Vergi Usul Kanunu’nun ‘Re’sen Vergi Tarhı’ başlıklı 30’uncu maddesinde re’sen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarhı olunması şeklinde tanımlamış ve söz konusu maddenin 6’ncı bendinde tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulunursa bu durumun re’sen vergi tarh nedeni olduğu hususunu hükme bağlamıştır.
Aynı kanunun Takdir Kararı başlıklı 31’inci maddesinde, takdir komisyonlarınca belli edilen matrah veya matrah kısmının takdir kararına bağlanacağı belirtilmiş olup ‘Komisyonların Görevleri’ başlıklı 74’üncü maddesinin ‘a’ fıkrasının 1’inci bendinde, yetkili makamlar tarafından istenilen matrah ve servet takdirlerini yapmak; 2’nci bendinde ise vergi kanunlarında yazılı fiyat, ücret veya sair matrah ve kıymetleri takdir etmek komisyonların görevleri olarak belirlenmiştir.
Diğer yandan bilindiği üzere Katma Değer Vergisi, mal ve hizmetlerin üretiminden tüketimine kadar geçen üretici, tüketici, yarı toptancı, perakendeci gibi her aşamada katılan değer üzerinden alınan, her aşamada matrahı katma değer olan ve sonunu da tümü tüketici üzerinde kalan bir vergi türü olup, Katma Değer Vergisi’ni diğer vergilerden ayıran en önemli özellik, vergi indirimi mekanizmasıdır. Mekanizmanın işleyişi, emtia teslim ve hizmet bedeli üzerinde hesaplanan Katma Değer Vergisi’nin, bu satışların girdilerine ilişkin olarak ödenen Katma Değer Vergisi’nden indirilmesi esasına dayanmaktadır. Vergi mükellefi, Katma Değer Vergisi sistemi içinde, aracı görevi yapmaktadır. Sattığı mal ve hizmetler üzerinden tahsil ettiği vergiden mal ve hizmet alışında ödediği vergiyi indirir, bakiyesini devlete öder. Bu işlem her safhadaki mükellef tarafından tekrarlanır.
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29’uncu maddesine göre mükellefler kendilerine yapılan teslim ve hizmetler nedeniyle düzenlenen fatura ve benzeri vesikalardaki Katma Değer Vergisi’ni indirim konusu yapabilmektedirler. Ancak, Vergi Usul Kanunu’nun 3’üncü maddesinin (B) bendinde ifade edildiği üzere vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır. Bu kuralın gereği olarak mükelleflerin Katma Değer Vergisi Kanunu’nun yukarıda değinilen 29’uncu maddesi hükmünden yararlanabilmelerinin ön şartı fatura ve benzeri vesikaların gerçeği yansıtmasıdır. Bu madde hükümlerine göre mal alışları nedeniyle yüklenilen katma değer vergilerinin indirim ve iade konusu yapılabilmesi için faturaların gerçek bir alım satımı karşılığı düzenlenmesi gerekmektedir.
Mükelleflerce indirim konusu yapılan katma değer vergilerine ilişkin fatura ve benzeri belgelerin gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanmadığı ve düzenlenen belgelerin muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olduğu hususlarının vergi dairesince, Vergi Usul Kanunu uyarınca yapılacak inceleme sonucu açık ve somut bir şekilde tespit edilmesi durumunda, indirim konusu vergilerin reddi ve re’sen vergi tarhiyatı konusu yapılabilmektedir.
Vergi Usul Kanunu’nun 134’üncü maddesinde vergi incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu; aynı maddenin 2’nci fıkrasında ise incelemeye yetkili olanlar tarafından lüzum görüldüğü takdirde inceleme, işletmeye dahil iktisadi kıymetlerin fiili envanterinin yapılmasına ve beyannamelerde gösterilmesi gereken unsurların tetkikine teşmil edilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Yukarıdaki kanun hükümlerinin değerlendirilmesinden mükelleflerin kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla düzenlenen fatura ve benzeri vesikaların gerçeği yansıtmadığı ve sahte fatura olduğu hususu ortaya konulmuş olması durumunda Katma Değer Vergisi Kanunu ile getirilen ve Katma Değer Vergisi’ne özgü bir mekanizma olan indirimden yararlanmalarının mümkün olmayacağı, ancak sahte fatura kullanılması hususunun Vergi Usul Kanunu’nun 134’üncü maddesi uyarınca usulüne uygun olarak yapılacak vergi incelemesi sonucunda düzenlenecek bir raporla belirlenebilecek bir durum olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü burada tespit edilecek husus matrahın beyan edilememesi veya eksik beyan edilmesi değil mükellefin yasal defterlerine kaydetmek suretiyle indirim konusu yaptığı fatura ve belgelerin gerçek durumu yansıtıp yansıtmadığıdır.
Takdir komisyonlarının görevleri Vergi Usul Kanunu’nda belirlenmiş olup Katma Değer Vergisi kanununda yer alan indirim mekanizması ise vergilendirme tekniği açısından matrah takdirinden farklı bir müessese olup, mükelleflerin bu davranışlarının indirim mekanizması çerçevesinde incelenerek sonuçlandırılması gerekmektedir.
19 Ağustos 2015 Çarşamba