Giriş: 02.01.2018 - 00:00
Güncelleme: 21.10.2022 - 10:22
VEYSİ SEVİĞ

VEYSİ SEVİĞ

Vergi Usul Kanunu’nun 174’üncü maddesi uyarınca kanuni “defterler hesap dönemi itibarıyla tutulur. Kayıtlar her hesap dönemi sonunda kapatılır ve ertesi dönem başında yeniden açılır. Hesap dönemi normal olarak takvim yılıdır.”

Ancak yasal düzenleme gereği takvim yılı dönemsel faaliyet ve muamelelerinin mahiyetine uygun bulunmayanlar için bunların müracaatı üzerine Maliye Bakanlığı 12’şer aylık özel hesap dönemleri belli edebilmektedir.

Dolayısıyla Vergi Usul Kanunu uyarınca tutulması zorunlu defterlerin ilgili bulunduğu yılın son günü olan 31 Aralık tarihi itibarıyla kapatılması gerekmektedir. Bu bağlamda da işletmeye dahil bulunan varlıklar ile alacak ve borçların sayılması, ölçülmesi, tartılması ve değerlemesinin yılın son günü olan 31 Aralık tarihi itibarıyla yapılması zorunludur.

Ticaret işletmeler dönem sonları itibariyle envanter çıkarmak zorundadırlar. “Envanter çıkarmak, bilanço günündeki mevcutları, alacakları ve borçları saymak, ölçmek, tartmak ve değerlemek suretiyle kesin bir şekilde ve müfredatlı (ayrıntılı) olarak tespit etmektir. (VUK md: 186)

Ancak ticari teamüle göre tartılması, sayılması ve ölçülmesi mutat olmayan malların değerleri tahminen ve gerçeğe uygun bir şekilde tespit edilir.

Bilançoda mevcutlar, alacaklar ve borçlar işletmeye dahil iktisadi kıymetleri ifade eder.

Envanter işlemlerinin en önemli aşaması işletmede bulunan varlıklar ile işletmeye yönelik borç ve alacakların değerlendirilmesidir. Bu nedenle dönem sonu itibariyle işletmede mevcut varlıklar değerlendirilmek suretiyle belirlenirler. Bu bağlamda da işletmede mevcut varlıklarla, borçlar ile benzeri nitelikteki yükümlülükler Vergi Usul Kanunu’nun 261’inci maddesinde yer alan değerleme ölçülerine göre değerlendirilir.

Değerleme ölçüleri kanunda sayılmak suretiyle belirlenmiş bulunmaktadır. Ancak bazı hallerde değerleme işlemleri özellik arz etmektedir. Örneğin “emtia (mal) maliyet bedeli ile değerlenir.” Ancak emtianın maliyet bedeline nazaran değerleme günündeki satış bedelleri yüzde 10 ve daha fazla bir düşüklük gösterdiği hallerde mükellef maliyet bedeli yerine emsal bedeli ölçüsünü uygulayabilir. Bu uygulama işletmede üretilen mallar için de geçerlidir.

Vergi Usul Kanunu’nun 267’nci maddesinde yer alan tanımlamaya göre “emsal bedeli, gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değerdir.” Bu tanımlamadan anlaşılacağı üzere emsal bedeli, değerleme konusu malın emsal satış bedelidir. Dolayısıyla emsal bedeli ölçüsünün envanter işlemlerinde uygulanabilmesi için söz konusu malın gerçek değerinin;

  • belli olmaması
  • bilinmemesi veya
  • doğru olarak tespit edilememesi gerekmektedir.

Emsal bedel esasının işleyişinde öncelikle işletme için emsaller göz önünde bulundurulur. İşletme içi emsaller ortaya konulamıyorsa takdir esası ile işletme dışı doneler de dahil olmak üzere kıymetin emsaline ulaşılır. (Dönem Sonu Değerleme İşlemleri “Vergi Dünyası” Ücretsiz Aralık 2017 eki sf: 19)

Emsal bedeli tespitinde öncelikle ortalama fiyat esası, sonra maliyet bedeli esası dikkate alınır, bu iki unsurla tespit edilemiyorsa takdir esası işletme dışı doneler de dahil olmak üzere kıymetin emsal bedeli tespit edilir.

Vergi kanunlarında emsal bedeli ile değerlendirilmesi öngörülen iktisadi kıymetler ve işlemler ayrıca belirlenmiş bulunmaktadır. Bu bağlamda da emsal bedel tespitinde kullanılması öngörülen işlemler;

  • Ortalama fiyat esası
  • Maliyet bedeli esası
  • Takdir esası olarak sınıflandırılabilir.

İşletmeler gerek dönem sonu işlemleri ve gerekse ertesi yıla devreden işletme varlıklarının değerlendirilmesinde esas alınan değerler bilançonun sonuç hesaplarını etkileyen işlemlerdir. Dolayısıyla işletmelerin dönem sonu işlemlerini mevcut düzenlemeler çerçevesinde gerçekleştirmeleri gerekmektedir.