DR. İLHAMİ FINDIKÇI
İlkel topluluklar, tarım toplumu, sanayi toplumu ve nihayet bilgi toplumuna ulaşan insanlık için hayat giderek kolaylaşmış gibi görünüyor. Nitekim ulaşım ve iletişim imkanları hem hızlandı hem de çok gelişti. Teknoloji, günlük hayatında insanın rahatlaması için birçok gelişmeyi sağladı.
Ancak gelişen teknolojinin insanın günlük hayatını giderek kolaylaştırması beklenirken, günümüz dünya insanının giderek umutsuzlaştığını, stresinin dayanılmaz düzeylere çıktığını, ruh sağlığı bozulanların giderek arttığını, evlenmemenin yaygınlaştığını, buna karşılık boşanmaların giderek arttığını üzülerek gözlüyor ve yaşıyoruz. Tüm bu gelişmelerin bir sonucu olarak, günümüz insanı varlıklar dünyasındaki yerini giderek daha sorgular hale geldi, kendisini ya aşırı bir biçimde yermeye, kendisinden uzaklaşmaya ya da kendisini aşırı biçimde önemli hissederek şişirilmiş bir benliğe sahip olmaya başladı. Sonuçta kendi iç barışı bozulan, kendisine yabancılaşan, iletişimi giderek sınırlanan, yalnız kalmayı tercih eden insanlar hızla çoğalıyor.
ORKESTRA ŞEFİ GİBİ LİDER
Böyle bir sosyal aşınma ve insani değerlerdeki erimenin azaltılması ve insanoğlunun esasen doğasında var olan güzellikleri yeniden keşfetmesi konusunda hiç kuşku yok ki, hangi düzeyde olursa olsun yöneticilere ve özellikle liderlere önemli görevler düşüyor.
Günümüz dünyasında kendisi, ailesi, işyeri veya topluma liderlik yapacak bireylerde arzu edilen temel kişilik yönelimleri arasında; karizma, etkileşim ve iletişim gücü, adalet, öngörü, kararlılık, uzlaşmacılık, başarı güdüsü, ahlak, dürüstlük öncelikle sayılıyor.
Lideri bir orkestra şefine benzetirsek, çıkmış ya da çıkmakta olan sesleri yöneten değil, çıkacak olan sesleri yöneten bir orkestra şefi olması gerekli. Peki, lider bunu nasıl yapacak? Bu zor işi yapmaktır aslında liderlik. Lider, işine bütün hücreleri ile odaklanarak, rafine işler yaparak ekibini canlı, heyecanlı ve amaca yönelmiş, hatta amaca kenetlenmiş bir hale getirebilir.
EVRENSEL DEĞERLERE HAKİM
Liderin bütün bunları yapabilmesindeki başlıca şart; içinden geldiği ve arka planında yer alan yerel ve öz değerleri unutmadan ama buraya da takılıp kalmadan evrensel değerlere hakim olmasıdır. Diğer bir ifade ile lider, yoğrulduğu yerel değerleri aşırılıklardan kurtararak en iyi biçimde yaşayacak, temsil edecek ve evrensel değerleri ıskalamayacaktır. Her ikisi arasındaki dengeyi en güzel biçimde kurmak için çaba göstermesi gerekli, hatta çok önemli.
Liderin ya salt yerel değerlere hapsolması ya da bunları yok sayarak kısmen yapay uluslararası değerlerin rüzgarına kapılması, sonuçta ben merkezci ya da şişirilmiş bir ego oluşumuna neden olabilir. Dünyayı sadece kendi gözlüğü ile gören, kendisini her işin merkezi kabul eden, kibirli olmayı meziyet sayan, kendisini aşırı biçimde beğenen lider, bir süre sonra ben çıkmazına girer ki, bu durum kişiyi narsizme kadar götürebilir. Sonuçta lider, sadece kendisini dinleyen, vefasız, kendisini başkasının yerine koyamayan, insanlara değer vermeyen, her yolla kişisel amaçlarına ulaşmaya çalışan, çevresini kıskanan, maddi değerleri tek değerlendirme ölçüsü kabul eden, aşırı şüpheci, kontrolcü daha da vahimi kendisine hayranlık duyulmasını bekleyen bir davranışlar yumağının içinde debelenip durabilir.
Oysa ki arzu edilen liderlik; işi, eğitimi, konumu, mesleği ne olursa olsun kişinin işine odaklanması, işine yüksek bir aşk ve heyecanla sarılması, kişisel gelişime açık olması, başkalarına fayda üretmeyi hayatının en önemli amacı haline getirmesi, kendi kazanımlarına en arkada yer verebilme büyüklüğünü göstermesidir.
Unutulmamalıdır ki, her canlı, sonuç olarak kendisi gibi yetişir. Toprağa atılan her tohum, çeşitli gelişim dönemleri geçirse de sonuçta kendisi olur. Liderin kendisinden, kültüründen, geleneğinden uzaklaşmadan, aşırılıklardan arınmış olarak bu güzellikler ile evrensel kültür arasında bağlar kurabilmesi ve böylece kendisini aşabilmesi önemli ve gerekli.
12 Şubat 2021 Cuma