tatil-sepeti
Dr. Veysi  SEVİĞ

Dr. Veysi SEVİĞ

Diğer Yazıları

Vergi Usul Kanunu’nun 3/B maddesi gereği olarak vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin, gerçek mahiyeti esastır. Bu bağlamda yasal düzenleme gereği “vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti her türlü delille ispatlanabilir.” Ancak vergiyi doğuran olayla ilgisi veya bağlantısı bulunmayan tanık ifadesi ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz.

Vergisel açıdan “düzenledikleri veya kullandıkları belgelerin sahteliğine veya içeriği itibarıyla yanıltıcı olduğuna dair inceleme veya idari araştırma aşamasında vergi mükellefine söz konusu belgelerin gerçekçiliğine daha açıkçası doğruluğuna yönelik deliller ileri sürme imkanı verilmektedir. Bir başka açıdan haklarında konuya ilişkin olumsuz rapor ve/veya olumsuz tespit bulunmamakla birlikte mal veya hizmet satın aldıkları mükellefler hakkında olumsuz rapor veya olumsuz tespit bulunan mükelleflere de bu durumlarının doğru olmadığını kanıtlama imkanı sağlanmıştır. Bu aşamada da haklarında işlem yapılan mükellefler varsa ellerindeki delil ve araştırmaya konu iş, işlem ve belgelerle bir yazı (dilekçe) ile birlikte yazılı olarak idari makamlara başvurma hakkına sahiptirler. Haklarında konuya ilişkin işlem yapılanlar ellerindeki belgelerle incelemeye başlanmadan önce de idareye (bağlı bulunduğu vergi dairesine) başvurabilirler.

Dolayısıyla idare tarafından sahte veya yanıltıcı işlem yaptığı yönünde bulgular bulunan bir mükellefin gerçek nitelikte bir işleme dayandırdığı ve dayandığı işlemi mahiyet ve miktar itibarıyla doğru olarak yansıttığı işlemin tarafları, ilgilileri veya mükellefler tarafından delil serbestisi kapsamında iddia ve ispatı mümkündür. Bu aşamada da işlemin tarafları, ilgililer ve mükellefler delillerini işlem ve belge ile ilgili olmak koşuluyla yazı ile ileri sürebilirler. Ancak işlem ve belgeyle ilgili olmayan iddia ve deliller dikkate alınmaz.

Konuya ilişkin olarak ileri sürülen iddia ve deliller, inceleme elemanı veya idare tarafından karşı delillerle çürütülmek suretiyle belgenin sahte veya yanıltıcı olduğu ispatlanabilir. Bu durumda ileri sürülen delillerin ele alınarak inceleme raporunda veya dayanak bir yazı ile çürütüldüğü karşı delillerle açıklanarak mükellef veya ilgili özel esaslara alınmaktadır.

Sınırlayıcı olmamak kaydıyla belgenin geçerliliğini ve doğruluğunu kanıtlamada aşağıdaki deliller kullanılabilmektedir.
Şöyle ki;

  • İşlem bedelinin ödendiğinin belgelendirilebilmesi için konuya ilişkin bedelin karşı tarafa ödendiği hususunun kesin olarak kanıtlanması gerekir. Bu bağlamda uygulamada çoğu kez düzenlenen ve kullanılan belge kullanıcısı açısından sorun yaratmaktadır. Bir başka açıdan “sahte belge” kullanımı söz konusu olmaktadır.
  • Diğer yandan internet bankacılığı yoluyla yapılan ödemelerde, banka dekontu yerine ilgili banka şubesi tarafından onaylı internet çıktıları ya da mükellef tarafından ödeme yapılan bankalardan alınan onaylı hesap dökümleri ile ödemenin kanıtlanması gerekmektedir.
  • Ayrıca ödeme; kredi kartı, tapu devri, kamu kurum ve kuruluşları aracılığıyla (ön ödeme avansı şeklinde kamu kurum ve kuruluşlarının veznesine ödeme gibi) yapılmak suretiyle kanıtlanabilmektedir.
  • Diğer yandan taşıma, yükleme, boşaltma, depolama, ambalajlama ve benzeri işlemlerin yapılmış olması halinde, konuya ilişkin işlemlerin belgelendirilmesi, buna bağlı olarak sigorta belgesi, vergi, resim, harç, pay, fon gibi ödemeler yapılmış ise bu ödemelere ait belgelerde yapılan işin belgelendirilmesini sağlayan birer unsur olarak dikkate alınmaktadır. Uygulamada naylon fatura kullanan ve düzenleyen bir mükellef ile bu durumu bilmeden istisnai olarak ticari bağlantıya giren mükellefin konuya yönelik olarak yapmış olduğu bu işlem dolayısıyla zarar görmemesi için öncelikle söz konusu mükelleflerle yapmış olduğu işlemin doğruluğunu kanıtlayacak ve her mükellefin başlangıçta göstermesi gereken basiretli bir tacir gibi hareket etmesi zorunlu olmaktadır.

Uygulamada bazı hallerde ticari işletmede çalışan personelin davranışlarından kaynaklanan ve vergi hukuku açısından uyuşmazlık konusu olan olaylarla karşılaşmak mümkündür. Dolayısıyla mükelleflerin ve mükellef adına işlem yapanların “basiretli bir tacir” gibi davranmaları ve olması muhtemel uyuşmazlık konusu niteliğinde ve / veyahut da mükellefi zor durumda bırakacak davranış ve ihmalkarlıklardan kaçınmaları gerekmektedir. Bu konuda gerekli özeni gösterme yükümlülüğü mükellefin bizzat kendisine veya adına hareket edenlere düşmektedir.

07 Kasım 2017 Salı