir tabloya kavuşacak. Hedeflere doğru kararlılıkla ilerlenmesi halinde, 2028 yılının sonunda makroekonomik istikrar kalıcı biçimde sağlanacak ve sürdürülebilir büyüme tesis edilmiş olacak. Bu çerçevede milli gelir ilk defa 1.9 trilyon dolara yaklaşacak. Bununla beraber kişi başına düşen gelir 21 bin dolar seviyelerine yükselecek.


YAPISAL REFORM

Yeni Orta Vadeli Program (OVP) döneminde uygulanacak politika ve reformlar, Türkiye ekonomisini yalnızca bugünün ihtiyaçlarına değil, aynı zamanda yeni yüzyılın fırsatlarına da hazırlayacak. Program sonunda ihracatın 300 milyar doları aşması, turizm gelirlerinin 75 milyar dolara ulaşması ve 2.5 milyon kişiye ek istihdam sağlanması hedefleniyor. Böylece Türkiye, sadece rakamsal başarılarla değil, yapısal reformlarla da orta gelir tuzağını aşarak kalıcı olarak yüksek gelir grubuna katılmayı amaçlıyor.


İHRACATIN KATKISI 

2025 Temmuz ayında tüm zamanların en yüksek mal ihracatı rekoru kırıldı. Bir ayda ulaşılan ihracat hacmi 25 milyar dolara yükselerek tarihi zirveye çıktı. Geçen yılın aynı döneminde bu rakam 22.5 milyar dolar seviyesindeydi. Böylece 2.5 milyar dolarlık ek ihracat sağlanmış oldu. Bu artış oranı yüzde 11’e denk geliyor. Haziran ayında Kurban Bayramı etkisiyle ihracat 20.5 milyar dolar düzeyinde kalmıştı. Temmuz ayında kaydedilen rekor, bir önceki aya kıyasla 4.5 milyar dolarlık bir yükselişi de ortaya koydu. Türkiye’nin 2025 yıl sonunda 390 milyar dolarlık mal ve hizmet ihracatı hedefi bulunuyor. Bu rakam 2024 yılında 375 milyar dolar olarak gerçekleşti. İhracat rakamlarındaki bu ivme, Türkiye’nin orta gelir tuzağını aşma yolunda kritik görülen ‘katma değerli ihracat artışı’nın somut bir göstergesi olarak dikkat çekiyor.


YERLİ KATKILI ÜRETİM MODELİ

Yıllardır dile getirilen ‘katma değerli üretim’ ihtiyacı, son 10 yılda açıklanan Orta Vadeli Program’ların yol haritasında karşılığını bulmaya başladı. “Yerli hammaddeli, yüksek teknoloji içeren, KOBİ’lerin verimliliğini artıracak ve sanayi-üniversite işbirliğini güçlendirecek” üretim modeli, sürdürülebilir büyümenin de anahtarı olacak. Bunun sonucunda da yapısal kalkınmanın önü açılacak. Bu çerçevede atılan ve atılması gereken somut adımlar şöyle:


l Yerli katkının artırılması: Türkiye’nin ihracatında ileri teknolojili ürünlerin payı yükseltilerek, kişi başına düşen gelirde kalıcı artış hedeflenmesi. Bu durum savunma sanayi ürünleri başta olmak üzere yüksek katma değer üreten teknolojik ürünlerin kullanımının gerekliliğine işaret ediyor.


l Serbest bölge mantığı: Çin ve Dubai örneklerinde olduğu gibi daha geniş ölçekli serbest bölgeler oluşturularak vergi avantajı sağlanması.


l Katma değerli üretim teşvikleri: Teknoloji ve özellikle yapay zeka temelli yatırımlara doğrudan parasal teşvikler ve ihracatçıya düşük faizli finansman imkanlarının verilmesi.


l Üniversite-sanayi işbirliği: Bilim insanlarının sanayiye yönelik projelerde daha aktif yer alması için maddi destek ve teşviklerin devreye alınması ve sürdürülmesi.


l Ar-Ge ve inovasyon merkezlerinin kurulması: Bu merkezler mühendisler ve genç araştırmacılar için yeni istihdam alanları yaratarak beyin göçünü tersine çevirecek fırsatlar oluşturuyor.


NÜKLEER ENERJİ VE YAPAY ZEKAYLA EKONOMİK YÜKSELİŞ 

Türkiye’nin orta gelir tuzağını aşarak yüksek gelirli ülkeler düzeyinde kalıcı olma sürecinde; nükleer enerji ve yapay zeka yatırımları olmak üzere iki stratejik alan var. Bu alanlar yalnızca tuzaktan çıkışı değil, yüksek gelirli ülkeler liginde yükselişi de mümkün kılacak unsurlar olarak değerlendiriliyor.


Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin devreye girmesiyle Türkiye, ilk kez nükleer enerjiden elektrik üretmeye başlayacak. Ardından Sinop’ta ikinci, Tekirdağ’da ise üçüncü santral projeleri hayata geçirilecek. Üç santral tam kapasiteyle çalıştığında Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yaklaşık üçte birini karşılayacak. Bu da dışa bağımlılığı azaltarak cari açığı düşürecek ve sanayiye daha ucuz, kesintisiz enerji sağlayacak. Bununla beraber yerli firmaların katma değerli ürün üretiminde dış pazarda maliyet avantajı devreye girecek.


Günümüzün ve geleceğin en yüksek katma değerli yatırımı olarak öne çıkan yapay zeka, üretimden tarıma, finanstan savunma sanayine kadar birçok alanda verimliliği artıracak. Türkiye, bu alanda Ar-Ge merkezlerini ve teknoloji girişimlerini destekleyerek hem ihracat kapasitesini hem de küresel rekabet gücünü artırmayı hedefliyor. 


Yapay zeka tabanlı üretim modelleri, nitelikli iş gücü talebini artırarak kişi başına gelirin yükselmesine doğrudan katkı sağlayacak.


Enerji bağımsızlığı ile ileri teknoloji yatırımlarının birleşmesi, Türkiye’nin ‘orta gelir tuzağını aşma’ sürecinden çıkıp, yüksek gelirli ekonomiler sıralamasında yukarıya tırmanmasının en kritik adımları arasında gösteriliyor.


Kısır döngü kırıldı! Türkiye orta gelir tuzağından çıkıyor