Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 1’inci maddesinde kurumlar vergisine tabi kurumlar sayılmak suretiyle belirlenmiş olup aynı kanunun 3’üncü maddesinin birinci fıkrasında da bu kurumların kanuni veya iş merkezleri Türkiye’de bulunanların tam mükellef sayılarak gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında elde ettikleri kazançlarının tamamı üzerinden vergilendirilecekleri hususu hüküm altına alınmıştır.
Diğer yandan aynı kanunun “İstisnalar” başlıklı 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde “Kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan anonim ve limitet şirket niteliğindeki şirketlerin sermayesine iştirak eden kurumların, bu iştiraklerinden elde ettikleri aşağıdaki şartları taşıyan iştirak kazançları;
1 - İştirak payını elinde tutan şirketin, yurtdışı iştirakin ödenmiş sermayenin en az yüzde 10’una sahip olması,
2 - Kazancın elde edildiği tarih itibarıyla iştirak payının kesintisiz olarak en az bir yıl süreyle elinde tutulması, (Rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle veya yurtdışı iştirakin iç kaynaklarından yapılan sermaye artırımları nedeniyle elde edilen iştirak payları için sahip olunan eski iştirak paylarının elde edilme tarihleri esas alınır.)
3 - Yurtdışı iştirak kazancının kâr payı dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil iştirak edilen kurumun faaliyette bulunduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az yüzde 15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması; iştirak edilen şirketin esas faaliyet konusunun finansal kiralama dahil finansman temini veya sigorta hizmetlerinin sunulması ya da menkul kıymet yatırımı olması durumunda iştirak edilen kurumun faaliyette bulunduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az Türkiye’de uygulanan kurumlar vergisi oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri vergi yükü taşıması,
4 - İştirak kazancının elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye’ye transfer edilmesi,
Yurtdışındaki inşaat, onarım, montaj işleri ve teknik hizmetlerin yapılabilmesi için ilgili ülke mevzuatına göre ayrı bir şirket kurulmasının zorunlu olduğu durumlarda, özel amaç için kurulduğunun ana sözleşmelerinde belirtilmesi ve fiilen bu amaç dışında faaliyetinin bulunmaması şartıyla söz konusu şirketlere iştirak edilmesinden elde edilen kazançlar için yukarıda belirtilen şartlar” aranmamaktadır.
Mevcut düzenleme gereği vergi yükü, kanuni veya iş merkezinin bulunduğu ülkede ilgili dönemde tahakkuk eden ve kâr payı dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil olmak üzere toplam gelir ve kurumlar vergisi benzeri verginin, bu dönemde elde edilen toplam dağıtılabilir kurum kazancı ile tahakkuk eden gelir ve kurumlar vergisi toplamına oranlanması suretiyle tespit edilir.
Ayrıca; söz konusu maddenin üçüncü fıkrası ile de iştirak hisseleri alımıyla ilgili finansman giderleri hariç olmak üzere kurumların; kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarına ilişkin giderlerinin veya istisna kapsamındaki faaliyetlerinden doğan zararlarının, istisna dışı kurum kazancından indirilemeyeceği hususları da hüküm altına alınmıştır.
Diğer yandan (1) seri numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin “5.2 yurtdışı iştirak kazancı istisnası” başlıklı bölümünde de konuya ilişkin ayrıntılı açıklamalara yer verilmiştir.
Tüm bu düzenlemeler dikkate alındığında Kurumlar Vergisi Kanunu’nun birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan istisna hükmünün uygulanabilmesi için söz konusu maddede yer alan koşulların topluca yerine getirilmesi zorunlu olmaktadır.
Konuya ilişkin olarak Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen istisna hükmünün uygulanabilmesi açısından vergi yükünün hesabında, kâr payı dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dahil olmak üzere bağlı ortaklıkların bulunduğu ülke vergi kanunları uyarınca ödenen gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergiler dikkate alınarak mevcut ortaklıkların bulunduğu ülkelerdeki şubeleri aracılığı ile yürüttükleri faaliyetlerinden doğan kazançları üzerinden ilgili ülkede ödedikleri gelir ve kurumlar vergisi benzeri vergilerin istisna kapsamında vergi yükünün hesabında dikkate alınmaması gerekmektedir.